Ana Sayfa Bilgi Bankası

15 Aralık 2010 Çarşamba

Suç ? Suçların Sınıflandırılması ? Günümüzde Suçlar ? Suçlu Davranışları ? Araştırmaları ve önlenmesi ?

Suçlar, yasalar tarafından yasaklanan ve cezalandırılan, genellikle toplumun huzu­runu bozan ya da toplumdaki bireylere zarar veren eylemlerdir. İstatistikler insanların da­ha çok 15-25 yaşlan arasında suç işlediğini göstermektedir.
Tüm toplumlarda suç sayılan bazı eylemler vardır. Kural olarak yasalar, insanların barış ve güvenlik içinde yaşamalarını sağlamak için konmuştur. Ama yasalarda hangi eylemin suç oluşturacağı konusu, içinde bulunulan tarih dilimine ve toplumun yapısına göre farklılık­lar gösterir. Örneğin, günümüzde bazı Orta­doğu ülkelerinde birden çok kadınla evlen­mek yasalken, batılı ülkelerde ve Türkiye'de suç sayılır.
Vatana ihanet, cinayet, saldın, hırsızlık, sahtekârlık gibi eylemler, hemen her dönem­de toplumun egemen ahlak değerlerine aykırı düştüğü için cezalandırılmıştır. Bunlar gele­neksel suçlar olarak adlandırılır. Bazı eylem­ler ise yasalarda suç olarak düzenlendiği için suç sayılır ve bunlar değişen toplumsal ve siyasal koşullara bağlı olarak zaman içinde suç olmaktan çıkabilir ya da içerikleri değişe­bilir. Düşünce suçlan ya da siyasal suçlar, bazı ekonomik suçlar, ruhsatsız silah bulun­durmak gibi davranışlar bunlara örnektir.
Ayrıca, gerek geçmişte, gerek çağımızda, toplumun huzurunu korumak için çıkarıldığı ileri sürülen bazı yasalar, bireysel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırıcı nitelikte olabil­miştir.
Suçların Sınıflandırılması
En iyi bilinen sınıflandırmalardan birisi İngiliz örf ve âdet ya da görenek hukukundan gelir. Buna göre suçlar önemlerine göre sınıflandın- lır. Genellikle hapisle, bazen de ölüm cezası ile cezalandırılan vatana ihanet, cinayet, teca­vüz ve hırsızlık ağır suçlar olarak nitelenir; bu suçlar cürüm (ağır suç) olarak adlandırılır. Trafik suçlan, sarhoşluk, genel ahlaka ay kın davranma gibi daha az önemli suçlar hafif suçlar olarak sınıflandırılır. Bunlar, para ce­zası ya da hafif hapis cezası ile cezalandırılabilir. Bu sınıflandırma İngiltere'de artık kulla­nılmamaktadır. Bugün suçlar önemlerine gö­re, tutuklama gerektiren ya da gerektirmeyen suçlar olarak sınıflandırılır.
ABD'de ise cürümler ve hafif suçlar ayrımı eyaletten eyalete farklılaşır. Bir eyalette cü­rüm sayılan bir suç, bir başkasında hafif suç ya da kabahat olarak değerlendirilebilir.
Türkiye'de suçlar ve cezalar, temel olarak, 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) belirtilmiştir. Ama bazı özel yasalarda (basın, sendikalar, grev ve lokavt ile derneklerle ilgili yasalar) da suç ve ceza öngörülür. TCK suçlan, cürüm ve kabahatler olmak üzere ikiye ayırır. Cürümler kabahatlerden daha ağır suçlardır. Yasada bunların cezalan idam, ağır hapis, ağır para cezası, kamu hizmetin­den yasaklanma olarak düzenlenmiştir. Kaba­hatlerin cezalan ise hafif hapis, hafif para cezası, bir meslek ya da sanatı uygulama hakkının askıya alınmasıdır.
Suçlara İlişkin Bazı Tanımlamalar
CİNAYET CADAM ÖLDÜRME): Bir kişiyi kasten öldür­mek. Bazı adam öldürme eylemlerinde kasıt ve tasarlama olmaz. Yasaya göre, bir kişiyi kaza eseri, kendini savunur­ken öldürmek ya da savaş sırasında bir düşmanı öldürmek cinayet sayılmaz.
ÇALINTI ARAÇLA GEZMEK: Sahibinin izni ve haberi olmadan bir motorlu aracı alarak kullanmak. Bu eylem, araç geri götürülse bile suçtur.
DOLANDIRICILIK: Bir kişiyi aldatarak kazanç sağlamak. GENEL ADABA AYKIRILIK: Bunlar, örneğin kumar, sarhoşluk, teşhircilik gibi genel ahlak kurallarına karşı işlenen suçlardır.
HIRSIZLIK: Bir kimsenin rızası olmadan ona ait olan şeyleri almak.
IRZA TECAVÜZ: Bir kimseyle rızası dışında ve zorla cinsel ilişkide bulunmak.
KUNDAKLAMA: Yapı, gemi, orman, harman yeri gibi yerleri bilerek ateşe vermek.
MÜESSİR FİİL: Bir kişiye bedensel zarar vermek.
RÜŞVET: Görevlinin bir işi yapma ya da yapmama karşılı­ğında maddi yarar sağlaması. Bir polisin suç işleyen kişiden, bu suçu örtbas etmek için para alması rüşvete örnektir,
SAHTEKÂRLIK: Başkasının imzasını kullanmak ya da çek ve benzeri belgeler üzerinde değişiklik yaparak kendi hakkı olmayan şeyleri elde etmek ya da başka bazı yararlar sağlamak.
SOYGUN: Silahlı hırsızlıktır. Yol keserek adam soyma ya da banka basarak paralara el koyma eylemi soyguna örnektir.
YALAN YERE YEMİN: Genellikle mahkemelerde, doğru söyleyeceğine yemin ettikten sonra yalan açıklamalarda bulunmak.
Polisler, görevleri suçlan ortaya çıkarmak ve suç işlenmesini önlemek olan kamu görevlile­ridir. Eğer polis bir kişinin suç işlediğini gös­teren yeterli kanıta sahipse, onu yakalayarak savcılığa teslim eder. Suçlanan kişinin, suçlu ya da masum olduğuna karar vermek için yar­gılanmak üzere mahkemeye çıkarılması gere­kir. Bu kişi ancak, suçlandığı suçu işlediği ke­sin olarak kanıtlanırsa mahkûm edilebilir. Yargıç sanığın suçluluğu konusunda tam an­lamıyla ikna edilmezse suçsuzluğuna karar vermek zorundadır. Bir başka deyişle, suçun işlenip işlenmediği konusunda bir kuşku var­sa, bundan sanık yararlanır. Örneğin bir kişi­nin hırsızlıktan mahkûm olabilmesi için, bir başkasının malını o kişiyi söz konusu maldan yoksun bırakmak kastıyla almış olduğunun, kuşku bırakmayacak biçimde kanıtlanması gerekir. Eğer bir malı geri vermeyi tasarlaya­rak aldığı ortaya çıkarsa, sanık hırsızlıktan mahkûm edilemeyecektir.
Günümüzde Suçlar

18. ve 19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi'nin ardından iş dünyasının hızla gelişmesi, bazı eylemlerin yasalarda suç sayılmasına yol açtı. Bu büyük değişim döne­mi birçok alanda insan ilişkilerinin yeniden düzenlenmesini gerekli kıldı. Sanayi, çalışma yaşamı, ticaret, iş, sağlık, sosyal yardım, vergi ve bankacılık gibi alanlarda yeni yasal düzen­lemelere gidildi.
20. yüzyılda yeni bir suç biçimi oluştu. Da­ha önce birçok suçun "yeraltı dünyası" denen kesimden insanlarca (örgütlü suçlar) ya da yok­sullar tarafından işlendiği düşünülürdü. Ev soyma, yankesicilik, hırsızlık gibi suçların, da­ha çok gereksinim içindeki kişiler tarafından işlendiği düşüncesinde doğruluk payı vardır. Ama iyi eğitim görmüş ve yüksek gelir gru­bundan kişilerin de daha çok para ve güç ka­zanmak hırsıyla suça yöneldikleri görülmek­tedir. Bunlar büyük kazançlar sağlamak için bilgi ve görgülerini yasadışı yollarda kullana­bilirler. Örneğin, insanlara değersiz mallan ve tahvilleri büyük paralar karşılığında satabi­lirler. Bazıları da zararlı ilaçlan, sağlıksız yiyecekleri ya da sahte kozmetik ürünlerini al­datıcı reklamlarla halka pazarlayabilir.

Modern toplumlarda, yasaları çiğneyerek suç işleyen kişi mahkeme önüne çıkarılır ve suçlu­ya belirli yaptırımlar uygulanır. Bu yaptırım sistemi özel hukuk ve ceza hukuku olarak iki­ye ayrılır.
Özel hukuk, toplumda kişilerin başka kişi­ler karşısında uymakla yükümlü olduğu kural­ları düzenler. Örneğin, herkes başkasına hak­sız bir zarar vermemekle yükümlüdür. Eğer bir araç sürücüsü dikkatsizliği nedeniyle bir başka araca çarparsa özel hukuk kurallarını çiğnemiş olur. Aracına çarpılan kişi yaralan­mış, aracı da zarar görmüş olabilir. Bu du­rumda zarar gören kişi özel hukuka göre dava açabilir ve dikkatsiz sürücüyü mahkemeye ve­rebilir. Mahkeme haksız tarafı, arabanın ona­rım giderlerini ve zarar gören kişinin çektiği acı ve zararların karşılığı olarak tazminat öde­meye mahkûm edecektir. Özel hukuk kural­ları içinde mahkeme, zarar gören kişinin kar­şılaştığı haksız eylemden önceki durumuna kavuşmasını sağlayacaktır.Ceza hukuku, kişilerin başkalarına, toplu­ma ya da devlete karşı işledikleri suçları ceza­landırır. Yargıçlar suçluların cezalandırılması konusunda kamu adına karar vermekle gö­revli ve yetkilidirler.Suç olarak kabul edilen eylemler, toplu­mun sürekliliği için korunması gereken hakla­ra saldın niteliği taşır. Batılı toplumlar, baş­kaları tarafından zarara uğratılmaksızın kor­kusuzca yaşama hakkı ile mülkiyet hakkı gibi iki hakkın üstünde temellenir. Sonuç olarak çoğu suçlar da iki grup içinde toplanabilir. Bunlar, müessir fiil, adam öldürme gibi kişile­re karşı işlenen suçlar ile hırsızlık, kundakçı­lık gibi mülkiyete karşı işlenen suçlardır.Ayrıca, günümüzün sanayileşmiş toplumla­rında, insanların gündelik yaşamlarını uyum içinde sürdürebilmeleri için ayrıntılı düzenle­meler yapılmıştır. Araçların park edilebilece­ği yerlerin belirlenmesi, bazı işlerde çalışabil­mek için ruhsat alınması gibi düzenlemelere aykırı davranışlar da, daha önemsiz olmakla birlikte suçtur.
Suçların Ortaya Çıkarılması ve Cezalandırılması
Genelde suçlar maddi (fiziksel) ve manevi (zihinsel) olarak iki öğeden oluşur. Örneğin öldürme ya da çalma eylemi maddi öğe, öl­dürme kastı ya da maldan yoksun bırakma kastı ise manevi öğedir. Bu nedenle savcı yal­nızca yasadışı maddi eylemin gerçekleşmiş ol­masını değil, suçlanan kişinin suç işleme kas­tıyla davrandığını da kanıtlamalıdır.
Savunma
Hukukta geçerli birçok savunma biçimi var­dır. Suçun baskı altında işlenmiş olması buna bir örnektir. Sözgelimi, bir kişinin başka biri­ni kendisine ya da ailesine zarar vereceği teh­didiyle hırsızlık yapmaya zorlaması durumun­da, suçlanan kişi gerçekten mal çalmış olsa bile aklanabilir. Bir başka örnek ise meşru müdafaa (savunma) durumudur. Bir kişiye maddi zarar vermek yasalara göre suçtur, ama suçlanan kişi kendini saldırıdan koruma­ya çalışırken saldırgana zarar vermişse huku­ka ay kın davranmış sayılmaz.
Suçluluğu ortadan kaldıran bir başka du­rum da ruh hastalığıdır. Suç işleyen kişi, ruh hastası olduğu saptanırsa cezalandırılmaz ve tedavi görebileceği bir hastaneye gönderilir. Suç işleyen ruh hastalan mahkûm edilmezler­se de, cezaevi yerine bir hastaneye kapatıla­rak özgürlükleri sınırlandırılır.Suçlanan kişi masum bulunursa aklanır, tu­tuklu olarak yargılanmaktaysa salıverilir. Suç­lu bulunursa, mahkûm edilerek cezalandırıla­caktır. Kişinin çarptırılacağı ceza, suçun öne­mine, kişinin yaşma, suçu işlediği koşullara ve daha önce suç işleyip işlemediğine göre deği­şir. Ülkelerin çoğunda ölüm cezası kaldırılmış ya da yalnızca savaş hali için öngörülmüştür.
Suçlu Davranışları
Suçlu davranışlarını açıklamak üzere yapılan çalışmalar yalnızca bir tek etkenin ya da bir­kaç etkenin bir araya gelmesinin her zaman bir suça neden olmadığını göstermiştir. İnce­lenen her olayda farklı koşulların kişileri suç işlemeye yönelttiği görülmüştür. Ama belirli bazı koşullarda suça yönelik davranışların oranı yükselmektedir. Bu davranışlar da, tıp­kı normal insan davranışlarında olduğu gibi içsel ya da dışsal birçok zorlamanın sonu­cudur.
Suça yönelik davranışların önemli bir bölü­mü yoksulluk, işsizlik ve eğitimsizlik gibi top­lumsal nedenlerle bağlantılıdır. Refah düzeyi yüksek bölgelere oranla işsizliğin ve yoksullu­ğun yoğun olduğu bölgelerde hırsızlık, yanke­sicilik gibi suçların daha fazla işlendiği gözlen­mektedir.
Ayrıca, kişinin zekâ düzeyi ya da ruhsal du­rumu da suça yönelik davranışların gelişmesi bakımından önemli bir öğedir. Zekâ geriliği olan bir kişi, doğru ve yanlışı ayırt etme yete­neğinden yoksun olduğu için kötü niyetli bir topluluğun içinde kolaylıkla suç işlemeye yön­lendirilebilir. Bu, ne yaptığının ya da yaptığı
şeyin yanlış olduğunun ayırdığında olmayan ruh hastalarının durumuyla aynı değildir. Huku­ken bir kişinin ne zaman aklı yerinde, ne za­man ruhsal bakımdan hasta sayılacağı sorusu henüz yeterince çözülmüş değildir. Avukatla­rın ve psikiyatri uzmanlarının, bir kişinin han­gi durumlarda eylemlerinden sorumlu tutula­bileceği konusunda farklı görüşleri vardır. Ki­şilik bozukluğu olanlar genelde suça yatkın kişiler olarak kabul edilir. Bunlar zekâdan yoksun değildir ve bugünkü standartlara göre ruh hastası sayılmazlar. Ama toplumla uyum­suz olan ve başkalarının haklarını tanımayan bu kişiler işledikleri suçtan pişmanlık duy­maz, genellikle cezalandırılmaktan kork­mazlar.
Ev ve aile koşullan ile çevre deneyimlerinin de çocukların davranışları üzerinde büyük et­kisi vardır. Aile yaşamının bozukluğu ve mut­suz deneyimler çocuklar arasında görülen su­ça yönelik davranışların en yaygın nedenleri­dir. Aile içinde ölüm, çocuğun terk edilmesi ya da şiddetli geçimsizlik ortamı çocuk ve gençlerin sorunlu olmasında önemli etken­lerdir.
Suç araştırmalarında birçok pratik zorlukla karşılaşılmaktadır. Birincisi, pek çok suç açı­ğa çıkarılamamaktadır. Siyasal cinayetler bunlar arasında önemli yer tutar. îkinci bir güçlük, suçun işlendiği bazı kişilerce saptan­mış olsa bile, durumun polise bildirilmemesidir. Bunun nedeni suçtan zarar görenin ya da suçlunun kimliğinin herkes tarafından bilin­mesini önlemek olabilir. Bu duruma genellik­le tecavüz, çocukların aile içinde yaptığı hır­sızlık ve işyerinde dolandırıcılık olaylarında rastlanır.
Üçüncü bir zorluk da polisin kendisine bil­dirilen olaylardan ancak bir bölümünü soruş­turmasıdır. Bunun nedeni delil yetersizliği olabileceği gibi, polisin belli bazı olaylarda suçlularla başka yollardan uğraşmayı seçmesi de olabilir.
Suç ve suçluluğu inceleyen bilim adamları, yani kriminologlar, çalışmalarında polis kayıt­larına geçmeyen gizli suçlan da dikkate alır­lar. Suç işlediği bilinen, ama kovuşturmaya uğramamış ya da suçtan zarar görmesine kar­şın polise haber vermemiş kişilerle konuşarak onlara sorular sorabilirler. Bu tür araştırma­lar toplumdaki gerçek suç oranlarını ve suça yönelik davranışların neden ve sonuçlarını or­taya koymak açısından çok yararlıdır.
Suçların azaltılmasının temel koşullarından biri insanların yaşam koşullarının düzeltilme­sidir. Yoksulluk ve sefaletin önlenmesi top­lumdaki suçluluk oranını düşürecektir. Sosyal yardım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, eği­tim olanaklarının artırılarak okulların gelişti­rilmesi ve işsizliğin önlenmesi bu açıdan çok önemlidir.
Polis araştırmalarının kimya, balistik ve parmak izi laboratuvarları ile radyo, televiz­yon ve merkeze bağlı bilgisayar sistemleri gibi bilimsel tekniklerle desteklenmesi de suçluların kolayca ele geçirilmesine yardımcı olmak­tadır. Bilgisayarlar suçlulara ilişkin bilgi edinilebilmesine büyük hız kazandırmıştır.
Şartlı salıverme, cezaevlerinde uygulanan deneme süreleri ve ıslah edici yöntemler de, suçlunun ileride yeniden suç işlemesi olasılığını azaltmak için başvurulan çarelerdendir.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder