Ana Sayfa Bilgi Bankası

9 Aralık 2010 Perşembe

Kanser hakkında hiç bilmediklerimiz

Tanı ve tedavi 

imkanlarının her geçen gün gelişmesine rağmen görülme sıklığı artan kanser 

tedavisinde, medikal tıbbın yanı sıra kontrolsüz kullanılan bitkisel ürünlerin ve 

vitamin takviyelerinin, kanseri önlemek, durdurmak yerine olası riskleri 

artırabildiği, tedavinin etkinliğini azaltabildiği ve komplikasyonlara neden 

olarak ciddi sonuçlara yol açabildiği bildirildi. 



Uzmanlar, beta karotenin özellikle sigara içenlerde akciğer kanseri 

gelişimini önlemek yerine kolaylaştırdığını, tüm anti-oksidanların potansiyel 

olarak kemoterapi ve radyoterapinin etkisini azaltabildiğini, 

kalsiyum-magnezyum-potasyum ve çoğu zaman vitamin karışımları içeren minerallerin 

özellikle kemik metastazı olan veya kalsiyum yüksekliği bulunan hastalarda 

sakıncalı olabileceği uyarısında bulunuyor. 



Isırgan otunun, kan pıhtılaşmasını sağlayan hücreler üzerindeki olumsuz 

etkisinin kemoterapi yan etkileri ile karışabildiği, aşırı sarımsak tüketiminin 

kanama problemine yol açabildiği için kemoterapi-radyoterapi alanlarda 

kullanılmaması gerektiğine dikkati çeken uzmanlar, japon eriğinin ölümcül 

kanamalara yol açabileceğinden kemoterapi ve radyoterapi etkisini azaltabildiğini 

belirtiyor. Meme ve rahim kanseri hastalarının soya ve ginseng’ten uzak durması 

gerekiyor. 



Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji 

Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Çelik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 

bitkisel karışımlar ile vitamin takviyelerinin, kanser ve kanser tedavisi üzerine 

olumsuz etkileri olduğunu söyledi. 



Kanserden korunmak için bir ilaç olmadığını, tütün kullanımı ya da pasif 

içicilik, yanlış beslenme, aşırı kilo, fizik aktivite eksikliği, güneş ışığı 

maruziyeti gibi etmenlerin kansere yol açtığını, bunlardan kaçınılarak kansere 

yakalanma riskinin ciddi oranda azaltılabileceğini vurgulayan Çelik, sağlıklı 

kişilerin gereksiz ilaç ve vitamin desteklerinden uzak durması, hasta olan 

kişilerin hekim bilgisi dahilinde ilaç kullanması gerektiğine işaret etti. 



Çelik, vitamin takviyelerinin temel beslenme ögeleri arasında yer 

almadığını ve bunların kesinlikle "ilaç" olmadığını ifade ederek, ABD başta 

olmak üzere birçok ülkede vitamin takviyelerinin kullanımının arttığını söyledi. 

ABD’de saygın bir kurum olan FDA’nın (Food and Drug Administration, Besin ve İlaç 

Kurumu) bile bu tip ürünleri denetleyemediğini, onaylamadığını ve tehlikeli 

olabilecekleri konusunda uyarılarda bulunduğunu dile getiren Çelik, aynı etken 

maddeyi içeren ürünlerin birçok değişik ambalaj ve marka adı altında 

satılabildiğini ve içerdikleri miktarların üründen ürüne ya da markadan markaya 

farklılık gösterebildiğini söyledi. 



-"TEDAVİ SÜRECİNDE, ÖNCESİNDE VE SONRASINDA 

KULLANILMAMALI"- 

Çelik, bu ürünlerin etki veya yan etkisi konusunda bilimsel olarak bir 

veri elde etmenin mümkün olmadığına dikkati çekerek, kanser tedavisi öncesinde, 

esnasında ve sonrasında bitkisel karışımlar-vitamin kapsüllerinin kullanımına 

"kesinlikle" izin verilmemesi gerektiğini belirtti. 



İsmail Çelik, "Çünkü, bitkisel ürünlerde, içine karışmış toksik maddeler 

olabileceği gösterilmiştir. Bu ürünlerin saflığı ve güvenilirliği kuşkuludur. 

Özellikle aktarlardan elde edilen bitkisel ürünlerin, doğrudan doğadan toplanmış 

ve işlenmemiş olduğu unutulmamalıdır. Dolayısı ile bunlar ’steril’ değildir, 

mantar sporları, çeşitli bakteriler içerebilirler. Kemoterapi altında enfeksiyon 

riski olan hastalar bu tür ürünleri tükettiklerinde temizlik kurallarına çok 

dikkat etmelidirler" uyarısında bulundu. 



"Bu ürünlerin, kemoterapi ilaçlarının etkilerinde azalmaya yol açarak 

hastalığın etkin tedavisini sekteye uğrattığına" dikkati çeken Çelik, "Bu 

karışımların yan etkileri, kemoterapi yan etkisi zannedilip gereksiz doz 

azaltımına gidilebilmekte ve tedavinin eksik verilmesine neden olabilmektedir. 

Sıklıkla kanamaya yol açmaları nedeniyle kanserli hastalarda ciddi kanamalara ve 

ölüme neden olabilirler" diye konuştu. 



-"BETA KAROTEN, AKCİĞER KANSERİ GELİŞİMİNİ KOLAYLAŞTIRIYOR"- 



HÜ Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. 

İsmail Çelik’in verdiği bilgiye göre, antioksidanlar ve vitaminlerin olumsuz 

etkileri bulunuyor. Bunlar içinde yer alanlardan biri olan beta karoten 

tüketilmesi, özellikle sigara içenlerde akciğer kanseri gelişimini önlemek yerine 

kolaylaştırıyor. Sigara içenlerin kesinlikle B-karoten almaması gerekiyor. 



Tüm antioksidanlar, potansiyel olarak kemoterapi ve radyoterapinin 

etkisini azaltabildiğinden tedavi altında antioksidan alınmaması isteniyor. 

Antioksidan kullanan 200 binden fazla hastanın katıldığı bir analizde, Vitamin A, 

E ve Beta-karoten kullananlarda ölüm riskinin daha çok olduğu gösteriliyor. 

Vitamin C ve selenyum için durum belirsizlik gösteriyor. Hekim takviyesi olmadan 

vitamin A ve E kullanılmaması gerekiyor. 



Kalsiyum, magnezyum, potasyum ve çoğu zaman vitamin karışımları da içeren 

mineraller, özellikle kemik metastazı olan veya kalsiyum yüksekliği bulunan 

hastalarda sakıncalı olabiliyor. 



Halk arasında çok faydalı olarak bilinen ısırgan otu, yapılan gözlemlerde 

kan pıhtılaşmasını sağlayan hücreler üzerinde olumsuz etki yapabiliyor, bazı 

alerji yaratan ve toksik proteinler içerebiliyor. Karın ağrısı, ishal, ateşe yol 

açabiliyor. Bu bulgular da kemoterapi yan etkileri ile karışabiliyor. 



Sarımsak aşırı tüketildiğinde veya yoğunlaştırılmış tabletler şeklinde 

alındığında kanama problemine yol açabiliyor, bazı antiviral ilaçların 

etkinliğini azaltabiliyor. "Kumadin" adlı ilaç kullanıldığında veya 

kemoterapi-radyoterapi alındığında sarımsak tüketilmemesi ya da hap olarak 

alınmaması öneriliyor. Çünkü, kemoterapinin etkinliğini azaltabiliyor. 



-"JAPON ERİĞİ, ÖLÜMCÜL KANAMALARA YOL AÇABİLİYOR"- 

Japon eriği olarak bilinen Ginkgo Biloba, içeriği nedeniyle kanamaya 

eğilimi artırıyor. Özellikle kanı sulandıran ilaçları kullananlarda 

(Kumadin-Heparin) ölümcül kanamalar görülüyor. 

Üründe mevcut olan antioksidan özellikler kemoterapi ve radyoterapi 

etkisini azaltabilir. Bu ürün ayrıca karaciğerdeki bazı enzimleri etkileyerek, 

kanser ilaçlarının etkinliğinde azalma ya da yan etkilerinde artmaya yol 

açabiliyor ve antitümör-antibiotik alanların uzak durması gerekiyor. Kemoterapi 

ve radyoterapi sırasında Ginkgo kullanılmaması gerekiyor. 

Koni çiçeği, kirpi otu olarak bilinen Echinacea da karaciğerde yıkılan 

bazı ilaçların etkinliğini azaltabildiğinden kemoterapi ile birlikte alınması 

önerilmiyor. Iressa, tarceva, irinotecan, topotecan, siklofosfamid, etoposide, 

teniposide, taxol, docetaxel, vincristine, vinblastin ilaçlarını kullananların bu 

üründen kesinlikle uzak durması isteniyor. 



-"MEME VE RAHİM KANSERİ HASTALARI SOYA VE GİNSENG’DEN UZAK DURMALI"- 



Soya ürünleri ise içerdiği isoflavonların östrojenik hormonal etkisi 

nedeniyle meme ve rahim kanseri olan hastalarda zararlı olabiliyor. Soyada 

bulunan "genistein" adlı bir madde, tamoksifenin etkinliğini azaltabiliyor. 

Tamoksifen kullanan meme kanseri hastalarının soya ürünlerinden uzak durması 

gerekiyor. 

Soya ürünleri farmakolojik dozlarda bazı ilaçların emilim ve dağılımını 

da etkileyebiliyor. 

Yeşil çayın tablet halinde yüksek dozlarda alınması, mide 

rahatsızlıklarına, ishale ve kramplara yol açabiliyor. 

Bazı ginseng preparatlarında östrojenik maddeler olduğundan, meme ve 

rahim kanserli hastaların bunları kullanmaması gerekiyor. Ginseng, bazı ilaçların 

kan düzeyini azaltabiliyor, bazılarını da artırabiliyor. Iressa, tarceva, 

irinotecan, topotecan, siklofosfamid, etoposide, teniposide, taxol, docetaxel, 

vincristine, vinblastin alanların, ginsengden uzak durması gerekiyor. 

Cüce palmiyenin, içerdiği hormonal maddelerden ötürü meme ve rahim 

kanseri hastalarının tüketmemesi gerekiyor. Tedavi için hormonal preparatlar alan 

meme kanserli hastalarının da tedavi etkileşimi olabileceğinden bu üründen uzak 

durması isteniyor. 

Hipericum perforatum, binbirdelik otu da ilaç etkileşimlerinden dolayı 

kanser ilacının kan seviyelerini ve etkisini azaltabiliyor. Bunun dışında birçok 

ilacın etkisini azaltma ya da arttırma yönünde etki edebiliyor. Kemoterapi alan 

hastaların, bu ürünü kesinlikle kullanmaması gerekiyor. 



-KEMİK METASTAZI OLANLAR, KÖPEK BALIĞI KIKIRDAĞINDAN UZAK DURMALI"- 



Kedi otunun, "Tamoksifen kullananlar ve siklofosfamide, etoposide, 

teniposit" kullananlarca tüketilmemesi, ezan çiçeği ile gece mumu yağının serum 

proteinlerine bağlandığı için ilaç etkinliğini değiştirebildiğinden kemoterapi 

ile birlikte kullanılmaması gerekiyor. 

Kaya Koruğu, bazı kanser tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini 

azalttığından kemoterapi ile alınmaması ve karaciğer sorunu olanlarca 

kullanılmaması isteniyor. Özellikle karaciğer toksisitesini arttırabiliyor. 

Yaban mersinini, kanama problemi olanların, kemoterapi-radyoterapi 

alanların, "kumadin" kullananların tüketmemesi gerekiyor. 

Siyah üzüm çekirdeği, yüksek dozlarda alındığında bazı ilaçlarla 

etkileşebiliyor. Bu nedenle, "Iressa, tarceva, irinotecan, topotecan 

siklofosfamid, etoposide, teniposide, taxol, docetaxel, vincristine, vinblastin 

ve platin" kullananlarca alınmaması vurgulanıyor. 

Köpekbalığı ve sığır kıkırdağı, kalsiyum yüksekliğine yol açabiliyor. 

Özellikle kemik metastazı olan hastalar ya da vit-D, kalsiyum kullanan hastalarda 

sakıncalı olabiliyor. Bulantı, kusma, mide rahatsızlığı, hipotansiyona ve alerjik 

reaksiyona yol açabiliyor. 

Sekiz farklı karışımdan oluşan Pc-Spes, içeriğinden ötürü östrojen ve 

diğer bazı maddelerle kontamine olabiliyor. Jinekomasti, libido azalması, mide 

rahatsızlıkları, kramplar, damar pıhtılaşması, ishal, kalp problemleri, sıcak 

basmasına yol açabiliyor. Pc-Spes’in herhangi bir amaçla kullanılmaması 

gerekiyor. 

Zakkum, mevcut hali ile kanser tedavisinde kullanılmamalıdır. Olumlu etki 

yaptığına dair bilimsel veri bulunmuyor. 



-"AKUPUNKTUR’UN DOĞRUDAN KANSER TEDAVİSİNDE YERİ YOK"- 

Akupunktur’un, doğrudan kanser tedavisinde yeri bulunmuyor. Vücuda bir 

iğne girmesi söz konusu olduğu için, kan ve pıhtılaşma hücreleri düşükken 

uygulamanın yapılmaması gerekiyor. 

Aromaterapi, masaj ve yoga, meditasyon ile egzersiz gibi yöntemlerde de 

kemik metastazı olan hastalarda kırıklara yol açabileceğinden dikkatli olunması 

tavsiye ediliyor.

                                                 
                                                                   Prof. Dr. İsmail Çelik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder