Ana Sayfa Bilgi Bankası

31 Ocak 2011 Pazartesi

PLANÖR,Planörün Uçuşu


PLANÖR, motorsuz, büyük kanatlı hafif bir hava taşıtıdır. Her uçak, kanatlarına yeterli kaldırma kuvvetini sağlayacak bir hızı sürdü­rebildiği sürece, motorunu durdurup planör gibi uçabilir. Bunun için pilot uçağın burnunu hafifçe aşağı yöneltip uçağı yavaş yavaş alçal­maya bırakır. Uçakların çoğu bu durumda oldukça dik bir açıyla alçalır ve bu nedenle motoru çalışmadan uzun süre uçamaz. Ama planörler özel olarak motörsuz uçuş için tasarlanmıştır. Planörlerin uzun kanatları dü­şük hızlarda bile büyük bir kaldırma kuvveti sağlar; ince uzun aerodinamik biçimli gövdesi sürtünme kuvvetini en düşük düzeye indirir. Planörün hızını koruyabilmesi için küçük bir açıyla alçalması yeterlidir (yak­laşık 25 metrede 1 metre). Buna göre 1 km yükseklikteki bir planör durgun bir havada 25 km uzaklıktaki bir noktaya ulaşabilir. Yarış planörleri daha da uzağa gidebilir. 2.500 metre yükseklikteki böyle bir planör hiçbir hava akımından yararlanmadan 100 km kadar uçabilir.
Planör Türleri
Modern planörlerin çoğu, monopları denen, tek kanatlı, bir ya da iki kişilik planörlerdir. Birçok planör çeşidi vardır.
En basit yapılı, en hafif ve ucuz olan planörler, açık bir iskelete bağlanmış düz bir kanat ve bir kuyruktan oluşur. Üstü açık pilot koltuğu öndedir. Bu tür planörler başlangıç eğitiminde ve kısa uçuşlarda kullanılır.
Uçağa benzeyen, gövdesi kapalı planörler­de pilot kapalı bir pilot kabininde oturur. Hafif ve sağlam bir yapısı olan bu planörler fazla hızlı değildir; kolay manevra yapamaz­lar, ama süzülerek yükselebilirler. Bu tip planörler ileri planörcülük eğitiminde kullanı­lır. Günümüzde kullanılan planörlerin çoğu bu tiptir.
Yüksek uçuş planörleri gerçek bir uçak gibidir; birçok uçuş aygıtıyla donatılmıştır. Bu aygıtların en önemlisi, planörün yükseldiğini ya da alçaldığını gösteren varyometredir. Kanatlardan dışarı doğru uzanan hava frenle­ri planörü dikleştirerek, küçük alanlara inme­yi kolaylaştırır. Planörün çok hızlı uçmasını engellemek ya da fırtına sırasında sıkça görü­len burgaçlı hava hareketleriyle planörün çok çabuk yükselmesini önlemek amacıyla da hava frenleri kullanılır.
Planörün Uçuşu
Planörün uçması için önce havalanması gere­kir. Bir planörü havalandırmak için kullanılan en eski yöntem, sapana benzeyen uzun kau­çuk bir kordonla planörü bir tepenin yama­cından fırlatmaktı. Çok kullanılan bir başka yöntem, motorla döndürülen bir çarka hızla sarılan bir çekme teliyle planörü çekmektir. Bu sistemle, havalanmasına yetecek bir hızla öne doğru çekilen planör yeterli yüksekliğe ulaşınca (yaklaşık 300 metre) çekme telinden ayrılır. Yeterince düz bir alan varsa, güçlü bir motorlu araca bağlanan 300 metrelik bir kabloyla çekilerek de planör havalandırılabilir pilot havalanan planörün burnunu yukarı kaldırıp planörü bir uçurtma gibi yükseltir ve araç çekmeyi bırakınca çekme kablosunu çözer.
Planör bir uçakla çekilerek de havalandırılabilir. Uçağa uzun bir iple bağlanarak çeki­len planör istenilen yüksekliğe ulaşınca (yak­laşık 600 metre) ip çözülür ve planör uçaktan ayrılarak uçuşunu sürdürür.
Motorlu planörlerde, planörün süzülerek uçmasına yetecek kadar yükselmesini sağla­yan küçük bir motor vardır. Yeterince yükse­lince motor durdurulur.
Planör havada süzülerek giderken kendisi­nin alçalış hızından daha büyük bir hızla yükselen bir hava akımıyla karşılaştığı zaman süzülerek yükselir. Planör bu hava akımının içinde kaldığı sürece, yükselen hava onu da yükseltir.
Planör pilotlarının en çok yararlandığı yük­selen hava hareketlerine termal adı verilir. Termal, güneşli sıcak günlerde yerden yukarı doğru yavaşça yükselen yüzlerce metre geniş­liğinde sıcak hava kütleleridir. Bir termalin içine giren planörcü, termalden çıkmamak için daireler çizerek uçar ve saniyede 6 metre kadar bir hızla yükselebilir. Bazen döne döne yükselen toz parçacıkları bir termalin oluştu­ğunu gösterir. Yükseldikçe soğuyan termal birkaç bin metre yüksekliğe çıktığında içinde­ki su buharı yoğunlaşarak milyonlarca su damlacığına dönüşür. Bu damlacıklar yerden kümülüs bulutlar olarak görülür.
Termal bulutun içine doğru yükselişini sürdürür. Eğer kör uçuş için gerekli gereçlerle donatılmışsa, planör bulut içinde de yükselişini sürdürebilir. Planör birkaç termalden yararlanarak hedefine doğru uçar. Planör pilotu bazen termaller içinde yükselerek he­definden uzakta bir noktaya gider ve yeterin­ce yükseldikten sonra termalden çıkıp süzüle­rek hedefine yönelir. Planörlerle 1.400 kilo­metreden fazla uzaklıklar aşılabilmiş, saatte 195 kilometreden fazla hızlara ulaşılmış, 14.000 metrenin üzerinde yüksekliklere çıkıl­mıştır. Planör termal bulamadığı zaman süzü­lerek alçalır ve yere inmek zorunda kalır.
Planörler tepelerin üzerinde uçarak da yük­selebilir. Yamaca doğru esen rüzgâr tepeyi aşmak için yükselir. Yükselen bu havanın içinde ileri geri uçan bir planör de havayla birlikte yükselir ve rüzgâr kesilene kadar uçuşunu sürdürür. Planörü yükseltecek bir termal bulana kadar tepelerin rüzgâr alan yamaçlarında uçarak planörün havada kalma­sı sağlanır.
Dağlık bölgelerde, yüksek tepelerin arasın­dan geçen hava akımları içinde gözle görül­meyen hava dalgalanmaları oluşur. Bir akar­suyun içindeki kayanın çevresinde oluşan anaforları andıran bu dalgalar bazen çok yükseklere ulaşır. Planörler bu tür hava dal­galarıyla California'daki Sierra Nevada'da 12.000 metreye, Yeni Zelanda'daki Cook Dağı'nda 9.000 metreye kadar yükselebilir.
Planörlerin Tarihi
Havacılığın en büyük öncülerinden İngilizmucit Sir George Cayley 1809'da pilotsuz uçan bir planör yaptı. Cayley 1853'te, 80 yaşındayken ilk insanlı planör uçuşunu ger­çekleştirdi. Bu planörün denetim sistemi ol­madığı için "pilof'un uçuş bilgisine gereksini­mi yoktu. Sir George bu planörle önce bir erkek çocuğunu, sonra da korkudan ödü kopan arabacısını uçurdu.
Sonraki 50 yıl içinde, İngiltere'de W. S. Henson ve John Stringfellow, Fransa'da Yüz­başı Jean Marie Le Bris planörle deneme uçuşları yaptılar. Le Bris albatrosları örnek alarak planörler yaptı ve 1850'lerde bunlarla kısa uçuşlar gerçekleştirdi. Almanya'da Otto Lilienthal kuşları izleyerek uçma sanatını öğrendi; 1891'den 1896'ya ka­dar yatay ve düşey kuyruk yüzeyleri olan, kuş kanadı biçimli planörler yaptı. Planöre asıla­rak uçulan bu planörlerle bir tepeden birçok kez uçan ve bir uçuşunda 275 metre kadar yükselen Lilienthal, 1896'daki bir uçuşunda yaralanarak öldü.
Orville ve Wilbur Wright kardeşler de 1903'te ilk uçağı yapmadan önce planörlerle denemeler yapmışlardı; ama planörcülük bir spor olarak I. Dünya Savaşı sonrasına kadar gelişmedi. Savaştan sonra Almanya ve Avus­turya'nın uçak yapması ve hava kuvvetleri kurması yasaklandığı için bu ülkeler planör­cülüğe yöneldi ve süzülerek yükselebilen ilk planörü 1922'de gerçekleştirdiler. II. Dünya Savaşı başladığında dünyanın dört bir yanında planör uçuşları yaygınlaşmıştı. Bu savaş sıra­sında her iki taraf da askerlerini taşımak için, motorlu uçaklarla çekilen büyük planörler kullandı. Alman askerleri 1940'ta Belçika, Hollanda ve Girit'e planörlerle indiler. Müt­tefikler 1944'te Avrupa'yı istila ederken pla­nör de kullandılar.
Günümüzde planörlerin birçok kullanım alanı vardır. Uçak pilotlarının eğitiminde, havacılık ve uzay araştırmalarında, özellikle de uçak tasarımında planörlerden yararlanı­lır. Fırtınaların içindeki uçuşlarda ve öbür meteoroloji araştırmalarında da planörler kullanılmıştır. Planörcülük II. Dünya Savaşından beri sevilen bir spor olmuş ve planör­lerin çoğu bu amaçla yapılmıştır. Ulusal yarışmaların yanı sıra iki yılda bir dünya şampiyonası düzenlenir. Birkaç gün süren bu yarışmalarda pilotlara, genellikle kötü hava koşullarında uzun mesafe uçuşları gerektiren görevler verilir. Bu yarışmalarda en uzağa giden ya da belirli bir yere en kısa sürede ulaşan pilot yarışmayı kazanır.
Türkiye'de planörcülük eğitimi, Türk Hava Kurumu'nun (THK) 1936'da Eskişehir'de kurduğu İnönü Planör Kampı ile başlamıştır. Günümüzde THK'nın Eskişehir'deki eğitim merkezinde planör pilotları yetiştirilir. Türk planörcüler uluslararası yarışmalara da katıl­maktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder