Ana Sayfa Bilgi Bankası

9 Aralık 2010 Perşembe

Karadeniz


 Avrupa ile Asya arasında bir içdeniz olan Karadeniz, SSCB ile Türkiye arasında doğudan batıya doğru uzanır. Bu uzunluk Burgaz ile Poti arasında 1170 km kadardır. Kuzey Güney doğrultusundakşi genişiği batıya gidildikçe artar.Doğuda Rize ile Sohum Kale arasında225 km olan bu genişlik Giresun ile Tuapse arasında 350 kmyi Samsun Kerç arasında 480 kmyi, daha batıda Ereğli ile Odessa arasında 600 km’yi bulur.Yüzölçümü 424000 km2 dir.
Karadeniz’de hem kıyılar çok girintili çıkıntılı değildir, hem de çok ada yoktur. Yalnız Karadeniz’İn bir uzantısı sayılan Azak Denizi’Nin lıyıları çok girintili çıkıntılıdır.

Suları

Karadeniz yılın hemen hemen her mevsiminde çalkantılı ve kaba daşgalı bir denizdir. Her zaman esen kuzey rüzgarları yüzünden özellikle kış aylarında küçük tekneler için büyük tehlikeler yaratır.Kıyılarında kuytu liman bulunmaması nedeniyle bu tehlike fırtınalı havalarda daha da artar.Şimdiye kadar bilinen en derin yeri Kerempe Burnu’Ndan 80 km kadar kuzeyde 2244 metredir.
Karadeniz’de tuzluluk başka denizlere göre çok düşüktür. Bunun nedeni yağışların bolluğu ve birçok büyük akarsuyun bu denize dökülmesidir. Avrupa içlerinden gelen Tuna, Rusya’dan gelen Dnieper, Dniester, Don Türkiye’den çıkan Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh ırmakalrı bu denize dökülür. Orta kesimde tuzluluk binde 18 kadardır. Batıda e kuzeyde bu oran daha da düşer: Romanya ve Bulgaristan kıyılarında binde 1, Odessa körfezinde binde 10, Azak körfezinde binde 11, Taganrok körfezinde binde 7. Tuzluluk dibe doğru gittikçe artar ve en dipte binde 24u bulur.

Akıntılar

Karadeniz’e akan sular buharlaşma ile kaybolan miktardan fazla olduğu için buradan Marmara’ya ve o yolla Akdeniz’e sürekli bir akıntı vardır. İstanbul Boğazı’na doğru olan bu akıntının bir kısmı Boğaz’a girerek üst akıntı olarak akarken bir kısmı da Anadolu kıyısı boyunca doğuya doğru yol alır. Kuzey rüzgarları estiği zaman akıntının hızıo da miktarı da artar.
Ayrıca Kafkasya kıyısında güneyden kuzeye doğru yol alan bir akıntı daha vardır. 

Derinde Zehirli bir deniz

 Karadeniz’de 200 metreden aşağıda hayat yoktur, hiçbir canlı yaşamaz. Oksijen yalnız yüzeydeki su kütlelerindedir , 120 metreden sonra iyice azalır, 200 metreden sonra bğsbğtğn yok olur. Onun yerini kükğrtlğ hidrojen (H2S) alır. Bu zehirli gazın miktarı derinlere doğru gidildikçe artar. Bu gazın, dibe çöken organik maddelerin çürümesinden doğduğu ve denizde dikey akıntılar bulunmaması nedeniyle de değişikliğe uğramadığı sanılıyor. Bu duruma göre Karadeniz’de yalnız 200 metrelik yüzey sularında canlılar yaşar. Karadeniz özellikle balıkalr bakımından zenginidr. Kışın sıcak denizlere göçen birçok balık türü, yazı bıu denizde geirir, kışın deniz soğuyunca sıcak denizlere döner. Uskumru, palamut, torik, kılıç, lüfer, hamsi bunlar arasındadır.
Karadeniz’de sıcaklık da çok farklıdır. Dip sularında sıcaklık genellikle 9 derecedir. Yazın ortalarında yüzey sularında sıcaklık 25 derece olduğu zaman 50 metre derinde 7-8 derece olur. Kışın yüzey suları çok soğur. Hatta dip suları yüzey suyundan daha sıcaktır.Bunun Boğaz yolu ile Akdeniz’den gelen ağır ve tuzlu sıcak sulardan ileri geldiği sanılıyor.

Azak Denizi

Rusya’Nın güzeyinde Kerç Boğazı ile Karadeniz’e bağlı bir iç denizdir. Güney ve batısında Kırım yarımadasında Kırım Yarımadası yer alır. Kerç Boğazı’Nın genişliği 6-8 km kadardır. Çok sığdır. En derin yeri 13 metreyi geçmez. Dökülen akarsular çok olduğundan tuzluluk derecesi yüzde 1 kadardır. Bu yüzden kışın donar. En önemli limanı Rostov’dur.



Karadeniz arkeolojisi, Karadeniz Tufanı

Tufana dair kanıt bulmak isteyen insanlar bir zamanlar Ağrı dağında Nuh’Un gemisinin izini arardı. Bugün ise araştırmacıal, yaklaşık 7500 yıl önce Karadeniz’de büyük bir tufan yaşanmış olabileceğine dair giderek daha çok bulgu elde ediyor.
Yaklaşık 12.000 yıl önce son buzul çağı sona ermek üzereyken Karadeniz bugünkünden daha küçük bir tatlı  su gölüydü. İzleyen bin yıllarda buzullar eridikçe yerküre üzerinde deniz seviyesi de yavaş yavaş ama belirgin bir şekilde yükseldi. Karadeniz’de de su seviyesinin aynı şekilde yükseldiği düşünülüyordu. Oysa artık, günümüzde Boğaziçi’ni oluşturan alanda doğal bir barajın meydana geldiği, kabaran Marmara’Nın suarını bu barajın zaptetmiş olduğu düşünülüyor… Ta ki baraj çöküp günde onbinlerce ton deniz suyu, o dönemlerde 150 mmetre daha aşağıda olan Karadeniz havzasına dolmaya başlayana dek. Aylar süreyle deniz hergün, 1, 5 km kadar karaya ilerlemiş, sonuçta da orada yaşayanalrı iç kesimlere kaçmaya zorlamış olmalı. 1993’te kuzey kıyısı açıklarında tortu katmanı bulup geçmişte burada deniz canlıalrı yaşadığına dair bulgu elde eden, sonuçta da bölgede bir tufan gerçekleştiğini düşünen deniz jeologları William Ryan ve Walter Pitman’In teorisi böyle. Okyanusbilimci Robert Ballard’ın, güney kıyısı yakınlarından, suyun 150 metre altında bir kumsal bulmasıyla bu teori destek kazandı. Tortualr arasında göl kıyılarına özgü kayaçlar ve kabuklar (en eskisi 7800 yıllık olan tatlısı canlıalrına ait kabuklar ve en yenisi 7300 yıllık olan deniz kabukları) bulunması Karadeniz’İn bir tatlı su gölü olduğunu ortaya koyuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder