Ana Sayfa Bilgi Bankası

8 Şubat 2011 Salı

NAZİZM


NAZİZM ya da Nasyonal Sosyalizm, I. Dün­ya Savaşı'ndan sonra Almanya'da, İtalya'da gelişen faşizmle eşzamanlı olarak ortaya çı­kan, diktatör Adolf Hitler'in öncülük ettiği siyasal bir akım ve yönetim biçimidir.
1918'de I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Almanya'da kayzer (imparator) tahttan ayrıl­dı ve cumhuriyet kuruldu. Seçime dayanan bu yeni yönetim biçimi, Almanlar için daha önce alışık oldukları baskıcı yönetimlerden farklı, daha demokratik bir deneyimdi. Seçimler sonucu değişik siyasal partiler parlamentoya girdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı'nın getirdiği büyük altüstlüklere, savaştan yenik çıkmanın manevi ezikliği de eklenmişti. Naziler bu koşullarda savaşı izleyen işsizlik, yoksulluk ve enflasyondan demokratik ku­rumların ve siyaset adamlarının sorumlu oldu­ğunu öne sürüyorlardı. I. Dünya Savaşı'nın sonunda, sömürgelerini yitiren, ordusu dağıtı­lan ve yalnızca gönüllülerden oluşan küçük bir kara ve deniz gücü bulundurmasına izin verilen Almanya, savaş sonrasında bir türlü aşamadığı bu siyasal ve ekonomik bunalım nedeniyle daha da güç durumda kaldı. Böyle bir ortamda ortaya çıkan Naziler, savaşın ezikliğini üzerinden atamayan ve ekonomik durumu giderek bozulan Alman halkına, iş, ekmek ye güçlü bir Almanya vaat ettiler. Almanlar'ın üstün bir ırk olduğunu ve başları­na gelen kötülüklerin sorumlusunun başta Yahudiler olmak üzere başka halklar, komü­nistler ve sosyal demokratlar olduğunu ileri sürdüler.
Eski bir asker olan Adolf Hitler, kısaca Nazi Partisi olarak adlandırılan siyasal partiye girdi ve 1921'de partinin önderi oldu. Partinin uzun adı, sosyalist ve milliyetçi olduğunu belirtmek için seçilen Nasyonal Sosyalist Al­man İşçi Partisi'dir. Gerçekte, sosyalizme tümüyle karşı olan Nazi Partisi yalnızca "bü­yük Almanya" ülküsüne bağlıydı. Parti üyele­ri askeri üniformalar giyer, asker gibi davra­nır, Hitler'in ordusu gibi hareket eder ve o ne emrederse onu yaparlardı. Hitler'in 1921'de kurduğu ve 1925'te yeniden örgütlediği Fırtı­na Bölüğü (Sturmabteilung-SA) olarak adlan­dırılan çeteler kendilerinden olmayan herkesi sindirmek için zor kullandılar.
Hitler önderliğindeki Naziler 1923'te Bavyera eyaletinin yönetimini ele geçirmek için ayaklandılar. Ama sonuç başarısız oldu ve Hitler yaklaşık bir yıl hapiste kaldı. Mahkû­miyeti sırasında Naziler'in, kutsal kitapları olarak benimsedikleri Kavgam (Mein Kampf, 1925-27) adlı kitabını yazdı. Kitapta demok­rasi küçümseniyor, Alman ırkının üstün­lüğü vurgulanıyor, Yahudiler'e karşı düşman­lık tohumları ekiliyor ve Naziler'in müca­delesi uğruna yapılan haklı ya da haksız her şeyin yararlı ve gerekli olduğu savunulu­yordu.
Hitler, Almanya'yı Avrupa'nın efendisi yapma isteğini gizlemiyordu. Ülke geliştikçe ve halkın durumu iyileştikçe Nazi düşünceleri Almanlar arasında yeterince ilgi görmedi. Ama 1929-32 arasında dünyayı etkisi altına alan ekonomik bunalım Almanya'yı da sarstı. Sonunda, gittikçe büyüyen işsizlik Nazi ülkü­lerinin yeniden canlanmasına neden oldu ve Nazi Partisi ilk büyük başarısını 1930 seçimle­rinde kazandı. Ama, iktidara gelmelerini
sağlayacak yeterli oyu henüz alamamışlardı.
1932 seçimlerinde Nazi Partisi'nin aldığı oylar biraz gerilediyse de başka bazı milliyetçi önderler Hitler'i denetleyebileceklerini düşü­nerek başbakan olmasında anlaştılar. 1933'te Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg Hitler'i şansölye (başbakan) olarak atadı. Aynı gün Naziler, düşüncelerine aykırı gelen kitapları toplayarak meydanlara yığdılar ve yaktılar. Seçimlerin yaklaşması üzerine Hitler, komü­nistlerin etkisini kırmak için ünlü Reichstag (parlamento) yangınını çıkarttı ve komünist­leri suçladı. Ardından çıkartılan kişisel özgür­lükleri kısıtlayan kararnamelerle geniş çaplı tutuklamalara girişildi. Bu baskı ve terör ortamında girdiği seçimlerde Nazi Partisi yüz­de 44 oy alarak en güçlü parti oldu.
Hitler, iktidarı ele geçirir geçirmez, genel­likle zora başvurarak yaşamın her alanında Nazi düşüncesini yerleştirmeye çalıştı. Nazi yönetimi, kendine karşı olabilecek hiçbir dü­şüncenin var olmasına izin vermedi. Hitler, parlamentodan diktatörlük yetkileri aldı. Kı­sa süre içinde Nazi Partisi dışında tüm partiler kapatıldı. Çalışma yaşamı, eğitim ve öğretim Nazi düşüncesine uygun olarak yeniden ör­gütlendi. Devlet bir polis devletine dönüştü­rüldü. SS'ler ve Gestapo (Devlet Gizli Polisi) devlet terörü uygulayarak önce Almanya'da daha sonra da işgal ettikleri topraklarda kendilerine karşı çıkabilecek herkesi öldürdü­ler, işkenceden geçirdiler ya da toplama kamplarına kapattılar. 1934'ten sonra doğru­dan Hitler'e bağlanan koruma birliği anlamı­na gelen Nazi terör örgütü SS'ler (Schutzstaffel) Heinrich Himmler tarafından örgütlen­mişti.
Aşağı ırk olarak niteledikleri Yahudiler ile siyasal karşıtlarını gönderdikleri ilk toplama kampı 1933'te Dachau'da kuruldu. 1939'a gelindiğinde Almanya'da altı toplama kampı vardı. Daha sonra Almanlar işgal ettikleri bölgelerdeki savaş tutsaklarını aşağı ırk ola­rak gördükleri halkları, komünistleri, sosyal demokratları ve sosyalistleri buralarda kur­dukları kamplarda topladılar. Aralarında Polonya'daki Auschwitz'in de bulunduğu bu kamplardaki tutsakları köle gibi çalıştırdı­lar. Özellikle Yahudiler ve Çingeneler, soyla­rını yok etmeyi hedefleyen Naziler tarafın­dan, toplu halde gaz odalarında öldürüldü ve ölü yakma fırınlarında yakıldılar. Üzerlerinde en ilkel koşullarda deneyler yapılarak kobay olarak kullanıldılar. Gaz odalarından en bü­yük payı çalıştırılamayacak kadar yaşlı olan­larla, küçük çocuklar aldı.
Hitler, dış politikada, üstün olarak niteledi­ği Alman ırkını bir araya toplamak ve bu ırkın rahatça yaşamasını sağlayacak "yaşam alanı" nı elde etmek amacıyla önce Avusturya'yı (1938) ardından Çekoslovakya'yı (1939) Al­man topraklarına kattı. 1939'da Polonya'yı işgal ederek II. Dünya Savaşı'na yol açan Naziler, kendi sonlarını da hazırladılar.
Naziler zafer tutkusuyla Almanya'yı savaşa soktular, binlerce kişinin ölümüne ve birçok kentin yakılıp yıkılmasına yol açtılar. II. Dünya Savaşı 1945'te Naziler'in yenilgisiyle sofi buldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder