Ana Sayfa Bilgi Bankası

2 Şubat 2011 Çarşamba

İtalya'da Rönesans,Rönesans Düşüncesinin Yayılması


İlk kez İtalya'da başlayan Rönesans'ın 15. yüzyıl sonuna kadar olan evresi Erken, 16. yüzyılın birinci yarısı Yüksek, ikinci yarısını kapsayan evresi ise Geç Rönesans olarak tanımlanır.
Rönesans çeşitli edebiyat türlerinin gelişti­rildiği ve denendiği bir dönem oldu. İtalyan şair ve öykü yazan Giovanni Boccaccio Deca- meron Hikâyeleri (Decamerone; yaklaşık 1348-53) adlı yapıtıyla düzyazının gelişmesine öncülük etti. O dönemde edebiyatçılar, düşü­nürler ve din adamları yapıtlarını Latince yazdığından, insanlar okuma yazma bilseler de bu kitapları okuyamazdı. İlahi Komedya (La divina commedia; 1310-21) adlı yapıtını Latince yerine Toskana lehçesi kullanarak, günlük konuşma dilinde yazan Dante Alighieri'nin çağdaş İtalyanca'nın gelişmesine büyük katkısı oldu. Onu izleyen öteki yazarlar edebi­yatta yerel dillerin yerleşmesine, okuryazarlı­ğın bir ayrıcalık olmaktan çıkarak yaygınlaş­masına çalıştılar.
Hümanist dünya görüşünün, Eski Yunan ve Roma kültürünün etkisi çok geçmeden heykel ve resim sanatlarında da kendini gös­terdi. Rönesans dönemin­de ressamlar dinsel konulu resimler yapmayı sürdürmekle birlikte, daha çok portrelere ve insanı konu alan yapıtlara yöneldiler. Sanat yapıtlarında kusursuz bir güzellik arayışı, uyum, denge ve bütünlük gibi öğeler önem kazandı. Ressamlar insanı gerçekçi bir bakış açısıyla, olduğu gibi yansıtabilmek için hare­ket, ışık-gölge türünden anlatım tekniklerin­den yararlandılar. Perspektif kurallarının sap­tanması mimarlıktan başka, resim ve heykel sanatlarını da önemli ölçüde etkiledi. Pers­pektif sayesinde mimarlar tasarladıkları yapı­nın bitmiş halini önceden çizerek gösterebiliyorlardı.
İtalya'da Rönesans'ın en önemli merkezi olan Floransa, zengin ve soylu Medici ailesi­nin yönetimindeydi. Mediciler sanatçılara pa­rasal destek sağladılar, kentte gösterişli kilise­ler ve saraylar yaptırdılar, bu yapıları güzel tablo ve heykellerle donattılar Floransa'da yetişen Rönesans sanatçıla­rından en ünlüleri Michelangelo, Donatello, Sandro Botticelli ve Leonardo da Vinci'dir. İtalyan mimar ve ressam Leon Battista Alberti (1404-72) çok yetenekli bir sanatçı olmanın yanı sıra iyi bir sporcuydu. "İnsan isterse her şeyi yapabilir" sözleriyle ideal insan ya da Rönesans insanı kavramını ortaya atan odur. Her yönüyle bu tanıma uyan Michelangelo, yalnızca resim ve heykel sanatçısı değil, aynı zamanda yetenekli bir şair, mimar ve mühendisti. Leonardo da Vinci ise resim, heykel, mimarlık, müzik, edebiyat ve bilim alanlarındaki üstün yetene­ğini ve dehasını kanıtlamış tipik bir Rönesans insanıydı. Rönesans'ın öteki önemli mimarla­rı, çizimde perspektifi bulan Floransalı Filippo Brunelleschi'den (1377-1446) başka, Do­nato Bramante (1444-1514) ve Andrea Palladio'dur (1508-80). Giotto (1267-1337), Masaccio (1401-28), Fra Filippo Lippi (1406-69) resimde; Lorenzo Ghiberti (1378-1455), An­drea del Verrocchio (1435-88) ise heykelcilik­te bu dönemin önde gelen sanatçılarıdır.
Bazı düşünürlerin ve sanatçıların Eski Yunan ve Roma uygarlıklarına duydukları hayranlık, Hıristiyanlık'tan bütünüyle kopmalarına yol açtı. Oysa, Rönesans'ın getirdiği yeni düşün­celerin Hıristiyanlık inancını güçlendirdiği gö­rüşünde olanlar da vardı. Hollandalı büyük düşünür Desiderius Erasmus, dinsel inançla­rına derinden bağlı olmasına karşın, çağının en açık fikirli düşünürlerinden biriydi. Kutsal metinlerin herkes tarafından incelenmesin­den, bunun için de her dile çevrilmesinden yanaydı. Erasmus, Deliliğe Övgü (Encomium moriae\ 1509) adlı yapıtında din adamlarının dar görüşlülüğünü alaya alarak, insanların olaylara eleştirel bir gözle bakmalarını öğütler.
Almanya'da Rönesans ilkelerini ilk uygula­yan sanatçı Albrecht Dürer oldu. Fransa'da ise, edebiyat alanındaki ilk temsilcisi François Rabelais idi. Rabelais güldürücü oldu­ğu kadar düşündürücü ve eleştirel yazılarıyla
Fransız ulusal edebiyatının öncüsü oldu. Michel de Montaigne (1533-92) deneme türünde­ki yazılarıyla bu geleneği sürdürdü.
İspanya'da romancı, oyun yazarı ve şair Miguel de Cervantes 1605'te yayımlanan Don Kişot (Don Quijote) ile çağdaş romanın ilk örneğini verdi. Bugün de sevilerek okunan ve dünyanın en çok çevrilen kitaplarından biri olan Don Kişot aynı zamanda büyük bir mizah yapıtıdır.
İngiltere'de Christopher Marlowe (1564- 93) Shakespeare öncesi İngiliz tiyatrosunun en önemli yazarıdır. Çok geniş bir bilgi birikimine sahip olan Marlovve'un yapıtları düş gücünün yanı sıra, derin bir tarih ve din bilgisinin ürünüdür. Altı yıldan biraz uzun süren yazarlık yaşamında Latin şairlerinden çeviriler de yaptı.
William Shakespeare (1564-1616), İngilte­re'de I. Elizabeth'in son yıllarıyla I. James dönemini kapsayan, yeni zenginliklerin ülke­ye aktığı, İngilizce'nin ulusal dil olarak say­gınlık kazandığı, Niccolö Machiavelli'nin Hü­kümdarımın (II Principe; 1513), Montaigne'in Denemeler'inin (Essais; 1580-88) İngilizce'ye çevrildiği bir dönemde yaşadı. Dünyanın en büyük oyun yazarlarından biri olan Shakespeare, kendinden sonra gelen pek çok sanat­çıya esin kaynağı oldu.
Rönesans aynı zamanda modern bilimin gelişmeye başladığı bir dönemdi. Ortaçağda Roger Bacon gibi, çağı­nın ötesine geçmiş kuram ve düşünceleriyle tanınan bilginler ve düşünürler, kilisenin bağnazlığı ve teknolojik olanaksızlıklar yüzünden düşünce ve bilgilerini yaygınlaştırma olanağı bulamamışlardı. Rönesans döneminde insan­lar İS 2. yüzyılda yaşamış Eski Yunanlı astronom Batlamyus'un kuramına inanıyor­lardı. Batlamyus'a göre Dünya evrenin merkezinde hareketsiz duruyor, Güneş, Ay ve yıldızlar onun çevresinde dönüyordu. Mikolaj Kopernik bilimsel göz­lemler ve araştırmalar sonucu bu kuramın yanlışlığını kanıtladı. Astronomi bilgisini kök­ten değişikliğe uğratarak yeni bilimsel araştır­malara temel hazırladı. Modern anatomi biliminin babası An- dreas Vesalius (1514-64) kadavralar üzerinde yaptığı incelemelere dayanarak gerçekçi bir anatomi kitabı yazdı. Bu bilgilerden hekimlerin yanı sıra, heykelciler ve ressamlar da yararlandı. Aynı dönemde İngiliz bilim adamı ve düşünür Francis Bacon (1561-1626) Advancement of Learning (1605; "Bilginin Gelişimi") adlı kitabında bilimsel gerçeklere ancak gözlem ve deney yoluyla ulaşılabileceğini savunarak modern bilimin temellerini atmış oldu.
Bilim, sanat, felsefe ve edebiyat alanında yepyeni düşüncelerin ortaya çıktığı, aynı za­manda keşifler ve serüvenler çağı olarak bilinen Röpesans, insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir. O dönemden kalma eşsiz güzellikteki sanat yapıtlarının büyük bir bölü­mü, başta Rönesans'ın beşiği sayılan İtalya olmak üzere, Avrupa'nın öteki ülkelerindeki kentleri süslemekte, resim ve heykeller büyük müzelerde sergilenmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder