Ana Sayfa Bilgi Bankası

6 Ocak 2011 Perşembe

APOLLO UZAY ARACI,Skylab ve ASTP,Soyuz ve Salyut,NASA,Uydular,Uzay Sondaları,Uzay Mekiği ve Uzay Laboratuvarı,Uluslararası Uzay Etkinlikleri,Geleceğin Uzay Uçuşları

APOLLO UZAY ARACI

("Apollo 11", Ay'a insan indiren ilk uzay aracıydı. Apollo programındaki öbür araçlar gibi "Apoilo 11" de 111 metre yüksekliğindeki "Satürn 5" roketiyle (altta solda) fırlatıldı. Uçuş sırasında roketin üç kademesi birer birer ayrıldı. "Apollo" uzay aracının da (altta sağda) üç bölümü, yani üç modülü vardı. Ay modülünün iniş kademesi Ay'a inildikten sonra Ay modülü için bir kalkış platformu oluşturdu ve böylece Ay'da bırakıldı. Ay modülünün kalan bölümü de Ay'a inen astronotları yeniden komuta modülüne ulaştırdıktan sonra Apollo'dan ayrıldı. Hizmet modülü, astronotların bulunduğu komuta modülünün Dünya atmosferine girmesinden kısa bir süre önce araçtan ayrılıp atıldı.Roketin üçüncü kademesinden ayrıldıktan sonra, birbirine bağlı hizmet ve komuta modülleri görevi devralır. Komuta modülünün burnu Ay modülüne kenetlenir ve birbirine bağlı üç modül Ay'a doğru yol almayı sürdürür.)
Skylab ve ASTP
Apollo programının ardından ABD'de, yeni­den kullanılabilir ilk uzay aracı olan uzay me­kiği üzerinde çalışmalar başladı. Ama bu ara­da Apollo programından geriye epeyce dona­nım kalmıştı ve bunlardan yararlanarak iki projenin daha gerçekleştirilmesine karar ve­rildi. Bunlar Skylab ve SSCB kozmonotlarıyla ortak uçuşu öngören ASTP projeleriydi.
Skylab, Dünya'nın çevresinde yörüngeye oturtulacak 90 ton ağırlığındaki bir laboratu- var, gözlemevi ve atölyeydi {skylab İngilizce' de "gök laboratuvarı" anlamı gelir). Önce­leri pek çok sorun çıktı ve neredeyse projeden vazgeçme aşamasına gelindi, ama sonunda Mayıs 1973'te Skylab yörüngeye oturtuldu ve üç astronot ekibi sırayla araçta uzun dönemli çalışmalar yaptılar. İlk grup 28 gün, ikincisi 59 gün, üçüncüsü ise 84 gün süreyle Skylab'de kaldı. Bütün astronotlar bu uzun uzay uçuşla­rından sağlıkları yerinde olarak geri döndü. Skylab astronotları böylece insanoğlunun cid­di bir zarar görmeden uzun süre uzayda yaşa­yabileceğini kanıtladılar.
Temmuz 1975'te Tom Stafford, Donald Slayton ve Vance Brand'ın bulunduğu bir Apollo uzay aracı, SSCB'nin "Soyuz 19" (so­yuz Rusça'da "birlik" anlamına gelir) aracıyla uzayda buluştu ve kenetlendi. "Soyuz 19"daki kozmonotlar Aleksey Leonov ve Valeri Kubasov bu yörünge uçuşu sırasında ABD'li as­tronotlarla karşılıklı ziyaretlerde bulundular. SSCB ile ortaklaşa gerçekleştirilen ve kısaca ASTP ("Apollo-Soyuz Deneme Projesi" söz­cüklerinin İngilizce karşılıklarının başharflerinden geliyor) olarak adlandırılan bu proje, 1981'de uzay mekiği ortaya çıkana kadar ABD'li astronotların gerçekleştirdiği son uzay uçuşu oldu.
Soyuz ve Salyut
SSCB, insansız uzay araştırma araçları ve Dünya yörüngesinde insanlı uçuşlar üzerinde çabalarını yoğunlaştırdı ve 1966'da "Luna 9" la ilk yumuşak Ay inişi yapıldıktan sonra Ay insansız uzay araçlarıyla araştırıldı. 1970'te "Luna 16," Bereket Denizi'nden aldı­ğı toprak örneğini Dünya'ya getirdi; otomatik Ay aracı "Lunohod 1" Yağmur Denizi'nde araştırmalar yaptı. İkinci bir Ay aracı olan "Lunohod 2" de 1973'te Le Monnier krateri­ne indi.
Bunca başarıyla başlamış olan insanlı uzay programı, 1967'de kozmonot Vladimir Komarov'un yeni bir insanlı SSCB uzay aracı kuşa­ğının ilki olan "Soyuz l"le Dünya atmosferine yeniden girişi sırasında yaşamını yitirmesi üzerine bir gerileme gösterdi. Soyuz uzay ara­cı ABD'nin Apollo'sundan daha küçük olma­sına karşılık hep kullanımda kaldı. Soyuzların son türleri Soyuz TM olarak adlandırılmıştır. Soyuz, modüllerden oluşan bir uzay aracıdır; bir yörünge modülü, bir iniş modülü ve bir de aygıt modülü vardır. Kozmonot ekibi, uzay­da yörünge modülünde çalışır ve iniş modülüyle Dünya'ya geri döner. Ekip, Dünya'ya ininceye kadar iniş modülünde kalır; modül, paraşütleri ve hız kesme roketleri sayesinde alçalmayı yavaşlatır ve yere yumuşak iniş yapar.
İlk kenetlenme ve kozmonot aktarımı 1969'da "Soyuz 4" ile "Soyuz 5" arasında ger­çekleştirildi ve aynı yıl toplam yedi kozmonot taşıyan üç uzay aracı "Soyuz 6, 7 ve 8" aynı anda yörünge uçuşu yaptı.
NASA
Soyuzların bugünkü ana amacı yörüngede bulunan ve Salyut adıyla bilinen SSCB uzay istasyonlarına kozmonot götürüp getirmektir. İlk uzay istasyonu olan "Salyut 1" 1971'de fırlatıldı ve "Soyuz 11" mürettebatı (Georgi Dobrovolski, Vladislav Volkov ve Viktor Patsayev) bu istasyonda 23 gün kaldı. Ama ne yazık ki, bu üç kozmonot, Dünya'ya dönüş sırasında iniş modülündeki bir vananın kazay­la açılması ve kabin basıncının düşmesi sonu­cunda yaşamlarını yitirdiler. Soyuz uçuşlarına başka ülkelerden de kozmonotlar katılmıştır.
1983'e gelindiğinde altı Salyut uzay aracı daha fırlatılmış bulunmaktaydı ve bunları zi­yaret eden kozmonotların yörüngede kalma süreleri de giderek uzuyordu. 1984'te kozmo­notlar Kizim, Solovyov ve Atkov yörüngede­ki "Salyut 7" uzay istasyonunda 237 gün kala­rak uzayda en uzun süre kalma rekorunu kır­dılar. Bu süre içinde başka kozmonot grupla­rınca ziyaret edildiler ve kendilerine insansız Progress uzay araçlarıyla taze yakıt, yiyecek ve donanım taşındı. 1983 ve 1985'te büyük Kozmos insansız uzay araçları otomatik ola­rak "Salyut 7"yle kenetlendi ve "Salyut 7" bü­yük bir uzay istasyonu haline geldi. Bu uzay istasyonundan ayrılabilen bir iniş modülü Dünya'ya malzeme ve donanım taşıyabilmek­tedir.
1986'da SSCB uzayda sürekli kalacak, in­sanlı uzay istasyonlarının merkez modülü olan "Mir"i fırlattı.
Uydular
Başlıca yapma uydular, radyo ve televizyon yayınları ve telefon bağlantısı için kullanılan haberleşme uyduları; hava tahminleri için kul­lanılan meteoroloji uyduları; mineral yatakla­rının, hastalıklı tarım alanlarının, çevreyi kir­leten kaynakların yerlerini belirlemek ve hari­ta yapmak için kullanılan yerölçümü uyduları; başlıca kullanım amacı düşman mevzileri üze­rinde keşifte bulunmak ve bilgi toplamak olan askeri uydular; Dünya atmosferinin oluştur­duğu örtü üzerindeki yörüngelerde dolanarak uzay gözlemevi işlevi gören astronomi uydula­rındır.
Yapma uydular UYDU maddesinde anla­tılmıştır.


Uzay Sondaları
Dünya'ya yakın yörüngelere oturtarak yararlı bilgiler edinmenin ötesinde, Ay ve gezegenle­ri gözlemlemek için uzayın derinliklerine de uzay araçları gönderilmektedir. 1986'ya gelin­diğinde, Uranüs'e kadar Güneş sistemindeki bütün gezegenler insansız uzay sondalatınca ziyaret edilmiş ve bu araçlar, gezegenlerin ya­kınından geçip giderken ya da bunlara iniş ya­parken çektikleri fotoğrafları Dünya'ya gön­dermişlerdir.
Bu uzay araçlarındaki aygıtlar gezegenlerin sıcaklığını, magnetik alanını, ışınımını ve öbür özelliklerini ölçerek sonuçları radyoyla Dünya'ya gönderir. Mars, Venüs ve Merkür'e giden sondalarda elektrik enerjisi, kanada benzeyen paneller üzerine yerleştirilmiş gü­neş pillerinden sağlanır. Bu piller, küçük silis­yum panellerinden yararlanarak Güneş ışığını elektriğe dönüştürür. Daha uzağa, Jüpiter'e ve ötesine giden uzay araçlarında ise enerji, uzayın derinliklerinde Güneş ışığı güneş pille­rini çalıştıracak kadar güçlü olmadığı için nükleer bataryalarla sağlanır.
1965'te, ABD'nin "Mariner 4" (mariner "denizci" demektir) sondası, Mars'a 9.000 km yaklaştı ve buradan gezegenin yüzeyinin tele­vizyon görüntülerini gönderdi. 1969'da "Ma­riner 6" ve "Mariner 7" Mars'ın yakınından geç­ti ve 1971'de "Mariner 9" gezegeninin çevresini dolanarak çok daha ayrıntılı yüzey fotoğrafları çekti. 1973'te fırlatılan "Mariner 10", 1974- 75'te üç kez Merkür gezegeninin çok yakınma kadar geldi ve bu gezegenin yüzeyinin ilk ay­rıntılı fotoğraflarını Dünya'ya ulaştırdı. 1975- 76'da Mars'a iki "Viking" uzay aracı gönderildi. Bunların her ikisi de, yörüngede kalacak bir bölüm ile Mars'a inip ölçümler yapacak ve Mars toprağında yaşam belirtisi arayacak ikinci bir bölümden oluşuyordu. Ama bu araştırma sonucunda hiçbir yaşam belirtisi bu­lunamadı.
SSCB de Mars'a çeşitli sondalar gönderdi. Bunlardan "Mars 2 ve 3" 1971'de gezegenin yüzeyine ölçme aygıtları indirdi. SSCB'nin Venüs'e gönderdiği Venera uzay araçları ge­zegenin yoğun atmosferini geçip yüzeyine indi ve bunlardan bazıları Venüs yüzeyinden kısa bir süre sinyal göndermeyi başardı.
ABD, 1972'de Jüpiter'e kadar 1 milyar ki­lometrelik bir yol kat eden "Pioneer 10" son­dasını fırlattı. Bu yolculuk neredeyse iki yıl sürdü. Dev gezegenle karşılaştıktan sonra "Pioneer" {pioneer "öncü" demektir) Güneş sisteminin dışına yöneldi. Haziran 1983'te de Güneş'ten yaklaşık 5 milyar km uzaktayken sistemi terk etti. "Pioneer 10" daha sonra da uzay ortamıyla ilgili bilgiler göndermeyi sür­dürdü.
"Pioneer 10"dan bir yıl sonra, benzer bir sonda olan "Pioneer 11" Jüpiter'i ziyaret etti ve 1979'da Jüpiter'in kütle çekiminden yarar­lanarak yolunu değiştirip Satürn'e yöneldi.


Aynı yıl Jüpiter ve Satürn'ü peş peşe ziyaret etmek üzere iki ABD sondası daha fırlatıldı. Bunlar "Voyager 1" ve "Voyager 2" idi (voyager "gezgin" demektir). Daha öncekilere göre çok daha gelişkin aygıtlarla donatılmış olan "Voyager 1" Jüpiter ve Satürn ile bu ge­zegenlerin uydularına ilişkin son derece ilgi çekici fotoğraflar gönderdi. Pioneer gibi Vo­yager'larda da, başka dünyalarda bulunabile­cek uygarlıklara yönelik bir mesaj yer almak­tadır. Bu mesaj, bir uzunçalar plağa kaydedil­miş doğa ve insan sesleridir.
"Voyager 2" Satürn'le karşılaştıktan sonra Uranüs'e yöneldi ve 1986 başlarında bu geze­genin yakınından geçti. "Voyager 2"nin Ura­nüs'e ilişkin keşifleri arasında, bu gezegenin daha önce gözlenmemiş pek çok uydusu ve yeni bazı halkaları da yer almaktaydı. "Voya­ger 2," 1989'da Neptün'le karşılaşacak biçim­de programlanmıştı. 1985'te, yörüngesinin Güneş sisteminin iç kesimlerinde kalan bölü­münden geçmekte olan Halley kuyrukluyıldı­zını gözlemlemek için bir dizi uzay araştırma aracı gönderildi. Bunlar, SSCB'nin "Vega 1 ve Vega 2", Japonlar'ın "Sakigake" ve "Sui- sei" ile Avrupa Uzay Ajansı'mn "Giotto" uzay araçlarıydı. Bu uçuşlar bize kuyrukluyıldızlar konusunda pek çok şey öğretti.
Uzay Mekiği ve Uzay Laboratuvarı
12 Nisan 1981'de ABD'nin uzay mekiğini fırlatmasıyla uzay araştırmaları alanında yeni bir çığır açıldı. Mekik, yeniden kullanılabilir ilk uzay aracıydı. Uzay mekiği, uzaydan geri dö­nüşünde bir uçak gibi yere inebildiği ve bu nedenle defalarca kullanılabildiği için uzay uçuşlarının maliyeti önemli ölçüde azaldı. 1986'ya kadar ABD ve Avrupa uydularının pek çoğu mekikle fırlatıldı. Mekiğin başlıca rakibi Avrupa Uzay Ajansı'nın geliştirdiği "Ariane" roketiydi. Ariane, insansız uydu fır­latmak için kullanılan konvansiyonel bir ro­kettir.
Mekik sisteminin ana bölümünü, DC-9 gibi orta boy bir yolcu uçağıyla aşağı yukarı aynı büyüklükte olan, delta kanatlı bir yörünge aracı oluşturur. Uzunluğu yaklaşık 37 metre, kanat açıklığı ise 24 metre kadardır. Mekiğin kendisi, üç ana motoru için gerekli olan itici­lerle (sıvı hidrojen ve sıvı oksijenle) dolu bü­yük bir dış yakıt tankının üzerine oturtulmuş­tur. Tankın yanlarına, katı yakıtlı iki itici ro­ket bağlanmıştır. Bütün bunlar rampada dikili durumda, yani mekik kuyruğunun üzerine "oturmuş" durumda bulunur. Mekik en çok yedi astronot taşıyacak biçimde tasarımlanmıştır. Mekiğin yük güvertesi, yani yörüngeye yerleştirilecek uyduyu taşıyan depo bölümü 18 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğin- dedir.
Kalkışta katı yakıtlı itici roketler ile üç ana motor birlikte ateşlenir. Yaklaşık iki dakika sonra yakıtını tüketmiş olan katı yakıtlı itici roketler tanktan ayrılır ve paraşüt yardımıyla Dünya'ya iner; bu roketler bakımları yapıl­dıktan sonra yeniden kullanılabilir. Ana mo­torlarının yardımıyla mekik tırmanmasını sür­dürür. İçindeki yakıt tükendiğinde büyük ya­kıt, tankı da sistemden ayrılır ve bu tank Dün­ya'ya geri düşerken atmosferin içinde yanıp yok olur. Daha sonra mekik genellikle yerden 300 km kadar yüksekteki bir yörüngeye oturt­mak için motorlarını ateşleyerek gerekli itme kuvvetini sağlar.
Uçuş görevi bittikten sonra Dünya'ya geri dönebilmesi için, mekiğin iki küçük motoru yeniden ateşlenir; böylece hızının azalması ve yörüngeden ayrılarak alçalmaya başlaması sağlanır. Dünya atmosferine yeniden girişte havayla sürtünmenin yol açtığı ısınmaya kar­şı, aracın dış çeperi ısıyı yalıtan bir maddeyle, ana bölümü de seramik karolarla kaplanmış­tır. Seramik karolar ısı kalkanı işlevi görür ve alttaki gövdeyi ısının vereceği zarara karşı ko­rur. Hava, aracı daha da yavaşlatır ve mekik manevra yapmak için kanatlarını kullanmaya başlar. Böylece, uzay aracı bir planör biçimini alır ve bir planör gibi süzülerek normal bir pistin üzerine iner.
12 Nisan 1981'de fırlatılan ilk uzay mekiği "Columbia" idi. NASA sonradan üç mekik daha geliştirdi. İkinci mekik "Challenger" ilk uzay uçuşunu Nisan 1983'te yaptı. "Disco- very" 1984'te fırlatıldı; onu 1985'te "Atlantis" izledi. Bu mekikler adlarını, tarihteki ünlü keşif gemilerinden almıştır.
Mekikler temel olarak yörüngeye uydu yer­leştirmek için geliştirilmişti, ama bir süre sonra bunlarla uzaya taşınabilecek bir dizi başka özel uzay aracı da tasarımlandı. Bunlardan bi­ri, Avrupa Uzay Ajansı'nca yaptırılan, yeni­den kullanılabilir uzay laboratuvarıydı. Uzay laboratuvarı sözcüklerinin İngilizce karşılığın­dan kısaltılarak Spacelab adıyla da anılan bu laboratuvar, yörünge aracının yük bölümüne yerleştirilmektedir. Uzay laboratuvarı, içinde bilim adamları ile mühendislerin çalışabilece­ği basınçlı bir laboratuvar modülünden olu­şur. Bazen bu modüle, doğrudan dış uzaya açık olması gereken aygıtların yerleştirileceği bir palet de eklenebilmektedir. İlk uzay labo­ratuvarı Ekim 1983'te uzaya fırlatıldı.
İlk mekik uçuşlarının başarısı, herkesin bunları sıradan bir araçmış gibi görmesine yol açtı. Uzayda çalışmanın artık kolay başarıla­bilir bir hale geldiği sanıldı. Ama, 28 Ocak 1986'da felaket geldi. "Challenger"ın mekiği, Florida'daki Cape Canaveral uzay üssünden fırlatıldıktan 73 saniye sonra patladı ve içinde­ki yedi astronot yaşamını yitirdi. Daha sonra yapılan incelemede, mekiğin itici roketlerin­den birinin üzerindeki hatalı bir contanın par­çalandığı ve sıçrayan bir kıvılcımın dış tankı tutuşturduğu anlaşıldı. Uzaya çıkan ilk sivil astronot olan bir kadın öğretmenin de aralarında bulunduğu yedi astronotun ölümüyle sonuçlanan bu trajedi, programın iki yıldan fazla kesintiye uğramasına neden oldu; bu sü­re içinde mekiğin tasarımı geliştirildi ve gü­venlik standartları yeniden gözden geçirildi.
Uluslararası Uzay Etkinlikleri
Uzay araştırmaları konusunda uluslar­arası bilgi alışverişi, 1958'de kurulmuş olan Uluslararası Uzay Araştırmaları Komitesi (COSPAR) aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Avrupa ülkeleri de kendi aralarında Avrupa Uzay Ajansı çerçevesinde ortak çalışmalar yü­rütmektedir. ABD ve SSCB'den sonra uza­ya uydu fırlatan ilk ülke 1965'te Fransa oldu. Fransa'yı Japonya (1970), Çin (1970), İngilte­re (1971) ve Hindistan (1975) izledi. Hem ABD, hem de SSCB başka ülkelerin yararla­nacağı uydular da fırlattılar; aynca SSCB, aralarında Çekoslovakya, Fransa ve Küba'nın da bulunduğu çeşitli ülkelerden gelen kozmonotları Soyuz uçuşlarına kattı.
Birleşmiş Milletler'ce 1966'da onaylanan dış uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması ant­laşması, uzaydaki silah denemelerini, nükleer silahların Dünya çevresinde yörüngeye sokul­masını, Ay ya da gezegenler üzerinde askeri üsler kurulmasını yasaklamıştır. Bu nedenle ABD'nin uzay silahlarını uzayda yok etme hedefini güden ve kısaca "Yıldız Savaşları" olarak adlandırılan Stratejik Savunma İnisi­yatifi (SDI) projesini ortaya koyma kararı son derece tartışmalıdır.
Geleceğin Uzay Uçuşları
Güvenli ve etkin bir mekik sistemi, Dünya çevresinde uzay istasyonları kurmayı kolaylaştı­racak ve bu istasyonlar bilim adamı grupları­nın nöbetleşe gidip çalışabileceği sabit araştır­ma merkezleri haline gelecektir. Büyük bir uzay istasyonunda çok sayıda araştırma yürü­tülebilir ve hatta bu tür bir istasyon güneş ışınlarından yararlanarak elektrik üreten bir "uzay enerji santralı" olarak kullanılabilir. Burada üretilen elektrik mikrodalgalara dö­nüştürülerek ışın demetleri halinde yeryüzünde­ki bir enerji santralına gönderilebilir ve mikro dalgalar bu santralda yeniden elektriğe dönüş­türülerek ulusal dağıtım ağına beslenebilir.
İletişim, yayın, yerölçümü, hava tahmini ve seyir alanlarında kullanılan uyduların sayısı artacaktır. Gezegenlere yönelik insanlı uçuş­ların önünde çözülmesi gereken daha pek çok sorun vardır (örneğin Mars'a gidilecek olsa bu yolculuk iki yıl sürer). Ama insanlı Ay üssü 21. yüzyılın başında bir gerçek haline gele­cektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder