Ana Sayfa Bilgi Bankası

24 Aralık 2010 Cuma

Tiyatro sanatı,Roma Tiyatrosu,Dinsel Oyunlar,İtalyan Tiyatrosu,İngiliz Tiyatrosu,Alman ve İskandinav Tiyatrosu,Rus Tiyatrosu,ABD'de Tiyatro

hareket ve sözle bir öyküyü canlandırma sanatıdır. Bir ya da daha çok oyuncunun tanrılarla ilgili öyküleri can­landırdıkları dinsel törenlerden doğan bu sanatın ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilin­memektedir. Gene de, tiyatro oyunları birçok eski toplulukta ilkel biçimde de olsa sahnele­niyordu.
Tiyatro sanatı Eski Yunan'da altın çağını yaşadı. Acı çekme ve ölüm gibi acıklı konuları işleyen ve mutsuz bir sonla biten trajedi ile yaşamın gülünç yanlarını ortaya koyan kome­di türlerini Yunanlılar yarattı. Klasik tiyatro olarak bilinen Eski Yunan oyunları, tıpkı daha yeni sayılan yazar­ların bir yüzyıl öncesine kadar yazdıkları oyunlar gibi, koşuk biçimimde yazılıyordu. Bugün yazılan oyunların hemen tümü ise düzyazıyla kaleme alınmıştır,  Eski Yunan Tiyatrosu Eski Yunan'da tiyatro, şarap tanrısı Diony- sos'u kutsamak için düzenlenen şenliklerle başladı. Oyunlar yalnızca kutsal amaçlarla oynanır, tiyatro neredeyse tapınak kadar kut­sal sayılırdı. Dionysos şenliklerinde erkekler korosu tanrıyı öven ilahiler söylerdi. İÖ 6. yüzyılda Atinalı şair Thespis korobaşıyla kar­şılıklı konuşmaya girerek tarihteki ilk oyuncu olmuştu.
Eski Yunan tiyatrosunun altın çağı Aiskhy- los'un (İÖ 525-456) trajedileriyle başladı. Bunların çoğu birer üçleme oluşturur. Üçle­medeki her oyun kendi başına bir bütün olmakla birlikte öbür iki oyunla aynı konuyu işler.
İlk olarak Aiskhylos'un oyunlarında oyun­cular boyalı maskelerden yararlandılar. Daha sonra yazılan oyunlarda ise maske oyunun bir parçası oldu. Maskeyi yüzünün önünde tutan oyuncu başka bir karakteri canlandıracağı zaman maskesini değiştirirdi. Oyunlar çok büyük açık hava tiyatrolarında oynandığı için bu maskeler herkesin görebileceği kadar bü­yük yapılırdı.
Eski Yunan oyunları, Sofokles'in (İÖ 496- 406) trajedileriyle teknik yetkinliğe ulaştı. Sofokles'in o zamandan bu yana pek ulaşıla­mayan düzeyde bir denge ve güzelliğe sahip olan oyunları şiirsel bakımdan birer başyapıt niteliğindedir. Sofokles oyunlarında dekor kullanan ilk tiyatro yazarıydı. Eski Yunan trajedisinin üçüncü büyük yazarı ise Öripides' tir (İÖ 484-406). Aiskhylos, Sofokles ve Öripides konularını Yunan mitolojisinden alan oyunlar yazdılar. Bu üç yazar, sonradan Aristo'nun Poetika adlı yapıtında belirlediği kurallara uygun oyun­lar yazdılar. Bu kurallardan biri zaman, yer ve eylemde birlikti; yani, oyunlardaki olay örgüsünün aynı yerde ve bir günde geçen tek bir olay ya da birbirine bağlı zincirleme olaylar dizisinden oluşması kuralı geçerliydi. Eski Yunan komedisinin en tanınmış yazarı ise, oyunlarında dönemin siyaset adamlarının ve düşünürlerinin yanlış tutumlarını alaya alan Aristofanes'tir (İÖ 448-380).
Roma Tiyatrosu
Eski Yunan uygarlığının çökmesiyle gerileyen tiyatro sanatı Roma İmparatorluğu dönemin­de canlandırıldı. Yunan oyunlarına öykünüle­rek kaleme alınan bu oyunlar hiçbir zaman eski yetkinlik düzeyine ulaşamadı. Sıradan Romalılar trajediden çok komedi izlemekten hoşlanıyorlardı. Roma komedi yazarlarından en tanınanları Plautus (İÖ yaklaşık 254-184) ile Publius Terentius'tur (İÖ 186-yaklaşık 159). Yunan komedisini Roma toplumuna uyarlayan bu yazarlar düzeyli oyunlar kaleme aldılar. Gene de, Roma komedileri giderek yozlaştı ve kaba temsillere dönüştü. Romalı­lar trajedi sevmediği için, Lucius Annaeus Seneca'nın (İÖ yaklaşık 4-İS 65) yazdığı büyük trajediler yaşadığı dönemde hiç sahne­lenmedi. Ama yapıtları daha sonraki klasik trajedilere model oluşturdu.
Roma'da oynanan kaba saba oyunlardan deh­şete kapılan kilise tüm Roma İmparatorlu- ğu'ndaki tiyatroları kapattırdı.
Ortaçağda tiyatro sanatı büyük ölçüde geri­ledi. Oysa bu sırada, kilise ayinlerinden türe­yen yeni bir oyun türü gelişmeye başladı. Konularını Kutsal Kitaptaki öykülerden ya da azizlerin yaşamlarından alan ve çoğunlukla kiliselerde oynanan bu oyunlara mucize oyu­nu deniyordu. 15. yüzyılda Rönesans'ın başla­masıyla tiyatro sanatı da canlandı. O zamandan bu yana tiyatro sanatı Avrupa'da, daha sonra da ABD'de gelişti ve çağdaş tiyatroya dönüştü.
İtalyan Tiyatrosu
Tiyatro sanatının dinsel oyunlardan başlaya­rak eski canlılığına kavuştuğu ilk Avrupa ülkesi İtalya oldu. Duygu ve düşünceleri dans ve müzik eşliğinde, mimik ve davranışlarla canlandırma sanatı olan pantomim de İtalya' da gelişti. 16. yüzyılda ortaya çıkan commedia dellarte adlı İtalyan halk tiyatrosu, belirli değişmez tiplerin yer aldığı, oyuncuların mas­keler kullanarak doğaçlamadan oynadıkları oyunlar sahneliyordu. Kukla gösterileri de İtalyan kökenlidir. 18. yüzyıl boyunca İtalya' da trajedi ve tarihsel oyun türleri de gelişme gösterdi.
İlk önemli İtalyan oyun yazarı 18. yüzyılın ortasında birçok komedi kaleme alan Carlo Goldoni'dir (1707-93). 20. yüzyılda Gabriele d'Annunzio'nun (1863-1938) güçlü bir şiirsel­lik içeren oyunları ve Luigi Pirandello'nun (1867-1936) psikolojik temalara ağırlık veren oyunları dünya çapında tanındı. İtalya'nın en büyük oyun yazarı sayılan Pirandello 1934'te Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı.
İspanyol Tiyatrosu
İspanya'nın en yetenekli oyun yazarı Lope de Vega'dır (1562-1635). Sanat yaşamına 1590'da Madrid'de başlayan bu yazar, çoğu orta sınıf törelerini işleyen ve adını oyun kahramanlarının günlük yaşamda giyinip ku­şandıkları pelerin ve kılıçtan alan, pelerin ve kılıç oyunu tarzında 1.000'den fazla romantik oyun kaleme aldı. İspanyol tiyatrosunun ikin­ci büyük yazarı da Pedro Calderön de la Barca'dır (1600-81). Calderön'un, La vida es sueno (1635; "Yaşam Bir Düştür") ve El alcalde de Zalamea (1640; "Zalamea Belediye Başkanı) gibi oyunları klasik tarzda yazılmış­tı. Lope de Vega'nın oyunlarından daha süslü bir dille kaleme alınmış olmalarına karşın, Calderön'un konu yaratma yeteneği Lope de Vega'nınki kadar üstün değildi. 18. yüzyılda İspanyol tiyatrosu İtalyan ve Fransız etkisinde kaldı. 19. yüzyılda İspanyol oyun yazarları romantik oyunlar ve yergi türünde komediler yazdılar. 20. yüzyıl İspanyol oyun yazarları arasında en ünlüleri, 1922'de Nobel Edebiyat Ödülü alan Jacinto Benavente y Martınez (1866-1954) ile Serafın (1871-1938) ve Joaqu- ın Âlvarez Ouintero (1873-1944) kardeş­lerdir.
Federico Garcia Lorca (1899-1936) da yo­ğun bir şiirsellikle kaleme aldığı oyunlarıyla tanınır.
Fransa'da yazılan ilk tiyatro oyunları klasik Yunan trajedilerini örnek alıyordu. Le Cid'in (1637) yazarı Pierre Corneille (1606-84) ile Jean Racine (1639-99) bu tür trajediler yazan iki büyük oyun yazarıdır.
İlk Fransız oyun yazarlarının en ünlüsü ise Jean Baptiste Moliere'dir (1622-73). Moliere, benzersiz güzellikte komediler yazmıştır. De­hası, yalnızca yazdığı oyunlarda değil, bu oyunları yönetmede ve bazılarında rol alarak oyunculukta da başarılı olmuştur. Adamcıl le Misanthrope; 1666) en önemli oyunlarından biridir.
18.yüzyıl Fransız oyun yazarlarından Pi­erre Marivaux'nun (1688-1763) kaleme aldığı 30'dan fazla oyun, zekice ve incelikli sözcük­lerden oluşan aşk komedileriydi.
19.   yüzyılda Fransız tiyatrosu tarihsel konu­lara da yöneldi. Bu tür oyunlar kaleme alan yazarlar arasında Victor Hugo (1802-85) ve Alexandre Dumas (Baba) (1802-70) en ünlü­leridir. Oğlu Alexandre Dumas (1824-95) da ciddi oyunlar kaleme aldı. Romantik dönem Fransız edebiyatının önemli temsilcilerinden olan Alfred de Musset (1810-57) ise trajedi, komedi ve tarihsel oyun gibi çok çeşitli türlerde yapıt verdi. Zengin düş gücüne dayanan, duyarlı, ince ve usta bir dille kaleme aldığı oyunlarından Lorenzaccio (1834) adlı tarihsel trajedisi romantik tiyatronun başya­pıtlarından sayılır. 19. yüzyılın öbür önemli oyun yazarları arasında Victorien Sardou (1831-1908) ve Eugene Scribe (1791-1861) sayılabilir.
Yakın tarihli Fransız oyunları ise değişken­lik gösterir. Bu dönemin oyun yazarları ara­sında belki de en önemlisi, en ünlü yapıtı Cyrano de Bergerac (1897) olan Edmond Rostand'dır (1868-1918).
İngiliz Tiyatrosu
Tiyatro sanatı ortaçağda İngiltere'de yalnızca kilisede düzenlenen mucize oyunlarıyla sınır­lıyken, Rönesans'la birlikte büyük bir canlan­ma gösterdi. 16. yüzyılda Kraliçe I. Elizabeth dönemi İngiliz edebiyatının, özellikle tiyatro alanında altın çağı oldu. Bu dönemde, başka hiçbir dönemde olmadığı kadar iyi oyunlar yazıldı. John Lyly'nin (yaklaşık 1554-1606) o sırada yeni bir biçim olan düzyazıyla kaleme aldığı oyunları bu çağı başlattı.
Lyly'yi Christopher Marlowe (1564-93) iz­ledi. Oyunlarında uyaksız koşuk dilini kulla­nan bu genç yazarın etkileri Shakespeare'in ilk yapıtlarında çok belirgindir. Marlovve'un en önemli yapıtları arasında, bilgi ve güç edinme karşılığında ruhunu şeytana satan bir doktoru anlatan Doktor Faustus (The Tragicall History of Dr. Faustus; 1604) ile zenginlik hırsını işleyen The Famous Tragedy of the Rich Jew of Malta (1633; "Maltalı Zengin Ya­hudi'nin Ünlü Trajedisi") sayılabilir.
Elizabeth dönemi tiyatro sanatı en güzel ifadesini, gelmiş geçmiş oyun yazarlarının en büyüğü olan ve adı tüm dünyada hayranlıkla anılan William Shakespeare'de (1564-1616) buldu. Shakespeare'in oyunları, içerdikleri olağanüstü şiirsellik ve düş gücünün yanı sıra, insan doğasını adeta inanılmaz bir bilgelikle irdeler. Trajedi ve komedilerindeki karakter­ler benzersiz bir ustalıkla çizilmiştir.
İngiltere'de I. James ile başlayan Stuart hanedanı döneminde ün kazanan oyun yazar­ları John Webster (yaklaşık 1580-1625), John Fletcher (1579-1625) ve Ben Jonson'dır (1572-1637). Jonson oyunlarında yarattığı ka­rakterlerle insanı acı ve alaycı bir bakışla ele almıştır.
17. yüzyılın sonlarına doğru ise ya duygusal ya da yergi türünde oyunlar yazıldı. Bunlar arasında en önemlileri John Dryden (1631- 1700) ve William Congreve'in (1670-1729) oyunlarıdır. 18. yüzyılda Oliver Goldsmith'in (1730-74) Yanlışlıklar Gecesi (She Stoops to Conquer\ 1773) ve Richard Brinsley Sheri- dan'ın (1751-1816) The School for Scandal (1777; "Skandal Okulu") adlı oyunları döne­min törelerini alaya alan başka bir oyun türünü ortaya çıkardı. 19. yüzyılda Oscar Wilde (1854-1900), töre komedisi adı verilen bu türde oyunlar yazmayı sürdürdü. Bunlar arasında Wilde'ın The Importance of Being Earnest adlı Olmanın Önemi") adlı oyunu bir klasik nitetiğindedir.
20. yüzyılın başlarında Henry Arthur Jones (1851-1929) ve Sir Arthur Wing Pinero (1855- 1934) İngiltere'deki yukarı orta sınıftan insan­larla ilgili, ciddi sorunları da ele alan komedi­ler yazdılar. Romancı John Galsworthy (1867-1933) ise toplumsal ve ahlaksal içerikli oyunlar kaleme aldı.
İrlanda asıllı George Bernard Shaw (1856- 1950) oyunlarında bir yandan geleneksel İngi­liz komedi tarzını benimsemiş, bir yandan da düşünsel içeriğe önem vermiştir. Herkesçe tanınan oyunları arasında Kandida (Candida; 1897) fe Jan Dark (SaintJoan; 1923) sayılabi­lir. İnce bir güldürü anlayışına dayanan töre komedileri kaleme alan Noel Coward'ın (1899-1973) Kırmızı Biberler {Red Peppers; 1934) ve Sözde Melekler (Fallen Angels\ 1915) adlı oyunları ülkemizde de sahnelenmiştir.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra bir grup oyun yazarı Toplumsal Gerçekçilik Akımı doğrul­tusunda oyunlar yazdı. Johrî Osborne (doğu­mu 1929) "Öfkeli Kuşak"ın ilk temsilcisi olarak tanındı. Arnold Wesker'in (doğumu 1932) Chicken Soup with Barley (1958; "Arpalı Tavuk Suyu Çorbası") ve Osborne'un Öfke (Look Back in Anger; 1956) adlı oyunla­rı çağdaş İngiliz yaşamında karşılaşılan güç­lükleri dile getiriyordu. Harold Pinter (doğu­mu 1930) ise yerleşik tiyatro anlayışından değişik oyunlar kaleme aldı. 1950'lerden son­raki önemli oyun yazarları arasında Tom Stoppard (doğumu 1937), David Storey (do­ğumu 1933) ile ikiz kardeşler Peter ve Antony Shaffer (doğumları 1926) sayılabilir.
İrlanda'dan da başarılı oyun yazarları çıktı. Bu yazarlar İrlanda'daki sıradan insanlarla ilgili oyunlar yazdılar. 1904'te Dublin'de açı­lan Abbey Tiyatrosu'nda, aralarında John Millington Synge'in (1871-1909) Babayiğit Playboy ofthe Western World\ 1907) adlı oyunu da olmak üzere birçok önemli yapıt sahnelendi. Bu oyunun İrlanda köylüsüne bakış açısı tepkilere yol açtı. Sean O'Casey (1880-1964) Dünyanın Düzeni {Juno and the Paycock; 1924) ve The Plough and the Stars (1926; "Saban ve Yıldızlar") adlı oyunlarıyla ün kazandı. 1950 ve 1960'larda Brendan Behan (1923-64) İngiliz aleyhtarı siyasal içe­rikli oyunları, özellikle d e Gizli Ordu (The Hostage; 1958) ile tanındı. Samuel Beckett (1906-89) hem İngilizce, hem de ikinci yurdu olarak benimsediği ülkenin diliyle, yani Fran­sızca oyunlar yazdı. Godot'yu Beklerken {En attendant Godot\ 1952) adlı oyunu, içerdiği kara mizah öğeleriyle Uyumsuzluk Tiyatrosu' nun en çarpıcı örneklerindendir.
Alman ve İskandinav Tiyatrosu
18. yüzyılın ikinci yarısına kadar Almanya'da dikkate değer bir tiyatro yapıtı üretilmedi. İlk önemli Alman oyun yazarı, felsefi yanı ağır basan oyunlar yazan Gotthold Ephraim Les- sing'di (1729-81). Lessing'in ardından, Alman­ya'nın en büyük edebi kişiliği olan Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832) geldi. Goethe, başyapıtı olan Fausf ta insan ruhun­daki iyi ve kötü çatışmasını işledi. Başka bir büyük Alman oyun yazarı olan Johann Fried- rich Schiller'in (1759-1805) en başarılı oyunu Giyom Tel {Wilhelm Teli; 1804) idi. Gerek Goethe, gerek Schiller Coşkunluk Akımı'na katıldılar.
Georg Büchner (1813-37), genç yaşta ve çok kısa bir süre içinde kaleme aldığı Dan- ton'un Ölümü {Dantons Tod; 1835), Leonce ile Lena {Leonce und Lena\ 1836) ve Woy- zeck (1836) adlı üç oyunuyla Alman tiyatrosu­na yeni bir gerçekçilik anlayışı ve biçim getirerek 20. yüzyıl tiyatro sanatım önemli ölçüde etkilemiştir.
Hermann Sudermann (1857-1928) ve Do- kumacrfarın İsyanı {Die Weber\ 1892) adlı oyunu yazan Gerhart Hauptmann (1862- 1946) 19. yüzyıl sonlarının en önemli Alman oyun yazarlarıydı. I. Dünya Savaşı'ndan son­ra, Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) adıyla bilinen akımda yer alan bazı oyunlar dikkat çekti. Bertolt Brecht (1898-1956) tiyatroda toplumsal ve siyasal düşüncelerini dile getirdi.
Frank Wedekind (1864-1918) ise Uyumsuzluk Tiyatrosu'nun öncülerindendi.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Peter Weiss (1916-82), Marat/Sade (1964) ve öbür oyunla­rında suç ve suçluluk konusunu irdeledi. İsviçreli oyun yazarları, Max Frisch (doğumu 1911) ve Friedrich Dürrenmatt (1921-90) de­neysel oyunlar yazdılar.
Norveçli Henrik Ibsen'in (1828-1906) 19. yüzyılın son yarısında yazdığı oyunlar çağdaş tiyatro sanatını önemli ölçüde etkiledi. Yapıt­ları çoğunlukla toplumsal sorunları irdeliyor­du. Peer Gynt (1867), Nora, Bir Bebek Evi {Et dukkenhjem; 1879), Hortlaklar {Gengan- gere\ 1881) ve Hedda Gabler (1890), Ibsen'in en iyi tanınan yapıtlarıdır. İsveçli tiyatro yaza­rı August Strindberg (1849-1912) ise toplum­sal, çoğunlukla da cinsel sorunları ele alan oyunlar yazdı. En tanınmış oyunu Matmazel Julie'dir {Fröken Julie; 1888).
Rus Tiyatrosu
Nikolay Gogol'ün (1809-52), hükümet görevli­lerini yeren ünlü Müfettiş (1836) adlı oyunun­dan ve İvan Turgenyev'in (1818-83) Bekâr (1849), Taşralı Kadın (1851) ve Köyde Bir Ay (1855) adlı oyunlarından sonra, Rus edebiya­tındaki Gerçekçilik döneminin en önemli oyun yazarı olan Aleksandr Nikolayeviç Os- trovski (1823-86), yazdığı 47 oyunla Rus tiyat­rosunun gelişimine büyük katkıda bulundu. Ostrovski'nin en önemli oyunları arasında, Rus tüccar sınıfını yeren trajedilerinin yanı sı­ra, aralarında başyapıtı sayılan Fakirlik Ayıp Değil (1853) adlı oyun da olmak üzere, çok sayıdaki komedisi, Fırtına (1829) adlı aşk tra­jedisi ve ölümünden sonra sahnelenen Kurt­larla Kuzular (1926) sayılabilir.
Rus tiyatro sanatının önemli temsilcilerin­den Anton Pavloviç Çehov (1860-1904), Üç Kız Kardeş (1901) ve Vişne Bahçesi (1904) gibi ünlü oyunlarıyla insan doğasının iç ger­çekliğini, insanın zayıf yanlarını ve yalnızlığını dile getirmiştir. Rus toplumunun sosyalist dü­zene geçiş sürecini yansıtan yapıtlarıyla tanı­nan Maksim Gorki'nin (1868-1936) yazdığı birçok oyundan biri de Ayaktakımı Arasında' dır (1902).
20. yüzyılın başlarında Rusya'nın devrim sürecine girmesiyle, halkın eğitiminde oynayacağı rol göz önünde tutularak, tiyatro top­lumcu bir açıdan ele alınmaya başlandı. Bu görüşü savunanların en ünlüsü ise, oyuncu, yönetmen, yapımcı ve kuramcı Konstantin Stanislavski'dir (1863-1938). Stanislavski'nin 1898'de kurduğu Moskova Sanat Tiyatrosu, Ekim Devrimi'nden sonra devrim propagan­dacılığı görevini yüklendi. Aynı zamanda bir tiyatro okulu olarak da etkinlik gösterip 20. yüzyıl dünya tiyatrosunu etkileyen bir oyun­culuk yöntemi geliştirdi. Bu yöntemde, oyun­cunun "duygusal belleği", yani özel yaşamın­daki geçmiş deneyimleri harekete geçirilerek kendini sahnede canlandırdığı karakterin ye­rine koyması ve rolünü hiçbir yapaylığa düş­meden yorumlaması amaçlanıyordu. Öte yan­dan, önce bu tiyatro topluluğuna katılmasına karşın, sonradan ayrılarak kendi deneysel ku­ramlarını geliştiren yönetmen Vsevolod Meyerhold (1874-1940), Gerçekçilik karşıtı bir oyunculuk yöntemi olan ve oyuncuların sah­nede karakterleri bütün duygulardan arınmış olarak canlandırmasını öngören "biyomekanik oyunculuk" ilkelerini belirleyerek tiyatro sanatında yeni ufuklar açtı.
ABD'de Tiyatro
İlk önemli ABD'li oyun yazarı William Dun- lap'tı (1766-1839). 19. yüzyılın sonlarına doğ­ru gerçek bir ulusal tiyatro sanatı ortaya çıktı. Shenandoah (1889) adlı yapıtı büyük ün kaza­nan Bronson Howard (1842-1908) dönemin önde gelen ABD'li oyun yazarlarından biri­dir. Duyarlığı ağır basan melodramlar çok tu­tuldu. Bu türün en başarılı yazarlarından biri, konularını Amerikan İç Savaşı'ndan alan me­lodramlar yazan William Gillette'ti (1853- 1937).
20. yüzyılda tiyatro sanatı gerçekçiliğe yö­neldi. Eugene O'Neill (1888-1953), ABD' de tiyatro sanatını belki de tek başına etkile­yen en büyük yazardı. 1920'lerde İmparatorJones (The Emperor Jones\ 1920), Araya Gi­ren Garip Oyun (Strange Interlude; 1928) ve başyapıtı Günden Geceye (A Long Day's Jour- ney into Night; 1956) gibi, psikolojik göz­lemlere dayanan oyunlar kaleme aldı. Thorn- ton Wilder (1897-1975) Bizim Şehir (Our Town\ 1938) gibi deneysel oyunlar yazdı.
1930'lardaki oyun yazarları arasında Ro- bert Sherwood (1896-1955), Maxwell Ander- son (1888-1959), Clifford Odets (1906-63) ve Lillian Hellman (1905-84) sayılabilir. Döne­min başlıca komedi yazarları da George S. Kaufman (1889-1961) ve Moss Harfti (1904- 61).
II. Dünya Savaşı sonrasında önde gelen oyun yazarları arasında da Sırça Kümes {The Glass Menagerie\ 1944) ve İhtiras Tramvayı' mn (A Streetcar Named Desire; 1947) yazan Tennessee Williams (1911-83) ile Satıcının Ölümü (Death of a Salesman; 1949) ve Cadı Kazanı (The Crucible\ 1953) gibi oyunlarıyla tanınan Arthur Miller (doğumu 1915) vardır. Edvvard Albee (doğumu 1928) Kim Korkar Hain Kurttan (Who's Afraid of Virginia Wo- olf?\ 1962) adlı oyunuyla ün kazandı. Daha yakın yıllardaki yazarların en önemlisi Sam Shepard'dır (doğumu 1943).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder