Ana Sayfa Bilgi Bankası

10 Aralık 2010 Cuma

SENDİKA

İşçilerin ortak ekonomik ve top­lumsal çıkarlarını korumak ve iyileştirmek amacıyla bir araya gelerek kurdukları örgüt­tür. Her ne kadar işverenler de belirli işkolla­rında aynı amaçlarla kurdukları örgütlere "sendika" adı veriyorlarsa da, bu sözcük asıl işçi örgütlerini kapsar.
Daha fazla ücret, daha iyi çalışma koşulları ve daha geniş toplumsal haklar için işveren­lerle mücadele eden işçiler bu taleplerini ancak bir araya gelip örgütlendikleri zaman sağlayabilirler. İşverenlere karşı bu mücade­leyi işçilerin tek tek yürütmeleri onların pa­zarlık güçlerini çok azaltır. Sendikalar işçile­rin bu nedenle bir araya gelerek kurdukları örgütlerdir ve işverenler karşısında, üye olan işçilerin tümünü temsil ederler.
Sendikaların görevi toplusözleşmenin imza­lanmasıyla bitmez. Anlaşmaya varılan konu­ların işverence uygulanmasını da denetler. Sendikalar bu amaçla her işyerinde işçilerin kendi aralarında seçtikleri bir ya da daha fazla işyeri temsilcisi atar. İşyeri temsilcileri toplu­sözleşmeyle belirlenen koşulları işverenin sağlayıp sağlamadığını denetler ve işveren karşısında tüm üye işçileri sendika adına temsil eder. Gelişmeleri sendikaya bildirir. Sendikalar ayrıca üyelerinin tek tek çıkarları­nı da savunurlar. Örneğin yasaya aykırı ola­rak ve haksız yere işten atılan bir işçinin yasal haklarını korumak için dava açar ve avukatla­rını görevlendirir ya da işverenin ihmali sonu­cu gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle iş kazası geçiren üyesinin yasal haklarını savu­nur, onları almak için dava açar, tüm olanak­larını kullanır.
Sendikalar bu hizmetleri üyelerinden topla­dığı ödentilerle yerine getirir. Ödenti dışında bazı toplumsal etkinliklerden gelir elde eder­se de asıl dayandığı parasal güç üye ödentile­ridir.
İşçilerin ekonomik çıkarlarını korumak ve çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla ör­gütlenmelerinin tarihi ortaçağa kadar uzanır. O günlerdeki örgütler çağdaş sendikalara benzemiyordu. Ama günümüzdeki işçi sendi­kalarının ataları denebilecek bu örgütlerin de ana kuruluş amaçları benzer temel isteklere dayanıyordu: Daha çok ücret, daha iyi çalış­ma koşulu, daha iyi yaşam. Bu ilk örgütler, lonca sistemi içinde kendi işyeri­ni açacak parası olmadığı için ustasının yanın­da kalarak ücret karşılığı çalışan kalfalarca oluşturulmuştu.
Bunlar, içlerinden biri haksızlığa uğradığın­da işi bırakmaya yemin etmiş kalfaların oluş­turduğu bir örgüttü. 16. yüzyılda Lyon matbaa­larında bir anda bütün çalışmanın kesilmesi için tek bir kalfanın bir ustadan şikayetçi olması yetebiliyordu. Örgütün bir adı, belli önderleri ve herkesin katıldığı ortak kasası vardı. Genel eğilim işi bırakma eylemine katılmayanlara karşı zor kullanmaktan yanay­dı, ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi, çünkü tüm çalışanlar işi bırakmaktaydı.Sendikacılığın beşiği sayılan İngiltere'deyse ilk işçi örgütleri birlikler ve dayanışma örgüt­leri biçiminde, Sanayi Devrimi'nin ürünü olarak 18. yüzyılda ortaya çıktı. Sanayi Devrimi'yle buhar gücü insanın kullanımına sunul­du. Böylece makineler buhar gücüyle çalıştı­rılmaya ve sınırlı sayıda işçinin çalıştığı atölye­lerin yerini çok sayıda işçinin çalıştığı fabrika­lar almaya başladı {bak. fabrika; sanayi dev­rimi). Sanayi Devrimi'nden önce insan ve hayvan gücüne dayalı aletlerle üretim gerçek­leştirildiği için üretim düşüktü. Ama fabrika sisteminde makinelerle çalışılması ve işbölü­mü üretimde büyük bir artış sağlamıştı. Ayrı­ca fabrika sisteminde çok daha fazla sayıda işçiye gereksinim duyulmaktaydı. Böylece toplum içinde işçilerin sayısı giderek artmaya başladı. Bu ise sanayinin geliştiği kentlerin çevrelerinde büyük işçi yerleşimlerinin doğ­masına yol açtı.İşçiler son derece ağır koşullar altında çalışmakta, buna karşılık çok düşük ücret almaktaydılar. Günlük iş süresi 12 ile 16 saat arasında değişiyordu. Örneğin Manchester yakınındaki bir fabrikada dokumacılar 30°C- 35°C sıcaklıkta ve su içme izni olmaksızın, 14 saat çalışmaktaydılar. Ama işçinin eline kendim ve ailesini geçindirecek para geçmiyordu. Bu­nun sonucu olarak kadın ve çocuklar da fab­rikalarda çalışmaya başladılar. Ayrıca ka­dın ve çocuklara ödenen ücretler çok düşük olduğu için özellikle çalışan çocuk sayısı son derece arttı. 7 ile 15 yaş arasındaki bu çocuklar sabah beşten akşam sekize kadar 15 saat çalıştırılmaktaydılar.Sanayi Devrimi işverenler ile işçiler arasın­daki kutuplaşmanın daha da artmasına yoi açtı. Daha çok para kazanmak için işverenler ücretleri düşük tutmakta, çalışma saatlerin: uzatmakta ve ucuz olduğu için çocuklar, çalıştırmaktaydılar. Fabrika sahipleri için bel­li bir sermayeyi temsil eden makineler boş durmamalı, çalışmalıydı. Ayrıca yeni makine­ler bulunmadan, var olan makinelerden sonu­na kadar yararlanmak istiyorlardı. Bu neden­le de çalışma saatlerini uzun tutuyorlardı Makinelerin bakımına insanlarınkinden daha fazla önem veriliyordu.
Bu koşullar altında İngiltere'de işçiler dahi fazla ücret almak, daha kısa çalışmak v çalışma koşullarını iyileştirmek için 17. yüzyı­lın sonlarında başladıkları mücadeleyi 18. yüzyıl boyunca sürdürdüler. İşçiler öncele: geçici birleşmelerle çıkarlarını korumaya ça­lıştılar. Daha sonra sürekliliği olan birlikler dernekler kurmaya başladılar. İşçiler işyerle­riyle ilgili sorunlarını bu örgütlere getirirlerdi örgütlenmelerini sür­dürdüler. 19. yüzyılın başında işçilerin serbestçe örgütlenebilmeleri doğrultusunda baş- atılan mücadele sonunda 1824'te işçilere de örgüt kurabilme özgürlüğünü veren yasa çıkarıldı. Ne var ki, bu yasaya karşın işçilerin örgütlenmeleri ve etkinlikte bulunmaları zor­du. Örneğin 1834'te Dorset'e bağlı Tolpuddle köyünde, Tolpuddle Kurbanları olarak am­an altı işçi bu tür çalışmalarından ötürü Avustralya'da yedi yıl sürgün cezasına çarptırılmıştı. Bütün baskılara karşın işçi birlikleri büyük gelişme gösterdiler. Ulusal federasyon­lar kuruldu. İngiltere'de sendika kurabilme e sendikal etkinliklerde bulunabilme hakla­rını işçiler 1871 ve 1875 yıllarında çıkartılan yasalarla elde edebildiler.
Öbür ülkelerde de işçiler sendika kurabil­me hakkını elde edebilmek için uzun ve zor ?ir mücadele verdiler. ABD'de sendikalar 18. yüzyılın ikinci yarısında kurulabilme olanağı buldu. Ama işçiler birlikte mücadele etmeye taşlayıp genel grev gibi çeşitli etkinliklerle cüret zammı isteklerini yoğunlaştırınca işve­renler işçi eylemlerinin yasadışı olduğunu İddia ederek sendikaların kapatılması için mahkemelere başvurdular. Sendikaların var­lığını ve eylemlerini yasadışı bulan mahkeme­ler bunları 19. yüzyılın başında kapattılar. 1842'de Massachusetts Yüksek Mahkemesin de alınan bir kararla sendikalar yasal örgütler olarak kabul edildiyse de, bu konudaki anlaş­mazlık 19. yüzyıl boyunca sürdü. İç savaşı izleyen yıllarda ABD'de hem sendikal örgüt­lenme hem de sendikal haklar doğrultusunda büyük mücadeleler verildi ve çok önemli haklar elde edildi. Örneğin 1 Mayıs 1886'da Amerikan İşçi Federasyonu (AFL) sekiz saat­lik işgünü için genel grev ilan etti. Chicago kenti genel grevin odak noktasıydı. Bu kentte gösteri yapan işçilere polisin ateş açması üzerine kanlı olaylar çıktı. Ama polis olayla­rın sorumlusu olarak işçileri suçladı. Tutukla­nan sekiz işçinin dördü idam edildi, dördü ise ağır hapis cezasına çarptırıldı. Amerikan İşçi Federasyonu 1890'dan başlayarak sekiz saat­lik işgünü kabul edilinceye kadar her yıl 1 Mayıs'ta gösteri yapılmasını kararlaştırdı. 1889'da ABD'li işçilerin aldığı bu kararın uluslararası düzeyde uygulanması benimsen­di. Böylece 1 Mayıs ABD'li işçilerin yanı sıra Avrupalı işçilerin de eylem günü oldu. Daha sonraki yıllarda sekiz saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. Ama işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliği kazanan 1 Mayıs günümüzde de pek çok ülkede kutlanmaktadır.
Sendikalar, ücret artışları başta olmak üze­re, üyelerinin çeşitli haklan için işverenlerle belirli dönemleri kapsayan sözleşmeler im­zalar. Buna toplusözleşme denir. Bu sözleş­meler imzalanmadan önce işverenle ücret düzeyleri ve öbür haklar için görüşmeler ve pazarlıklar yapılır. Eğer bu görüşmeler sıra­sında taraflar arasındaki anlaşmazlıklar gide­rilemezse sendika grev kararı alır. Grev sen­dikaya üye işçilerin çalışmaması anlamına gelir ve işçilerin işverenleri anlaşmaya zorla­mak için sahip oldukları en önemli araçlardan biridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder