Ana Sayfa Bilgi Bankası

31 Ocak 2011 Pazartesi

RASYONALİZM


RASYONALİZM, her türlü gerçeğin ölçütü olarak aklı gösteren düşünce ve felsefe öğreti­lerinin genel adıdır. Bu anlamda Türkçe'de "akılcılık" ve "usçuluk" terimleri de kulla­nılır.
Rasyonalizm sözcüğü dilimize Fransızca' dan geçmiştir. "Hesap; yöntem; neden; akıl" gibi anlamları olan Latince ratio sözcüğünden türeyen bu terim tüm öteki batı dillerinde de vardır.
Çeşitli alanlara özgü değişik rasyonalizm tanımları vardır. Felsefede, var olan her şeyin, yani evrenin akıl yoluyla anlaşılabile­ceğini ileri süren öğretiler için kullanılır. Bu bağlamda rasyonalizm, dış dünya üzerine bilgilerimizin kaynağı olarak duyularımızı gösteren ve başka bilgi kaynağı kabul etme­yen deneyci felsefenin karşıtıdır. Mutlak ger­çeğe birtakım akıldışı yollardan ulaşılabilece­ğini savunan mistik (gizemci) öğretinin karşı­sında yer alır.
Bir sanat terimi olarak rasyonalizm, mo­dern üsluba tepki olarak 20. yüzyılın başında doğan ve biçimlerdeki güzelliği sanat yapıtla­rının, özellikle de mimarlık yapıtlarının işlevi­ne uygun olması ilkesiyle birleştiren öğretiler için de kullanılır.
Eski Yunanlılar'dan başlayarak, batı felse­fesi tarihi boyunca rasyonalizm birçok düşü­nür tarafından temsil edilmiştir. Rasyonalist sayılan filozoflar arasında çeşitli farklar var­dır. Parmenides ve Zenon gibi Elealı düşü­nürler, beş duyu aracılığıyla algılanan nes­neler dünyasının (dış dünyanın) gerçekte bir yanılsama olduğunu, gerçeğin ancak akılla kavranabileceğini ileri sürmüşlerdir. Sokrat'a göre, tüm bilgiler daha doğduğumuzda aklı­mızda vardır. Ama bunlar ancak eğitim aracı­lığıyla ortaya çıkarılabilir. Platon da, hocası gibi bilgilerimizin doğuştan aklımızda var olduğuna ve duyularla algıladığımız nesnele­rin, aklımızda önceden bulunan düşüncelerin gölgelerinden başka bir şey olmadıklarına inanıyordu.
Tüm felsefesini "Düşünüyorum, öyleyse varım" deyişine dayandıran ve varlığını dü­şünceye, dolayısıyla da akla indirgeyen Rene Descartes da rasyonalistti. Modern rasyona­lizmin kurucusu olan Descartes, doğruluğun­dan kuşku duyulamayacak bilginin matema­tiksel bilgi olduğunu, çünkü matematiğin, aklın evrensel, zorunlu ve önsel {a priorı) ilkelerine dayandığını belirtmiştir. Descartes gibi, Spinoza da matematiksel bilginin en sağlam ve kesin bilgi olduğunu kabul ederek, felsefe tarihinin en kapsamlı ve tutarlı sistem­lerinden biri olan sistemini, "geometrik yön­tem" denen yöntemle açıklamıştır. Descartes sonrası rasyonalizmin büyük temsilcilerinden biri de Alman filozof Gottfried Leibniz'dir (1646-1716). Leibniz'e göre, sözgelimi "Tanrı" kavramı ile sayılar, geometri biçimleri gibi matematiksel kavramlar aklımızda doğuştan vardır. Bunları duyu algılarıyla elde etmemiz olanaksızdır. Ama, duyu algıları olmadan bunların ortaya çıkmaları da beklenemez. Böylece Leibniz, aklın, daha doğrusu zihnin boş bir levha olduğunu, bu levhayı duyu izlenimlerinin doldurduğunu, yani tüm bilgi­lerimizin duyu algılarına indirgenebileceğini savunan İngiliz deneyci filozof John Locke'a yanıt vermiş oluyor, gerçekteyse rasyonalizm ile deneyci felsefe arasında uzlaştırıcı bir öğreti ortaya koyuyordu.
Buna benzer uzlaştırıcı bir öğretiyi savunan Alman filozof Immanuel Kant'a göre biz yalnızca tek tek nesneleri bilebiliriz, onlar üzerine bilgilerimizden genel sonuçlar ve tü­mel kavramlar üretiriz; ama, "kendinde şey" diye de nitelenen nesnelerin özünü bilemeyiz. Böylece Platon'unkini andıran idealist bir sonuca varan Kant, aklın sınırlarını çizerek rasyonalizmden uzaklaşmış, ama akılda, duyu izlenimlerine indirgenemez önsel "form"ların varlığını kabul etmekle de rasyonalist gelene­ği sürdürmüştür.
Gerçekte Kant'ın öğretisinin öncüsü, Eski Yunanlı filozof Aristo'nun felsefesidir. Aris­to'ya göre, akıl bilgi taşıyan değil, bilgi yapan bir yetidir. Aristo, dış dünyayı algılayan edilgin akıl ile duyu izlenimlerini "kategori­lere yerleştirerek işleyen etkin akıldan söz etmiştir.
Tüm nesnel gerçekliği (dış dünyayı, evreni) kavramlardan, yani rasyonel (akılsal) olandan türettiği için Georg Wilhelm Hegel'in felsefe­si rasyonalizmin doruğu sayılır. Ünlü "gerçek olan rasyoneldir, rasyonel olan gerçektir" önermesiyle, Hegel gerçeğe hiç deneye baş­vurmadan, yalnızca düşünmenin sınırları için­de kalarak ulaşılabileceğini dile getirmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder