İlk
kez İtalya'da başlayan Rönesans'ın 15. yüzyıl sonuna kadar olan evresi Erken,
16. yüzyılın birinci yarısı Yüksek, ikinci yarısını kapsayan evresi ise Geç
Rönesans olarak tanımlanır.
Rönesans çeşitli edebiyat türlerinin geliştirildiği ve
denendiği bir dönem oldu. İtalyan şair ve öykü yazan Giovanni Boccaccio Deca- meron Hikâyeleri (Decamerone; yaklaşık
1348-53) adlı yapıtıyla düzyazının gelişmesine öncülük etti. O dönemde
edebiyatçılar, düşünürler ve din adamları yapıtlarını Latince yazdığından,
insanlar okuma yazma bilseler de bu kitapları okuyamazdı. İlahi Komedya (La divina commedia; 1310-21) adlı
yapıtını Latince yerine Toskana lehçesi kullanarak, günlük konuşma dilinde
yazan Dante Alighieri'nin çağdaş İtalyanca'nın gelişmesine büyük katkısı oldu.
Onu izleyen öteki yazarlar edebiyatta yerel dillerin yerleşmesine, okuryazarlığın
bir ayrıcalık olmaktan çıkarak yaygınlaşmasına çalıştılar.
Hümanist dünya görüşünün, Eski Yunan ve Roma kültürünün
etkisi çok geçmeden heykel ve resim sanatlarında da kendini gösterdi. Rönesans
döneminde ressamlar dinsel konulu resimler yapmayı sürdürmekle birlikte, daha
çok portrelere ve insanı konu alan yapıtlara yöneldiler. Sanat yapıtlarında
kusursuz bir güzellik arayışı, uyum, denge ve bütünlük gibi öğeler önem
kazandı. Ressamlar insanı gerçekçi bir bakış açısıyla, olduğu gibi
yansıtabilmek için hareket, ışık-gölge türünden anlatım tekniklerinden
yararlandılar. Perspektif kurallarının saptanması mimarlıktan başka, resim ve
heykel sanatlarını da önemli ölçüde etkiledi. Perspektif sayesinde mimarlar
tasarladıkları yapının bitmiş halini önceden çizerek gösterebiliyorlardı.
İtalya'da Rönesans'ın en önemli merkezi olan Floransa,
zengin ve soylu Medici ailesinin yönetimindeydi. Mediciler sanatçılara parasal
destek sağladılar, kentte gösterişli kiliseler ve saraylar yaptırdılar, bu
yapıları güzel tablo ve heykellerle donattılar Floransa'da yetişen Rönesans
sanatçılarından en ünlüleri Michelangelo, Donatello, Sandro Botticelli ve
Leonardo da Vinci'dir. İtalyan mimar ve ressam Leon Battista Alberti (1404-72)
çok yetenekli bir sanatçı olmanın yanı sıra iyi bir sporcuydu. "İnsan
isterse her şeyi yapabilir" sözleriyle ideal insan ya da Rönesans insanı
kavramını ortaya atan odur. Her yönüyle bu tanıma uyan Michelangelo, yalnızca resim
ve heykel sanatçısı değil, aynı zamanda yetenekli bir şair, mimar ve
mühendisti. Leonardo da Vinci ise resim, heykel, mimarlık, müzik, edebiyat ve
bilim alanlarındaki üstün yeteneğini ve dehasını kanıtlamış tipik bir Rönesans
insanıydı. Rönesans'ın öteki önemli mimarları, çizimde perspektifi bulan
Floransalı Filippo Brunelleschi'den (1377-1446) başka, Donato Bramante
(1444-1514) ve Andrea Palladio'dur (1508-80). Giotto (1267-1337), Masaccio
(1401-28), Fra Filippo Lippi (1406-69) resimde; Lorenzo Ghiberti (1378-1455),
Andrea del Verrocchio (1435-88) ise heykelcilikte bu dönemin önde gelen
sanatçılarıdır.
Bazı düşünürlerin ve
sanatçıların Eski Yunan ve Roma uygarlıklarına duydukları hayranlık,
Hıristiyanlık'tan bütünüyle kopmalarına yol açtı. Oysa, Rönesans'ın getirdiği
yeni düşüncelerin Hıristiyanlık inancını güçlendirdiği görüşünde olanlar da
vardı. Hollandalı büyük düşünür Desiderius Erasmus, dinsel inançlarına
derinden bağlı olmasına karşın, çağının en açık fikirli düşünürlerinden
biriydi. Kutsal metinlerin herkes tarafından incelenmesinden, bunun için de
her dile çevrilmesinden yanaydı. Erasmus, Deliliğe
Övgü (Encomium moriae\ 1509) adlı yapıtında din adamlarının dar
görüşlülüğünü alaya alarak, insanların olaylara eleştirel bir gözle bakmalarını
öğütler.
Almanya'da Rönesans ilkelerini ilk uygulayan sanatçı
Albrecht Dürer oldu. Fransa'da ise, edebiyat alanındaki ilk temsilcisi François
Rabelais idi. Rabelais güldürücü olduğu kadar düşündürücü ve eleştirel yazılarıyla
Fransız ulusal
edebiyatının öncüsü oldu. Michel de Montaigne (1533-92) deneme türündeki
yazılarıyla bu geleneği sürdürdü.
İspanya'da
romancı, oyun yazarı ve şair Miguel de Cervantes 1605'te yayımlanan Don Kişot (Don Quijote) ile çağdaş romanın ilk örneğini
verdi. Bugün de sevilerek okunan ve dünyanın en çok çevrilen kitaplarından biri
olan Don Kişot aynı zamanda büyük bir mizah
yapıtıdır.
İngiltere'de
Christopher Marlowe (1564- 93) Shakespeare öncesi İngiliz tiyatrosunun en
önemli yazarıdır. Çok geniş bir bilgi birikimine sahip olan Marlovve'un
yapıtları düş gücünün yanı sıra, derin bir tarih ve din bilgisinin ürünüdür.
Altı yıldan biraz uzun süren yazarlık yaşamında Latin şairlerinden çeviriler de
yaptı.
William
Shakespeare (1564-1616), İngiltere'de I. Elizabeth'in son yıllarıyla I. James
dönemini kapsayan, yeni zenginliklerin ülkeye aktığı, İngilizce'nin ulusal dil
olarak saygınlık kazandığı, Niccolö Machiavelli'nin
Hükümdarımın (II Principe; 1513), Montaigne'in Denemeler'inin (Essais;
1580-88) İngilizce'ye çevrildiği bir dönemde yaşadı. Dünyanın en büyük oyun
yazarlarından biri olan Shakespeare, kendinden sonra gelen pek çok sanatçıya
esin kaynağı oldu.
Rönesans
aynı zamanda modern bilimin gelişmeye başladığı bir dönemdi. Ortaçağda Roger
Bacon gibi, çağının ötesine geçmiş kuram ve düşünceleriyle tanınan bilginler
ve düşünürler, kilisenin bağnazlığı ve teknolojik olanaksızlıklar yüzünden
düşünce ve bilgilerini yaygınlaştırma olanağı bulamamışlardı. Rönesans
döneminde insanlar İS 2. yüzyılda yaşamış Eski Yunanlı astronom Batlamyus'un
kuramına inanıyorlardı. Batlamyus'a göre Dünya evrenin merkezinde hareketsiz
duruyor, Güneş, Ay ve yıldızlar onun çevresinde dönüyordu. Mikolaj Kopernik
bilimsel gözlemler ve araştırmalar sonucu bu kuramın yanlışlığını kanıtladı.
Astronomi bilgisini kökten değişikliğe uğratarak yeni bilimsel araştırmalara
temel hazırladı. Modern anatomi biliminin babası An- dreas Vesalius (1514-64)
kadavralar üzerinde yaptığı incelemelere dayanarak gerçekçi bir anatomi kitabı
yazdı.
Bu bilgilerden hekimlerin yanı sıra, heykelciler ve ressamlar da yararlandı.
Aynı dönemde İngiliz bilim adamı ve düşünür Francis Bacon (1561-1626) Advancement of Learning (1605; "Bilginin
Gelişimi") adlı kitabında bilimsel gerçeklere ancak gözlem ve deney
yoluyla ulaşılabileceğini savunarak modern bilimin temellerini atmış oldu.
Bilim,
sanat, felsefe ve edebiyat alanında yepyeni düşüncelerin ortaya çıktığı, aynı
zamanda keşifler ve serüvenler çağı olarak bilinen Röpesans, insanlık
tarihinin en önemli olaylarından biridir. O dönemden kalma eşsiz güzellikteki
sanat yapıtlarının büyük bir bölümü, başta Rönesans'ın beşiği sayılan İtalya
olmak üzere, Avrupa'nın öteki ülkelerindeki kentleri süslemekte, resim ve
heykeller büyük müzelerde sergilenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder