Ana Sayfa Bilgi Bankası

13 Aralık 2010 Pazartesi

Sigorta,Sigortacılık Tarihi,Sigorta Türleri,Türkiye'de Sigortacılık ?

insanları beklenmedik zararlara karşı korumanın bir yoludur. Bir yangının ya da benzeri bir yıkımın vereceği zarar tek bir kişinin karşılayamayacağı kadar büyük olabi­lir; oysa çok sayıda insan bir araya gelerek bunu kolaylıkla karşılayabilir. İşte sigorta kurumunun temelindeki düşünce budur. Bu tür bir toplu korunma sistemine katılarak beklenmedik zararlara karşı kendini korumak isteyen herkes, sigortacılıkta prim adı verilen belirli bir miktar parayı düzenli olarak öder. Sisteme katılanların ödediği bütün primler, günümüzde çeşitli sigorta şirketlerinin deneti­minde bulunan bir fonda toplanır. Böyle bir fona prim ödeyen, bir başka deyişle bir sigorta şirketince sigortalanmış olan kimse bir zarara uğradığı zaman, bu zararı karşılamak için gerekli olan para bu fondan çekilerek zarara uğramış olan kişiye verilir.
Sigorta, bir sigorta şirketince ve yazılı bir anlaşmayla yapılır. Bu anlaşmaya sigorta poli­çesi ya da sözleşmesi denir. Poliçe, sigortala­nan kişiye sigortanın hangi konuda ve nasıl bir koruma sağlayacağını belirtir. Çok sayıda poliçe türü vardır. Yaşam, sağlık, yangın, kaza ve motorlu taşıt sigortaları en çok bilinen poliçe türlerindendir. Sigortalı bir kişi sigorta kapsamındaki bir konuda zarara uğra­yınca, kendisine en fazla poliçede yazılı mik­tar kadar bir ödeme yapılır. Tazminat denen bu ödeme, çok ender olarak uğranan kayıp­tan daha fazla olabilir.
Sigortacılık Tarihi
İlk sigortayı 5-6 bin yıl kadar önce Babilli tüccarların kullandığı sanılmaktadır. Bu sis­temde tüccara yükün ve taşıyan aracın değeri­nin yüzde 25'ine yakın bir faizle borç verilirdi. Eğer bir kaza sonucu mallar zarar görürse tüccar borcu ödemezdi. Bu sistemdeki yüksek faiz, bir anlamda tüccarın sigorta karşılığı olarak yaptığı ödemeydi.Akdeniz'de gemicilik yapan Fenikeliler bu sigorta uygulamasını deniz ticaretine aktardı. Korsanlık ya da bir kaza sonucu yolculuk başarısızlığa uğrarsa, yol giderlerini karşıla­mak için alınan borç ödenmezdi. Geminin kendisi için de sigorta yapılıyordu. Fenikeliler'in bu konuda hazırlamış oldukları belgeler en eski sigorta kayıtlarını oluşturmaktadır.
Yunanlılar'ın ve Romalılar'ın da kullandığı bu sigorta türü deniz taşımacılığıyla ilgili olduğu için deniz sigortası olarak bilinirdi. 12. yüzyılda, İtalyan tüccarlar deniz sigortasını İngiltere'ye götürdüler. 17. yüzyıl boyunca İngiltere'de gemi sahipleri, denizciler ve tüc­carların bir araya geldikleri en gözde yerler­den biri Edward Lloyd'un Londra'daki kah- ve hanesiydi. Birçok sigorta anlaşması Lloyd's adlı bu kahvehanede yapılırdı. 1688'de Lloyd's deniz kazalarına karşı sigorta yapan işadamlarının buluştukları bir tür kulüp ol­muştu. Denize açılmak üzere olan bir geminin kaptanının adını, geminin gideceği yeri ve taşıdığı yükü belirten bir belge burada elden ele dolaşırdı. Bu belgeyi inceleyerek yolculu­ğun başarılı olacağına ve onu sigorta etmenin uygun olacağına inanan işadamları belgenin altına adlarını ve bir kayıp durumunda ne kadar ödeme yapacaklarını yazardı. İngilizce' de, "sigorta etmek" karşılığında kullanılan ve "altına yazmak" anlamına gelen underwriting sözcüğü bu uygulamadan kaynaklanır. 18. yüzyıldan başlayarak deniz sigortacılığında ün kazanan Lloyd's, günümüzde dünyanın dört bir yanından gelen denizcilikle ilgili haberle­rin toplandığı bir merkez durumuna gelmiştir. Okyanuslarda çalışan 18 binden fazla geminin hareketi sürekli olarak burada izlenmekte ve akla gelebilecek her türlü sigortacılık işlemi yapılmaktadır.Halley kuyrukluyıldızının yörüngesini ilk kez hesaplamış olan İngiliz matematikçi ve astromi bilgini Edmond Halley, 1693'te Krali­yet Derneği'ne sunduğu yaşam tablolarıyla, yaşam sigortası alanında büyük bir katkıyı gerçekleştirmiştir. Belirli yaş gruplarındaki insanların kaç yıl daha yaşamalarının bekle­nebileceğini gösteren bu tablolar yaşam sigor­tası yapan sigortacılara değişik yaşlardaki insanların ne kadar sigorta primi ödemesi gerektiğini hesaplamakta yardımcı olur.
Yalnızca yaşam sigortası yapan ilk sigorta şirketinin 1706'da Londra'da kurulduğu sanıl­maktadır. 1759'da Pennsylvania'da kurulan Presbyterian Minister's Fund of Philadelphia (Philadelphia Presbiteryen Papazlar Fonu) ABD'deki ilk sigortacılık şirketidir. Bu şirket yaşlı Presbiteryen papazların bakımı amacıyla kurulmuştu.
İlk yangın sigortası şirketleri 1666'daki Büyük Londra Yangını'ndan sonra ortaya çık­tı. Kendi itfaiye bölümleri de olan bu şirketler yangın sigortası yaptıkları kişilere sigorta edilen yapının dışına asılmak üzere yangın plakası denen metal amblemler verirlerdi. Yangın plakası olmayan bir yapıda yangın çıktığı zaman, gelen itfaiyecilerin ateşi sön­dürmeye çalışacaklarına durup yangını seyret­tikleri söylenir.
İlk Amerikan sigorta grubunu, ahşap yapı­larını yok edebilecek bir yangının yol açacağı kaybı paylaşmak isteyen dükkân sahipleri 1735'te kurdu. ABD'deki ilk yangın sigortası şirketi olan Philadelphia Contributorship'i ise 1752'de Benjamin Franklin kurmuştur. Çok sayıda sigorta şirketinin kurulmuş olduğu Connecticut eyaletinin Hartford kenti günü­müzde ABD'nin sigortacılık merkezi olarak tanınır.
Sigorta Türleri
Sigortacılıkta, poliçe sahibi ya da sigortalı bir zarara karşı korunmayı isteyen kişidir; sigor­tacı da zararı ödeyecek olan kurumdur. Sigor­ta yaptıranın sigorta karşılığında sigortacıya ödediği paraya prim denir. Prim, sigorta be­delinin belirli bir oranı kadardır. Zararın ger­çekleşmesi durumunda kendisine ödeme ya­pılacak olan kişiye hak sahibi denir. Hak sahi­bi, sigorta yaptıran kişi olabileceği gibi, söz­leşmede belirtilmiş olan başka bir kişi de ola­bilir. Sigortalı ile sigortacı arasında yapılan, sigortanın konusunu ve koşullarını belirleyen yazılı sözleşmeye poliçe denir.
Yaşam sigortası değişik biçimlerde yapılabi­lir. Sigortalının ölümü durumunda sigorta bedeli hak sahibine ödenebilir. Böylece bek­lenmeyen bir ölümün yol açtığı gelir kaybı karşılanmış olur. Bu durumda hak sahibi genellikle ölenin eşidir. Birçok yaşam sigorta­sı poliçesi para gibi değer taşır. Çok çeşitli türleri olan yaşam sigortasının üç ana türü, genel yaşam sigortası, süreli yaşam sigortası ve karma yaşam sigortasıdır. Genel yaşam sigortasının koruması bütün yaşam süresini kapsar. Sigortalı ne zaman ölürse ölsün sigor­tacı tazminatı öder. Süreli yaşam sigortası, sigortalıya yalnızca beş ya da 10 yıl gibi belirli bir süre için korunma sağlar. Süre sonunda poliçe yenilenebilir ve her yenilenmede daha yaşlanmış olan sigortalının ölüm olasılığı art­mış olduğu için ödenecek olan prim yükselir.
Karma yaşam sigortası tasarruf amaçlı bir sigortadır. Sigorta süresi içinde sigortalı ölür­se hak sahibine sigorta bedeli ödenir. Sigorta­lı bu süre sonunda hâlâ yaşıyorsa sigorta bedeli sigortalıya ödenir.
Sınırlı ödemeli yaşam sigortasında, belirli bir süre prim ödeyen sigortalılar yaşamlarının geri kalan bölümü için sigortalanır. Yıllık ödemeli yaşam sigortası ise genel yaşam sigortasının tersidir. Bu sigorta türünde sigor­talı öldüğünde tazminat ödenmesi yerine, sigortalıya yaşadığı sürece bir gelir sağlanır. Sigortalı ya büyük bir prim yatırır ve hemen gelir elde etmeye başlar ya da gelir almaya başlamadan önce belirli bir süre prim ödemesi gerekir.Sağlık sigortası çok yaygın sigorta türlerin­den biridir. Tek kişilik sözleşmeyle sağlık sigortası yapılabileceği gibi bazı işyerlerinde düzenlenen grup sigortalarına katılarak da sağlık sigortası yaptırılabilir. Birçok Avrupa ülkesinde belirli bir gelir düzeyinin altındaki insanlar için parasız sağlık hizmetleri sağlan­maktadır. İngiltere gibi bu sistemin herkesi kapsadığı ülkelerde ayrıca bir sağlık sigortası­na gerek yoktur. Gene de birçok kişi ve şirket, ek bir yardımdan yararlanmak amacıy­la özel sağlık sigortası yaptırmaktadır.
Hasta­ne ve ameliyat giderlerini, düzenli hekim kontrolü giderlerini, büyük sağlık harcamala­rını, ciddi ve uzun süreli hastalık ya da sakatlık sırasında yapılan harcamaların çoğu­nu karşılayan sağlık sigortası türleri vardır. Sakatlık sigortası da hastalık ya da yaralanma nedeniyle kaybedilen gelirin karşılanmasına yardımcı olur.
Mal sigortası, ilk sigorta şirketlerince yapı­lan eski yangın sigortalarının günümüzdeki biçimidir. Yapılar ve içindeki eşyalar yangının yanı sıra birçok başka tehlikeye karşı da sigorta edildiği için bu sigorta türünün adı değişmiştir. Fırtına, su baskını, deprem, hır­sızlık, mala saldın gibi tehlikeler mal sigorta­sının kapsamına girer. Burada sigorta bedeli, sigortalı malın yeniden sağlanması ve yapıla­rın yeniden yapılması için gereken giderler kadardır.
Yapıları ve yapıların içindeki mobilya, mü­cevher, para, elektronik aygıt ve antika gibi eşyaları birlikte sigorta eden karma sigorta poliçeleri de vardır.
Motorlu kara taşıtları sigortası en karmaşık görünen sigorta türüdür. Taşıtı ve sürücüsünü her tür kazanın yol açabileceği zarara karşı koruyan bir sigorta yaptırılabileceği gibi, ara­cı yalnızca yangın ve hırsızlığa karşı koruyan bir sigorta da yaptırılabilir. Birçok ülkede bütün taşıtların en azından başka bir sürücü ya da araca verilen zararı karşılayacak bir taşıt sigortası bulunması yasal bir zorunluluk­tur. Sigorta primi aracın türüne, sürücünün yaşına, mesleğine ve önceki sürücülük kayıt­larına (daha önce kaza yapıp yapmadığına) göre belirlenir.
Çok değişik ve özel tehlikeleri karşılamak üzere yapılan birçok başka sigorta türü de vardır: İş kazaları sigortası, bir alacağın sigor­ta ettirilmesi, rehin verilen bir malın sigortası, bir organın sigortası bunlardan birkaçıdır.
Çalışanlara sağlık ve yaşlılık sigortası gibi haklar sağlayan ve bütün çalışanları kapsayan sosyal sigorta da bir sigorta türüdür. İşçileri kapsamına alan Sosyal Sigortalar Kurumu ve kamu görevlilerini kapsamına alan Emekli Sandığı gibi kuruluşların yanı sıra bazı şirket­ler ve bankaların kendi çalışanları için kurdu­ğu özel emekli sandıkları da vardır.
Deprem, kasırga, sel gibi çok büyük yıkım­lara yol açan doğal olaylar ve büyük petrol tankerlerinin batması gibi çok geniş bir alanı etkileyen kazalar bu olayın gerçekleştiği yer­deki birkaç sigorta şirketinin karşılayamaya­cağı kadar büyük bir zarara yol açabilir. Böyle bir durumla karşılaşma olasılığını düşü­nen sigortacılar, sigorta konusu olan zarar doğunca sigortalılara yapacakları ödemenin şirkete vereceği zararı bir başka sigorta şirke­tine sigorta ettirebilirler. İşte sigorta şirketle­rinin yüklenmiş oldukları sorumluluğun bir bölümünü ya da tamamını bu yolla bir başka sigorta şirketine devretmesine reasürans denir.


Türkiye'de Sigortacılık
Türkiye'de sigortacılığın başlaması Avrupa'ya göre oldukça geç olmuştur. 1870 Beyoğlu yangınında, Avrupa'daki sigorta şirketlerine sigorta yaptırmış olanların zararlarını sigorta­nın ödemesi toplumda sigortaya karşı bir ilgi uyandırdı. Bu ortamı değerlendiren üç İngiliz sigorta şirketi İstanbul'da çalışmaya başladı. Bunu başka yabancı sigorta şirketlerinin gelişi izledi. 1893'te Osmanlı Umumi Sigorta Kum­panyası adıyla ilk Osmanlı sigorta şirketi kuruldu. Şirketin ortaklan arasında Düyun-ı Umumiye, Osmanlı Bankası, Reji İdaresi vardı. Büyük İstanbul yangınlarının da etki­siyle 19. yüzyıl sonlarında sigorta şirketleri hızla çoğaldı. 1900'de 44 sigorta acentesi İstanbul'da toplanarak bir dernek kurdu. Sigortacılıktaki bu gelişmelere karşın bu alan­daki ilk yasal düzenleme ancak 1906'da ger­çekleşti. Bu tarihte çıkarılan Deniz Ticaret Kanunu'na sigortacılıkla ilgili bir bölüm ko­narak sigortacılığın tanımı, tarafların hak ve yükümlülükleri gibi konular düzenlendi. Da­ha sonra II. Meşrutiyet (1908) döneminde bu alanda yeni yasal düzenlemeler yapıldı. I. Dünya Savaşı sırasında yabancı sigorta şirket­lerinin çalışmaları aksayınca İttihad-ı Milli Osmanlı Sigorta Şirketi kuruldu. Yabancı sermayeyle kurulan bu şirketi, gene yabancı sigorta şirketlerinin girişimiyle kurulan Şark Sigorta (1922) ve Milli Sigorta (1924) şirketle­ri izledi. Cumhuriyet döneminde çıkarılan bir yasayla (1924) sigorta işlemlerinin Türkçe yapılması kabul edildi. 1925'te İş Bankası ve Ziraat Bankası'nın ortaklığıyla ilk ulusal si­gorta şirketi olan Anadolu Sigorta kuruldu. 1927'de çıkarılan bir yasayla Türkiye'de çalı­şacak sigorta şirketlerinin Ticaret Bakanlı­ğından izin alması zorunluluğu getirildi. 1929'da çıkarılan bir yasayla da Türkiye'de reasürans sözleşmesi yapma hakkı, İş Banka­sı'nın kuracağı bir şirkete bırakıldı. İş Bankası bu amaçla Milli Reasürans Türk AŞ'yi kurdu. Sümerbank'ın kurduğu Güven Sigorta 1935'te çalışmaya başladı.
II. Dünya Savaşı (1939-45) döneminde savaş dışında kalmış olan Türkiye'de sigorta­cılık gelişti. Doğan Sigorta, Halk Sigorta, Genel Sigorta, Şeker Sigorta, Güneş Sigorta, Ray Sigorta, Başak Sigorta gibi birçok sigorta şirketi savaş yıllarında ya da savaş sonrasında kuruldu. 1960'ta Türkiye Sigorta ve Reasü­rans Şirketleri Birliği oluşturuldu. 1989'da si­gorta şirketlerinin denetimi Hazine ve Dış Ti­caret Müsteşarlığına verildi. 1989'da Türki­ye'de sigortacılık alanında 24 yerli, 17 yabancı sigorta şirketi ve üç reasürans şirketi çalış­maktaydı. Son yıllarda görülen hızlı gelişme­ye karşın, Türkiye'de sigortacılık Avrupa ül­kelerindeki sigortacılığa göre oldukça geridir. 1984'te 85 milyar Türk Lirası olan toplam si­gorta primleri, 1989'da 1.056 milyar Türk Lirası'na çıkmıştır. Son yıllarda toplam sigorta işlemleri içinde yaşam sigortasının payı da art­maktadır. 1984'te toplam primlerin yüzde l'ini biraz geçen yaşam sigortası primleri 1989'da yüzde 15'e yaklaşmıştır.
Türkiye'deki sigortacılığın ilginç bir yönü de Avrupa ülkelerinde görülen gelişimin ter­sine, Türkiye'de sigorta şirketlerinin banka­lardan kaynaklanmış olmasıdır. Oysa Avru­pa'da sigortacılık bankacılıktan bağımsız ola­rak gelişmiş ve zamanla biriken sigorta fonları bankaların kurulmasında kullanılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder