NAZİZM
ya da Nasyonal Sosyalizm, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'da, İtalya'da
gelişen faşizmle eşzamanlı olarak ortaya çıkan, diktatör Adolf Hitler'in
öncülük ettiği siyasal bir akım ve yönetim biçimidir.
1918'de I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Almanya'da
kayzer (imparator) tahttan ayrıldı ve cumhuriyet kuruldu. Seçime dayanan bu
yeni yönetim biçimi, Almanlar için daha önce alışık oldukları baskıcı
yönetimlerden farklı, daha demokratik bir deneyimdi. Seçimler sonucu değişik siyasal partiler
parlamentoya girdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı'nın getirdiği büyük
altüstlüklere, savaştan yenik çıkmanın manevi ezikliği de eklenmişti. Naziler
bu koşullarda savaşı izleyen işsizlik, yoksulluk ve enflasyondan demokratik kurumların
ve siyaset adamlarının sorumlu olduğunu öne sürüyorlardı. I. Dünya Savaşı'nın
sonunda, sömürgelerini yitiren, ordusu dağıtılan ve yalnızca gönüllülerden
oluşan küçük bir kara ve deniz gücü bulundurmasına izin verilen Almanya, savaş
sonrasında bir türlü aşamadığı bu siyasal ve ekonomik bunalım nedeniyle daha da
güç durumda kaldı. Böyle bir ortamda ortaya çıkan Naziler, savaşın ezikliğini
üzerinden atamayan ve ekonomik durumu giderek bozulan Alman halkına, iş, ekmek
ye güçlü bir Almanya vaat ettiler. Almanlar'ın üstün bir ırk olduğunu ve
başlarına gelen kötülüklerin sorumlusunun başta Yahudiler olmak üzere başka
halklar, komünistler ve sosyal demokratlar olduğunu ileri sürdüler.
Eski bir asker olan Adolf Hitler, kısaca Nazi Partisi
olarak adlandırılan siyasal partiye girdi ve 1921'de partinin önderi oldu.
Partinin uzun adı, sosyalist ve milliyetçi olduğunu belirtmek için seçilen
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'dir. Gerçekte, sosyalizme tümüyle karşı
olan Nazi Partisi yalnızca "büyük Almanya" ülküsüne bağlıydı. Parti
üyeleri askeri üniformalar giyer, asker gibi davranır, Hitler'in ordusu gibi
hareket eder ve o ne emrederse onu yaparlardı. Hitler'in 1921'de kurduğu ve
1925'te yeniden örgütlediği Fırtına Bölüğü (Sturmabteilung-SA) olarak adlandırılan
çeteler kendilerinden olmayan herkesi sindirmek için zor kullandılar.
Hitler önderliğindeki Naziler 1923'te Bavyera
eyaletinin yönetimini ele geçirmek için ayaklandılar. Ama sonuç başarısız oldu
ve Hitler yaklaşık bir yıl hapiste kaldı. Mahkûmiyeti sırasında Naziler'in,
kutsal kitapları olarak benimsedikleri Kavgam (Mein Kampf, 1925-27) adlı
kitabını yazdı. Kitapta demokrasi küçümseniyor, Alman ırkının üstünlüğü
vurgulanıyor, Yahudiler'e karşı düşmanlık tohumları ekiliyor ve Naziler'in
mücadelesi uğruna yapılan haklı ya da haksız her şeyin yararlı ve gerekli
olduğu savunuluyordu.
Hitler, Almanya'yı Avrupa'nın efendisi yapma isteğini
gizlemiyordu. Ülke geliştikçe ve halkın durumu iyileştikçe Nazi düşünceleri
Almanlar arasında yeterince ilgi görmedi. Ama 1929-32 arasında dünyayı etkisi
altına alan ekonomik bunalım Almanya'yı da sarstı. Sonunda, gittikçe büyüyen
işsizlik Nazi ülkülerinin yeniden canlanmasına neden oldu ve Nazi Partisi ilk
büyük başarısını 1930 seçimlerinde kazandı. Ama, iktidara gelmelerini
sağlayacak
yeterli oyu henüz alamamışlardı.
1932 seçimlerinde Nazi Partisi'nin aldığı oylar biraz
gerilediyse de başka bazı milliyetçi önderler Hitler'i denetleyebileceklerini
düşünerek başbakan olmasında anlaştılar. 1933'te Cumhurbaşkanı Paul von
Hindenburg Hitler'i şansölye (başbakan) olarak atadı. Aynı gün Naziler,
düşüncelerine aykırı gelen kitapları toplayarak meydanlara yığdılar ve
yaktılar. Seçimlerin yaklaşması üzerine Hitler, komünistlerin etkisini kırmak
için ünlü Reichstag (parlamento) yangınını çıkarttı ve komünistleri
suçladı. Ardından çıkartılan kişisel özgürlükleri kısıtlayan kararnamelerle
geniş çaplı tutuklamalara girişildi. Bu baskı ve terör ortamında girdiği
seçimlerde Nazi Partisi yüzde 44 oy alarak en güçlü parti oldu.
Hitler, iktidarı ele geçirir geçirmez, genellikle zora
başvurarak yaşamın her alanında Nazi düşüncesini yerleştirmeye çalıştı. Nazi
yönetimi, kendine karşı olabilecek hiçbir düşüncenin var olmasına izin
vermedi. Hitler, parlamentodan diktatörlük yetkileri aldı. Kısa süre içinde
Nazi Partisi dışında tüm partiler kapatıldı. Çalışma yaşamı, eğitim ve öğretim
Nazi düşüncesine uygun olarak yeniden örgütlendi. Devlet bir polis devletine
dönüştürüldü. SS'ler ve Gestapo (Devlet Gizli Polisi) devlet terörü
uygulayarak önce Almanya'da daha sonra da işgal ettikleri topraklarda
kendilerine karşı çıkabilecek herkesi öldürdüler, işkenceden geçirdiler ya da
toplama kamplarına kapattılar. 1934'ten sonra doğrudan Hitler'e bağlanan
koruma birliği anlamına gelen Nazi terör örgütü SS'ler (Schutzstaffel) Heinrich Himmler tarafından örgütlenmişti.
Aşağı ırk olarak niteledikleri Yahudiler ile siyasal
karşıtlarını gönderdikleri ilk toplama kampı 1933'te Dachau'da kuruldu. 1939'a
gelindiğinde Almanya'da altı toplama kampı vardı. Daha sonra Almanlar işgal
ettikleri bölgelerdeki savaş tutsaklarını aşağı ırk olarak gördükleri
halkları, komünistleri, sosyal demokratları ve sosyalistleri buralarda kurdukları
kamplarda topladılar. Aralarında Polonya'daki Auschwitz'in de bulunduğu bu
kamplardaki tutsakları köle gibi çalıştırdılar. Özellikle Yahudiler ve
Çingeneler, soylarını yok etmeyi hedefleyen Naziler tarafından, toplu halde
gaz odalarında öldürüldü ve ölü yakma fırınlarında yakıldılar. Üzerlerinde en
ilkel koşullarda deneyler yapılarak kobay olarak kullanıldılar. Gaz odalarından
en büyük payı çalıştırılamayacak kadar yaşlı olanlarla, küçük çocuklar aldı.
Hitler, dış politikada, üstün olarak nitelediği Alman
ırkını bir araya toplamak ve bu ırkın rahatça yaşamasını sağlayacak "yaşam
alanı" nı elde etmek amacıyla önce Avusturya'yı (1938) ardından
Çekoslovakya'yı (1939) Alman topraklarına kattı. 1939'da Polonya'yı işgal
ederek II. Dünya Savaşı'na yol açan Naziler, kendi sonlarını da hazırladılar.
Naziler zafer tutkusuyla Almanya'yı savaşa soktular,
binlerce kişinin ölümüne ve birçok kentin yakılıp yıkılmasına yol açtılar. II.
Dünya Savaşı 1945'te Naziler'in yenilgisiyle sofi buldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder