Ana Sayfa Bilgi Bankası

20 Aralık 2010 Pazartesi

Tekerlek ?

bugüne kadar gerçekleştirilen en önemli buluş olarak kabul edilir. Eğer tekerlek olmasaydı, ağır eşya ve yükler insan ya da hayvan gücüyle taşınacak, bu da dev boyutlarda enerji harcanmasına neden ola­caktı; yani tekerlek insanlığa çok önemli bir enerji tasarrufu sağlama olanağı yaratmıştır. Tekerlekli taşıtlar ulaşımı hızlandırmış, kolay­laştırmış ve insanların ürünlerini değiş tokuş edebilmelerine olanak vermiştir. Tekerlek üretimde de büyük bir rol oynar ve bu alanda da çok büyük bir enerji tasarrufu sağlar.
Eski uygarlıklarda bazı insanlar başı ve sonu olmayan bir çember biçiminde olduğu için, tekerleği bir ölümsüzlük simgesi olarak görür ve bu nedenle de kutsal bir cisim olarak kabul ederdi. Ayrıca, döndüğü için tekerlek bir talih simgesi olarak görülür ve talih tanrıçası Fortuna tekerlek döndüren biri ola­rak betimlenirdi.
Tekerleği kimlerin bulduğu tam olarak bilinmiyor. Ama tekerlek düşüncesi, hareket ettirilmek istenen ağır cisimlerin, örneğin teknelerin, altlarına kütüklerin dizilmesi ha­linde yuvarlandığı gözlendikten sonra ortaya çıkmış olabilir. Bu tür bir tekerlek sisteminin bulunduğu bilinen ilk taşıtlar, tahta bir dik­meyle bir arada tutulan üç kalastan oluşuyor­du. Tekerlek belki de ilkin çömlekçilikte kullanıldı. Mezopotamya'da (bugün Irak sı­nırları içinde yer alan bir bölge) yaşamış olan Sümerler, İÖ 3250 gibi çok erken bir tarihte çömlek yapımında tekerlekten (çömlekçi çar­kı) yararlanmış olabilirler. Çömlekçi çarkını Mısırlılar İÖ 2750 dolaylarında, Hintliler İÖ 2500'den önce ve Girit'teki Minos uygarlığını kuranlar İÖ 2000 dolaylarında kullanmaya başladılar. Çömlekçi çarkının en önemli üs­tünlüğü, çarkın ortasına yerleştirilerek dön­dürülen yumuşak bir kil parçasına hafifçe dokunarak istenen dairesel biçimin verilebilmesiydi. İlk çömlekçi çarkları, bugünküler gibi tahta bir tabladan oluşuyordu.
İlk tekerlekli taşıtlar iki ya da dört teker­lekli arabalardı. Bu arabalar, çömlekçi çarkı kullanan topluluklarda ortaya çıktı. Sümer­ler, araba tekerleklerinin çabuk aşınmasını önlemek için tekerleğin çevresine büyük başlı bakır çiviler çakarlardı.
Önceleri bu arabalar bir yerden bir yere yiyecek taşımak ve ölen kralları mezarlarına götürmek için kullanılıyordu. Ama daha son­raları tekerlekli taşıtlar göç eden insanların ve eşyaların taşınmasında da kullanılmaya baş­landı. İÖ 1200'e gelindiğinde artık çok sayıda insan, öküzlerin çektiği tahta tekerlekli ara­balarla kuzey ülkelerinden Mısır'a gidiyordu.
Bu, tekerleğin bulunmasının ülkelerarası göç hareketlerinde ne kadar büyük bir rol oynadı­ğını gösteren bir örnektir.
Tekerleğin ilk kullanıldığı yerlerden biri de savaş arabalarıydı; bunlar, yayalardan oluşan düşman ordusunun üzerine hızla sürülen ağır taşıtlardı. Başlangıçta, öteki arabalarda oldu­ğu gibi savaş arabası tekerleklerinin de içleri doluydu; ama çok geçmeden, daha hafif tekerlekler kullanılırsa arabaların daha hızlı sürülebileceği anlaşıldı. İÖ 2000'den hemen sonra, Mezopotamya'da, Anadolu'da ve Persler'in ülkesinde (bugünkü İran) parmaklı tekerlek yapımı başladı. (Tekerlek göbeğini jant halkasına bağlayan ahşap ya da metal çubuklara "parmak" denir.) Bu tekerleklerin çoğunun, yaklaşık 400 yıl sonra Mısır'da ve ondan da yaklaşık 100 yıl sonra Girit'te yapılanlar gibi, ağaçtan yapılmış yalnızca dört parmağı vardı. Parmaklı tekerlekli savaş ara­baları artık eskiden olduğu gibi öküzlerle ya da daha önceleri Mezopotamya'daki gibi ya­ban eşekleriyle değil, atlarla çekiliyordu.
Geliştirilen hızlı savaş arabalarını daha az gelişmiş uygarlıklara karşı kullanan Asurlu- lar, Hititler ve Mısırlılar geniş topraklar ele geçirdiler ve ordularında bu tür çevik araçlar bulunmayan daha önceki krallıklardan çok daha uzun ömürlü imparatorluklar kurdular.
Eski Yunanlılar ÎÖ 16. yüzyılda hafif savaş arabaları kullanmaya başladılar; Truva'ya karşı kullandıkları büyük savaş arabası bu tür arabaların örneklerinden biriydi. Arabayı bir sürücü sürüyor, onun arkasında bir asker bulunuyor ve araba savaş alanına ulaştığında asker arabadan aşağı atlayıp savaşa katılıyor-
du. Ama İÖ 6. yüzyıla gelindiğinde Yunanlı­lar savaşlarda artık savaş arabası kullanmaz oldular.
Romalılar'ın da savaş arabaları vardı, ama onlar savaşa bu arabalarla gitmezlerdi. Ro­malılar savaş arabalarını geçit törenlerinde ve izleyicilerde büyük heyecan yaratan, son de­rece tehlikeli araba yarışlarında kullanırlardı. Aynı sıralarda, İngiltere de içinde olmak üzere Avrupa'nın çeşitli yerlerinde yaşayan Keltler, ülkelerini istilaya gelen Romalı as­kerlere ve süvarilere karşı, metalden yapıl­mış, zarif, iki tekerlekli savaş arabaları kulla­nıyorlardı. Bu arabalarda, tekerleklerin par­mak sayısı 14'e kadar çıkabiliyor ve tekerlek çemberi, sağlam olsun diye demirle tutturulu­yordu.
Ortaçağda Avrupa'da yaşayan topluluklar insan ve yük taşımacılığında araba kullanma­ya devam ettiler, ama o dönemde tekerlekli taşıtlarda pek bir gelişme olmadı. Tekerlek­ten başka biçimlerde yararlanma da fazlaca yaygınlaşmadı. Örneğin, ilk kez İS 13. yüzyıl­da kullanılmış olan çıkrığa ve Romalılar döneminden beri bilinen tekerlekli sabana bile ender rastlanıyordu. Ama, çarklarla (çark da bir tür tekerlektir) donatılmış meka­nik saatler ortaçağda ortaya çıktı; ayrıca, Romalılar zamanından beri bilinen su değir­menleri de gene ortaçağda yaygınlaştı.
15. yüzyılın sonlarına doğru Avrupalılar Amerika kıtasını keşfettiler. Çok daha sonra­ları, bu kıtadaki Mayalar, İnkalar, Aztekler gibi yerli halklardan bazılarının çok ileri bir uygarlık kurmuş olmalarına karşılık, keşif öncesinde tekerleği bilmedikleri ileri sürüldü. Ama Meksika'daki Xalapa Müzesinde, te­kerlekleri olan küçük bir oyuncak oselo (ya­bani bir kedi türü) vardır. Bu oyuncağın İS 6. yüzyıl ile 9. yüzyıl arasındaki bir dönemden kaldığı sanılmaktadır. Demek ki, Amerika Yerlileri tekerleği biliyorlardı, ama 16. yüzyıl­da Avrupalılardan görene kadar taşımacılık­ta ya da üretimde ondan yararlanmamışlardı.parçalarını çarklar oluşturuyordu. Daha son­ra aldığı biçimiyle buhar makinesi de çarkla­rın yardımıyla çalışıyordu. Tren, gemi ve fabrikalardaki makineler için gerekli güç, hep bu tür buhar makinelerinden sağlanırdı.
Tekerlek yapım zanaatının en üst noktaya ulaştığı 18. yüzyılda her köyün bir tekerlek yapım ustası vardı. Tekerlek göbeğine yük­sükler geçirilir ve bu yüksüklere de tekerlek parmakları oturtulurdu. Sonra bu parmakla­rın üzerine, yan yana getirildiğinde tam bir çember oluşturacak biçimde kesilmiş eğri parçalardan oluşan tekerlek çemberi ya da kasnağı çepeçevre geçirilirdi. En son işlem olarak da, tekerlek yapım ustası ile demirci, tekerlek kasnağıyla aynı çapta olan bir demir çemberi ateşte kızdırırlardı. Demir çember ısınınca genleşir (çapı biraz büyür) ve böylece tekerlek kasnağının üzerine geçirilebilirdi. Sonra üzerine su dökülerek demir soğutulur, soğuyan demir büzülürken bütün tekerlek parçalarının sıkıca birbirine geçmesini sağlar ve bu sırada patlamayı andıran şiddetli sesler duyulurdu.
Yolların büyük ölçüde geliştirildiği 18. yüzyılda tekerlekli taşıtlar iyice yaygınlaştı. Daha önceleri yollar oldukça kötü durumday­dı. Yüzeyleri sert değildi; o kadar çamurlu ve delik deşiktiler ki, üzerlerinde tekerlekli araç­ların yol alabilmesi olanaksızdı. Mallar bir yerden bir yere, çoğu kez at sırtında ya da suyoluyla taşınırdı. Sanayi Devrimi ilerledik­çe, çok sayıda fabrikanın ürettiği büyük mik­tarlardaki ürünün taşınabilmesi için bu yön­temlerin uygun olmadığı anlaşıldı. Thomas Telford (1757-1834) ve John Mc Adam (1756- 1836) gibi yol mühendisleri, tekerlekli taşıt trafiğinin hızla akmasına elverişli yeni yol yüzeyleri yaptılar. Yüzyılın sonuna yaklaşılır­ken yeni, sert yüzeyli yollar üzerinde atlı yolcu arabaları gibi çok sayıda tekerlekli taşıt kullanılır oldu. Bu taşıtların tekerlekleri ağaçtan yapılırdı ve çevrelerine demir bir çember geçirilirdi. Demiryolu taşıtlarının tekerlekleri, bugün ol­duğu gibi çelikten yapılır ve tekerleğin üzeri­ne bir kenarı çıkıntılı bir çember geçirilirdi. (Flanş olarak bilinen bu kenar çıkıntısı tekerleğin kayıp raydan çıkmasını önler.) Kenarı çıkıntılı, yani flanşlı tekerleği 1800'de William Jessop buldu.
19. yüzyılda karayolu taşıtlarının tekerlek­leri de metalden yapılmaya ve tekerleği koru­mak için çevresine, havayla şişirilmiş lastik takılmaya başlandı. Bu lastikler 1845'te bu­lunmuştu, ama ancak 1887'den sonra kullanı­ma girdi. Bu tür tekerleği olan otomobiller 18. yüzyılın atlı yolcu araba­larının yerini aldı. 19. yüzyılda ortaya çıkan ilk bisiklet türlerinden "züppe atı"nın teker­lekleri aynı büyüklükte ve az sayıda parmaklı; sonraki "kemik titreten"inkiler daha çok par­maklı, ama ön tekerleği arkadakinden daha küçük; daha da sonra ortaya çıkanların ise ön tekerleği çok büyük, arkadaki ise küçük ve her ikisi de çok parmaklıydı. Günümüzdeki bisikletin iki tekerleği de aynı büyüklüktedir.
Bugün, önceki zamanlara göre çok daha fazla tekerlekli taşıt kullanılmaktadır. Uçak­larda da tekerleklerden yararlanır. Ay'ın pü­rüzlü yüzeyinde gitmek için bile. tekerlekli taşıtlar tasarımlanmıştır. Günümüzde bir mü­hendis, dişli çarklardan yararlanarak, Taş Devri'nin bütün insanlarınca uygulanabilecek olandan çok daha büyük gücü tek bir maki­neyle üretebilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder