Ana Sayfa Bilgi Bankası

28 Aralık 2010 Salı

Türkçe,Türkiye Türkçe'sinin Tarihsel Gelişimi,Türkçe'nin Genel Özellikleri,Türkçe Kökler ve Ekler ?

Geniş anlamda, Altay dil ailesinde yer alan Türk dil ve lehçelerinin adıdır. Dar anlamda ise Türkiye Türk­çe'sini anlatır.
Türkiye Türkçe'sinin Tarihsel Gelişimi
Türkiye Türkçesi Eski Oğuzca'nın Batı Oğuz bölümünden gelişmiş, Anadolu Türkçe'si adıyla da adlandırılmıştır. Tarihsel gelişimi genel olarak üç bölümde incelenir: Eski Anadolu Türkçe'si ya da Eski Türkiye Türk­çe'si (13. yüzyıl); Osmanlıca (14.-20. yüzyıl arası); Çağdaş Türkiye Türkçe'si (20. yüzyıl).
Türk boylarının 10. yüzyıldan başlayarak İslam din ve kültürü içine girmeleriyle birlikte bütün siyasal ve toplumsal kurumları bu din ve kültürün etkisiyle biçimlenmeye başlamış­tır. Anadolu'ya yerleşen Türk boyları kur­dukları beyliklerde Türkçe'den pek ödün vermemeye çalışmışlardır. Büyük Selçuklular döneminde resmi dil olarak Farsça'nın kulla­nılması Anadolu Beylikleri'ni de etkilemiştir. Karamanoğlu Mehmed Bey'in her yerde Türkçe'nin kullanılmasını istemesi bu açıdan çok anlamlıdır. Anadolu Beylikleri ve Os­manlılar Arap alfabesine dayanan, Fars alfa­besinden de birtakım harfler alan bir alfabe kullanmışlardır. Özellikle yazı dili Türkçe, Arapça, Farsça karışımı olan Osmanlıca ya­pay bir dil durumuna gelmiştir {bak. OSMANLI­CA). Buna karşılık halkın kullandığı Türkçe' nin bu yapay dilden çok fazla etkilenmediği görülür.
Osmanlıca'ya çeşitli dönemlerde birtakım tepkiler de gösterilmiştir. 15. yüzyılda Aydınlı Visali, 16. yüzyılda Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmi aruz ölçüsüyle ama içinde hemen hiç yabancı sözcük bulunmayan şiirler yazmışlardır. Bu oluşum, Türk dili ve edebi­yatı tarihinde "Türk-i basit" (yalın Türkçe) adıyla anılmaktadır.
Tanzimat döneminde de özellikle yazı diliy­le konuşma dili arasındaki büyük ayrılıkları ortadan kaldırmak için birtakım çalışmalar yapıldı. Şinasi gazetesini çıkarırken halkın anlayabileceği bir dil kullanmayı ilke edindik­lerini açıklamış, Ahmed Mithat Efendi gerek gazete yazılarında, gerek hikâye ve romanla­rında yalın bir dil kullanmıştır. Şemseddin Sami hazırladığı sözlüğe Kamus-ı Türki (1899-1900) adını vermiştir. Burada Türkçe sözcüklerin yanı sıra Türkçe'ye girmiş Arap­ça, Farsça ve öbür yabancı dillerden gelen sözcükler de tanımlanmış ve örneklendiril- miştir. Mehmed Emin Yurdakul özellikle hece ölçüsü ve yalın dille yazdığı şiirleriyle şiir dilinin yalınlaşmasına büyük ölçüde katkıda bulunmuştur. II. Meşrutiyet'ten sonra Sela­nik'te çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergi­sinde "Yeni Lisan" akımı başlatıldı. Bu akım çerçevesinde, Türkçe'de karşılığı olan yaban­cı sözcükler dilden atıldı, Türkçe'deki Arapça ve Farsça dil kuralları ayıklandı, Arapça ve Farsça tamlamalar Türkçeleştirildi, yeni söz­cükler Türkçe köklerden, işlek ekler kullanı­larak türetilmeye çalışıldı ve İstanbul ağzı, konuşma ve yazı dilinin temeli olarak kabul edildi.
Cumhuriyet döneminde dil alanında birbi­rine bağlı iki önemli girişim görülmüştür: 1928'de Latin alfabesi kökenli yeni Türk alfabesi benimsenmiş, 1932'de Türkçe'nin öz­leştirilmesi ve geliştirilip zenginleştirilmesi için Türk Dil Kurumu (o günkü adıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti) kurulmuştur. Türk Dil Kurumu bir yandan Türkçe'nin dilbilgisi üze­rine araştırmalar yürütmüş, öte yandan yeni sözcükler ve terimler türetilmesi işine giriş­miş, eski metinlerdeki sözcükleri taramaya, Anadolu ağızlarındaki sözvarlığını derlemeye yönelmiştir. Böylelikle Türkçe'nin sözvarlığı- nın tam bir dökümü elde edilmeye çalışılmış­tır. 1983'te kurumun yapısı değiştirilmiş, ata­mayla göreve gelen üyelerden oluşan bir yapı oluşturulmuştur.
Türkçe'nin Genel Özellikleri
Bugün Türkiye Türkçe'sinin sözvarlığını tam olarak belirlemek olanaksızdır. Her şeyden önce, Türkçe yazılmış metinler bütünüyle taranıp değerlendirilmemiş, sözlü dil de tam olarak derlenmemiştir. Bununla birlikte, bu­gün Türkiye Türkçe'sinde kabaca 80 bin, çeşitli bilim terimlerini de katarsak 100 bin dolayında sözcüğün bulunduğu söylenebilir. Osmanlıca döneminde dildeki yabancı söz­cüklerin yüzdesi oldukça yüksekti. Sözgelimi bazı Divan şair ve yazarlarının dilinde bu oran yüzde 60'ın üzerine çıkıyordu. Bugün ise bu oran tersine dönmüştür: Yüzde 60-70 Türkçe, yüzde 30 yabancı sözcük. Bugün Türkçe'ye bilimsel ve teknik gelişmeler sonucu pek çok sözcük girmektedir. Ama bu sözcükler için Türkçe karşılık bulunması konusunda sorum­lu kurum ve kişiler arasında görüş ayrılıkları vardır.
Türkçe Kökler ve Ekler
Türkçe bitişken dillerdendir. Türkçe'de deği­şik yapım ekleriyle, bir isim ya da fiil kökün­den çeşitli kavramları karşılayan yeni sözcük­ler türetilebilmektedir. Sözcük türe timin­de köklerde genellikle hiçbir değişiklik ol­mamaktadır: Bak-/bakıcı, aç-1 açık, adi ad­landırmak, sev-Isevimli, boş!boşanmak gibi. Bazı örneklerde görülen değişiklikler çoğun­lukla fonetik (sesbilgisel) bir nitelik gös­terir: Gelmek!getirmek, ben/bana, beklemek/ bekliyor, görmek!göstermek gibi. Türkçe'de yalnızca "sonek" vardır; bazı dillerde olduğu gibi "içek" ve "önek" yoktur.
Türkçe'de kökler genellikle tek hecelidir. Bugün birden çok heceli olarak görülen bazı kökler tek heceye indirgenebilmektedir. Türkçe'de tek heceli fiil kökü 200 dolayında­dır/Kökler "fiil kökü" ve "ad kökü" olarak ikiye ayrılır. Köklere çekim ekleri getirilerek sözcüğün cümle içindeki öbür sözcüklerle ilişkisi sağlanır; yapım ekleri kullanılarak da yeni sözcükler türetilir.
Bugün Türkiye Türkçe'sinde 250 dolayında ek vardır. Bu ekler isim ya da fiil köklerine (ve gövdelerine) ses uyumu ilkelerine uygun olarak eklenir. Ama -yor, -ki, -leyin, -mtırak, -ken ekleri uyum dışıdırlar {gel-/geliyor, dışar- da/dışardaki, yeşil/yeşilimtırak, sabah/sabah­leyin, bak!bakarken gibi). Ünlüyle biten kök ya da gövdeler ünlüyle başlayan ekler alınca, Türkçe'nin ses sistemi uyarınca araya bir yardımcı ünsüz girer. Türkçe'de yardımcı ünsüzler iki tanedir: -y-, -n-. Bazı dilciler iyelik üçüncü tekil kişi eki olan -sı,-si, -su -s'deki s'nin; üleştirme sayı sıfatlarında (iki­şer,, altışar, yedişer) görülen s'nin de yardımcı ünsüz olduğunu ileri sürmektedir. Ünsüzle biten bir kök ya da gövdeye ünsüzle başlayan bir ek geldiğinde, araya çoğunlukla ekle kökü birbirine bağlayan yardımcı ünlüler girer. Ünlü uyumuna göre bu ünlüler -w,-w'dür (ağız/ağz-ı-m, gel-lgel-i-yoruz, bul-lbul-u-n- mak, gör-lgör-ü-ş-mek gibi).
Türkçe'de sözcükler yapılarına göre "ba­sit", "türemiş" ve "bileşik" olmak üzere üçe ayrılır. Basit sözcükler hiç yapım eki almamış­lardır: Baş, el, gör, gibi. Türemiş sözcükler, kök ya da gövdelere yapım ekleri getirilerek yapılır: Ad/adamak; boş/boşamak; güzeli güzelleşmek', gel-lgelir; yap/yapıt; göz/ göz- lükçü gibi. Bileşik sözcükler ise iki ya da daha çok sözcüğün yeni anlam oluşturmak üzere birleşmesiyle ortaya çıkar: Hanım+ell hanımeli; de-mek+ko-mak/de-di+ko-du/de­dikodu; tank+sav-makitanksavar gibi.
Türkçe'de sözcükler cümle bağlamında bir­takım eklerle birbirine bağlanır, bunlara "çe­kim ekleri" adı verilir. Çekim ekleri "isim çekim ekleri" ve "fiil çekim ekleri" olmak üzere iki ana bölümde toplanır. İsim çekim ekleri iyelik ekleri, isim durum ekleri (bulunma, ayrılma, yönelme, kalma), çoğul eki, tamla­yan eki, soru eki, eşitlik eki, sevgi ve küçült­me ekini içerir. Fiil çekim ekleri kişi ekleri ile zaman kip eklerinden oluşur.
Türkçe fiil çekiminde iki ana kip vardır: "Bildirme kipleri" (belirli ve belirsiz geçmiş zaman, şimdiki zaman, geniş zaman, gelecek zaman), "dilek kipleri" (dilek-şart kipi, istek kipi, gereklik kipi, emir kipi). Genellikle cümlenin sonunda yer alan yüklemlerde za­man ve kip kavramı veren çekim ekinin yanı sıra kişi eki de bulunur. Fiil çekiminde basit ve bileşik zamanlar vardır: Bileşik zaman çekiminde "hikâye bileşik zamanı" {geliyor­duk, inecektiler), "şart bileşik zamanı" (bil- diyse, gelecekseniz, gibi), "rivayet bileşik zamanı" (yazmayacakmışım, gelmişmişler gibi).
Türkçe'de seslerin sözcük düzleminde tu­tarlı bir ses uyumu vardır. Ünlüler arasında görülen uyuma "ünlü uyumu", ünsüzler ara­sında görülen uyuma "ünsüz uyumu", ünlüler ile ünsüzler arasında görülen uyuma da "ünlü- ünsüz uyumu" adı verilir. Türkçe'de bir söz­cüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü varsa, sonraki hecelerinde de kalın ünlüler; ince ünlü varsa, sonraki hecelerinde de ince ünlü­ler bulunması kuraldır (büyük ünlü kuralı ya da kalınlık-incelik uyumu). Bir sözcükte düz ünlüden sonra düz ünlülerin, yuvarlak ünlü­lerden sonra dar-yuvarlak ya da düz-geniş ünlülerin gelmesi kuralı da vardır (küçük ünlü uyumu ya da düzlük-yuvarlaklık uyumu). Türkçe'de süreksiz bir ünsüzle biten bir söz­cüğe eklenecek ekin süreksiz ünsüzlü biçimi­nin, sürekli ünlüyle biten bir sözcüğe eklene­cek ekin sürekli ünsüzlü biçiminin getirilmesi gerekir: Bak-tı, dış-ta, aç-tık, kap-tılar, tat-tı gibi; ev-de, bil-dik, yan-dı, dış-ta, aç-tık, kap-tılar, tat-tı gibi; ev-de, bil-dik, yan-dı gibi.
Tekillik, Çoğulluk, Cinslik, Tanımlık. Türkçe'de isimler tekil durumdadır; bu ba­kımdan adları çoğul duruma getirmek için çoğul eki -lar (-ler) kullanılır: Ağaç-lar, insan­lar, okul-lar, çiçek-ler, ev-ler, yüz-ler gibi. Bazı isimlerde ise çoğulluk, daha doğrusu topluluk, kavramın içindedir: Ordu, toplum, sürü gibi. Türkçe'de bazı dillerde görüldüğü gibi (sözgelimi Hint-Avrupa dilleri) "cinslik" yoktur. Cinslik "erkek" ve "dişi" sözcükleriy­le belirtilir. Bazı durumlarda cinslik kavramı ayrı sözcüklerle belirtilir: Tavuk/horoz, koç/ koyun, boğa/inek gibi. Türkçe'de, gene bazı dillerde (sözgelimi Hint-Avrupa, Afrika- Asya dilleri gibi) görüldüğü gibi sözcüklerin cinsliklerini belirleyen tanımlık (harf-i tarif) da bulunmamaktadır. (Fransızca'da le, la; Arapça'da el; Almanca'da der, die, das gibi tanımlıklâr bulunur.)
Vurgu. Türkçe hafif vurgulu dillerdendir. Türkçe'de tek heceli sözcüklerde doğal olarak vurgu yoktur. Çok heceli sözcüklerde ise vurgu genel olarak son hecede bulunmakta­dır. Türkçe'deki vurgu kuralı için şu söylene­bilir: Türkçe'de ya son hece ya da alınan ekten önceki hece vurgulanır: Geldi, ince, biliyor mu? Almasınlar gibi. Pekiştirmeler­de ise ön öğe vurguyu üzerine alır: Apay­rı, kıpkırmızı, yemyeşil gibi. Bileşik söz­cüklerde vurgu konusunda özel bir kural yoktur. Cümlede ise olağan olarak ya yüklem ya da yüklemden önceki sözcük vurgulu olarak söylenmektedir. Bazı durumlarda da vurgu, duygu değeri olan ya da anlatıcının dikkatini çekmek istediği sözcüğe de yüklene- bilmektedir.
Sözdizimi. Türkçe'nin sözdizimi de büyük bir düzenlilik gösterir. Türkçe'de cümle ge­nellikle özne+tümleç(ler)+yüklem sıralanışı­na uygundur. Anlatımın çeşitliliğine uygun olarak da basit cümlelerin yanı sıra bileşik cümleler, sıra cümleler, girişik cümleler de kullanılabilmektedir (bak. sözdizimi).
Türkçe'de dizimsel ilişkiler genellikle sıfat- fiiller (ortaçlar) ve bağ-fiiller (ulaçlar) aracılı­ğıyla düzenlenmektedir. Bu durum da Türk­çe'ye tutumluluk, bir başka deyişle de anlatım kıvraklığı sağlamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder