Ana Sayfa Bilgi Bankası

31 Aralık 2010 Cuma

İstanbul'un Çarpık Kentleşmesi.


İSTANBUL’UN ÇARPIK KENTLEŞMESİ

Kırsal kesimdeki nüfusa artışı ve buna bağlı olarak ekonomik nedenlerle 1950’li yıllarda ülkemizde kırsal kesimden büyük kentlere göçün başlaması ve şehirlerin buna hazırlıksız yakalanması çarpık kentlerin oluşmasına neden olmuştur. Çarpık kentleşmenin başlıca nedenleri aşağıdaki inşaatlardır;
Kaçak inşaat; Kendi taşınmaz arsa yada arazi üzerine ruhsat (yapı izin belgesi) alınmadan yapılan her türlü inşaat,
Ruhsat ve eklemine aykırı inşaat; Kendi taşınmaz arsa yada arazi üzerine ruhsat almak suretiyle yapılan her tür inşaat,
Gecekondu; Kendi taşınmaz mülkiyetinde olmayan, başkasına ait taşınmaz arsa yada arazi üzerine yapılan her türlü inşaat.
Sosyoekonomik nedenlerle köyden kente göç serüveni ile başlayan, barınma ihtiyacını karşılamak amacı ile yapılan gecekondular günümüzde artık yerini hazine arazisi ve şahıs arazilerinde yapılmış çok katlı yapılara dönüşmüştür. Kaçak düzensiz yapılaşma kentlerde 1950’li yıllarda başlamış ve 1957 yılında 6785 sayılı İmar yasası ile başlamış olup, uygulamada görülen eksiklikler üzerine 1605 sayılı yasa ile 1972 yılında giderilmeye çalışılmıştır, ancak günün ihtiyaçlarına bu yasa da cevap veremediğinden 1985 yılında 3194 sayılı yasa yürürlüğe konmuştur. Bu yasa da yeterli olmayıp, yasalarda yapılan düzenleme ve değişiklikler, kısa süreli imar affı yasalarından çözüm olarak yerine çarpık yapılaşmayı daha da artırdığı görülmüştür.
İstanbul’un bu duruma gelmesinde merkezî yönetimde siyasilerin, yerel yönetimlerde Belediyeler, bürokratlar, meslek odalarının olup bitene seyirci kalan toplumun her ferdinin payı vardır. Çarpık kentleşme neticesinde İstanbul’un durumuna bakılacak olursa; gecekondu yerleşim yerleri toplam yerlerin %55’e yakın bölümünü oluşturmaktadır. Buna müteakiben %20 ile düzensiz yapılaşma gelmektedir. Özetle İstanbul’un %75’i plansız ve kaçak yapılaşma şeklindedir. Düzensiz konut olanlarının ilçe toplam konut alanına göre en fazla bulunduğu ilçeler, Bayrampaşa, Zeytinburnu, Esenler, Bağcılar, Kartal, Pendik ve Bahçelievler ilçeleridir. Düzenli konut alanlarının ilçe toplam konut alanlarına göre en fazla bulunduğu ilçeler; Fatih, Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş, Maltepe, Güngören ilçeleridir. Gecekondu alanlarının ilçe toplam konut alanına göre en fazla bulunduğu ilçeler Ümraniye, Kağıthane, Gaziosmanpaşa, Beykoz, Avcılar ve Eyüp ilçeleridir.
Bugünkü duruma baktığımızda bu veriler kısmen de olsa değişmiştir. Hazine ve Belediye parsellerinde 1985 yılından önce yapılan gecekondulara önce Tapu Tahsis Belgesi, sonrasında Tapu Belgesi vermek suretiyle gecekondu olmaktan çıkarılmış olup, kaçak yapı durumu oluşmuştur.
ÇARPIK KENTLEŞMENİN NEDENLERİ

Kaçak yapılaşma ve gecekondulaşma sonucu oluşan çarpık kentleşmenin nedenleri aşağıdaki başlıklar altında özetlenebilir:
Göç : 1950 ve sonrası yıllarda başta ekonomik nedenler köylerden kentlere göçler başlamıştır. Hızlı kentleşme beraberinde gecekondulaşma hareketini getirerek devletin arazileri ve orman alanları yok edilmiştir. Günümüzde de İstanbul’a saatte 18 kişi göç etmektedir.
Genel ve Yerel Seçimler : Ülkemizde çok sık aralılarla yapılan genel ve yerel seçimler ve her seçim öncesi imar affı beklentisine neden olmuştur. Oy beklentileri nedeniyle kaçak yapılaşmaya ve gecekondulaşmaya göz yumulması, devletin mülkiyetindeki arazilerin yağmalanmasına, çevre tahribine, kentsel ve kırsal alanların, kıyılarımızın ve ormanlık alanların yok edilmesine neden olmuştur.
İmar Affı Yasaları : Seçim dönemlerinde oy beklentileri nedeniyle siyasilerin verdikleri sözler neticesinde merkezi yönetimlerce çıkartılan Af Yasaları da kaçak yapılaşmanın artmasına neden olmuştur. Oy uğruna gecekonduculara imar affı tanınması veya tahsis belgesi dağıtımı, toprak yağmasını özendirmekte, otorite boşluğu doğurmakta, toplumsal barışı zedelemekte ve ulusal ekonominin yükünü ağırlaştırmaktadır. Ayrıca söz konusu Yasaların çıkartılması bugüne kadar “Yapanın yanına kâr kaldığı” anlayışının benimsenmesine, yerleşmesine neden olmuştur.
İstanbul, bugüne kadar uygulanan yanlış ve tutarsız politikaların sonucu tam bir gecekondu ve kaçak yapılar cenneti haline gelmiştir. Bugün İstanbul’daki konut sayısı iki milyonun üzerindedir. Bunun yaklaşık 600.000 adedini gecekondular oluşturmaktadır.
Gecekondu arazilerin çoğunun devlet mülkiyetindeki araziler olması, devletin gerekli kullanım esaslarını zamanında belirleyememesi ve yeterli denetimi getirememesi sonucu kendi mülkiyetindeki toprakların da yağmalanmasına engel olamamıştır. Kaldı ki, Devletin görevi özel mülkiyetindeki toprağında kullanımına ilkeler getirmek ve denetlemektir.
Binaların Bitirilemeyişinin Problemleri : Yapılan binaların karkas ve kaba inşaatta bırakılmaları. Yangından mal kaçırıyormuşçasına bir an evvel en azından binanın karkasını borç harç yapıp öylece metruk ve pis bir görünüm halinde bırakmasına neden olmaktadır. Bu gibi yapılara herhangi bir bitirme ve tamamlama süresi ve yasal baskı olmaması neticesi görünümü hiç de güzel olmamaktadır. Hisseli parsellerde ifraz işlemleri olmadığı gibi, yapanın eline kalmakta, kendi kafalarına göre özel parselasyon krokilerindeki parsellerle yerinde yapılaşma arasındaki yanlışlıklar imar planı ile uyuşmazlıklar vatandaşlar arasında tatsız hadiseler, mahkemelik durumlar ve gereksiz yazışmalarla Belediye işlerinde zaman israfına neden olmaktadır. Proje onayında kesinlikle baş tarafında hisselendirme yapılarak bağımsız bölüm listesi hazırlanmalıdır. Kaçak ilave inşaat yapmak isteyenler bu hisselendirmeyi yapmaktan genelde kaçınmaktadırlar.

Yıkımların Zamanında Yapılamaması : Yıkımda karşılaşılan psikolojik baskılar, yıkım ekiplerinin kararlılığını sekteye uğratmaktadır. Vatandaş her zaman haklı olduğunu düşünmekte, emsal göstererek kendini haklı görmektedir. Suçluların kesin bir biçimde cezalandırılmaması, başkalarına kötü örnek teşkil etmekte, ve onları cesaretlendirmektedir.
Belediye çalışanları ve vatandaşlar imar planı bilincine ulaşmadığı sürece, bu problemlerle karşılaşmamız kaçınılmazdır. Şehirciliğin yapılaşmanın bir kuralı olduğu, her kaçak yapının insanlardan bir şeyler götürdüğü, onların haklarına el uzattığı insanlarımıza anlatılmalıdır. Uzun yıllar tamamlanamayan kaba inşaatta kalan yapılar hem denetimi zorlaştırmakta, hareketliliklerin takibini zorlaştırmakta, hem de yeni kaçak inşaat yapanlara emsal teşkil etmektedir. Binaların dış cephe ve çatılarının kapatılma zorunluluklarının olmayışı, bu eksikliklere karşı yaptırımlarının olmaması, kaçak yapılaşma heveslilerinin yeni bir dönemi özlem içinde beklemesi gibi nedenlerle, inşaatlar şantiye görünümünden kurtulamamaktadır. Bu durum belediye hizmetlerini de zorlaştırmaktadır.
Kaçak Yapılara Uygulanan Yaptırımların Zorlukları :
1- İmar Kanunu (madde 28) : Ruhsatlı inşaatlarda TUS’una müeyyide uygulanmamaktadır. Sorumlu mühendis, inşaata zabıt tutmaktan birkaç gün önce istifa ettiğinden, bu kanunda öngörülen ceza mesul mühendise uygulanamamaktadır. Meslekten men edilmesi de söz konusu olamamaktadır, ve uygulanamamaktadır.
2- İmar Kanunu (madde 32) : Ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar, hükümlere göre ruhsat almadan yapıya başlanıldığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespit neticesinde yapı derhal durdurulur, yapı mühürlenir, zabıt altına alınır ve ilgiliye tebliğ edilir. Durumu tebliğ tarihinden sonraki 30 gün içerisinde düzeltilmesi istenir. Ancak bu süre içerisinde yapıyı kesinlikle eski haline getirme söz konusu olmadığı gibi, yapı sahibi daha fazla ilaveler de yaparak inşaatına devam etmektedir.
3- 32. madde, tapulu araziler üzerinde yapılan ruhsatsız inşaatlar için de geçerli olduğu için, bu tür inşaatlarda anında yıkım uygulamak çok zor olmaktadır. Söz konusu 30 günlük süre, bu tür inşaatların da durdurulmasını ve yıkılmasını geciktirmektedir. Bu durum hem ruhsatlı inşaatların ruhsat ve eklerine aykırılıklarından, hem de hisseli parsel veya ifrazlı parseller üzerindeki kaçak yapının hemen yıkılmasını engellemektedir. Yıkım yapılabilmesi için 30 gün sürenin dolması ve Belediye Encümeninin yıkım kararı vermesi gerekmektedir.
4- İmar kanunu 42. maddesi gereğince, ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine, imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine veya müteahhidine verilen para cezaların düşük olması “ödenmeyen paralara” gecikme para cezası uygulanmaması.
B- 31. MADDENİN UYGULANMAMASI: 3194 Sayılı İmar Yasası’nın 31. maddesine aykırı olmasına rağmen ruhsatsız ve ruhsatına aykırı yapılar ve gecekondulara her türlü Belediye hizmetleri götürülerek yol, su, elektrik ve kanalizasyon hizmetlerinden Yasanın aksine faydalanmaları sağlandığından, yapı kullanma izni (iskan belgesi) ile ilgili Yasa hükmünde yaptırım ortadan kalkmıştır.
5- Plansız Bölgeler ve Mevcut Planların Güncelliğini Yitirmesi : Halen İstanbul’da yapılaşması tamamlanmış birçok bölgenin 1/5,000 ölçekli Nazım İmar Planının olmaması ve mevcut imar planlarının hızlı nüfus artışı nedeniyle güncelliğini yitirmesine neden olmuş, mevcut durumu yansıtmaz hale gelmiştir. Bugün şehirdeki yapılaşma hızı, planlamanın önüne geçmiştir. Çoğu kez uygulama, planların önünde olmuştur. Örneğin, imar planında 3 kat irtifa verilen yerlerin mevcutta 5-6 kat olduğu, planlarda donatı alanı olarak belirlenen yerlerde çok katlı konut inşaatların yapıldığını bilinmektedir.
5- İslah İmar Planları : Mevcut Yasa gereği; islah imar planları, İlçe Belediyelerce mevcudu islah etmek amacıyla yapılması gerekli planlar olup, fonksiyon değişikliğine ve H:12.50 irtifa üstünde artış verilmemesi gerekmesine rağmen Yasanın aksine islah imar planları yapılmış, çoğu kez Büyükşehir Belediyelerinin muhalefetine rağmen uygulandığı, daha sonra Yargı organlarınca bu planların çoğunun iptal edildiğini uygulama sürecinde görürüz.
ÇARPIK, PLANSIZ KENTLEŞMENİN YOL AÇTIĞI SORUNLAR :

A- Doğal Çevre Sorunları: Plansız kentleşme ve kaçak yapılaşma öncelikle fiziksel çevre sorunlara yol açar, bu alanlarda yaşanan sorunları arttırır. Çevre kirliliğine yol açar. Çevre kirliliği; içme ve kullanma su kaynaklarının kirlenmesi, hava kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği, ekolojik dengenin bozulması olarak düşünülebilir.
B- Tarihi-Kültürel Çevre Sorunları: Plansız kentleşme ve kaçak yapılaşmanın yol açtığı, diğer bir ana sorun da Tarihi-Kültürel alanlarda yaşanan tahribat, yok olma gibi sorunlar olarak özetlenebilir.
Bu duruma bir örnek olarak imar planı bulunan ve bu plan ile tarihi kültürel mirasımızı günümüze taşıyan alanlar (Antik kent ve mezarlık anıtlar, Cami, kiliseler, kaleler, sivil mimarlık örnekleri, doğal parklar, Milli parklar ... vb.) gibi koruma altına alınmış, çevresi ile bütünleşmesi için bir düzenleme getirilmiş alanlarda kaçak yapılaşma ile tarihi ve kültürel mirasımızın yok olması hızlanmak-tadır.
C- Sosyoekonomik Çevre Sorunları: Plansız kentleşme ve kaçak yapılamanın yarattığı ana sorunlardan bir diğeri toplum yapısında yarattığı “Sosyal-Ekonomik Çevre Sorunları” olarak bir ana başlıkta toplanabilir. Plansız gelişen konut alanlarında bir nüfus kestirimi yolu ile yaşayacak nüfus ve bu nüfus için gerekli sosyal ve teknik altyapı alanlarının planlanmamış olması toplumun sosyal yapısında birtakım sorunlara yol açar. Örneğin insanların eğitimsiz kalması, kamu hizmetlerinden yararlanamaması... veya bu imkanlardan belirli standartların üzerinde erişme mesafesinde ve ihtiyaç miktarının altında yer alınması gibi... Plansız alanlarda nüfusun ekonomik faaliyetlerini yerine getireceği çalışma fonksiyonları yetersiz yada bulunmadığı için ekonomik yaşantıda sorunlar ortaya çıkmaktadır.
D- Görsel Çevre Sorunları: Plansız kentleşmenin oluşturduğu doğal kültürel alanlardaki düzensizlik ve karmaşa, çarpık kent mekanları, düzensiz sokak yapılaşma türleri, insan gözüyle incelendiğinde, olumsuz etkiler bırakılacağı da muhakkaktır. Şehirlerin gelişmişlik, temizlik ve düzeni ile tarihi, kültürel değerlerin korunması yabancı insanlar göz önünde bir toplumun aynası olduğuna göre plansız kentleşme ve kaçak yapılaşmanın oluşturduğu sorunların bu açıdan bir GÖRSEL ÇEVRE SORUNU olduğu ortaya çıkar.
Sağlıksız ve plansız kentleşme olgusuna son yıllarda gelişmekte olan turistik amaçlı ikinci konut edinme istekleri de çok verimi tarım alanlarının yitirilmesine neden olmuş özellikle kıyılarımızın yok edildiğini kentsel, yaşamın can damarı olan su kaynaklarının kirletildiğini, bu süre içerisinde koruma havzalarının da çarpık yapılaşmadan büyük ölçüde payını aldığını görüyoruz. Bütün bu sorunlar düzensiz ve sağlıksız kentleşmenin yanında toplum yapısındaki çarpıklığında ürünleridir. Çünkü kentler parçası oldukları toplumun ufak birer aynasıdır.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE İLİŞKİN ÖNERİLER:

İstanbul insanın en temel gereksinimleri olan ulaşım, sağlıklı temiz bir çevre, kaçak yapılaşmadan arındırılmış, içme sularının temizlendiği, doğal ve tarihi sit dokusunun korunduğu, sosyal ve ekonomik alt yapısı rasyonel bir biçimde donatılmış bir kent dokusu oluşturulması tümüyle Büyükşehir Belediyesi’nin omuzlarına yüklenmiştir.
Kısaca çarpık kentleşme sonucu ortaya çıkan sorunların çözümüne ilişkin önerileri şu başlıklar altında özetleyebiliriz:
1-Mevcut Yasada Düzenleme Yapılması: 3194 sayılı İmar Yasası ile İstanbul İmar Yönetmeliği’nin günün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesi ve bu düzenleme sırasında mutlaka Yasa uygulayıcısı olan yerel yönetimlerin ayrıca meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin katılımı da sağlanmalıdır.
2- Merkezi Yönetim ve Yerel Yönetimlerin İşbirliği: İstanbul’un artan sorunlarına çağdaş, gerçekçi, stratejik yaklaşımlara planlamaya dayalı etkin ve insanî çözümler getirebilmek amacı ile Merkezi Yönetim ile Yerel Yönetim arasında sürekli ve sağlıklı bir işbirliğinin ve yardımlaşmanın yapıl-ması gerekmektedir.
3- Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Yetkilerinin Genişletilmesi: 3030 sayılı Yasa gereği Büyükşehir ve İlçe Belediyeleri yetki sınırları dışında kalan yapılaşmalar Belde Belediyelerin yetki ve sorumluluğundadır. Büyükşehir Belediyesi’nin yetkileri il sınırlarını kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
4- Planlama: Hızlı nüfus ile şehirleşme hızı arasındaki dengeyi sağlamanın en etkin yolu şüphesiz planlamadır. Ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer nedenlerle şehirleşmenin sağlıksız bir şekilde çok hızlı olarak büyümesinin önüne geçilebilmesi için öncelikle hızlı ve doğru bir şekilde
5- Yerel Yönetimlere Arsa Tahsisi : Gecekondu ve konut sorununa çözüm getirmek üzere Yerel Yönetimlerin ucuz ve kaliteli konut üretmeleri ihtiyaç nedeniyle zorunlu hale geldiğinden, merkezi yönetim bu konuda gerekli desteği Yerel Yönetimlere sağlamalı, devletin hüküm ve tasarrufundaki gecekondu alanları Yerel Yönetimlere toplu konut yapılmak şartıyla devredilmelidir.

1 yorum: