Ana Sayfa Bilgi Bankası

7 Aralık 2010 Salı

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar

yoteknolojik gelişmelerin tarımdaki yeni kâr aracı genetiği değiştirilmiş organizmalar… Kısaca GDO.
Peki GDO nedir?


Genleri herhangi bir şekilde oynanan ya da kendi doğasında olmayan bir gen verilmesi yoluyla elde edilen organizmaların tamamına Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) deniyor. Eğer gen aktarımı yapılmış bitkiler ise transgenik bitkiler adı veriliyor.





GDO’lu ürünler zararlı mı?


GDO’lar üzerinde çok sayıda yöntem ve kimyasal madde kullanılıyor ve henüz insan bünyesinde ne gibi zararlar doğuracağı tam olarak bilinmiyor. Bu nedenle GDO'ların deneme laboratuvarları fakir ülkeler...


Ama yapılan araştırmalar bu ürünlerin zararlarını ortaya koyuyor. Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğunda yasaklanmış olan bu ürünleri, Türkiye'de insanlar farkında olmadan tüketiyor. Uzmanlar, şu anda raflarda yer alan en az 900 üründe, GDO’ların kullanıldığını söylerken, ODTÜ'de yapılan bir çalışma farklı illerden alınan 28 domatesten 22'sinin genetiğinin değiştirilmiş olduğunu gösteriyor.


Rakamlar, genetiği değiştirilmiş ürünlerin Türkiye'ye girdiğini ve marketlerdeki sayısız paketlenmiş üründe kullanıldığını ortaya koyuyor. Türkiye'ye 2003 yılında toplam 1.818.131 ton mısır ABD ve Arjantin’den girdi. Yine 2003 yılında toplam 813.635 ton soya ABD ve Arjantin’den girdi. Arjantin ve ABD'de yetiştirilen mısır ve soyanın %70'den fazlasının transgenik olduğu bilinen bir gerçek. Oysa, Türkiye'ye transgenik ürünlerin ve tohumlarının girmesi yasak. Ancak rakamsal gerçekler, Türkiye'ye GDO’lu ürünlerin üstelik devlet eliyle sokulduğunu ortaya çıkarıyor. Türkiye, ithal edilen herhangi bir ürünün genleriyle oynanıp oynanmadığını gümrükte analiz edecek laboratuvarlara sahip değil.


Soya ve mısırın kullanıldığı yerleri düşündüğümüzde herkesin GDO'lu ürünleri tükettiği aşikâr. Soya; soya yağı, sucuk, salam, sosis, köfte, pizza, hamburger gibi kırmızı etli ürünler ve et suyu tabletlerinde, soya etli kıyma, soya unu, fındık, fıstık ezmesi, süt tozu, kozmetik sanayiinde, hayvan yemlerinde, mısır ise; mısırdan elde edilen nişasta bazlı tatlandırıcılarda, mısır yağında, bebek mamalarında, hazır çorbalarda ve yine hayvan yeminde kullanılıyor.


Tüketici Hakları Derneği'nin isteği ile Ankara Tarım İl Müdürlüğü ve İsviçre'deki laboratuvarlarda yapılan analizlerde farklı firmalara ait, mısır unu, soya etli kıyma, yemlik mısır, soya ve mısır karışımı tavuk yeminin GDO’lu olduğu belirlendi.


Bu nasıl bir umursamazlıktır…


Oysa bakın ABD’den bir örnek:


Aventis CropScience tarafından Cry9C proteini bir mısır çeşidine aktarılarak, ismine StarLink denildi. Mısır çeşidi, ABD Çevre Koruma Kurumu (EPA) tarafından içerdiği bu protein nedeniyle “potansiyel alerji yapıcı” olarak gösterildi. EPA, StarLink’in sadece hayvan yeminde ve sanayide kullanılabileceği, insan tüketiminde kullanılamayacağı kuralını koydu. 2000 yılında ABD’de bağımsız bir laboratuvar tarafından yapılan analiz sonucu insan tüketimine yönelik olarak Kraft Foods firması tarafından üretilen “Taco Bell” isimli ürünün yüzde 1 oranında StarLink içerdiği saptandı. Ardından, Kraft Foods piyasadaki yaklaşık 3 milyon adet ürününü piyasadan toplayacağını açıkladı. StarLink’den dolayı ABD’de 300’den fazla markalı gıda ürünü süpermarketlerden ve restoranlardan toplandı.


Genetiği değiştirilmiş bitkiler, tarımdaki tüm teknolojik gelişmeler gibi, üretimi ve verimi artırma ve en çok da dünyada hızla artan açlığa çözüm olma tezi ile ortaya çıktı. Ancak, üretimi hızla artan, yaklaşık Türkiye yüzölçümü kadar bir alanda yetiştirilen transgenik bitkiler ne açlığa ne de gittikçe yoksullaşan, toprağından olan üreticiye çözüm oldu.


Genetiği değiştirilmiş bitkilerle ilk denemeler 1978'de başladı. Gen aktarımı yapılmış ilk tütün 1983 yılında elde edildi. 1985'de yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık geni taşıyan bitki elde edildi. 1988'de transgenik pirinç, 1989'da transgenik mısır elde edildi ancak yaygın üretim 1996'da başladı. Daha sonraki yıllarda uluslararası tarım tekellerinin teknolojiyi ele almaları ile birlikte genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretim alanı hızla artarak, 1996'da 1,7 milyon hektar olan ekim alanı 2003 yılı sonu verilerine göre dünya çapında 67 milyon hektarlık alanda yetiştiriliyor.


Günümüzde GDO'ların üretimi, dağıtımı ve pazarın denetimini Monsanto başta olmak üzere Dupont/Pioneer, Syngenta ve Dow/Mycogen firmaları yönlendiriyor. En büyük üretici ülke ise bu firmaların çoğunun anavatanı ABD.
                                                   Kaynak:Haberlerimiz.com
yoteknolojik gelişmelerin tarımdaki yeni kâr aracı genetiği değiştirilmiş organizmalar… Kısaca GDO.
Peki GDO nedir?


Genleri herhangi bir şekilde oynanan ya da kendi doğasında olmayan bir gen verilmesi yoluyla elde edilen organizmaların tamamına Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) deniyor. Eğer gen aktarımı yapılmış bitkiler ise transgenik bitkiler adı veriliyor.





GDO’lu ürünler zararlı mı?


GDO’lar üzerinde çok sayıda yöntem ve kimyasal madde kullanılıyor ve henüz insan bünyesinde ne gibi zararlar doğuracağı tam olarak bilinmiyor. Bu nedenle GDO'ların deneme laboratuvarları fakir ülkeler...


Ama yapılan araştırmalar bu ürünlerin zararlarını ortaya koyuyor. Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğunda yasaklanmış olan bu ürünleri, Türkiye'de insanlar farkında olmadan tüketiyor. Uzmanlar, şu anda raflarda yer alan en az 900 üründe, GDO’ların kullanıldığını söylerken, ODTÜ'de yapılan bir çalışma farklı illerden alınan 28 domatesten 22'sinin genetiğinin değiştirilmiş olduğunu gösteriyor.


Rakamlar, genetiği değiştirilmiş ürünlerin Türkiye'ye girdiğini ve marketlerdeki sayısız paketlenmiş üründe kullanıldığını ortaya koyuyor. Türkiye'ye 2003 yılında toplam 1.818.131 ton mısır ABD ve Arjantin’den girdi. Yine 2003 yılında toplam 813.635 ton soya ABD ve Arjantin’den girdi. Arjantin ve ABD'de yetiştirilen mısır ve soyanın %70'den fazlasının transgenik olduğu bilinen bir gerçek. Oysa, Türkiye'ye transgenik ürünlerin ve tohumlarının girmesi yasak. Ancak rakamsal gerçekler, Türkiye'ye GDO’lu ürünlerin üstelik devlet eliyle sokulduğunu ortaya çıkarıyor. Türkiye, ithal edilen herhangi bir ürünün genleriyle oynanıp oynanmadığını gümrükte analiz edecek laboratuvarlara sahip değil.


Soya ve mısırın kullanıldığı yerleri düşündüğümüzde herkesin GDO'lu ürünleri tükettiği aşikâr. Soya; soya yağı, sucuk, salam, sosis, köfte, pizza, hamburger gibi kırmızı etli ürünler ve et suyu tabletlerinde, soya etli kıyma, soya unu, fındık, fıstık ezmesi, süt tozu, kozmetik sanayiinde, hayvan yemlerinde, mısır ise; mısırdan elde edilen nişasta bazlı tatlandırıcılarda, mısır yağında, bebek mamalarında, hazır çorbalarda ve yine hayvan yeminde kullanılıyor.


Tüketici Hakları Derneği'nin isteği ile Ankara Tarım İl Müdürlüğü ve İsviçre'deki laboratuvarlarda yapılan analizlerde farklı firmalara ait, mısır unu, soya etli kıyma, yemlik mısır, soya ve mısır karışımı tavuk yeminin GDO’lu olduğu belirlendi.


Bu nasıl bir umursamazlıktır…


Oysa bakın ABD’den bir örnek:


Aventis CropScience tarafından Cry9C proteini bir mısır çeşidine aktarılarak, ismine StarLink denildi. Mısır çeşidi, ABD Çevre Koruma Kurumu (EPA) tarafından içerdiği bu protein nedeniyle “potansiyel alerji yapıcı” olarak gösterildi. EPA, StarLink’in sadece hayvan yeminde ve sanayide kullanılabileceği, insan tüketiminde kullanılamayacağı kuralını koydu. 2000 yılında ABD’de bağımsız bir laboratuvar tarafından yapılan analiz sonucu insan tüketimine yönelik olarak Kraft Foods firması tarafından üretilen “Taco Bell” isimli ürünün yüzde 1 oranında StarLink içerdiği saptandı. Ardından, Kraft Foods piyasadaki yaklaşık 3 milyon adet ürününü piyasadan toplayacağını açıkladı. StarLink’den dolayı ABD’de 300’den fazla markalı gıda ürünü süpermarketlerden ve restoranlardan toplandı.


Genetiği değiştirilmiş bitkiler, tarımdaki tüm teknolojik gelişmeler gibi, üretimi ve verimi artırma ve en çok da dünyada hızla artan açlığa çözüm olma tezi ile ortaya çıktı. Ancak, üretimi hızla artan, yaklaşık Türkiye yüzölçümü kadar bir alanda yetiştirilen transgenik bitkiler ne açlığa ne de gittikçe yoksullaşan, toprağından olan üreticiye çözüm oldu.


Genetiği değiştirilmiş bitkilerle ilk denemeler 1978'de başladı. Gen aktarımı yapılmış ilk tütün 1983 yılında elde edildi. 1985'de yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık geni taşıyan bitki elde edildi. 1988'de transgenik pirinç, 1989'da transgenik mısır elde edildi ancak yaygın üretim 1996'da başladı. Daha sonraki yıllarda uluslararası tarım tekellerinin teknolojiyi ele almaları ile birlikte genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretim alanı hızla artarak, 1996'da 1,7 milyon hektar olan ekim alanı 2003 yılı sonu verilerine göre dünya çapında 67 milyon hektarlık alanda yetiştiriliyor.


Günümüzde GDO'ların üretimi, dağıtımı ve pazarın denetimini Monsanto başta olmak üzere Dupont/Pioneer, Syngenta ve Dow/Mycogen firmaları yönlendiriyor. En büyük üretici ülke ise bu firmaların çoğunun anavatanı ABD.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder