Ana Sayfa Bilgi Bankası

16 Aralık 2010 Perşembe

ÇİÇEKLER VE ÇİÇEK ÇEŞİTLERİ

Sonbahar güzeli, Hibiscus Mutabilis


Seneler önce bitkilere sadece meraklı olduğum yıllarda Fenerbahçe’de bir ağaççık dikkatimi çekti. Sonbaharda açmıştı, katmerli, pembe-beyaz çiçekleri vardı.

Araştırdım ismi Hibiscus Mutabilis imiş. İstanbulda fidanlıklarda bilinmiyordu, Bodrum’da buldum, bir tanesini alıp getirdim. Akdeniz iklimini sevdiğini düşündüğüm için, poyraz rüzgarlarına kapalı, korunaklı en güneşli yere diktim.

İlk sene çiçek açtı, fakat benimki tek pembe tonlu çıktı. (Resimdeki ağacın, 10 yaşında, mimozanın baskısıyla güdük kalmış bugünkü hali, anlaşıldı, bu sene mimoza çieklerinden sonra budanacak!…)

Hibiscus mutabilis‘in Türkçesi Yol hatmisi, Ağaç gülü, Hint gülü, Yanardöner, Pamuk gülü gibi isimlerle biliniyor.
Bendeki katmerli pembe çiçekli tip dışında birçok değişikleride var. İlginizi çekerse bakın:
http://davesgarden.com/guides/pf/showimage/74748
Uzakdoğu Çin kökenli, Malvaceae ailesinden bu bitkinin aslında soğuk iklimlerde yaşayabilmesi zor. Hatmi, ya da japon güllerinden farklı iri yapraklarını kışın döküyor ama gövde don olan yerlerde etkilenebiliyor, başınıza gelirse korkmayın, bitkinizi derin budayıp tekrar sürdürebilirsiniz.

Üretilmesi basit, ilkbaharda geçen seneki sürgünlerden alacağınız çelikleri sadece toprağa daldırabilmeniz şeklinde…

Bir diğer üretim şekli tohumdan yapılıyor. Çiçeklerinden sonra oluşan tohumları, kışın uçuşmaya başladıkları zaman toplayın, ilkbahar öncesi de toprağa dikin.

Her türlü toprakta, çok su istemeden, bol güneşte açabiliyor. Porsuklarda olduğu gibi dipteki durağan suyu sevmiyor, diktiğiniz toprak mutlaka süzek olmalı.
Zamanla 5-6 metre boy, şemsiye gibi tepe yapabiliyor. Budanması gerekmiyor, şekli bozulursa, ya da soğuktan etkilenmişse budamalısınız.

Sokak kedileri’de bitkiye bayıldı, tırnaklarını yumuşak gövdesinde bileylediler, lif lif soyuldu. Meğerse bu yapısı sebebiyle yurt dışında halat yapmak için de tüketilirmiş. Çiçekler, yapraklar ilaç yapımında ve ayrıca Hindistanda kumaş, iplik boyama sanayinde kullanılırmış.

Unutmadan, bu bitkinin gövdeside zehirliymiş, budamalardan sonra lütfen elinizi yıkayın!…

Gala (Calla lily)
Bu gösterişli bitki kesinlikle bahçeye ayrı bir hava verir. Suyu çok sevdiği için havuz kenarlarına veya fazla sulak yerlere dikilebilir. Son zamanlarda çok değişik renklerde gala üretilmekle beraber dış mekan için en dayanıklı olan beyaz çiçeklilerdir.

Rizomları yaz sonuna doğru ayrılarak humuslu toprakla doldurulmuş bir saksıya dikilir. Üzerinde yaprağı olabilir. Önceleri az sulanır. Bitki büyümeye başlayınca artırılır.Saksıda yetişebilir. Yahut humuslu toprağa bahçeye de dikilebilir. Bahar ve yaz boyunca çiçekleri geçene kadar toprağı hep ıslak tutulmalıdır. Daha sonra suyu azaltılır.



Şah Tacı (Fritillaria)
Doğu Anadolu bölgesinde tabii olarak bulunan bu bitki eskiden beri bahçelerimizde yetiştirilir.Soğanları oldukça iri ve keskin kokuludur.Bu özelliğiyle bahçeden yılan ve fareleri uzak tuttuğuna inanılır.

İki cinsi vardır.Sarı veya portakal renkli Şah tacı toplu halde, aşağı doğru sarkan çiçeklere sahiptir.Boyu 50-75 cm.uzayabilir. Hafif desenli mor veya beyaz çiçekli diğer cins daha kısa boylu olup çiçekleri tek tek açar.

Hafif gölge ve drenajı iyi toprakları sever.Toprak iyi işlenmiş ve gübreli olmalıdır. Soğanlar eylül ve kasım ayları arasında 25-30 cm. derinlik,30-45 cm. aralıklarla dikilir. Nisan ayında çiçeklenir. Soğanlar topraktan çıkarılmaz. Toprağına her yıl az miktarda yanmış gübre konur.



Klivya



Klivya bir iç mekan bitkisi olmakla birlikte yazın dışarıda,yarı gölgede durabilir. Soğuklar başlamadan içeri alınır. Güneşli bir pencere önüne yerleştirilir.Koyu yeşil renkte dar uzun yaprakları ile çiçeksizken dahi dekoratif bir manzarası vardır. Baharda kalın sert bir sap çıkarır. Üzerinde demet halinde 15 -20 adet çiçek bulunur. Borazan şeklindeki bu çiçekler genelde portakal rengi ve çok gösterişlidir. Yaşlı bitkiler daha fazla çiçek sapı çıkarır.

Klivya'nın her yıl açması için saksısını mecbur kalmadıkça değiştirmeyin. Kışın çok az sulayın ve beslemeyin

,


Platycodon
Platos " (geniş-düz) ve " kodon " (zil) latince kelimelerinin birleşimi ile adını almıştır. Bu isim bitkiye çiçeklerinin biçimi nedeniyle verilmiştir. Doğal yetişme alanı Doğu ve Kuzey Asya'dır.

Platycodon grandiflora yatay dallanan gövdeye, maviye çalar yeşil, tırtıklı yapraklara sahiptir. Çiçekleri geniş, zil biçimli, leylak mavisi, pembe veya beyaz renklidir. Çiçekleri açmadan önce balon benzeri bir görünüme sahiptir. " Albus ", 40 cm civarı boya sahiptir ve beyaz çiçekleri vardır. " Apoyama ", 25 cm civarıdır ve bu cüce bitkinin çiçekleri menekşe - mavi renklidir. Diğer türlerinin mavi ve pembe çiçekleri vardır.

Bitki ışığı sever, kuru ve besinli toprağa gereksinim duyar. Bahar sonlarına doğru ortaya çıkar. Kesme çiçek için goncaları henüz açmadan kesilmelidir. Tohum ile çoğalır. Nisan, Mayıs aylarında gelecek sene için tohumlar verir.





Forsythia intermedia - Altın Çanak
Baharın ilk müjdecilerinden olan forsythia mart ayında parlak sarı renkli çiçeklerle donanır. Yaprakları çiçekler döküldükten sonra çıkar. Çit bitkisi olarak veya tek başına kolayca yetişir. Boyu zamanla 2,5 metreye ulaşır.

Güneşli veya hafif gölge yerlerde yetişir . İyi drenajlı herhangi bir bahçe toprağı yeterli olur.

Sonbaharda çelikleri dikilmek suretiyle veya toprağa uzatılarak köklendirilen dallarıyla çoğaltılır..

BUDAMA: Forsythia derin budanmamalıdır. Aksi takdirde bir sonraki mevsimde çok az çiçek açar. Bahar sonunda yalnızca dalların solmuş çiçekleri taşıyan kısımları budanır. Bitkinin tazelenmesi için birkaç yılda bir eski dallardan bir kısmı dipten kesilir.



Ixora 
Familya, Rubiaceae. Anavatanı Hindistandır. Kırmızı renkte çiçekleri vardır. Mayıs-Eylül arası çiçek açar. Tüm yıl boyunca aydınlıktan yarı gölgeye kadar olan sıcak ve nemli ortamlarda yetişebilir.

Su ve besin ihtiyacı, yazın toprağı düzenli olarak nemli tutulmalı kışınsa su azaltılmalıdır. Mart, Ağustos arası iki hafta arayla suyuna besin katılmalıdır. Asla soğuk yada sert su kullanılmamalıdır.

Gerekli görüldüğünde saksıları ilkbaharda çok amaçlı saksı toprağı kullanılarak değiştirilmeli, ev ortamında yapraklarına su püskürtülerek hava nemi artırılmalıdır. Çiçeklenme dönemi sonunda bitki budanmalıdır.

Uç dallarından kesilerek ilkbaharda sıcak yastıklarda ve nemli ortamda köklendirilerek üretilir. Üretimi kolay değildir. Sulama suyu sert yada toprağı soğuk olursa yaprak lekeleri, güneşli ortamda yaprak kıvrılması, sık hava değişiminde ise yaprak dökülmesi görülür.





Viburnum - Kartopu
Kartopu (Viburnum) ile mürverin (Sambucus _ Holunder) hanımeli ile aynı aileye (Caprifoliaceae _ Hanımeligiller _ Geissblattgewaechse) mensup olduğunu öğrenmek beni çok şaşırttı.
Kartopu (Gemeiner Schneeball, Blutbeer, Drosselbeerstrauch, Geißenball, Gewöhnlicher Schneeball, Glasbeere, Schlangenbeere, Wasserholder, Wasser-Schneeball) bahçemde yaprağını döken ve dökmeyen (Viburnum tinus olabilir mi?) olarak iki türle temsil ediliyor. Çok su seviyor, güneşe hiç itirazı yok. Çiçeklerini kış sonunda açması, bahar öncesi bahçede hüküm süren hafif kasvetli havaya adeta kar neşesi katıyor. Adını da muhtemelen bu özelliğinden almış.
Kayseri'de çok bilinip kullanılan Gilaboru (gilabolu-gilaburu, gilaburu, giraboğulu, gilebolu, girebolu, gilaboru, girabolu) adlı şifalı bitki de gene bu kartopunun bir türü (Viburnum opulus). Gilaboru'nun salkım halindeki kırmızı meyveleri olgunlaştıktan sonra yeniyor ya da suyu sıkılarak içiliyor, kabuklarının ise çay, tentür ve natürel ilaç olarak kullanıldığı söyleniyor.

Hastalıklara karşı sandığımdan daha hassas. Yaprak bitleri, beyaz zamklı bir madde, pamukçuk gibi başka bir şey kartoplarıma musallat olup duruyor. Ayrıca yeni sürgünler de kıvrılabiliyor. Bir gün önceden suya ıslatılmış sarımsak ( 1l suya 1 baş), ayrıca arap sabunu+soda+ispirto karışımı iyi geliyor. Ayrıca kıvrılmış filizleri koparıp atmaktan da çekinmiyorum.

Botanik: Bazı botanikçilere göre vatanı Türkiye, bazılarına göre ise orta Çin. Başta Asya'nın ılıman bölgelerinde, Türkiye'nin ise İç ve Karadeniz bölgelerinde ve de Avrupa'nın kuzeyi hariç tamamına yayılmıştır. Gilaboru orman kenarları ve ormanların seyrek olduğu bölgelerde, daha çok su kenarlarında ve nemli yerlerde yetişir. Gilaboru bazen bir çalı görünümünde, bazen de boyu 4 metreye kadar ulaşan küçük bir ağaçtır.

Yaprakaları karşılıklı, bir sonraki ile çapraz, kenarları kertikli, bazen 3 ve bazen 5 lopludur. İlkbaharda yeşil olan yaprakları sonbahara doğru açık kırmızımsı bir renk alır. Çiçekleri şemsiye gibi topluca bir arada ve çiçek demetinin etrafını çevreleyen bir sıra steril (kısır) ve içerideki diğer çiçekler ise fertildir (döllenebilir).

Meyveleri önce yeşilimsi ve sonra olgunlaşınca kankırmızısı bir renk alır ve çapı 0,8-1 cm olup içerisinde sadece bir çekirdek bulunur. Meyveleri ham iken yenirse zehirlenmelere sebep olur, bu nedenle ilk kar yağdıktan sonra yenir veya satılır.

Yetiştirilmesi: Genelikle sulak yerlerde ve ırmak kenarlarında problemsiz yetişir.

Hasat zamanı: Nisandan Ağustosa kadar dalların kabukları soyularak, kurutulur ve kaldırılır. Tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir.

Gilaburu ve Sağlık

Dispacales (Rubiales) takımının Caprifoliaceae (Hanımeli) familyasından olan gilaburu bitkisi (Viburnum opulus), Crampbark, Guelder Rose, European Cranberrybush gibi isimlerle de anılmaktadır. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında bu bitkiye, çiçeklenme dönemindeki güzelliğinden etkilenip 'Gül Ebru' ismi verilmiş ve bu isim dilden dile değişime uğrayarak Kayseri yöresinde gileburu, gilebolu, gilaburu, gilaboru; Konya yöresinde giraboğulu; Tunceli ve Karadeniz Bölgesi'nde ise gili gili şekline dönüşmüştür. Gilaburu, hızla büyüyen çok yıllık bir bitkidir ve yüksekliği 1.3 metreden 3.5 metreye kadar çıkabilir. Bitki dikimden 3 yıl sonra ürün vermeye başlamakta ve dip sürgünleri sayesinde 300 yıl kadar yaşayabilmektedir. Açık gri-kahvemsi renkteki kabuğun kalınlığı 3-5 ìm olup üzerinde ufak pullar vardır. Kabuğun iç yüzü sarımsı kahverengidir. 5-10 cm uzunluğundaki koyu yeşil yapraklar dişli ve 3-5 lobludur. Sonbaharda yaprakların rengi kırmızıya dönmektedir. Oldukça gösterişli, 5-10 cm çapındaki geniş salkımlar oluşturan yeşilimsi beyaz çiçekler ilkbaharda açar. Salkımların en dış halkalarındaki çiçekler sterildir. Yaz sonlarında olgunlaşan parlak kırmızı meyvelerinin çapı yaklaşık olarak 8 mm' dir. İnce kabuklu, tek çekirdekli, karın yarığı bulunmayan, küre şeklindeki meyvelerden yaklaşık 30-40 tanesi bir salkımı oluşturmaktadır. İnce ve düz yapıdaki kabuk, meyveye yapışık olarak bulunmaktadır. Meyveye ilişkin bazı özellikler yaklaşık olarak şu şekildedir: Meyve etini muhafaza eden kabuğun kalınlığı 62 , taneye oranı %11 olan pembe renkli, parlak ve pürüzsüz çekirdeklerin ağırlığı 0.050-0.060 g, genişliği 7.15 mm, uzunluğu 9.5 mm, kalınlığı 1.9 mm ve hacmi de 0.042 ml'dir. Olgunlaştıkça sulanan meyveler zayıf, sarkık, şemsiyemsi bir görünüm almaktadır. Gilaburu bitkisinin meyve tutma oranı %15.32, ağaç başına meyve verimi ise 8.4 kg kadardır. Periyodisite durumu göstermeyen gilaburu bitkisinden her yıl aynı oranda verim alınabilmektedir. Bu meyvelerin meyve suyu verimi yaklaşık olarak %43.5'dir (Anon. 2002a; Anon. 2002b; Anon. 2002c; Anon. 2002d; Anon. 2003a; Anon. 2003c; Baytop 1963, 1984; Cive-lek 1997; Davis 1972; Frohne ve Pfaender, 1987)
Gilaburu daha çok yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı karasal iklimde yetişmeye uygun bir bitki olup Türkistan, Sibirya, Amerika, Avrupa, Kuzey Asya ile Kuzey Afrika'da sınır ve süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Ülkemizde ise başta Kayseri olmak üzere Bursa, Sakarya, Ankara, Tokat, Sivas, Trabzon, Çoruh, Maraş, Kırşehir, İstanbul, İzmit, Erzurum, Samsun illerinde doğal olarak yetişmektedir ( Baytop 1963, 1984; Davis 1972 ). Organik maddelerce zengin topraklardan hoşlanan gilaburu iyi gelişebilmek için bol miktarda suya, iyi renkli ve kaliteli meyve vermek için de güneşe ihtiyaç duymaktadır. Bitki hasattan 15-20 gün sonra yapraklarını döküp dinlenmeye girmektedir ( Demircan 1998).
Gilaburu suyu Orta Anadolu'da yıllardır geleneksel bir içecek olarak tüketilmektedir. Sonbahar sonlarında meyveler bıçak ya da makas kullanılarak saplarıyla toplanıp musluk suyuyla yıkandıktan sonra yaklaşık üç ay boyunca su dolu bir kapta bekletilmekte ve bu süre sonunda meyveler olgunlaşıp yenilebilecek bir tada gelmektedir. Daha sonra meyve suyu elde etmek için meyveler preslenmekte ve tüketimden önce suyla seyreltilip bir miktar şeker ilavesiyle içmeye hazır hale getirilmektedir (Soylak ve ark., 2002 ).
Gilaburunun kabuk ve meyveleri farmakolojide geniş bir kullanım alanı bulmaktadır. Kabukların kaynatılmasıyla elde edilen sıvının dahili ve harici kullanım alanları vardır. Hafif astım, epilepsi nöbetleri, yüksek tansiyon, bazı kalp rahatsızlıkları, kramplar, menstrüal sancılar, kabakulak, doğum sonrası sancılar, uyku bozuklukları, romatizma ve bazı sinir rahatsızlıklarında dahili olarak, egzama gibi bazı cilt problemlerinde ise harici olarak kullanılmaktadır. Gilaburu suyunun böbrekte oluşan kum ve taşları eritici özelliği olduğu da bildirilmektedir. Anadolu'da safra ve karaciğer hastalıklarının tedavisinde de bu bitkiden yararlanılmaktadır. Ancak başlıca kullanım alanları kramplar ile menstrüal sancılardır. Kasın gevşemesini sağlayan bileşenin 'viopu-dial' olduğu düşünülmektedir. Gilaburunun diğer aktif bileşenleri ise hidrokinonlar, arbutin, metilarbutin, skopoletin ve skopolin gibi kumarinler ile tanenlerdir ( Anon. 2002b; Anon. 2002c; Baytop 1963, 1984; Demircan 1998 ).

Harward Medicine School'da yapılan ve The New England Journal of Medicine'da yayınlanan çalışmada günde 250 gram gilaburu suyu tüketiminin sağlık üzerine olumlu etkilerinin olduğu belirtilmektedir. Üriner enfeksiyonlar ile kanser tümörlerindeki azalmaların gilaboruda bulunan antioksidan maddelerle olan ilgisi üzerindeki çalışmalar ise halen devam etmektedir ( Anon. 2002e ).
Gilaburu üzerinde yapılan bir çalışmada bitkinin gövdesinde, kabuğunda ve meyvelerinde saptanan bazı bileşikler Tablo 1'de verilmiştir (Anon., 2003b; Bolat ve Özcan, 1995). Tablo 1'de belirtilen bileşiklerin yanı sıra, gilaburu ayrıca vitamin K, viburnin, isovalerianik asit, salisin, salik asit ve reçine de içermektedir. Gilaburuda bulunan valerik asit bitkiye valerian (teskin edici) bir koku vermektedir. Gilaburu meyveleri, ayrıca boya ve mürekkep endüstrisinde de kullanım alanı bulmaktadır (Anon. 2002b).
Gilaburu, kuşburnu ve alıçta sırasıyla indirgen şeker %5.83, %15 ve %4.9; ham selüloz ise %19.86, %2.80 ve %2.80 kadardır (Bolat ve Özcan 1995 ).
Gilaburu meyvesinin çekirdek ve pulp artıklarında önemli oranda sterol bulunmaktadır. Gilaburu çekirdeklerinin aspartik asit, treonin, serin, glutamik asit, prolin, glisin, alanin, valin, lösin, izolösin, tirozin, fenilalanin, histidin, lisin ve arjinin olmak üzere toplam 15 farklı aminoasit içerdiği belirlenmiştir (Karimova et. al 2000 ).
Gilaburuda bulunan galaktoz, arabinoz ve ramnoz gibi bazı şekerlerin bağışıklık sistemini uyaran bir etkiye sahip oldukları tespit edilmiştir. Bunlar, fagozitik indeks ve peritonal makrofajlarla lizozomal enzimlerin salgılanmasında etkilidirler. Gilaburudaki asidik polisakkaritlerin uyarıcı etkilerinin olması için kalsiyum iyonlarına ihtiyaç duyulmaktadır (Ovodova et. al, 2000 ).
Ülkemizin Orta Anadolu Bölgesi'nde çokça yetişen gilaburu sadece yöre halkı tarafından kış aylarında meyve ve meyve suyu olarak tüketilmektedir. Oysa, bol miktarda C vitamini ve antioksidan maddeler içeren gilaburunun gıda endüstrisinde de değerlendirilebilecek bir ürün olduğu düşünülmektedir.



Nergis (Narcissus) Bir Çiçek.. Bir Hikaye.. 
Anavatanı Avrupa olan bu bitkilerin en çok tür zenginliğine İspanya ve Portekiz'de rastlanmaktadır. Ancak doğal olarak tüm Akdeniz kıyılarında, hatta bunun uzantısı olan Japonya'ya kadar aynı enlem dereceleri arasında görülmektedir. Dünyada Avrupa, Kuzey Amerika, Kuzey Afrika ülkelerinde tarımı yapılmaktadır. Narcissus poeticus, Türkiye'de Ege Bölgesi'nde özellikle Karaburun ve Mordoğan'da yetiştirilmektedir. Mordoğan, nergisin anayurdu olarak sayılmaktadır.

Nergis ilkbahar habercisi, etkileyici bir kokuya sahip olan soğanlı bir bitkidir. Çin’de nergisler yeni yılda çiçek açarsa o senenin bereketli geçeceğine inanılır. Hava durumuna göre şubat sonu, mart başlangıcından nisana kadar açabilir. Fulya, Nargöz, Zerrin, Zerrinkadeh gibi isimlerle de tanınmaktadır. Hollandalılar lalede uyguladıkları gibi bu soğanlıdan da 20 - 30 değişik tür üretmişlerdir.

Genelde yaprakları ve çiçek sapları aynı (10 - 50 santimetre arası) fakat çiçekleri çok farklıdır. Minyatür gibi 1 - 2 santimetrelik çiçekler türüne göre 10 santimetreye kadar açabilir. Nergislerin beyaz, kemik, sarı, turuncu, pembe renkleri çiçeklerdeki trompet gibi ve arkadan onu destekleyen taç yapraklarıyla boyanmıştır. Tek renk ya da karışık renk biçimleriyle karşımıza çıkabilir. Eski binaların bahçelerinde beyaz ve düz sarı renkleri ağırlıkta olanları bolca görebiliriz. İstanbul Emirgan’da yer alan Lale Bahçesi’ndeki nergisler (bakım yapılmışsa) görülmeye değer.

Mitolojide Nergis; Tanrıların kendisine aşık olması cezası verdikleri Narcissus'un, kendini izlediği esnada suya düşerek ölmesi ile bedeninin NERGİS (Narcissus) çiçeğine dönüşmesi olarak geçer.

Mitolojideki Narcissus'tan yola çıkarak yazılmış, Can Dündar'a ait hoş bir yazıyı paylaşmadan olmaz diye düşünüyorum.

Neyi arıyorsan sen O'sun" der Mevlana...

Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık...

Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sü­rükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır.

Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslın­da, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü...

Her aşkta kendimizi ararız; o yüzden bulduklarımız, benzerlerimizdir.

Resimlerini yanyana koyun sevdiklerini­zin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size...

Aşk denilen kaleydoskobun buzlucamına gözünüzü dayadığınızda, binbir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaşka şekiller ördüğü­nü görürsünüz. Her camda, farklı bir ren­giniz vardır; her şekilde sizden bir parça...

Aşklarınız hülasanızdır.

Sevdiğiniz her adam, beğendiğiniz her kadın, farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam par­çalar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz...

Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizde­ki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki si­zin ilhamınız, tenindeki sizin ısınız...

Yoksa hâlâ bir sevdiceğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır...

* * *

Aşk, narsizmdir.

Kendimiziz her aşkta arayıp durduğu­muz, peşinde olduğumuz...

Bir omza sığınmanın şefkatinde de, bir göğsü dişlemenin şehvetinde de kendimize açılan kapılar var.

Sevda, çevrildikçe içimizin farklı ışıkları­nı yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.

Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz.

* * *

Narcissus'u bilirsiniz:

Öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya doyamazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ır­mak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü... uzanıp, iyice bak­mak istemiş. Tam gördüğünde kendini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya...

Yeryüzünün en güzel insanının öldüğü­nü duyan Tanrı, unutulmaması için O'nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş.

Narcissus, nergis olmuş.

* * *

Kıssadan hisse, benden size tavsiye, ta­ze bir nergis verin bugün sevgilinize...

Sonra da, nerede baharsa mevsim, ro­tasını oraya çevirip içindeki eski baharla­ra koşan bir gezgin gibi "Bahar getirdim sana" deyin, baharın elinizde olduğunu unutmadan...

Gözlerinizdeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin!

Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin...



Afrika Zambağı - Muhabbet Çiçeği (Agapanthus Africanus - Umbellatus)
Bitki zambakgiller ailesindendir. Anavatanı Güney Afrika'dır. Soğuğa karşı dayanıklı değildir. Saksıya dikildiğinde suyun süzülmesi için çukurun altına çakıl veya kum döşenir. Sıcak bölgede oturulmuyorsa kışın budadıktan sonra üstü kuru yaprak veya samanla örtülmelidir. Beyaz ve mavi renkte olanları vardır. Çiçek açma dönemleri Haziran ve Ağustos aylarıdır.

Afrika Zambağının Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Zengin funda yaprağından hoşlanır. Geçirgen bir toprak olmalıdır.

Su: Hafif nemli toprakları sever ve yazın bol miktarda su ister.

Işık: Güneşli ortamları sever.

Sıcaklık: Bitkinin bulunduğu yerdeki sıcaklık 14 derecenin altına düşmemelidir.

Gübre: Bitki biraz sulandırılmış standart sıvı gübre ile ilkbahar ve yaz mevsimlerinde beslenir. 



Afrika Menekşesi (Saintpaulia Ionantha) 
Gesnergiller'dendir. İlk kez Afrika'daki Bumen Ukuru dağında bulunmuş, oradan bütün dünya ülkelerine dağılıp, salon çiçeği olarak yetiştirilmiştir. Bitkinin çoğunlukla tüylerle kaplı kalp biçimli yaprakları, uzunca saplı olup bu saplar doğrudan köke bağlanır ve genellikle 20 cm çapında bir rozeti oluştururlar. Afrika menekşesini en güzel şekilde sergilemenin yolu, derinliği az olan bir tepsiye çeşitli renklerde açan bu bitkileri yan yanayerleştirmektir. Afrika Menekşesi tüm istekleri karşılanıp iyi bakıldığı taktirde bütün yıl boyunca çiçek açar ve özellikle çiçekli olduğu dönemlerde çiçekçilerde satılır. Afrika Menekşesinin üretimi yaprak çelikleriyle sağlanır. Pamuklu bitlere karşı pek duyarlıdır. Bunlarla, uygun bitki koruma ilacı kullanılarak mücadele edilmelidir.

Afrika Menekşesinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Zengin karışımlı toprağı severler. Bitkiye uygun toprak hazırlamak için bahçe toprağına biraz yaprak çürüntüsü, funda yaprağı ve kaba dere kumu karıştırılır.

Su: Bitki hafif nemli ortamları sever ve yazın bol su ister. Kışın suyu azaltılır. Yapraklarının lekelenmemesi için su veya sıvı gübre verilirken yaprakları ve çiçekleri ıslatılmamalıdır.

Işık: Yarı gölge yerleri sever. Üzerine doğrudan gelen güneş ışığı karşısında bırakılmamalıdır.

Sıcaklık: Ilık ortamları isteyen bitki, aşırı sıcak yerde veya sıcak hava akımlarına karşı bırakılırsa bozulur. Bulunduğu yerlerde sıcaklığın 13 derecenin altına düşmemelidir.

Gübre: Bitki, mümkünse özel hazırlanmış Afrika Menekşesi sıvı gübresiyle, yoksa biraz fazla sulandırılmış standart sıvı gübre ile sıkça beslenmelidir.

Saksı Değiştirme: Bitkinin kökleri saksısını iyice doldurmuşsa, ilkbaharda saksı değiştirilip bir numara büyüğüne dikilirken, saksı toprağına eşit oranlarda perlit, yer kömürü yosunu ve vermikülit eklenmesi yararlı olur. 



Afelandra (Aphelandra Squarrosa) 


Ayıpençesigiller'dendir. Anavatanı Güney Amerika'nın tropikal bölgeleridir. 50 civarında türü vardır. Bu bitkinin koyu yeşil renkli, parlak ve iri boyutlu yapraklarında, fildişi renkli, kalın ve dikkat çeken damarlar bulunur. Bitkinin tepesinde yaz mevsiminde açan sarı veya yeşilimsi-sarı renkli çiçekleri solunca bu çiçekler koparılır ama çok hoş olan yapraklarını sergilemesi için bitkinin yeri değiştirilmez.

Bitkinin üretimi; sürgünlerin kesilip daldırılmasıyla veya yaprak çelikleriyle çoğaltılır.

Afelandra Bitkisinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Bitki için humusça zengin bahçe toprağına yaprak çürüntüsü, yanmış çiftlik gübresi, kaba dere kumu ve biraz da kil karıştırılarak uygun toprak hazırlanmış olur.

Su: Bitki yazın bol su ve nemli bir ortam ister. Bitkiye verilen su kireçsiz, mümkünse yağmur suyu olmalıdır. Arada bir yapraklarına su püskürtülmeli, ancak bu arada çiçeklerine su sıçratılmamalıdır.

Işık: Yarı gölge ama aydınlık yerleri seven bitki, üzerine doğrudan gelen güneş ışığı karşısında bırakılmamalıdır.

Sıcaklık: Gelişme döneminde 22 derece sıcaklık isteyen ve daha sonra da ılık ortamları isteyen bitki, kışın en düşük 10 dereceye kadar dayanabilir.

Gübre: İlkbahardan sonbaharın başına kadar bitkiye haftada bir kez standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Bitki 70 cm uzunluğuna erişinceye kadar, her ilkbaharda uygun toprak eklenerek bitkinin saksısı bir numara büyüğü ile değiştirilmelidir. Boyu 75 cm olunca ilkbaharda dikkatlice yerinden sökülüp, kökleri kırpılıp, uygun toprak eklenerek aynı saksıya dikilir. 



Aeonyum (Aeonium)
Ana vatanı Akdeniz havzası ile Kanarya Adaları olan bu bitkiler, etli ve sulu bitkilerdendir. Uzun ömürlü bitkilerdir. İklim, yetiştirilmelerine uygun olduğunda bahçelerde yetiştirilebildikleri gibi, saksı içinde balkon ile çok aydınlık ve güneş gören salonlarda da pek güzel gelişirler. Parlak yüzeyli çok kırılgan yapraklarının rengi bitkinin türüne göre mavi-yeşilden koyu kestane, mor, kırmızımsı ve hatta siyaha kadar değişebilir. Türlerine göre açma zamanı ilkbahardan yaza kadar değişen çiçekleri genellikle sarı, kimi zamanda kırmızı olur.

Aeonyum, üretimi ve bakımı çok kolay olan bitkilerdir. Tohumuyla veya çabuk kırılıp kopan yapraklarının daldırılmasıyla çoğaltılırlar.

Aeonyum Bitkisinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Zengin karışımlı toprağı severler. Bahçe toprağına bir miktar kil, kaba dere kumu ve yaprak çürüntüsü karıştırılırsa bitkiye uygun toprak hazırlanmış olur.

Su: Yazın su isteği fazladır. Bol su verilmezse bitkinin gelişimi durur. Su verilmesi unutulursa yaprakları buruşur ve bitki ölür. Yazın arada bir yapraklarına su püskürtülmelidir. Kışın su isteği azalır.

Işık: Çok aydınlık, güneşli ve yarı gölge yerleri severler.

Sıcaklık: Bitki ılık ve sıcak ortamları sever. Kış mevsiminde don olayının yaşanmadığı yerlerde, bahçelerde canlı kalırlar.

Gübre: İlkbahar ve yaz mevsimlerinde bitki çiçekliyken onbeş günde bir standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Bitkinin kökleri saksısını doldurmuşsa, ilkbahar mevsiminde saksı bir numara büyüğü ile değiştirilirken, yukarıda tanımı verilen toprak saksıya eklenir. 



Adasoğanı (Scilla Peruviana)
Uzun oval yaprakları, mavi, beyaz, pembe veya yeşil renkte, salkım şeklinde sıralanmış çiçekleri ile güzel bir bitki olup soğanlıdır. 80'den fazla türü vardır. Bu türlerden bazıları; S. Amoena; yıldız sümbül 15 cm, çivit mavisi çiçekleri nisandan mayısa kadar açar. S. Autumnalisı 15 cm leylak rengi, haziran eylül de çiçek açar. S. Bifolia; 15 cm martta mavi, kırmızı veya beyaz çiçeklidir. S. Messeniaca; 15cm, mart nisan aylarında açar, soluk mavi çiçeklidir. S. Peruviana; 22,5 cm, çiçeği koyu leylak rengindedir, mayıs haziran aylarında açar. S. Pratensis; 30 cm, mavimsi leylak renginde, hoş kokuludur. Mayıs haziran döneminde çiçeklenir. S. Sibirica; 20 cm, çiçeği soluk mavi renktedir, martta açar. S. Tubergeniana; 10 cm, çok açık mavi renkli, merkezde derin kısa saplı çiçekleri vardır. Şubat ve erken martta çiçeklenir. S. Verna; 20 cm, soluk mavi leylak rengi çiçekleri vardır.

Adasoğanı bitkisinin üretilmesi; Yan sürgünler veya tohum ile üretilirler.

Öneri ve önlemler: Bitkiye düzensiz su verildiğinde veya saksı toprağı kuru tutulduğunda veya saksılar nisbi rutubeti çok düşük havasız yerlerde bulundurulduğunda yaprak dökülmeleri görülür.

Adasoğanının Yetiştirilmesi İçin Gerekli Şartlar:

Toprak: Bahçe toprağı, yaprak çürüntüsü, çayır toprağı ve bir miktar dişli nehir kumu karışımıdır.

Su: Saksı toprağı, rutubetli tutulur, düzenli ve yeterince su verilir.

Sıcaklık: Kış ısısı 10-15 derecedir.



Ağaçküpeleri (Abutilon)

Ebegümecigillerdendir. Anavatanı Brezilya olup, 10 civarında doğal türü vardır. Akçaağacınınkilere benzeyen kalp biçimindeki yaprakları beyaz veya sarı lekeli olur. Borumsu biçimli sarkan yapılı çiçekleri, ilkbahardan sonbahara kadar beyaz, sarı, pembe veya kırmızı renklerde bol bol açar.

Ağaçküpelerinin üretimi; ilkbahar sonunda yarı odunlaşmış yan süngerleriyle çoğalır. Bitkide zaman zaman yaprak biti ve kırmızı örümcek görülebilir. Uygun bitki koruma ilacı kullanılarak bunlarla mücadele edilmelidir.

Ağaçküpeleri Bitkisinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Ağaçküpeleri zengin karışımlı toprağı sever. Uygun toprak hazırlamak için bahçe toprağına yaprak çürüntüsü, yanmış çiftlik gübresi ve biraz kil karıştırılır.

Su: Ağaçküpesinin su isteği yeterli düzeyde olup kış mevsiminde bitki daha da az sulanmalıdır.

Işık: Güneşli ve çok aydınlık yerleri severler.

Sıcaklık: Ilık ortamları severler. Çok sıcak yerlerde yaprakları dökülür. Ertesi yılda çiçek açması durur.

Gübre: Bitkiye yaz mevsiminde ayda iki kez standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Ağaçküpeleri büyük saksıyı sever. Bitkinin kökleri saksısını doldurmuşsa, ilkbaharda uygun toprak eklenerek saksısı bir numara büyüğü ile değiştirilir.

Budama: Aşırı büyüyüp yayılmaması için bitkiye şekil verecek biçimde yeni sürgünler koparılmalı, ilkbahar mevsiminde de biçimsizleşen gövdeleri budanıp çıkarılmalıdır. 
Işık: Aydınlık, hafif güneşli yerleri severler.

Gübre: 5-9. aylar arasında 15 günde 1 kez 2 gr karışık gübre 1 lt suda eritilerek verilir.



Ağaçminesi (Lantana Camara) 
Çalı şeklinde büyüyen bir arada toplanmış mine şeklinde çiçekleri ve dişli kenarlı yaprakları ile güzel bir bitkidir. Çiçek rengi beyazdan menekşe rengine kadar değişir.

Ağaçminesi bitkisinin birçok çeşidi bulunmaktadır. Bunlar; L. Camara: 120 cm, Haziran ayında pembe ve sarı, sonraları kırmızı veya portakal renklidir. L. Chelsonii: 60 cm, yaz aylarında portakal kırmızısı çiçeklidir. L. Montevidensis: Yaz ve Kış aylarında leylak renkli çiçeklidir. L. Nivea: 60 cm, beyaz çiçekleri yazın açar. Üretimleri için çelik kullanılır.

Ağaçminesi Bitkisinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Yanmış çiftlik gübresi karıştırılmış bahçe toprağı, yaprak çürüntüsü, bir miktar killi toprak ve dişli nehir kumu karışımıdır.

Su: Yazın bol su isterler, nisbi rutubetten hoşlanırlar.

Işık: Aydınlık, yarı gölge ve havadar yerleri severler.

Sıcaklık: Kışın 13, yazın ise 18 derece sıcaklık isterler.

Gübre: 5-8. aylar arasında 15 günde bir defa 2 gr azotça fakir gübre 1 lt. suda eritilerek verilir.



Akimen (Achimenes Grandiflora) 
Gesnergillerdendir. Anavatanı Meksika'dır. 45 cm'ye kada uzayabilirler. Kırmızı veya yeşil renkli gövdeleriyle kenarları dişli donuk yeşil renkli yaprakları tüylü olan, yaz mevsiminden ekim ayına kadar boru biçiminde beyaz, pembe, mor veya sarı renkli bol bol çiçek açan güzel salon bitkileridir. Özellikle pencere önüne konan saksı veya plastik saksı biçimindeki kutularda güzel görüntü sağlanır..

Akimen bitkisi yaşlandığında ilkbahar mevsiminde bitki kökünden bölünüp ayrılarak çoğaltılır. Yaprak bitlerine karşı duyarlıdır. Bunlarla, uygun bitki koruma ilacı kullanılarak mücadele edilmelidir.

Akimen Bitkisinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Akimen zengin karışımlı toprakları sever. Bitkiye uygun toprağı hazırlamak için, bahçe toprağına bir miktar kaba dere kumu ile yanmış çiftlik gübresi karıştırılmalıdır.

Su: Akimen suyu sever. Çiçek açtığı sürece ılık suyla bol bol sulanmalıdır. Kışın su verilmesi gerekmez.

Işık: Güneşli, aydınlık ve havadar pencere önleri bitki için uygundur.

Sıcaklık: Ilık ortamları severler. Kışın en düşük 13 dereceye kadar dayanabilirler.

Gübre: Bitki çiçek açtığı dönem boyunca, ayda bir defa potasyum yönünden zengin gübre verilmelidir..

Saksı Değiştirme: Kökleri saksısını doldurduğunda, ilkbahar mevsiminde bitki özenle sökülüp uygun toprak eklenerek saksısı bir numara büyüğü ile değiştirilir.



Al Sümbül (Acalypha)
Son yılların en çok sevilen ev bitkisidir. Uzun, kırmızı çiçekler veren bitkinin yetişme şekli basit değildir.

Al Sümbül bitkisinin üretilmesi; çelikten kolayca çoğaltılır. Bu çelikler genç filizlerin 7,5 cm uzunluğunda budanması ile elde edilir. Alınan çelikler, kum bulunan küçük saksılarda köklendirildikten sonra daha geniş saksılara alınır.

Al Sümbül Bitkisinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Bir kısım funda, yarısı ince dere kumu ve bir kısım yaprak çürüntüsü ile karıştırılan toprak bitki için en iyisidir.

Su: Çok nemli bir atmosferde sulama ılık su püskürtülerek yapılmalıdır.

Işık: Yazın açıkta güneşli yerde yaşayabilir.

Sıcaklık: Normal ısılı odalarda büyür. Mart ortasından Ekim ortasına kadar öğle sıcaklığından korumak gerekir.

Gübre: Kışın bitkiye gübre verilmemelidir, ancak ilkbahardan sonbahara kadar haftada bir sıvı gübre verilmelidir.

Budama: İlkbaharın ilk günlerinde hafifçe budama yapılmalıdır. 



Anturyum - Flamingo Çiçeği (Anthurium Scherzerianum) 
Yılanyastığıgillerdendir. Anavatanı Güney Amerika'nın tropikak bölgeleridir. 250 civarında türü mevcuttur. Bu bitkinin bir türü mızrak biçimli , iri yaprakları, kızıl renkli bürgüsüyle sardığı, kuyruğa benzeyen çiçek başağını taşıyan uzun ömürlü güzel çiçekleri vardır. Bu çiçekler vazoda birkaç hafta canlı olarak korunabilir.

Flamingo Çiçeğinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Bitki zengin karışımlı toprağı sever. Uygun toprak hazırlamak için, humusça zengin bahçe toprağına yanmış çiftlik gübresi, kaba dere kumu, torf ve biraz kil eklenir.

Su: Suyu seven bitki yazın bolca kireçsiz su veya daha iyisi yağmur suyu verilir. Ancak bitkinin saksısında su birikmemelidir. Nispi nem oranı yüksek ortamları isteyen bitkinin yapraklarına yaz mevsiminde çiçeği ıslatılmadan su püskürtülür. Kışın çiçek açana dek bitkiye verilen su biraz azaltılır.

Işık: Yarı gölge ortamları isteyen bitki, üzerine doğrudan gelen güneş ışığına karşı bırakılmamalıdır.

Sıcaklık: Ilık yerleri sever. Yazın çok sıcak ve kuru ortamda tutulmamalıdır. Bitki kışın en düşük 13 dereceye kadar dayanabilir.

Gübre: 15 günde bir defa standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Kökleri saksısını doldurduğunda ilkbahar mevsiminde uygun toprak eklenerek saksısı bir numara büyüğü ile değiştirilir. Saksı büyüklüğü 18 cm'ye ulaştığında bitki özenle saksıdan sökülüp kökleri karpılır, uygun toprak eklenerek bitki aynı saksıya dikilir. Bitkinin toprak üzerinde gözüken kökleri toprakla kapatılmalıdır.



Atlas Çiçekleri (Epiphyllum)
Kaktüsgillerdendir. Anavatanı Orta ve Güney Amerika'dır. Doğal ortamlarında yetiştirildiğinde boyları 5 metreye kadar uzayabilir. Salon ve balkonlarda saksı içerisinde yetiştirilen türlerin boyları 30-90 cm arasında değişir. Genç dalları yassı veya üç parçalıdır. Gövdesinden uzayan sapların ucunda ilkbahar sonu ile yaz başlarında ucu açık boru biçimli pembe veya kırmızı renkli gösterişli çiçekler açarlar. Atlas çiçekleri en çok 3-4 gin açık kalırlar.

Tohumlar ile veya daha kolayı gövde parçalarının daldırılmasıyla çoğaltılırlar. Pamuklu bitlere karşı duyarlıdır. Bunlarla, uygun bitki ilacı kullanılarak mücadele edilmelidir.

Atlas Çiçeğinin Bitkisinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Bitki tüm kaktüs türleri gibi suyu iyi akıntılı toprağı sever. Uygun toprak hazırlamak için bahçe toprağına bolca kada dere kumu, biraz kil ve yanmış çiftlik gübresi eklenir.

Su: Yazın bolca su verilir. Kışın ise suyu iyice azaltılır.

Işık: Aydınlık ve yarı gölge yerleri sever.

Sıcaklık: Ilık ortamları seven bitki kışın en düşük 10 dereceye kadar dayanabilir. Yazın balkona veya bahçeye çıkarılabilir.

Gübre: Çiçek açtığı zamanlarda bitkiye ayda iki kez kaktüs gübresi verilir.

Saksı Değiştirme: Bitkinin kökü saksısını doldurduğunda, ilkbahar mevsiminde özenle sökülen bitki, uygun toprak ilave edilip bir numara büyüğü ile değiştirilir.



Katmerli Açan Begonya (Begonia Elatior)


Begonyagillerdendir. Anavatanı bilinmemektedir. Begonyaların yaprakları yeşil, kimi zamanda koyu kırmızı renkte olur. 35-40 cm kadar uzayabilir ve uzun yıllar çiçek açabilirler. Gül gibi katmerli olan çiçekleri koyu kırmızı, pembe, sarı veya beyaz renklerdedir.

Uygun toprağa yapraklarının daldırılmasıyla çoğaltılırlar. Bitkinin yapraklarında küllü mantar lekeleri görüldüğünde, bu yapraklar hemen koparılır ve bitkinin havalandırma koşulları ile diğer isteklerinin karşılanışı kontrol edilir.

Katmerli Açan Begonyaların Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Bu tür begonyalar, asit nitelikli ve zengin karışımlı toprakları sever. Bitkiye uygun toprak hazırlamak için humusça zengin bahçe toprağına, kaba dere kumu ve yaprak çürüntüsü eklenir.

Su: Çiçek açtığı dönemler boyunca bitki bolca sulanmalı ve yapraklarına su püskürtülmelidir.

Işık: Bu tür begonyalar, yarı gölge yerleri severler. Üzerine doğrudan gelen güneş ışığı karşısında bırakılmamalıdır.

Sıcaklık: Ilık ve havadar yerleri seven bitki, çok havasız ortamlarda kesinlikle bırakılmamalıdır.

Gübre: Bu cins begonyalara ilkbahar ve yaz mevsimlerinde, ayda iki kez standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Bu türe yıllık bitki işlemi uygulanır. Çiçek açma dönemi bitip de bitki bozulmaya başlayınca gözden çıkarılır. 



Yalınkat Açan Begonya (Begonia Semperflorens) 
Begonyagillerdendir. Anavatanı Güney Amerika'dır. Açık yeşil renkli iri yaprakları, ilkbaharda açmaya başlayıp kışa kadar açışlarını sürdüren beyaz, pembe veya kırmızı yalınkat çiçekleri vardır. Bu çiçekler bitkisine göre, tek tek veya ikili olarak açarlar. En fazla 30 cm'e kadar uzarlar.

Bahçe begonyaları yapraklarının uygun toprağa daldırılmasıyla çoğaltılırlar. Bitkinin yapraklarında küllü mantar lekeleri görüldüğünde, bu yapraklar hemen koparılır ve bitkinin havalandırma koşulları ile diğer isteklerinin karşılanışı kontrol edilir.

Yalınkat Açan (Bahçe) Begonyalarının Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Asit karakterli ve zengin karışımlı toprağı severler. Bitkiye uygun toprak hazırlamak için humusça zengin bahçe toprağına, kaba dere kumu ve yaprak çürüntüsü karıştırılır.

Su: Çiçek açtığı dönemler boyunca bitki bolca sulanmalı ve yapraklarına su püskürtülmelidir.

Işık: Bu tür begonyalar güneşli veya çok aydınlık ve havadar yerleri severler.

Sıcaklık: Ilık ve havadar yerleri seven begonyalar çok sıcakta kalırsa havalandırılmalıdır.

Gübre: İlkbahar ve yaz mevsimlerinde bitkiye iki kez standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Bu tür begonyalara, sonraki yıllarda ilk yılındaki gibi güzel kalmayacağından, bir yıllık bitki işlemi uygulanır. Bu sebeple saksı değişimi söz konusu olmaz.



Beşiz Çiçeği (Pentas Lanceolata) 
Kökboyasıgillerdendir. Anavatanı Tropikal Afrika ve Madagaskar adasıdır. Bitkinin mızrak biçimli, uzun ve yeşil yaprakları tüylüdür. Yalancı şemsiye şeklinde bitkinin tepesinde toplanmış yıldız biçimli, küçük çiçekleri beyaz, pembe veya leylak renginde, 10 cm eninde kümeler oluşturarak, aslında kış mevsiminde ama bazen yılın herhangi bir zamanında tüm güzelliğiyle açarlar. 45 cm kadar uzayabilir ve çevresine 30 cm kadar yayılabilirler. Tohumlarıyla veya gövde çelikleri ile üretimi sağlanır.

Beşiz Çiçeğinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Humusça zengin bahçe toprağına biraz kil, yaprak çürüntüsü ve yanmış çiftlik gübresi karıştırılarak bitki için uygun toprak hazırlanır.

Su: Çiçeği açtığı etkin dönemde bolca sulanır. Dinlenme dönemi ve kış mevsiminde çiçeksizken suyu biraz azaltılır.

Işık: Güneşli ve çok aydınlık ortamları sever.

Sıcaklık: Ilık ve havadar ortamları sever.

Gübre: Çiçekli olduğu dönemlerde bitkiye ayda iki kez standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Çiçeğin kökleri saksısını doldurduğunda, ilkbahar mevsiminde uygun toprak ilave edilerek saksısı bir numara büyüğü ile değiştirilir. Şayet saksı değiştirilmek istenmiyorsa, ilkbahar mevsiminde bitki özenle sökülüp ,kökleri kırpılır, uygun toprak ilave edilerek aynı saksıya geri dikilir.






Brovalya (Browallia Speciosa)
     Patlıcangillerdendir. Anavatanı Güney Amerika ve özellikle Kolombiya'dır. Derin damarlı yeşil yaprakları vardır.      Sonbahar mevsiminde açmaya başlayan mavi-mor renkli gösterişli çiçekleri, kış başına kadar açışını sürdürür. 15-     25 cm kadar uzayabilir. Çiçek açma dönemi bitip de bozulmaya başlayan bitki gözden çıkarılmalıdır.

Brovalya bitkisi tohumlarıyla üretilir. Sonbaharda çiçek açması için bitkinin tohumları ağustosta uygun toprağa dikilir. Bitkinin üzerinde yeşil sinek görüldüğünde, uygun bitki koruma ilacı kullanılarak yok edilmelidir.

Brovalyaların Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: Humusça zengin bahçe toprağını sever. Bahçe toprağına bira kil ve yaprak çürüntüsü katılırsa, bitkiye uygun toprak hazırlanmış olur.

Su: Bitki, çiçek açtığı dönem boyunca bolca sulanır.

Işık: Güneşli ve çok aydınlık yerleri sever.

Sıcaklık: Ilık ortamlar bitki için uygundur.

Gübre: Onbeş günde bir, hafif sulandırılarak gücü azaltılmış standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Saksıda yetiştirildiğinde bir yıllık bitki işlemi uygulandığından, saksı değişimi söz konusu olmaz..

Budama: Fazla uzayan sürgünleri koparılırsa, brovalya bitkisinin enine genişlemesi ve bol çiçek açması teşvik edilmiş olur.

Cennet Kuşu Çiçeği (Strelitzia Reginae)

Muzgillerdendir. Anavatanı Afrika'dır. Saksıda yetiştirildiğinde 1 m kadar uzayıp, çevresine 60 cm kadar yayılabilir. Açık yeşil renkli, derimsi dokulu, uzun saplı ve kürek biçimli yaprakları 50 cm'ye kadar uzayabilir. Nisan, Mayıs aylarında başlayarak açan 15 cm uzunluktaki çiçekleri yeşil-mor renkli gaga biçimli bir çiçek tabanından çıkan sarı, turuncu çanakyaprakları ve koyu mavi renkli taç yapraklarıyla kuş kafasını andıran bir güzel görüntü oluşturur. Her çiçek, birkaç hafta süreyle açık kalır, daha sonra bitki yeni çiçekler açar. Cennet Kuşu çiçeği tohumları veya ilkbahar mevsiminde alınan piliçleri sayesinde çoğaltılır.

Cennet Kuşu Çiçeğinin Yetiştirilmesi için Gerekli Şartlar:

Toprak: İçinde organik maddeleri bol bulunan bahçe toprağı nemli kalacak biçimde sulanmalı, sonbahar ve kış mevsimlerinde daha az su verilmelidir. Bitkinin yapraklarının nemli bir bezle silinmesi iyi sonuç verir.

Su: İlkbahar ve yaz mevsimlerinde bitkinin saksısındaki toprağı nemli kalacak şekilde sulamalı, sonbahar ve kış mevsimlerinde daha az su verilmelidir. Bitkinin yapraklarının nemli bir bezle silinmesi sonuç verir.

Işık: Aydınlık ve havadar yerleri seven çiçek, üzerine doğrudan gelen güneş ışığı karşısında bırakılmamalıdır.

Sıcaklık: Ilık ortamları seven çiçek, kışın en düşük 10 derece sıcaklığa kadar dayanabilir.

Gübre: İlkbahar ve yaz mevsimlerinde ayda iki kez, sonbahar ve kış mevsimlerinde ayda bir kez standart sıvı gübre verilir.

Saksı Değiştirme: Çiçeğin kökü saksısını doldurmuşsa, lkbahar mevsiminde uygun toprak eklenerek saksı bir numara büyüğü ile değiştirilir.

Menekşe

Diğer İsimleri : Menevşe, Benefşe, Viola, Violet, Violette

Botanik Bilgi : Menekşegiller familyasından 10-40cm boyunda çokyıllık bir bitkidir.. Menekşe yetiştiği toprağa ve iklime göre çok çeşitli şekiller alan bir bitkidir. Aynı bitkinin çiçekleri farklı farklı açabilir. Gövde yuvarlak, oldukça sık çatallaşır. Alt yaprakları kalp, orta yaprakları oval ve üst yaprakları mızrak şeklinde olup, kenarları kertikli, koyu yeşil renkli, alt yaprakları uzun ve üst yaprakları kısa saplıdır. Çiçekleri leylaki veya mor renkdedir. Menekşe çiçeğinin Latince ismi tricolor yani üç renkli anlamına gelen bir isimle anılır. Tohumları yumurta veya armut şeklindedir ve üst tarafında beyaz bir lekesi mevcuttur. Kokulu menekşe, doğada özellikle nemli yerlerdeki ağaç altlarında ve ormanlık alanlarda kendiliğinden yetişen, bulunduğu yere yayılıp toprağı iyice örttüğü için bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilebilir.


Yetiştirildiği Yerler : Vatanı Akdeniz ülkeleri, Kafkaslar, balkanlar ve Türkiye olan bitki, Türkiye’nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetişir.

Bilinen Bileşimi : Kokulu menekşe saponin, mentil salisilat, alkaloitler, flavonitler ve uçucu yağ içerir.

Nerelerde Kullanılır : Güzel kokulu çiçeği, şekerleme yapılarak pasta ve tatlıcılıkta, ayrıca parfüm endüstrisinde kullanılır. Salatalara konularak çiğ olarak yenilir.

Menekşeli Bulgur Pilavı : Burada sizinle çocukluğumdan kalma bir tarifi vermeden geçemeyeceğim. Menekşelerin tazesinin 4-5 tanesi (çiçek-sapı) iyice yıkanıp temizlenip bulgur pilavının pişirilmesi sırasında nane ile birlikte tencereye katılıyor. Pilav piştikten sonra dileğe bağlı olarak çiçekleri çıkartabilirsiniz. Denediğinizde göreceksiniz ki pilava harika bir tat ve koku veriyor.

Toplanması Saklanması : Mayıs’tan Ekim’e kadar menekşe otu toplanarak gölgede ve havalı yerlerde kurutulur ve muhafaza edilir.

Faydaları

İdrar yolları enfeksiyonlarında iyileştirici etkisi vardır.

Egzama, akne ve öteki cilt sorunlarında iyileştirici etkisi görülür.

Baş ağrısı, sinirlilik hali ve uykusuzluğa karşı olumlu etkileri vardır.

Göğsü yumuşatır, balgamı söktürür.

Soğuk algınlığı, anjin, boğmaca, öksürük ve bronşit durumlarında iyileştirici ve rahatlatıcıdır.

Kullanım Şekli : 1 tatlı kaşığı yaprak, sap ve çiçek karışımının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu çaydan, günde üç kez birer bardak içilir.

Cypripedium Reginae









İlkbahar yaz döneminde çiçeklidir. Yaprağını kış döneminde döker. Dayanıklı, çok yıllık açık yeşil renkli bir bitkidir. Hostaya benzeyen yapraklara sahiptir. Çanta şeklindeki çiçekleri pembe - beyaz renktedir.

Bahçenize dört mevsim dikebilirsiniz. Bir dalda en fazla dört çiçek yer alır. Yetiştirmek için asitli toprağı tercih etmelisiniz. İlkbaharda ayırma yöntemiyle üretebilirsiniz.

Rüzgargülü - Hepatica Nobilis
İlkbahar döneminde çiçeklenir. Açık pembe, mavi, mor tonlarında çiçekleri oldukça güzeldir. Gölgelik alanda çok daha mutlu olur. Kaya bahçesinde dekoratif bir görüntü oluşturur.

Derin ve nemli toprakta sağlıklı gelişim gösterir. Dayanıklı bir bitkidir. Kökten ayırma yöntemiyle ilkbaharda üretebilirsiniz. Bir defa ekmeniz yeterlidir. Çevresine yayılım gösterir. Dört mevsim dikebilirsiniz.

Kış Güzeli
Kendine has, çok özel bir Uzakdoğu bitkisidir. Anavatanı Çin ve Japonya’dır. Mis kokulu çiçekleriyle evlerinizi süsleyebilirsiniz.

Toprak :Her tür toprakta rahatlıkla yetişir ama özellikle kireçli toprağı çok sever. Toprağına, özel bir bakım istemez.

Bakım : Güneş sever ama soğuğa da oldukça dayanıklıdır. En gelişmişi, 3-4 metreye kadar boylanabilen bir çalı türüdür.

Kışın esen sert rüzgarlardan zarar görmemesi için, bahçenizde güneş alan ve güneye bakan bir duvarın önüne dikin . Fazla bakım istemez. Küçükse asla budamayın; bırakın gelişsin. Fazla büyümüş, zararlı olan dallar varsa budamayı, çiçeklenme bittiğinde yapın. Çiçeklerini kesip, evinize alabilirsiniz. Kokusu her yeri saracaktır.

Sulama : Fazla su istemez.

Üretim : İlkbaharda çelikleme yöntemiyle, sonbaharda köklendirme yoluyla çoğaltabilirsiniz.







Çiçekler : Aralık - ocak aylarında çiçeklenir. Yapraklar, çiçekler tamamen bittikten sonra ilkbaharda gelişir, sonbaharda dökülür. Çıplak dallarda yapışmış sarkık duran, yıldız gibi çiçekler, açık sarı, içine doğru kahverengi, mor renklidir. Büyüklükleri bir buçuk santimetredir.Leylak ÇiçeğiLeylak Syringa vulgaris

Oleaceae ailesindendir. Salkım şeklinde çiçekleri vardır. Mükemmel kokulu bu bitki, sadece sizi değil kelebekleri de etkilemeyi başarır.

Toprağı Hakkında: Hemen her tür toprakta, rahatlıkla gelişim gösterebilir. Ama en ideali, nötr ya da alakali, nemli ve zengin topraklardır. Kireçli topraklardan hoşlanır. Eğer toprağınız asitliyse bir miktar kireç eklemeyi unutmayın.

Bakımı Hakkında: Çok kolaydır. Doğrudan güneş alan yerlerde, kaliteli ve iri çiçekler verir. Çok sıcak bölgelerde, yarı gölge yerlere dikilmelidir.

Fazla gübreleme yapıldığında, bitkinizde kaba ve istenmeyen bir büyüme olabilir. Leylak, aşırı rutubetten hoşlanmaz. Çünkü külleme hastalığına yakalanma riski vardır. Haftada bir sulamak yeterlidir. Çok su isteyen bir bitki değildir. Susuzluğa dayanabilir. Bitkinin budanması, çiçeklenme sona erdiğinde yapılır. Böylece bir dahaki seneye, çok daha fazla çiçek açmasını sağlayabilirsiniz.

Üretimi Hakkında: Leylak tohumundan yetiştirilebilir ama bu üretim çok zaman alır ve uzun süreli bir yöntemdir. Bitkiyi kökten ayırarak ya da çeliklemeye de yetiştirilebilirsiniz. Bu işlemi bahar geldiğinde rahatlıkla kendiniz yapabilirsiniz. Bunlarla uğraşmak istemiyorsanız, hazır yetişmiş fideler satın alıp, bahçenize dikebilirsiniz.

Çiçekleri Hakkında: Mayıs ayında açmaya başlar. Leylak renkli ve hoş kokulu çiçekleri, sürgünlerin uçlarında yer alır. Yalınkat ya da katmerli, mor, beyaz, pembe, alacalı ve krem renklerinde olabilir. Parklarda bolca kullanılır.
Noel GülüNoel Gülü Kışa Renk Salsın

Kim demiş kışın rengi beyazdır diye. Bazı çiçekler tahmin ettiğinizden de iddialı. Noel gülü Helleborus, umut yüklenip öyle gelecek bahçenize… Yılın son günlerinde içinizi aydınlatmaya yeminli.

Takvimde sadece 30 yaprak kaldı. Aralık, bir senenin sonudur evet, ama yeni bir senenin, yeni bir mevsimin de başlangıcıdır, unutmamalı. Gözümüz camda, ilk kar tanelerini beklemeye başladık bile.


Doğa her mevsim ayrı güzelliklerle çalıyor kapımızı. Bu aydan itibaren, işi oldukça zorlaşacak. Soğuk, onun hevesini kırıyor. Soğuğu renkli bir yılbaşı hediyesiyle biraz da olsun kırmaya ne dersiniz? Helleborus, yurt dışında Noel gülü olarak tanınıyor. Bizdeki isimleriyse pek sevimli değil açıkçası. Onu, dana bağırtan , karaca otu, harbak, çöpleme gibi isimlerle anıyoruz ama o yine de, güzelliğinden bir şey yitirmiyor tabi…

Kimmiş, Kimlerdenmiş?

Çiçeğimiz düğünçiçeğigiller Ranunculaceae ailesinin bir üyesi. Avrasya’da doğmuş. 20′ye yakın farklı türü var. Ülkemizde Karadeniz Bölgesi’nde Helleborus oriantalis doğal olarak yetişiyor. Bu tür 60 santimetreye kadar boylanabiliyor.

Yeşilimsi beyaz çiçekleriyle diğer türler kadar dekoratif görünmese de, oldukça çekici bir çiçek. Karadenizliler, hayvanlardaki dış asalaklara karşı ilaç olarak kullanılıyor onu. Bu nedenle de dana bağırtan ismi en çok bu yörede biliniyor. Biz, yılbaşı neşesini taşıyan Noel günü Helleborus nigeri tanıyalım. O çok daha sempatik . Ele benzeyen, parçalı yaprakları var. Beyaz, pembe, mor, kırmızı çiçekleri soğukta açıyor. Neden bilmiyorum ama 31 Aralık’ta hepimiz kar yağsın diye bekler dururuz. Bence bundan sonra çiçeğimiz açsın diye bekleyeceğiz.

-Çok yıllıktır. Öyle bir sene sizi sevindirip sonra terk edip gidenlerden değil yani.
- Yaprakları her dem yeşildir. Bu da onu, çiçeksiz günlerin de bahçenin aranan siması yapar.
- 30-60 santimetre arası boylanır.
- Birçok türü zehirlidir. Bu nedenle, yemeyin ve hayvanlarınızdan uzak tutun. Efsaneye göre, eski Yunan’da düşmanlar, bu bitkinin zehri sayesinde bertaraf edilmiş.

Destek Olun

Her bitki gibi onun da istekleri var; az ya da çok. Sevildiğini sık sık kulağına fısıldayarak geçebilirsiniz iletişime. Soğukta yalnız hissetmesin kendini…

- Serin yerleri sever ama doğrudan rüzgarda kalmasına izin vermeyin.
- Humusça zengin kireçli toprakta mutlu olur.
- Neme ihtiyaç duyar. Kontrollü sulama yapın. Bahçe, kışın yağış alacağından çok fazla yorulmanıza gerek yok.
- Yerinin değişmesinden çok hoşlanmaz, hatırlalım.

Bahçeye Çağırmanın Yolları

- En kolay yöntem, fidanlıklardan fide temin etmek. Bu ay, aldığınız fideyi, bahçenizin gölge bir alanına dikebilirsiniz. Yaprak dökmeyen ağaçlarınızın altına çok yakışacak. Dikim çukuru, fidenin içerisinde bulunduğu kaptan biraz daha büyük olmalı. Sevdiği toprağı zaten söylemiştik. Üzerini kapatıp, ellerinizle iyice sıkıştırdığınızda dikimi tamamlanmış olacaksınız. Hiç yorulmadınız değil mi? Ben olsam bu yöntemi seçerdim.
- Çiçeğimiz tohumdan da çoğaltılıyor. Mart-nisan aylarında tohum ekimi yapabilirsiniz. Ama bir önce ki madde de söylediklerimi yaparsanız, baharda o kendi tohumlarını saçacak zaten.
- Köklerinden ayırarak üretebilirsiniz. Gelişmiş bir bitkiniz varsa, çiçeklenmesi tamamlandıktan sonra martta ya da önümüzdeki eylülde köklerini ayırarak rengarenk yeni çiçekler elde edebilirsiniz. Yeter ki siz isteyin, çiçeğimiz bahçeye gelmek için çok hevesli…

Yeni Umutlar

Yılın ilk umutları yeşerecek bu ay bahçede. Yağmurla, karla beslenecek toprak. Biraz üşüyecek, kırılacak dalları, solacak çiçekleri ama güç kazanacak zorluklara karşı. Her şeye rağmen umudunu yetirmeyecek, sizin yitirmenize de izin vermeyecek. Bu nedenle verecek az da olsa renkli çiçeklerini kucağınıza. Kardelenler uzatınca başını karın altından, Noel gülleri serilince yere halı gibi, kasımpatları bir bir patlayınca uzun saplarının üzerinden, anlayacaksınız.; her bitişin bir başlangıç olduğunu aslında

Üçgül
Üçgüller, büyük bölümü bir yıllık, bazısı da çok yıllık olan kısa boylu, otsu bitkilerdir. Çanak ve taç yaprakları beş parçadan oluşan beyaz, pembe ya da kırmızı çiçekleri dalların ucunda başçıklar hâlinde açar.

Fiğ ve yonca gibi baklagiller famil­yasında yer alan üçgüller de değerli yem bitkileridir. Özellikle Kuzey Yarıküre'nin ılı­man ve astropik bölgelerine dağılmış olan bu bitkilerin Trifolium cinsinde sınıflandırılan 300'ü aşkın türü vardır. Tarlalarda, otlak ve çayırlarda yabanıl olarak yetişen bu türlerin doğal yayılış alanlarından biri de Türkiye'dir.
Üçgüller, büyük bölümü biryıllık, bazısı ise çokyıllık olan kısa boylu, otsu bitkilerdir. Çanak ve taçyaprakları beş parçadan oluşan beyaz, pembe ya da kırmızı çiçekleri dalların ucunda başçıklar halinde açar. Meyveleri öbür baklagillerinki gibi badıç biçimindedir; bu küçük ve kuru meyvelerin içinde bir ya da daha çok tohum bulunur. Bazısı tüylü, bazısı tüysüz olan bu türlerin en göze batan özelliği hiç kuşkusuz, her biri üç yaprakçıktan oluş­muş bileşik yapraklarıdır. Nitekim, üçgüllerin dilimizdeki öbür adı olan "tirfil" ya da "tirfil", Latince "üç yapraklı" anlamındaki cins adın­dan (Trifolium) gelir. Ender olarak üçten çok (genellikle dört) yaprakçık taşıyanlara da rastlanır. Bulan kişiye uğur getirdiğine inanı­lan "dört yapraklı yoncalar" aslında gerçek yonca değil, üçgüllerdir. Çünkü bazı üçgül türlerine halk arasında yanlışlıkla "yonca" denir.
Yer aldığı familyanın öbür üyeleri gibi üçgüller de toprağı azotça zenginleştirerek verimini artırır. Bunu, köklerindeki azot bağ­layıcı bakterilerin yardımıyla başarır; çünkü bu bakteriler havadaki azotu tutarak bitkile­rin yararlanabileceği nitratlara dönüştürür. Bu yüzden üçgüller hem toprağı zenginleşti­rir, hem de sığır ve koyun gibi otlak hayvanla­rı için besleyici yem oluşturur.

En Çok Yararlanılan Üçgül Türleri
Üçgüllerin çok sayıda türü bulunmasına kar­şın, bunların ancak küçük bir bölümü ekono­mik açıdan değerlidir. Gereksinim ve amaca bağlı olarak farklı türlerden yararlanılır. Ör­neğin, melez üçgül (Trifolium hybridum), çayır üçgülü (Trifolium pratense) ve ak üçgül (Trifolium repens) adıyla bilinen üç tür yem bitkisi olarak yetiştirilir. Hem taze, hem de kuru yem olarak yararlanılabilen bu bitkiler genellikle buğdaygiller ya da baklagillerden bazı yem bitkileriyle karışık olarak ekilir. Dünyanın pek çok yerinde yaygın olarak tarımı yapılan çayır üçgülü yalnızca biryıllık ürün istendiğinde yetiştirilir. İkiyıllık bir bitki olduğundan ilk yıl yaprak, ertesi yıl çiçek verdikten sonra ölür. İki yıldan daha çok yaşayanlarına da rastlanır. Tüylü gövdeleri üzerinde gene tüylerle kaplı yapraklar ve morumsu kırmızı çiçekler taşır. Badıçlarının içinde mor ya da sarı, tek bir tohum bulunur.
Eğer bir çiftçi hayvanları için üç yıl ya da daha uzun süreyle yemlik yetiştirmek istiyor­sa ak üçgülü yeğleyecektir. Uzun ömürlü bir bitki olduğundan yıllarca ürün verebilen bu üçgül türü ötekilerden sürünücü gövdeleri, küçük beyaz ya da pembemsi beyaz çiçekleri ve çok sayıda küçük, sarı tohum içeren meyveleriyle ayırt edilir. Gövde ve yaprakları tüysüzdür.
Melez üçgül ise gövde ve yaprakları tüylü, pembe çiçekli bir türdür. Genellikle toprağın verimini artırmak için ekilir.
Dünyanın hemen her yerinde tarım uzman­ları, hayvancılık açısından çok önemli olan bu bitkilerin üstün nitelikli çeşitlerini geliştirebil­mek için yoğun çalışmalar yürütmektedir. Bu çabalar sonucu elde edilen ve daha bol ürün veren besleyici çeşitlerle otlak hayvanlarının et, süt ve yün veriminin artırılması amaçlanır. Kırları kaplayan üçgüller ayrıca, halanları için iyi bir balözü kaynağı olan hoş kokulu çiçekleriyle arıcılıkta da değerlidir.
Türkiye üçgül türleri açısından oldukça zengin bir ülkedir ve yem bitkisi olarak ekimi yapılmaktadır.

Vapurdumanı
vapur dumanı,yıllık bir bitkidir..tohum ekimi şubat ayından nisan ayına kadardır..mavi,kırmızı,beyaz renkte çiçeklere sahiptir. çimlenme döneminde ortamın ısısı 17-22 derece olması ideal ısıdır.Boyu 60 cm kadar ulaşabilir. güneşten pek hoşlanmayan bir çiçektir. Çiçeklenme zamanında fazla su verilmemelidir. Budama pek istemez.Teras düzenlemelerinde ve parklarda kullanılabilir.

Mimoza

Mimozanın (Acacia Dealbata) anavatanı Güneydoğu Avustralya ve Tasmanya’dır. Kalkıp oralardan buralara kadar gelmiş. Bol güneşli, özellikle kuytu ama rüzgârlı ortamlarda, hatta her ortamda, asitli-süzek tüm topraklarda rahatlıkla gelişebilir. Tepesi hızlı büyüdüğü için ilk dikim yerini lütfen doğru seçin, şaşırtıcı bir biçimde gelişir. Devleşirse ve çevresine zarar vermeye başlarsa, mart ayından sonra çiçekler geçince istediğiniz kadar budayabilirsiniz.

Güneyde açan Kıbrıs akasyası da mimozayla aynı aileden. Ama o ince, uzun yapraklı ve ilkbahar-yaz aylarında açıyor. Nasıl bizim mimoza güneye indikçe zorlanıyorsa, Kıbrıs akasyası da buralara çıktıkça kışın zorlanıyor. Hatta donuyor.

Kokusu son derece etkileyici olan mimozalar, parfüm sanayisinde kullanılıyor. Bu arada, alerjik bünyeliyseniz çiçekleri koklamaya kalkmayın. Her yeriniz kabarabilir!

Mimozalardan bir bahçe yapmak istiyorsanız, her çeşit ibreli çam türlerini, ilkbaharda açan erguvanları, toprağı asitlendirip yumuşatacak ıhlamurlarla beraber dikmelisiniz. Akçaağaçlarım her tipi, manolyanın yaprağını döken türlerini de deneyin. Devleşen, altı kelleşen ağaçlarda dip kısma bodur ve yayılan bitkilerden Porsuk, Akantus, Pittosporum ya da çim gibi yüzey örtücü bir bitki olan Hedera Sarmaşığı dikebilirsiniz. Alt kök sistemi yüzeyden gittiği ve kılcal olduğu için çimleyip gübrelemekle, havalandırmayla uğraşmayın, zarar verirsiniz.

Itır Şahi Çiçeği (Diğer adı: Kokulu bezelye)Baklagiller familyasındandır. Anayurdu Güney Avrupa ile özellikle Sicilya adası olan Latyrus cinsi bitkilerin 160 dolayında türü vardır. Bunlardan bazıları ülkemizde de yetişmekte; kitabımıza örnek olarak aldığımız ve Itırşahi çiçeği (L.odorata) diye adlandırdığımız tür, uzun yıllardır süs bitkisi olarak bahçelerimizi süslemektedir. 1,53 m. kadar boylanabilen ve bir yıllık dayanıklı tırmanıcı bitki olan ıtırşahi çiçeğinin dikine uzayan sert sürgünlerinin üzerinde karşılıklı dizili, yeşil renkli ikili yapraklan ve bitkinin tutunmasına yarayan sülükleri yer alır. Sürgünlerin ucunda yaz başından sonbahar

başlarına kadar 5 cm. kadar genişlikte kızıl, mavi, mor ya da gül renginde ve bezelye bitkisinin çiçeklerine benzeyen hoş kokulu çiçekleri, aralarında yaprak bulunmadan dört ila yedili çiçek içeren salkımlar halinde açar. Itırşahi çiçeği özellikle bahçelerde arkasındaki çirkinlikleri gizleyici süs bitkisi olarak ekilir. Tarhlarda ya da bordürlerde çok güzel durur. Ayrıca çiçekleri, kesme çiçek olarak pek makbuldür.

İstekleri ve Üretimi

Itırşahi çiçeği bitkisi bol güneşli ama serin ortamları; süzek (suyu iyi akıntılı), organik madde yönünden zengin bitek ve derin toprakları sever. Kökleri ve dolayısıyla toprağı sürekli nemli tutulmalı, yaz mevsiminde sıcak ve kurak günlerde bitkiye bolca su verilmelidir. Ayrıca tırmanıcı bitki olduğundan hereklenmeli yani yanına sülükleriyle sarılıp tırmanacağı kazık, tel örgü vb. gibi destekler dikilmelidir. Bitkinin yetiştirileceği toprağın, sonbahardan derin kazılıp hazırlanması ve iyi yanmış çiftlik gübresiyle gübrelenmesi yararlı olur. Tohumuyla üretilen bitkinin tohumları, son donlardan altı hafta kadar önce kapalı mekanlardaki sıcak yastıklara ekilir. Burada gelişen fideleri havalar ve toprak ısındığında bahçedeki yerlerine şaşırtılarak 15'er cm. aralıklarla dikilir. Yerinde boy atan bitkinin köküne boğaz doldurma işlemi uygulanır, yani toprak biraz kabartılıp bitkinin köküne bastırılır. Bu arada yanına herek denilen destek dikilir. Bitkiye üç haftada bir sülfat ve fosfat içeren kompoze ticari gübre verilmesi ve solan çiçeklerinin tohum içeren bakla oluşturmadan koparılıp atılması da yararlı olur.
Zinya (Kirli Hanım)Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Meksika olan Zinya, bir yıllık yarı dayanıklı otsu bitkidir. 30-100 cm. kadar boylanabilen zinyanın sürgünleri dikine büyür. Açık yeşil renkli yaprakları gövdede karşılıklı dizili, sapsız, uzunca, oval ya da yürek biçimlidir. Tüm bileşikgillerde olduğu gibi zinyanın da bileşik çiçeğinde çok sayıda dilsi çiçeği ile ortada tüpsü çiçekleri bir çiçek tablasını (kömeci) oluşturur. Bu tablanın genişliği 5-12 cm. kadardır. Yalınkat ya da katmerli olan ve yaz başlarından sonbahara kadar bol bol açan bu çiçekler beyaz, krem, açık sarı, kayısı rengi, turuncu, kırmızı, mor ve hatta yeşil renklerde olur. Birden çok rengi aynı anda taşıyan çiçekler açan kültür türü zinyalar da

üretilmiştir. Çiçek tarhları ile bordürler için pek makbul ve süsleyici sayılan zinyalar, kesme çiçek olarak da yeğlenerek kullanılmaktadır. Zinyalar, bahçelerde yetiştirilmesi kolay ve bakımı zahmetsiz olan süs bitkilerindendir.
GenlisiaGenlisianın tuzağı, hayvan bağırsağına benzer. Toprak altında dallanmış olan yaprakları, içi boş borular şeklindedir. Topraktan çekilen su bu borularda ilerler. Boruların uçlarındaki yarıklarda, bitkinin içine doğru yönelmiş bir akıntı vardır. Bu akıntı, bitkinin içinde su pompalayan tüycüklerden kaynaklanır. Su içindeki böcekler ve diğer organizmalar, akıntı nedeniyle boruların uçlarındaki yarıklardan içeri doğru sürüklenir. Bu sürüklenme boyunca geçtikleri her yer uçları aşağıya bakan kalın ve sert tüylerle kaplıdır. Tüycükler de birer sübap gibi iş görerek, böceği bitkinin içine doğru iten ikinci bir etki meydana getirirler. Kurban içerilere doğru ilerledikçe bir dizi öldürücü sindirim beziyle karşı karşıya gelir. Sonunda da Genlisianın besini olmaktan kurtulamaz.
GevenGeven; ülkemizde kıymeti pek bilinmeyen ekolojik flora açısından zengin, derin kökü ve geniş dalları olan, erozyonu önleyen 1200m rakımda yetişen bir bitkidir. Biyoçeşitlilik açısından önemli, kökleri 3-5 m derine inebilen ve geniş dalları olan, eğimli yamaçların erozyon bekçileri olan gevenler, yayıldığı alanın 2-4 katı büyüklüğündeki araziyi kaymalara karşı tutan, yastık biçiminde küme küme sık dikenli çok yıllık otsu bir bitkidir.

Bu bitkinin rakım farkına göre olgunlaşması değişmektedir. Zap vadisinde (1200 m rakımda) Mayıs’ın son haftasında çiçek açmaktadır. Berçelan ve Karadağ yamaçlarında (3000 m ve üzeri rakımlarda) 15 Haziran’dan sonra çiçek açmaktadır. Geven bitkisi nitelikli nektar veren bir bitkidir. Arıcılık için büyük önem taşır. Ülkemizde çok sayıda geven türü doğal olarak yetişmektedir. Hakkari’de tarafımızdan yapılan araştırmalar sonucunda 8 türüne rastlanmıştır. En yaygın türler olarak sarı, siyah, top ve pamuklu gevene rastlanmıştır. Bazı gevenlerin 4 ila 6 adedi bir katır yükü hacminde olup, geniş yer kapladıklarından sağanak yağışlardan toprağı korumakta ve toprağın sürüklenmesini önlemektedir. Hakkari yöresinin çorak ve ormansız olduğu göz önüne alındığında, kökleri 3-5 m derinliğe kadar inen gevenin erozyonu önleyici, şiddetli rüzgâr ve sellerde toprağı örterek koruduğu söylenebilir. Ayrıca yayla ve meralarımız için son derece gerekli bir bitkidir. Çünkü aşırı otlatma sebebiyle meralarımız ve otlaklarımız fakirleşmektedir, Hakkari’de kış aylarında yoğun yağışlar nedeniyle çığ ve seller sonucu toprak kayıpları da hızlanmaktadır.

Ahtapot misali kökleriyle çaprazlama toprağı koruyan, eğimli dağ yamaçlarının zayıf bitkilerini hayvanlara karşı muhafaza eden gevenler, köy halkının yakacağı, çobanların sonbahar ve ilkbahar aylarında üşüdüklerinde dağ başında yaktıkları yakacaktır. Ayrıca halkımız tarafından geven dumanının hastalanan küçükbaş hayvanlara iyi geldiği söylenilmektedir. Bundan yola çıkarak gribal ve solunum hatalıklarında faydalarının araştırılması gerekmektedir. Çünkü yörede çiçeğin önemini bilen arıcılar çiçek mevsiminde Berçelan yaylalarına akın akın gelmektedirler. Hatta Karadeniz bölgesindeki arıcılar da bu bölgeye şifalı bal elde etmek için akın etmektedirler. Geven balı kokusu, damak tadı açısından zengin olduğu için arıcıların da en gözde kaynağıdır. Çünkü dünyaca ünlü Anzer balının kalitesindedir. Üstün özelliklere sahip Şemdinli balının kokusu, kendine has tadı ve kalitesinin ana maddelerinden birinin geven bitkisi olduğu arıcılar tarafından da ifade edilmektedir. Geven bitkisi çiçeklerinin etrafa yaydığı kokudan bunun doğruluğunu anlamak mümkündür.

Geven bitkisi yörede yaşayan canlı türlerinin yaşam alanlarını koruyucu bir öneme sahiptir. Bu bitki hayvan yemi olarak da kullanıldığından gevenin bilimsel bir şekilde araştırılması gerekmektedir, Ayrıca ebru sanatında da kullanılmaktadır.

Geven bitkisinin köklerindeki “kitre”ye ihracatta büyük talep olduğundan bu bitkinin tanıtımının yapılması, yöre halkı için büyük bir ekonomik gelir olabilir.

Geven bitkisinin bilinçsizce yerinden sökülmesi, erozyonu önleyici bu doğal koruyucunun hızla tahribi, yayıldığı alanın 3 katı ve daha fazla bir alanı sel, çığ, toprak kaymasına karşı koruyan bu bitkinin yok edilmesi erozyona davetiye çıkarmaktadır. Bütün bu faktörler dikkate alındığında bu bitkinin bilinçli bir şekilde koruma altına alınması gerekmektedir.


Dağ SümbülüDağ sümbülü, (Latince: Muscari neglectum), Bataklık alanlar ve tarlalarda yaşayan soğanlı ve otsu bir bitkidir. Boyu 35 cm'ye kadar olabilir. Şubat-Mayıs aylarında çiçek açarlar.

Gruplar hâlinde bulunurlar. 20-40 çiçek tek bir salkımda taoplanır. Bu bitkinin çiçekleri çok miktarda balözü salgıladığından arılar için çok değerlidirler.
Hatmi
Hatmi, Ebegümecigiller familyasından, altmışa yakın türü bulunan bir çiçek.




Zeytin çiçeği (Olea europaea)
Zeytingiller familyasından ılıman iklimde meyvesi için yetiştirilen uzun ömürlü bir ağaçtır. Ortalama ömrü 300–400 yıldır. Genellikle rakımı düşük coğrafyalarda yetişir. Çok ağır büyüyen ağaç 8 ya da 10 metreye kadar boylanabilir. Gövdesi genellikle yamru yumrudur. Sık dallı, kışın yaprağını dökmeyen zeytin ağacı, yapraklarının koltuğundan çıkan bir sap üzerinde dışı beyaz içi sarı kokulu çiçek açar. Önce yeşil, olgunlaştıktan sonra da parlak siyah bir renk alan etli ve yağlı meyveleri ekim başlarından itibaren toplanmaya başlar. Meyvesinden yağ çıkarıldığı gibi kurularak sofralık olarak da tüketilir. Zeytin ağacı bir yıl bol, ertesi yıl ise yıl az ürün verir.
Yapraklarının çay olarak içildiğinde şeker düşürücü ve tansiyon düzenleyici olduğu söylenir. Zeytinyağı ise A, E vitaminleri bakımından zengindir.
Zeytin ağacı Nuh tufanında şöyle geçer: Nuh, gemiden bir güvercin salar suların çekilip çekilmediğini anlamak için. Ortalık hâlâ sular altında olduğundan kuş geri döner. Bir süre sonra, yeniden yollar güvercini. O da bu kez ağzında taze bir zeytin dalıyla döner. Tanrının öfkesi dinmiş, sular çekilmiştir artık. Güvercin, ağzında zeytin dalıyla geri gelir. O günden bu güne, kurtuluşun, ümidin ve barışın simgesi olur.
Yunan mitolojisine göre gökyüzünün hâkimi, tanrıların babası Zeus, insanlığa en büyük hizmeti sunacak tanrı ya da tanrıçanın, yeni kurulan kentin koruyucusu olacağını duyurur. Bunun üzerine deniz tanrısı Poseidon, Athena ile yarışa girer. Poseidon, üç dişli çatalını kayaya saplar ve bir at çıkarır oradan. Bu at, insanları uzaklara götürecek, malzeme taşıyacak ve onlara savaş kazandıracaktır. Athena ise mızrağını yere saplar ve onu bir zeytin ağacına dönüştürür. Halkoylaması yapılır. Erkekler, Poseidon’u, kadınlar ise zeytin ağacını bolluk simgesi olarak görür ve Athena’yı tutar. Bir oyla fazlasıyla Athena, kentin hükümdarı olur. Tanrıçanın onuruna şehre de Atina adı verilir.
Truva Savaşı’na katılan kocası Odysseus’un uzun süren yokluğunda, Penelope’nin kendisine kur yapan onlarca yakışıklı ve zenginle asla paylaşmadığı yatağı zeytin ağacından bir karyolada bulunduğu için eski zamanlarda zeytin ağacı sadakatin simgesi olarak kabul edilmiştir.
İkbal çiçeği (Sedum)Damkoruğu familyasından olan ikbal çiçeğinin bilimsel adı sedum, Latince oturmak, dinlenmek anlamına gelen ‘sedere’ fiilinden gelmektedir çünkü bu çiçekler blok taşlar arasında, kaya yarıklarında oturmuş ya da yatmış durumda görünürler. Çeşitli türleri vardır. Bazıları açılmış çam kozalağını andırır, yaprakları etli ve suludur. Ortasından çıkıp uzayan sürgünü ucunda çiçek açar. Bir başka türünün ise ince bir sap üzerinde karşılıklı, daha küçük, ucu sivri, etli ve sulu yaprakları vardır. Bunun da çiçekleri bu sapın ucunda açar.
İkbal çiçeği sürgünü kırılır, bir dilek tutulur ve eve asılırmış; eğer bitki kurumaz da çiçek açarsa, dileğin yerine geleceğine inanılırmış. Bu yüzden bitkinin dilek çiçeği, ömür çiçeği ve ikbal çiçeği gibi adları vardır.
İkbal çiçeğinin ikinci türünün oval yaprakları, kalem kalınlığında bir gövde üzerinde bulunur; ucu sivridir, rengi ise gri yeşil karışımıdır. Bu tür, küme halinde yaşayan küçük bir çalı görünümünde çok yıllık otsu bitkidir. Haziran başında yaklaşık 70 cm boyundaki bir sürgünün ucunda birkaç sap üzerinde beyaz sarı karışımı çiçek açar.
Bilinen bir kullanım özelliği yoktur.
Kayakoruğu (crithmum maritimum)Yöremizde denizotu ya da gövelek olarak da bilinen kayakoruğunun bilimsel adı denizrezenesi, Latince ismi ise crithmum maritimum’dur.
Deniz kıyısında, melteme ve dalga serpintilerine açık kaya yarıkları ile taşlı kumluk arazilerde kendiliğinden yetişen, 25–50 cm boyunda, çok yıllık, otsu bir bitkidir. Etli yeşil yapraklı bu bitki temmuz ayından itibaren ekim sonuna kadar şemsiye şeklinde sarı çiçek açar.
C vitamini, iyot ve brom bakımından oldukça zengin, hücre yenileyici, sakinleştirici, diş eti rahatsızlıklarına iyi gelen, idrar söktürücü ve kurt döktürücü özelliklere sahip olan kayakoruğu guatrda da faydalıdır.
Yeşil kısımları zeytinyağı ile karıştırılarak bir merhem yapılır ve cilt iltihaplarında, egzamada, nasır tedavisinde kullanılır.
Yöremizde iki çeşit tüketim şekli vardır:
Birincisi; yaprağı yağda kavrulup üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek yenilir. İkincisiyse, turşu olarak tüketilir. Değişik bir tadı ve kokusu olan kayakoruğu turşusu, iştah açıcı ve meze olarak kullanılır. Salataların üzerine serpiştirildiği gibi diğer turşularla karıştırıldığında onlara hoş bir koku verir.
Kayakoruğu, Fransız ilaç sanayine 1837 yılında girmiş: Cilt temizleme toniği ile yüz bakım kremi yapımında kullanılmaktadı
Dağlalesi (anemone coronaria)Anavatanı Anadolu olan dağlalesi çeşitli tür ve renktedir. Dağlarda, taşlık arazilerde, yol kenarlarında, ormanda güneşli yerlerde ya da hafif gölgede yetişen bu türlerine anemone coronaria denilir. Bu soğanlı, tüylü, otsu bitkinin gövdesi 10 ile 30 cm yüksekliktedir. Gövdesini dairevi şekilde saran yüksük şeklindeki dalların arasından devam eden sürgünün ucunda bir adet 6 ya da 7 taçyapraklı kırmızı, pembe, mavi, mor, beyaz çiçek açar. Özellikle bazı kırmızı türlerinin taçyaprakları, üreme organının hizasına kadar beyazdır.

Yunan mitolojisine göre Afrodit, Adonis’e aşık olur ve onunla dağda ormanda gezmeye başlar. Afrodit’in kocası Ares, Adonis’i çok kıskanır. Afrodit şerefine düzenlenen bir av partisinde Ares, bir yabandomuzunu salar Adonis’in üzerine. Yaralı Adonis’i Afrodit kollarına alır ve götürürken de damlayan kanları, kırmızı dağlalelerine dönüşür.
Salep (orchis anatolica)

Zelep olarak da bilinen salep, çok yıllık, yumrulu, otsu bir bitkidir. 150 ile 1000 m rakım arasında yayılış gösterir. Kalkerli topraklarda, pırnal, çobançırası ve çaltı diplerinde ya da aynı yerlerde açık arazide kendiliğinden yetişir.
İri, uzun, ucu sivri, üzeri lekeli, dört ya da beş yaprağın arasından, iki yaprağa sarılı mor ya da yeşil bir sürgün çıkar. Mor sürgünün çiçeği mor; yeşil gövdenin çiçekleri beyazdır. 20 ya da 25 cm boyundaki bu ince, silindirik gövde belirli aralıklarla çok küçük, yapraksız sekiz-on kadar dala ayrılır ve bunun ucunda çiçek açar. Çiçeklerin dudakçık (labellum) denen parçası, lekeli olup diğer bölümlerden büyüktür. Dudakçığın alt kısmı ters yönde uzar ve mahmuz adlı bir çıkıntı meydana getirir.
Yumrular sökülüp yıkanır. Bez torbaya konmuş taze çökelekten sızan sarı suyla pişirilir ve serilip kurutulur.
Salep yumruları, dondurma hammaddesi olarak kullanılır. Salep tozu, sütle karıştırılarak sıcak içecek olarak kullanılır. Göğsü yumuşatır. Öksürük ve bronşitte faydalıdır.
Zelep olarak da bilinen salep, çok yıllık, yumrulu, otsu bir bitkidir. 150 ile 1000 m rakım arasında yayılış gösterir. Kalkerli topraklarda, pırnal, çobançırası ve çaltı diplerinde ya da aynı yerlerde açık arazide kendiliğinden yetişir.
İri, uzun, ucu sivri, üzeri lekeli, dört ya da beş yaprağın arasından, iki yaprağa sarılı mor ya da yeşil bir sürgün çıkar. Mor sürgünün çiçeği mor; yeşil gövdenin çiçekleri beyazdır. 20 ya da 25 cm boyundaki bu ince, silindirik gövde belirli aralıklarla çok küçük, yapraksız sekiz-on kadar dala ayrılır ve bunun ucunda çiçek açar. Çiçeklerin dudakçık (labellum) denen parçası, lekeli olup diğer bölümlerden büyüktür. Dudakçığın alt kısmı ters yönde uzar ve mahmuz adlı bir çıkıntı meydana getirir.
Yumrular sökülüp yıkanır. Bez torbaya konmuş taze çökelekten sızan sarı suyla pişirilir ve serilip kurutulur.
Salep yumruları, dondurma hammaddesi olarak kullanılır. Salep tozu, sütle karıştırılarak sıcak içecek olarak kullanılır. Göğsü yumuşatır. Öksürük ve bronşitte faydalıdır.
Yoğurt çiçeği (anemone blanda)Dağşakayığı olarak da bilinen yoğurt çiçeği, bir dağlalesi türüdür. Makilik alanların, kayalıkların doğuya bakan yamaçlarında, meşe ya da meşe kütüğü, çobançırası, develik, melengiç gibi bitki diplerinde, taşlık arazilerde küme halinde olduğu gibi tek olarak da kendiliğinden yetişir. Soğuğa dayanaklı bir bitkidir. Yaprakları iri maydanozu andırır. Gövdesi seyrek tüylerle kaplıdır. Mart başından itibaren iri üç yaprağın ortasından çıkan 10 cm civarında bir sürgünün ucunda çiçek açar. Çiçeğin açılmamış hali çanı, açılmış haliyse papatyaya benzer. Çiçeğinin yirmi civarında uzun taç yaprağı bulunur. Ortada bir göbek ve çevresinde sarı üreme organları vardır. Her taç yaprak, üreme organı hizasına kadar beyaz olup üreme organının tacı gibidir. Bu taçtan sonraki kısımlar bitkiye göre beyaz, morumsu mavi ya da pembedir.
Ülkemize özgü bu bitkinin yumruları dış ülkelere satılırken neslinin azalmakta olduğu gözlenince ihracatı yasaklanmıştı.
Emzik (onosma)Emzik ya da emzik otu, 15 ile 30 cm boyunda, boz yapraklı, çalı görünümlü, çok yıllık otsu bir bitkidir. Kayaların yüzündeki yarıklarda ya da taşların arasında yetişir. Kuru ve kalkerli toprakları sever. Yaprakları, gövdesi ve çanak yaprakları ince beyaz sert, batıcı tüylerle örtülüdür. Martta çiçek açar. Küpeyi andıran, beyaz, sarı, mor ve kırmızı çiçek açar. Çiçekler gövdenin üst kısmındaki dallar üzerinde aynı yönde dizilidir. Çiçekleri bal özüne sahiptir, çekilip sömürüldüğü zaman, ağza tatlı bir sıvı gelir. Arıların çok sevdiği bir bitkidir.
Bilinen bir kullanım özelliği yoktur. Bazı türlerinin yapraklarının yara tedavisinde kullanıldığı söylenir.
Gerçemek (michauxia)Girintili çıkıntılı, mor damarlı, uzun yaprakları rozet şeklinde dizili olan gerçemek, çançiçeğigillerdendir. Mart ortalarında taşlık arazide kendini gösterir. Sıcak ve kuru bölgelerde yetişir. Nisan içerisinde yapraklarının ortasından kızıl kestaneye kaçan, parmak kalınlığında bir sürgünü çıkar. Bu genç sürgün kırıldığı zaman sütlü ve yapışkan bir sıvı salgılar. Tüylü kabuğu soyulup atılır ve geriye kalan yeşil parça yenir. Çok hoş bir aroması vardır.
Akdeniz Bölgesi'nin endemik bitkilerinden biri olan gerçemek, mayıs sonlarına doğru 100 ile 150 cm yüksekliğe ulaşır. Gövdesinde, bamyayı andıran morumsu, üzeri yer yer, yapışkan, kahverengi bir nektarla kaplı tomurcuklar oluşur. Açılınca da geriye doğru yatmış, yaklaşık 12 cm çapında, sekiz adet beyaz ve açık pembe taçyaprak çıkar ortaya. Bu yapraklar, böceklerin rahatça iniş kalkış yapabilecekleri şekilde düzenlenmiştir. Çiçeğinin ortasındaki ucu püsküllü, üzeri tüylü ince bir mısır koçanını andıran uzantısı da yine yer yer aynı nektarla kaplıdır. Vücudu yarımküre biçiminde siyah, kınkanatlılar familyasına mensup bir böcek dadanır gerçemeğe.
Yaz gelince kuruyan bitkinin üzerinde, yıldız şeklinde sekiz adet dikenimsi parça kalır. Ve gerçemek, yeniden yeşermek için gelecek baharı bekler durur yakıcı güneş altında.
Bir zamanlar sadece Türkiye’de, özellikle de yöremizde yetişen gerçemeği dünyaya 1700’lü yılların sonlarında Fransız botanikçi André Michaux tanıttığı için bu bitkinin Latince adı Michauxia'dır.
Baldıran (smyrnium perfoliatum)Taşlık yerlerde yetişen bu otsu bitkinin Latince adı, “smyrnium perfoliatum”dur. Şubat ortalarında taşlık ve çalıların arasında kendini gösterir. Aynı kökten gelen birkaç dal olarak yeşerir kalp şeklinde yaprakları vardır. İlerleyen günlerde bu yaprakların arasından bir sürgün çıkar. Taze iken bu sürgün yenir. Boylanan işaretparmağı kalınlığındaki gövdeyi iki ya da üç iri kalp şeklinde sarı yaprak sarar. Bunların arasından yana bir dal ayrılır. Gövde sağa sola dallanarak 50 ile 60 cm kadar yükselir. Her dalın ucunda sarı şemsiye şeklinde çiçekler açar. Daha sonra da siyah tohumları olur.
İnce uzun kökünün üzerindeki kahverengi kabuğu soyulup içindeki beyaz kısmı yenir. Baharatlı bir tadı vardır.
Keçigevişi (anagyris foetida)Keçigevişi, geçeviş, kokarçalı ya da zivircik adıyla bilinen bu bitkinin Latince adı “Anagyris foetida”dır. Akdeniz bölgesine özgü, kendiliğinden yetişen ve 100 ile 200 cm boylarında değişen bu çalı, baklagiller familyasındandır. Bitkinin yaprakları üç parçalıdır. Yaprakları ezildiği zaman pis bir koku çıkarır. Şubat sonlarında on kadar yeşile çalan gri tomurcuklardan sarı salkım çiçekler kendini gösterir. İnce bir sapla gövdeden ayrılan kapçıktan çıkan, ters çevrilmiş v şeklindeki ilk çiçek üzerinde kahverengi lekeler bulunur. Bundan sonra birbiri içinden iki yapraklı çiçekler gün yüzüne çıkar. Son çiçeğin içinden oldukça koyu yeşil fasulyeyi andıran meyvesi kendini gösterir. 10 ile 15 cm civarında olan meyveler kuruyunca çatlar ve içerisinden tohumları dökülür.
Keçigevişinin zehirli olduğu söylenir. Bilinen bir kullanım alanı yoktur. Dallarından ise bir zamanlar eğef (karasabanda, oku boyunduruğa bağlamaya yarayan ağaçtan halka) ve zelve yapılırdı.
Nevruz çiçeği (iris persica)Deniz seviyesinden 100 ile 1500 m yükseklikte, çıplak taşlı yamaçlarda, çalılık ya da çamları kesilmiş orman arazilerde yetişen, yumrulu, çok yıllık, küçük otsu bir bitkidir.
Latince adı “iris persica” olan nevruz çiçeği, mart başında, aslanağzına benzeyen çiçek açar. Çiçeğin mor yapraklarının ortasında yılan dilini andıran siyah benekli sarı bir de çizgisi bulunur. Çiçekler ve yumruları çiğ olarak yenir.
Baharın müjdecisi nevruz, Türk dünyasında diriliğin, tazeliğin ve gençliğin simgesidir.
Bazı bölgelerde nevruz çiçekleri kitap veya defter sayfaları arasında kurutularak, uğur getirdiği inancıyla, evlerde saklanırmış.




1 yorum:

  1. Şu Gilaburunun harika bir görüntüsü var ya. O çiçekleri yokmu o çiçekleri bembeyaz insanı mest ediyor. Fakat sonrasında olan meyveleri ise öyle acıki severmisin kızarmısın bilinmez artık.

    YanıtlaSil