Ana Sayfa Bilgi Bankası

8 Şubat 2011 Salı

NIGHTINGALE


NIGHTINGALE, Florence (1820-1910). İn­giliz hemşire Florence Nightingale, bütün dünyada çağdaş hemşirelik mesleğinin kuru cusu olarak tanınır. İtalya'nın Floransa ken­tinde doğduğu için ona bu kentin adı verilmiş­ti. Varlıklı bir ailesi olan Florence Nightinga­le, rahat ve tasasız bir yaşam sürmek yerine hastalara bakmayı, onların sağlık koşullarını iyileştirmeyi amaç edindi. Babası tarafından eğitilen Florence Nightingale, Yunanca, La­tince, Fransızca, Almanca, İtalyanca, tarih, felsefe ve matematik konusunda bilgili, aydın bir kadın olarak yetişti. O dönemde hastane­ler pislik içinde, koğuşlar kalabalık, hastaba­kıcılar ise çoğu zaman eğitimsiz ve kaba saba kişilerdi. Bu yüzden bir hastanede çalışmak isteğine ailesi karşı çıktı. Nightingale bunun üzerine hastaneleri dolaşarak ve hastaların durumunu gözleyerek hastanelerin nasıl dü­zenlenmesi gerektiği konusunda deneyim ka­zandı.
1851'de Almanya'daki Kaisersvverth ken­tinde bir Protestan kuruluşunun düzenlediği hemşirelik kurslarına katılan Nightingale, iki yıl sonra ailesinin karşı çıkmasına aldırma­dan, Londra'da kadın hastaların bakıldığı bir hastanenin yöneticisi oldu. Hastanelerin te­mizliği ve düzeni konusundaki bilgisi ve yete­neği kısa sürede anlaşıldı ve 1854'te karşısına büyük bir fırsat çıktı.
O yılın mart ayında, Osmanlı Devleti, İn­giltere ve Fransa ile Rusya arasında Kırım Sa­vaşı patlak vermişti. Ekim ayında yaralı İngiliz askerlerinin çok kötü ko­şullarda olduğu öğrenildi. Florence Nightingale'in yakın dostu Savaş Bakanı Sidney Herbert, ondan Üsküdar'daki Selimiye Kışlası'nda bulunan hastanede görev yapacak bir ka­dın hastabakıcılar grubu oluşturmasını istedi. 2,1 Ekim'de Nightingale gönüllü 38 kadınla birlikte İngiltere'den yola çıktı. Üsküdar'a geldiklerinde hastanenin bakımsız olduğuna ve insanların savaşta aldıkları yaralardan çok, sıtma ve bulaşıcı hastalıklardan öldüğüne ta­nık oldular. Nightingale, sabırlı ve yoğun bir çalışmayla yiyecek, giyecek, çarşaf, sargı bezi ve araç gereç gibi eksikleri gidererek, hasta­nede bakımın düzenli ve sağlığa uygun olarak yapılmasını sağladı. Çabalarının sonucunda hastanede ölüm oranı yüzde 42'den yüzde 2'ye inmişti.
Artık Nightingale bir ulusal kahramandı. 45 bin sterlin tutarındaki bir bağışla 1860'ta Londra'daki St. Thomas Hastanesi'nde Nigh­tingale Hemşirelik Okulu'nu hizmete açtı. Böylece, hemşirelik bir meslek olarak kabul edilmiş oldu ve hemşire yetiştirmede çağdaş yöntemler uygulanmaya başlandı. Aynı yıl hemşirelik konusunda yazdığı Noies on Nursing ("Hemşirelik Üzerine Not­lar") yayımlandı. Hemşireliğin temel kitabı sayılan bu notlar birçok dile çevrildi.
Gittikçe bozulan sağlığı Nightingale'i hem­şirelikten alıkoysa da, Hindistan'daki İngiliz askerlerinin sağlık sorunlarıyla ilgilenmekten geri kalmıyor, sağlık örgütlerinin geliştiril­mesi konusunda önerilerde bulunuyor, bölge­sel hemşirelik hizmetlerini destekliyordu. 1907'de, o zamana kadar hiçbir kadına veril­memiş olan liyakat nişanıyla ödüllendirildi.
Günümüzde Florence Nightingale'in do­ğum günü olan 12 Mayıs'ı izleyen hafta tüm dünyada hemşirelik haftası olarak kabul edil­miştir. Ülkemizde de onun adını taşıyan bir hemşire okulu bulunmaktadır.
1925'te bir iç savaş, 1927'de de liberallerin öncülük ettiği bir ayaklanma baş gösterdi. ABD kuvvetleri Nikaragua'ya geldi ve silahlı mücadeleyi sürdüren Cesar Augusto Sandino' nun dışındaki liberal önderler ABD deneti­minde yapılacak bir seçime katılmayı kabul ettiler. 1928 ve 1932'deki iki başkanlık seçimi­ni de liberaller kazandı. 1933'te ABD askerle­rinin ülkeden ayrılması ve liberal Başkan Juan Bautista Sacasa'nın göreve başlaması üzerine Sandino da silahlı mücadeleyi bıraktı. Ama, bir süre önce ABDli subayların gözeti­minde kurulan Nikaragua Ulusal Muhafızları' nın komutanı Anastasio Somoza 1934'te Sandino'yu kaçırtarak öldürttü.
Somoza'nın 1936'da kendisini geniş yetki­lerle başkan seçtirerek baskıcı bir yönetim kurmasıyla birlikte, Somoza ailesinin 1979'a kadar sürecek olan diktatörlük dönemi başla­dı. Bu dönem boyunca yapılan göstermelik başkan seçimlerini hep Somoza ailesinin üye­leri kazandı. Ne var ki, bu süreç içinde ülkede Somoza rejimine karşı muhalefet de güçlendi. 1962'de, adını General Cesar Augusto Sandi- no'dan alan Sandinista Ulusal Kurtuluş Cep­hesi (FSLN) adlı geriiia örgütü kuruldu. Ardından, rejime muhalefetiyle tanınan La Prensa gazetesinin yöneticisi Pedro Joaquın Chamorro'nun kurduğu bir muhalefet örgütü ortaya çıktı. Chamorro'nun 1978'de öldürül­mesi üzerine ülke çapında grevler ve protesto eylemleri başladı. Sonunda, rejime karşı olan bütün toplum kesimlerinin desteğini sağlayan FSLN 17 Temmuz 1979'da diktatörlüğü devir­di. Son diktatör Anastasio Somoza Debayie yurtdışına kaçtı.
Sandinistalar yönetimi alır almaz ülkenin ekonomik ve sosyal gelişmesi için bir dizi reforma giriştiler. 1984'te Daniel Ortega Saavedro başkan seçildi. Sosyalist ülkelerle yakın ilişkilere girilen bu dönemde, ABD Nikara­gua'ya ekonomik yardımı kesti. Bir yandan da Honduras'ta üslenerek Nikaragua'ya karşı silahlı mücadele veren ve Contra'lar adıyla tanınan gerillaları desteklemeye başladı. San­dinista yönetimi muhalefetin ve ABD'nin baskısıyla yeni seçimler yapılmasını kabul etti. 1990 Şubat'ında yapılan seçimleri Sandi­nistalar yitirdi. Ulusal Muhalefet Birliği'nin (UNO) adayı Violetta Barrios de Chamorro başkan seçildi.
Chamorro'nun 25 Nisan 1990'da görevi teslim almasının ardından ABD de Nikara­gua'ya ekonomik yardımı yeniden başlattı. Mayıs ayında yönetim ve Contra'lar arasında ateşkes yapıldı ve gerillaların silahlarını 10 Haziran 1990'a kadar Birleşmiş Milletler bir­liklerine teslim etmesi kararlaştırıldı. Gerilla­ların silah teslimi sürerken ülkede yeni yöne­timin ekonomik karar ve uygulamalarına kar­şı tepkiler de başlamıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder