Ana Sayfa Bilgi Bankası

20 Aralık 2010 Pazartesi

Telgraf ?

Telgraf modern telekomünikasyonun teme­linde yatan en eski araçtır. Elektrikli telgrafa ilişkin ilk girişimleri İngiliz bilim adamı Sir Charles Wheatstone (1802-75) başlatmış ol­makla birlikte, ilk gerçek ve başarılı elektrikli telgrafı 1830'da ABD'li mucit Samuel Morse geliştirdi. Elektrikli telgraf, elektrik ile magnetizmanın birlikte ilk uygulaması olarak kabul edilir. Telgrafta, bir elektrik kaynağın­dan, örneğin bir pilden elde edilen elektrik akımı kesikli biçimde, yani "vuru"lar halinde bir kablo aracılığıyla uzağa iletilir. Vurular, göndericinin bir elektrik anahtarını açıp kapamasıyla sağlanır. Bu kesikli elektrik akımı, alıcı taraftaki elektromıknatısın bir kalemi çekip bırakmasına yol açar. Hareketli kalem de, döner bir kâğıt şeridin üzerinde kısa ve uzun çizgilerden oluşan izler bırakır. Bunlar, kodlanmış, yani her biri bir harfe karşılık gelen çizgi düzenleridir; bu amaçla kullanılan ilk kodlama sistemine mors alfabesi denir.
1900'lerin başında İtalyan mucit Guglielmo Marconi'nin radyoyu bulmasıyla, elektrikli tel­grafta kullanılan elektromıknatıstı alıcı düze­neği kolayca telsiz telgrafa uygulandı. Telsiz telgrafta, artık alıcı ile verici arasında kablo hattının kurulmasına gerek kalmadı ve böylece kara ile açık denizdeki gemiler arasında haberleş­me olanağı doğdu.
Uzun yıllar, belirli bir yönde bir defada ancak tek bir mesaj gönderilebilir ya da alınabilirdi. Aynı anda birden çok mesajın karşılıklı iletilmesini sağlayan çoklu elektrik devreleri (mültipleks sistem) 19. yüzyılın ikin­ci yarısında ortaya çıktı. 1872'de Fransız mucit Jean-Maurice-Ğmile Baudot (1845- 1903) aynı hat üzerinden çok sayıda mesajın iletilmesini olanaklı kılan ve zaman bölüşümlü çoklu devre denen bir dağıtıcı sistem geliştirdi. Baudot'nun sisteminde, gönderici ve alıcı uçlara, yazı makinesine benzer birer yazıcı aygıt bağlanmıştı. Gönderici mesajını bu yazıcıyla yazıyor ve bunun sonucunda olu­şan elektrik vurularının etkisiyle alıcı makine­nin klavyesindeki tuşlar çalışmaya başlıyordu. Baudot'nun geliştirdiği makinenin haberleş­me alanında yeni bir çığır açmasının nedeni, her mesajın karakterlerinin (harflerinin) tek tek ve belli bir sırayla gönderilebilmesini ve aynı anda alıcılara aktarılmasını sağlamasıydı. Bu makineyi kullananlar aynı hat üzerinden birbirlerine istedikleri mesajı iletmek olanağı­na kavuştular. Baudot'nun sisteminde her ka­rakter, "akım var" ve "akım yok" biçimindeki eşit süreli elektrik vurularından oluşan beş bi­rimli bir koda çevriliyordu. Klavyedeki tuşa basıldığında harekete geçen beşli kodlama çu­buğu, basılan tuşa karşılık gelen kodu belir­tiyor, bu kod alıcı makineye ulaşıyor ve bura­daki klavyenin aynı tuşunu hareket ettiriyor­du. Baudot kodu bugün de kullanılmakla bir­likte yerini büyük ölçüde, Bilgi Alışverişi İçin Standart Amerikan Kodu denen ve İngiliz­ce karşılığının baş harfleri uyarınca ASCII kı­saltmasıyla gösterilen kod sistemine bırak­mıştır.
Baudot'nun sistemi, telem ya da teletip yazı makinesi de denen teleprinterlerin ilk örneği olmuştur. İlk telgraf makinelerine klavye ve kâğıt bobinler takılarak, bu aygıtlardan borsa haberlerinin aktarılmasında yararlanılmıştır. 19. yüzyılın sonlan ile 20. yüzyılın başlarında teleprinterler İngiliz Donald Murray ve Frederick Creed ile ABD'li Charles Krumm'ın çalışmaları sonucunda büyük ölçüde geliştiril­di. Teleprinterler günümüzde iş dünyasında önemli bir rol oynamaktadır. Pek çok uluslar­arası şirketin bürosunda gelişmiş ve hızlı teleprinterler vardır. Teleprinterlerden olu­şan iletişim ağına teleks servisi denir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder