Ana Sayfa Bilgi Bankası

20 Aralık 2010 Pazartesi

Tarih öncesi yaşam,Bitki Yaşamındaki Gelişmeler,Denizlerdeki İlk Hayvanlar,Omurgalı Hayvanlar,Memelilerin Ortaya Çıkışı,

Yeryüzünde daha insanlar ortaya çıkmadan önce var olan hay­van ve bitkilerden oluşur. İlk insanların yaşa­maya başlamasından bu yana birkaç milyon yıl geçmesine karşılık, yeryüzünde yaşamın 3 milyar yılı aşkın bir geçmişi vardır. Bu geniş zaman aralığı düşünülünce, canlıların çok büyük bir bölümünün tarihöncesi yaşam için­de var olduğu söylenebilir. Bunlardan bazıları kayaçların içinde fosil olarak günümüze ula­şabilmiştir . Değişik yaştaki kayaçlarda bulunan çeşitli fosiller tarihöncesi canlıların gelişimine ilişkin değerli bilgiler verir. JEOLOJİ maddesinde jeolojik tarihin ayrıldığı zaman dilimleri belirtilmiş ve Yer'in geçirdiği değişiklikler açıklanmıştır. Tarihön­cesi yaşamdaki değişim sürecini ise EVRİM maddesinde bulabilirsiniz.
Yerkabuğunun oluşmasından yaklaşık 570 mil­yon yıl öncesine kadar süren Prekambriyen Zaman'daki ilk bitkimsi canlılar suyosunlarıydı.
İlk kara bitkileri ise ancak 400 milyon yıl ka­dar önce, Silüriyen Dönem'in sonlarında gö­rünmeye başladı. Bunlar, küçük yeşil sapları­nın tepesinde sporkeseleri taşıyan bitkiler ha­linde kıraç alanların nemli köşelerinde küme­leniyordu. Devoniyen Dönem'in başlarıyla Karbonifer Dönem'in sonlan arasında (yakla­şık 400-285 milyon yıl öncesi) günümüzdeki kibrit otlarına, eğreltilere ve atkuyruklarına akraba dev bitkiler delta düzlüklerinde büyük ormanlar oluşturdu. Bu dönemde ortaya çı­kan ve yaklaşık 140 milyon yıl önce sona eren Jura Dönemi'nde yok olan tohumlu eğreltiler ilk tohumlu bitkilerdi.
İğneyapraklı ağaçlar 200 milyon yıldan önce, Triyas Dönemi'nde ortaya çıktı. Bu dönemi izleyen Jura Dönemi ile Kretase (Tebeşir) Dönemi'nin başlarında ormanların çoğu Şili arokaryası ve çamla akraba ağaçlar­dan oluşuyordu. Meşe ve söğüt gibi geniş yapraklı ağaçlar ile ilk çiçekli bitkiler Kretase Dönemi'nde (yaklaşık 136-65 milyon yıl önce) evrimlendi. Günümüzün en bilinen bitkilerin­den olan otlar ise çok daha sonra ortaya çıktı. Üçüncü (Tersiyer) Dönem'in ortalarına, yani yaklaşık 40 milyon yıl öncesine kadar yeryü­zünde çayırlık alanlar yoktu.  1
Yeryüzündeki hayvan yaşamının yalnız son 570 milyon yılma, yani yaşamın başlangıcın­dan bu yana geçen zamanın beşte birinden azma ilişkin olarak bir ölçüde yeterli bilgiye sahibiz. Bu tarihten önceki tüm hayvanlar yumuşak gövdeli olduğundan iyi fosilleşme- miştir. Ama Kambriyen Dönem'in başlangı­cında (570 milyon yıl önce), iyi korunabilmiş örnekleri günümüze kadar ulaşabilen sert kabuklar ve iskeletler ilk kez oluşmaya baş­ladı.
En çok rastlanan fosiller deniz kabuklandır. Günümüz deniz kabuklannı büyük ölçüde çift çenetli yumuşakçaların kabuklan oluştu­rur. Ama Kambriyen Dönem'in deniz kabuk- ları, Brachiopoda denen bir grup hayvandan kalmıştır. Bunlar, çift çenetliler gibi deniz dibine yerleşiyor, suda sürüklenen tanecikler­le besleniyordu. Brachiopoda üyelerinin bir­çok çeşidi, yaklaşık 280 milyon yıl önce başlayan Permiyen Dönem'e kadar oluşmuş
kayaçlarda yaygın biçimde fosilleşmişti. Bun­lar daha sonra yerlerini çift çenetlilere bıraktı ve pek az türüyle günümüze kadar varlığım sürdürebildi.
En çok rastlanan ilk yumuşakçalar, ahtapotların da yer aldığı kafadanbacaklılar ile karından bacaklıların deniz salyangozları gru­buydu. Kafadan bacaklıların bölmelere ayrıl­mış kabuklan genellikle çeşitli sarmal biçim­lerde kıvrılmıştı. En önemlileri, 245-65 mil­yon yıl önce varlığını sürdüren ammonitlerdi.
Eklembacaklılar (yengeç ve ıstakoz gibi eklemli bacakları olan canlılar) Kambriyen Dönem'den beri yaşam tarihinde önemini korudu. En iyi bilinen ilk türleri trilobitlerdi. Ayrıca, uzunluğu 2 metreye ulaşan Eurypterida da sayılabilir. Eklem­bacaklılardan örümcekler, kırkayaklar, ak­repler ve böcekler denizden karaya geçen ilk canlılar oldu. Bu hayvanların karada yaşama­ya başlaması yaklaşık 400 milyon yıl öncesine, yani Silüriyen Dönem'e rastlamaktadır.
Derisidikenliler (denizyıldızı ve akrabaları) bir başka eski hayvan grubudur. Yaklaşık 345 milyon yıl önce başlayan Karbonifer Dönem' de deniz diplerindeki geniş bölgeler denizlaleleriyle kaplanmıştı. Bunlar, bir sapla suyun dibine bağlanmış, eğreltiotlarını andıran hayvanlardı. Denizlalelerinin binlerce türün­den günümüze yalnız 80 kadar tür kalmıştır.
İlk mercanlar günümüzün resif oluşturan çeşitlerinden değildi. Deniz şakayıkları gibi, vazo biçiminde kabuksu bir kılıf içinde yalnız yaşayan hayvanlardı. Yaklaşık 500 milyon yıl önce başlayan Ordovisiyen Dönem'de çoğala­rak çeşitlendiler. Resif oluşturan mercanlar ise 230 milyon yıl kadar önce, Triyas Dönemi' ne kadar gelişmedi.
Solucan benzeri canlılar, dallanarak gelişen birkaç önemli evrim çizgisinin ortaya çıkması­na neden oldu. Bunlardan biri Kambriyen Dönem'den Silüriyen Dönem sonlarına (yak­laşık 395 milyon yıl öncesine) kadar oluşmuş kayaçlarda yaygın biçimde fosilleşmiş, dallan­mış koloniler halinde yaşayan graptolitlerdi.
Solucan benzeri canlılar omurgalı hayvanların da türemesine yol açtı. Bu evrim çizgisindeki hayvanlarda önce sırt boyunca, sinir sistemi ve kan damarlarını destekleyen çubuk biçi­minde sert bir doku gelişti. Sırtipi (notokord) denen bu yapı daha sonra omurgaya dönüştü. Ardından solucanın her bölütü bir çift kabur­gayla desteklenirken beyni ve duyu organları, kafatasına dönüşecek sağlam bir yapıyla çev­relendi. İşte ilk balık bu temel özelliklere uygun görünüşteydi. Daha sonra çeneler ve yüzmeye yardımcı yüzgeçler gelişti. 
Devoniyen Dönem'in sonlarına doğru (yak­laşık 350 milyon yıl önce), bir balık grubunda havayla solunum yapabilecek akciğerler ve karşılıklı yerleşmiş kaslı yüzgeçler ortaya çıktı. Eusthenopteron cinsi bu özelliğe sahip balık­lardan oluşuyordu ve içinde yaşadığı göller kuruduğunda varlığını karada sürdürebilecek yeterlikteydi. Artık böyle bir balıktan yaşamlarının bir bölümünü karada geçiren amfib­yumlara geçiş için küçük bir adım kalmıştı.
Gerçekten ilk amfibyumlar Devoniyen Dönem'de göründü. Ichthyostega büyük bir semendere benziyordu. Ama balığınkini andı­ran kafası ve kuyruğunun gerisinde yüzgeci vardı. Bu dönemi izleyen Karbonifer ve Permiyen dönemlerde amfibyumlar büyük önem kazandı ve gelişimlerinin doruğuna ulaştı. Bazıları, örneğin 5 metre uzunluğuyla dev bir timsahı andıran Eogyrinus turbalıklardaki sığ sularda dolaşarak balıklan avlıyordu.
Uzunluğu 2 metreyi bulan Eryops gibi öbür iri amfibyumlar ise yaşamlarını büyük ölçüde karada geçiriyordu. Bu amfibyumlar giderek günümüzün küçük kurbağa ve semenderleri­ne dönüşürken yerlerini sürüngenlere bıraktı.
Archosauria grubu en dikkat çekici ilk sürüngenleri kapsıyordu. Timsaha benzeyen bu hayvanlar Permiyen Dönem'in sonlarına kadar sularda yaşadı. Daha sonra karalara yayıldılar. Güçlü arka ayaklan ve yüzmeye yarayan kuyruklarının desteğiyle iki ayakları üstüne kalkabilen bu sürüngenlerden dino­zorlar türedi. Dinozorlar yaklaşık 230 milyon yıl öncesinden 65 milyon yıl öncesine kadar süren Triyas, Jura ve Kretase dönemlerinde karalarda dolaşan en güçlü yaratıklardı.Öte yandan, Archosauria grubun­dan, Pterosaurus olarak bilinen uçan sürüngen­ler gelişti. Kuşlardan çok yarasalan andıran bu hayvanların geniş derimsi kanatlan vardı. Kuştüyü yerine kıllarla kaplı kanatları, ön kenarları boyunca son derece uzamış dördün­cü parmağa bağlanıyordu. Quetzalcoatlus'un kanat uçlan arasındaki açıklık 12 metreydi. Archosauria grubunun bir başka dalından ise kuşlar türedi.
Arkeopteriks bilinen ilk kuştu. Jura Dönemi'nin sonlarına doğru (yaklaşık 150 mil­yon yıl önce) yaşayan bu hayvan kuştüyleri taşıyan küçük bir dinozor görünümündeydi. Ama ondan ya da onun benzerlerinden günü­müz kuşları türedi.
Archosauria grubu dışında kalan sürüngen­ler arasında Ichthyosauria ve Plesiosauria sayılabilir. Bu iki grubun üyeleri denize geri dönerek yaşamlarını sürdürmüştür. İçlerin­den Ichthyosaurus cinsi yunuslara benzer bir görünüş kazanırken, Cryptocleidus cinsinde uzun boyun ve kaplumbağanınkine benzer gövde gelişmişti.
Sürüngenlerin Karbonifer ve Permiyen dö­nemlerde yaşayan başka bir grubu memelilere benzer sürüngenleri kapsıyordu. Archosauria üyeleri suda yaşarken, bunlar karada yaşıyor­du. Evrim sürecinde, vücut sıcaklıklarını düzenleyebilecek bir yapı kazandılar, posta hüründüler ve doğurarak üremeye başladılar. Böylece bu sürüngenler memelilere dönüştü.
İlk memeliler fare gibi küçüktü ve gelişimle­rinin doruğundaki sürüngenlerin yanında önemsiz bir grup oluşturuyordu. Bu konumla­rı dinozorlar çağı boyunca da değişmedi. Ama dev sürüngenler yok olunca egemenlik sırası memelilere geçti.
 Yakın (Senozoyik) Zaman'ın başladığı yak­laşık 65 milyon yıl önce memeliler birden bire büyük bir çeşitlilik kazandı. Karalar önemli ölçüde ormanlarla kaplı olduğundan bu hay­vanların çoğu ormanlarda yaşıyordu. Ama il­kel balinalar olan Basilosaurus ve ilk yarasa Icaronycteris gibi çok özelleşmiş gruplar geli­şerek yüzen ve uçan sürüngenlerin yerini aldı.
Yakın Zaman'ın ortalarında (30 ya da 40 milyon yıl önce) çayırlarla kaplı büyük düz­lüklerde iyi koşabilen hayvanların evrimi ger­çekleşti. Hyraeotherium gibi ağaçlann yap­raklarını yiyerek ormanlarda dolaşan küçük yapılı ilk atlar Merychippus gibi iri yapılı, çevik ve otlayarak beslenen atlara dönüştü. Otobüs kadar büyük olan Baluchitherium cinsinden gergedanlar bu dönemde ortaya çıkan en iri kara memelileriydi.
Güney Amerika ve Avustralya gibi öbür kıtalardan yalıtılmış büyük kara parçalarında, başka hiçbir yerde bulunmayan memeliler ortava çıktı. Dev bir armadilioya benzeyen Glyptodon ile Megatheriurn cinsini oluşturan dev yapılı yer tembel hayvanları Güney Ame­rika jda yaşadı. Güney Amerika, Kuzey Ame­rika ya bağlanınca kuzeyden gelen hayvanlar güneye yayıldı ve buradaki hayvanları büyük ölçüde yok etti.
Buzul Çağı'nın başladığı yaklaşık 2.500.000 yıl önce soğuk ve ıssız alanlarda tüylü mamut ve tüylü gergedan gibi soğuk iklim memelileri yaşıyordu. Smilodon cinsinin üyeleri gibi uzun ve keskin dişler geliştiren kılıç dişli kap­lanlar bu iri hayvanları avlayıp yedi. Kedigil­lerin bu iri yapılı türlerinden bazdan 10 bin yıl öncesine kadar varlıklarını sürdürdü. Yakın Zaman'da insansı maymun benzeri ataların­dan evrimlenen insanlar bu dönemde ege­menliğini kurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder