ODUN.
Ağaç ve çalıların gövde ve köklerini oluşturan lifli, sert maddeye odun denir.
Botanik açısından ise, bitkinin dik durmasını sağlayan ve su iletiminde rol
oynayan dokular topluluğu odun olarak adlandırılır. Çürümeye karşı dirençli,
uzun ömürlü ve dayanıklı bir malzeme olan odundan hem yakacak, hem de kibrit
çöpünden gemiye kadar sayısız ürünün yapımında hammadde olarak yararlanılır.
Odun çok eskiçağlardan beri kullanılmaktadır.
Tarihöncesi insanları odunu yiyeceklerini pişirmek ve ısınmak için yakacak
olarak kullandıkları gibi oklarını, yaylarını ve başka bazı ilkel el aletlerini
de odundan yapmışlardır. Daha sonraları toprağı ekip biçmeyi öğrenen insanlar
saban, kazma, kürek gibi tarım aletlerini ve giderek evlerini de odundan
yapmaya başladılar. Mobilya gibi çeşitli ev eşyaları ile tekne yapımı ise daha
sonraki gelişmelerdir.
Bundan başka, köylerde ve çiftliklerdeki
ambarlar, çitler, at arabaları, deniz ve göl kıyılarındaki iskele ve
dalgakıranlar ile maden direkleri, demiryolu traversleri ve telefon direkleri
de çoğunlukla odundan yapılır. Büyük kentlerde kömür, havagazı, petrol ürünleri
ve elektrik yakıt olarak odunun yerini almış olmakla birlikte, odun hâlâ pek
çok yörede başlıca yakacaktır.
Odunun Yapısı ve Çeşitleri
Bitkilerin kök, gövde ve
dalları uç bölgelerdeki hücrelerin çoğalması, yani yeni hücrelerin oluşması
sonucu uzar. Böylece, çok yıllık bitkiler her baharda biraz daha boy atar. Her
yeni uzama bölgesi başlangıçta yeşil ve yumuşak olmakla birlikte, sonbahara
doğru sertleşerek koruyucu bir kabuk katmanı ile örtülür. Bu değişikliğe,
büyüme döneminde uzamış bazı hücrelerin çeperlerine odunözü (lignin) denen sert bir bileşiğin toplanması yol
açar. Odunözüyle dolan hücreler, çeperlerinin kalınlaşıp su geçirgenliğinin
azalması sonucu canlılığını yitirerek sertleşir ve uzun iplikçikler halinde
bir araya yığışarak odunu meydana getirir. Odunun yapısını oluşturan bu
iplikçiklerin bir bölümü köklerin topraktan emdiği suyu yapraklara ileten ince
borucuklar halindeki odun doku hücreleri, geri kalanlar ise ağacı dik tutan
sert liflerdir.
Ağaçların
gövdesi her yıl yalnızca boyuna değil enine de büyür; gövdenin çevresine yeni
odun hücreleri eklendikçe gövde giderek kalınlaşır ve güçlenir. Bu yeni odun
katmanı büyütkendoku denen özel bir hücre
halkası tarafından oluşturulur. Körpe bir dalın kabuğunu soyacak olursanız
alttan, üzeri kaygan bir sıvıyla kaplı, sarımsı yeşil bir katman ortaya çıkar;
işte bu, büyütkendoku katmanıdır.
İlkbaharda
ağaçlar ve çalılar hızlı bir büyüme sürecindeyken büyütkendoku gövdede,
besisuyunun yukarıya iletilmesinde rol oynayan iri hücreler oluşturur. Yaz
sonuna doğru ise büyüme giderek yavaşladığından yeni oluşan hücrelerin de
boyutu küçülür. Bu yüzden ilkbaharda oluşan odun katmanı, sonbaharda oluşana
göre daha açık renkli ve daha yumuşaktır. Bir biri ardı sıra oluşan daire
biçimindeki bu iki katmanın tümüne birden yıllık halka ya da büyüme halkası
denir. Enine kesilmiş bir ağaç gövdesini incelediğinizde bu halkaları kolayca
görebilirsiniz. Gövdedeki her halka bir yılı simgelediğinden, halkalar
sayılarak ağacın yaşı saptanır. Ayrıca, gene bir ağacın yıllık halkalarına
bakarak geçmiş yıllardaki iklim koşullarına ilişkin bilgi edinilebilir. Çünkü,
kurak yıllarda oluşan halkalar bol yağışlı yıllarda oluşanlara göre daha dardır.
Bilim adamları bu yöntemi kullanarak geçmişteki iklim koşullarını ve eski
uygarlıklardan kalma ahşap yapıların yapıldığı tarihi belirleyebilmektedir.
Hatta fosil ağaç gövdelerinden bile yaşadıkları dönemin iklimine ilişkin
ipuçları elde edilmektedir.
Ağaçlar
her yıl hem boyuna hem de enine büyürken, bir yandan da kabuk büyütken dokusu
denen bölünebilir hücrelerce yeni kabuk katmanları oluşturulur. Ağaç
yaşlandıkça ve gövde genişledikçe kabuk çatlayıp yarılmaya başlar. Sonuçta
ağaçların gövdeleri kırışık bir görünüm alır.
Enine
kesilmiş bir ağaç gövdesinde en dıştan içe doğru sırasıyla kabuk, büyüt
kendoku, odun ve öz katmanları yer alır. Büyüt kendoku dışında, çıplak gözle de
kolaylıkla ayırt edebileceğiniz bu katmanlardan odun katmanı, ortada özodun
denen koyu renkli ve sert, dışta diriodun denen açık renkli ve besisuyu içeren
iki bölümden oluşur. Özodun ağacın yaşamsal işlevlerine katılmayan ölü
hücreleri, diriodun ise su iletimi ve besin depolama işlevlerini üstlenmiş
canlı hücreleri içerir. Gene enine kesilmiş bir gövdede merkezden kabuğa doğru
ışınsal olarak yayılan ince çizgicikler görünür; öz ışınları adı verilen bu
çizgiciklerin başlıca işlevi odunun hava almasını sağlamaktır.
Odunlar,
sert odunlar ve yumuşak odunlar olarak iki gruba ayrılır. Genellikle meşe,
gürgen, kayın, kestane, ceviz, dişbudak, karaağaç, huş ağacı, maun ve tikağacı
gibi geniş yapraklı ağaçlar sert odunlu; çam, köknar, ladin, servi ve melez
gibi iğneyapraklı ağaçlar ise yumuşak odunlu ağaçlardır. Ama bu sınıflama,
çağrıştırdığının tersine, yalnızca odunların yumuşaklık ve sertliklerine göre
değil, odunların yapısındaki hücrelere göre de yapılır. Örneğin, tropik bölgelere
özgü bir ağaç olan balsa sert odunlular arasında sınıflandırılmakla birlikte,
en yumuşak odunlu ağaçlardan biridir.
Sert
odunlulardan, sağlam, dayanıklı ve ince damarlı meşe odunu eskiden ev ve gemi
yapımında, günümüzde ise daha çok mobilya ve parke üretiminde; açık renkli,
sert dokulu bir odun olan kayın sandalye ayağı, alet sapı ve fırça sırtı gibi
çeşitli eşyaların yapımında; sert ve sağlam ceviz odunu ince marangozluk,
mobilyacılık ve oymacılıkta; sık dokusu ve kırmızımsı rengiyle bütün sert odunluların
en değerlilerinden biri olan maun ise mobilyacılıkta kullanılır. İğneyapraklı
ağaçların genellikle daha yumuşak olan odunları kesici aletlerle ve ağaç
işleme makineleriyle kolaylıkla kesilip biçimlenebilme özelliğine sahiptir.
Bunlardan en çok sandık, demiryolu traversi, telefon direği, mobilya ve kâğıt
yapımında yararlanılır.
Günümüzde, dünyada kullanılan toplam kereste
miktarının yaklaşık yüzde 90'ı yumuşak odunlulardan sağlanır. Çünkü yumuşak
odunlu ağaçlar çok daha kısa bir sürede ve kolayca yetiştirilip 20-30 yıl
içinde ürün alınabilir, yani kesime hazır hale gelir. Oysa, sert odunlu
ağaçlardan 100 yaşından önce kerestelik odun elde etmek neredeyse
olanaksızdır.
Odunun
Kurutulması ve İşlenmesi
Ağaçların kökleri
aracılığıyla emdiği su gövdeden yukarıya doğru taşındığından, yeni kesilmiş
bir ağacın odununda bol miktarda su bulunur. Örneğin, dünyadaki canlıların en
büyüğü olan sekoya ağaçlarından tek bir tanesi küçük bir yüzme havuzunu
dolduracak kadar su içerir. Bu nedenle odunun kullanılmadan önce kurutulması
gerekir. İyi kurutulmamış bir odundan hazırlanan kereste zamanla çeker,
eğrilir, çatlar, yarılır ve kolayca çürür. Bunun yanı sıra, yaş odunun
işlenmesi de oldukça zordur. Kurutma odunun sağlamlığını, sertliğini artırır
ve işlendikten sonra aldığı biçimin uzun süre korunmasını sağlar.
Tüm bu
işlemlere karşın, kurutulmuş odunlar bile havadaki nem oranında oluşan değişikliklere
bağlı olarak çeker ya da şişer. Örneğin, nemli havalarda kapı ve pencerelerin
kasalarının şişerek sıkışması ya da uzun süre suyun dışında bekletilen bir
kayığın su sızdırması çok sık rastlanan olaylardan birkaçıdır. Kerestelerde en
sık rastlanan eğrilme ve biçim bozukluğu yıllık halkaların düzelme eğiliminden
kaynaklanır. Bu yüzden, keresteler genellikle reçine çözeltilerine batırılarak
ve ısıyla sertleştirilerek eğilmeleri önlenir.
Bunun
dışında, ıslak ya da nemli odunlarla nemli ve havalandırması kötü ortamlarda
bekletilenler mantar ve bakterilerin saldırısına uğrayarak çürür. Bu canlılar
bazen odunun hücre çeperlerini parçalayarak toz haline gelmesine neden olurlar.
Ayrıca, odunlara zarar veren bazı böcekler de vardır. Örneğin, ahşap eşyalara
yerleşerek delikler açan tahtakurdu bunların en yaygınlarından biridir.
Gerek
mantar gerekse böceklerin zararlı etkileri oduna bazı koruyucu kimyasal maddeler
emdirerek, sürerek ya da püskürtülerek önlenir. Bu tür maddelerden biri olan
kreozot, telefon direği, çit kazığı, iskele ayağı gibi uzun süre ya da sürekli
olarak nemli ortamlarda ya da suyun içinde kalan tahta malzemelerin
korunmasında yaygın olarak kullanılır. Ama kreozot bitkiler için zehirli bir
madde olduğundan, bitkilere destek sağlamak amacıyla yararlanılan sırık ya da
kazıklarda kullanılmaması gerekir. Boya, vernik gibi bazı malzemeler ise,
kolayca temizlenebilen düzgün bir yüzey sağlamalarının yanı sıra, odunu
çürümekten de korur.
Odundan Elde Edilen Ürünler
Odundan başta kâğıt olmak
üzere birçok ürün elde edilir. Odun liflerinin çeşitli kimyasal maddelerle
çözülerek bazı işlemlerden geçirilmesi yoluyla, plastik üretiminde ucuz ve
temel bir hammadde olan odun selülozu elde edilir. Eskiden odunözü hiçbir
alanda kullanılmayıp atılan sanayi artıklarından biriydi. Oysa günümüzde
odunun kimyasal yapısının tümüyle çözümlenmesi sonucu odun artıklarının
plastik sanayisi için önemli bir hammadde olduğu anlaşılmıştır.
Odundan
çok önemli bir kimyasal madde olan etil alkol ile metil alkol de elde
edilebilir. Ayrıca, çam ağaçlarından terebentin denen bir madde çıkarılır.
Terebentin boya, vernik, mum ve cila üretiminde kullanılır. Terebentinin
damıtma ürünü olan kolofandan ise kâğıt, vernik ve sabun yapımında
yararlanılır. Odunun yakılmasıyla elde edilen odunkömürü, gazları soğurma
özelliğinden ötürü gaz maskelerinde ve vakum aygıtlarının içindeki havanın boşaltılmasında
kullanılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder