Ana Sayfa Bilgi Bankası

5 Ocak 2011 Çarşamba

Uluslararası Ticaret,Ticarette Uzmanlaşma,Dışalım ve Dışsatım,Ödemeler ve Ticaret Dengeleri,Ticaretin Gelişimi,Serbest Ticaret ve Ticarette Sınırlamalar,Yeni Ticaret Biçimleri


farklı ülkeler­de yaşayan insanlar arasında mal ve hizmetle­rin, başka mal ve hizmetler ile ya da para karşılığında değiştirilmesidir. Bir ülkeden dı­şarıya mal satmaya dışsatım (ihracat), dışarı­dan mal almaya da dışalım (ithalat) denir.
Bir malın başka bir malla değişimi, yani eski takas yöntemi hâlâ arada sırada kullanıl­maktadır, ama günümüzde ticaret genellikle para aracılığıyla yürütülür. Bugün tüm ülke­ler ticaret yaparak varlığını sürdürmektedir. Gereksindiği her şeyi kendisi üreten ülke çok azdır. Çoğu kendisine yetecek yiyeceği bile üretememektedir. Bazı yoksul ülkelerin, dışa­rıya satabileceği şeker gibi bir tek önemli ürünü olabilir. Bundan elde edilen parayla petrol, tıbbi gereçler, makine ve benzeri sanayi ürünleri satın alınır.
Uluslararası ticaretin sağladığı bazı ürünle­re çevremizdeki süpermarket ve mağazalarda rastlayabiliriz. Vitrinde gördüğümüz yabancı markalı bir çikolata İsviçre'de üretilmiş olabi­lir. İsviçreli çikolata üreticisi çikolatanın yapı­mında kullanılan kakaoyu Brezilya'daki bir kakao plantasyonundan, şekeri ise Batı Hint Adaları'ndan ya da Filipinler'den getirtmiş olabilir. Ülkeler arasındaki bu alışveriş ulus­lararası ticarete bir örnektir.
Ticarette Uzmanlaşma
Ticaret uygarlaşma sürecinin ilk adımlarından biridir. Ticaret aracılığıyla insanlar malların yanı sıra, düşünce alışverişinde de bulundu­lar. Başlangıçta insanlar giysi, çömlek, silah, alet ve yiyecek gibi gereksinimlerinin tümünü ya da çoğunu kendileri üretebiliyordu. Uygar­lık ilerledikçe ürünler çeşitlendi ve bazı insan­lar belirli eşyaların yapımını üstlendi. Böylece çömlekçilik gibi zanaatlar gelişti. Çömlekçi kendi çömleklerini satarak ya da takas ederek gereksindiği yiyeceği ve başka mallan elde etti. Topluluklar büyüdükçe ve gereksinimleri arttıkça yeni uzmanlık alanları ve zanaatçılar doğdu.
Günümüzde uzmanlaşma, bir ülke içindeki bölgeleri ve hatta ülkeleri kapsayacak biçim­de yaygınlaşmıştır. Dünyanın dört bir yanın­dan gelmiş çeşitli ürünler, örneğin Japon videoları, Alman ya da Fransız malı elektrikli ev aletleri, Hindistan'ın dokuma ürünleri, Güney Afrika'da üretilmiş ananas konserve­leri birçok ülkenin alışveriş merkezlerinde satılmaktadır. Ülkelerin belirli mallarda uz­manlaşmaları, ekonomilerinin yapısı ve insan­larının becerileriyle olduğu kadar, bu ülkele­rin iklimleri, doğal kaynakları ve tarihleriyle de ilgilidir.
Doğal kaynaklar bakımından zengin ülke­ler dışarıya bu doğal kaynağın bir bölümünü ve bu kaynaktan yapılmış ürünleri satar. Böylece Türkiye'nin dışsatımında pamuk ve dokuma ürünleri, Avustralya'nınkinde kömür gibi mineraller ve kimyasal ürünler, Brezilyanınkinde ise kahve ile geniş kereste rezervle­rinden yararlanarak ürettiği ahşap eşyalar önemli bir yer tutar. ABD ve Japonya gibi ileri düzeyde sanayileşmiş ülkeler makine üretimi ve teknik bilgi açısından zengindir. Bu ülkeler dışarıya tıbbi gereçler, elektronik eşyalar, motorlu taşıtlar ve uçaklar gibi ula­şım araçları satmak eğilimindedir. Japonya, kömür, petrol ve maden gibi doğal kaynakları kıt olduğu için bunları dışarıdan satın almak zorundadır. Japonya sanayi ürünlerini satarak gereksinimlerini karşılar ve yaşamını sürdü­rür. Hatta bu konuda, ABD gibi doğal kaynaklar bakımından son derece zengin bir ülkeden bile daha başarılı olduğu söylene­bilir.
Dışalım ve Dışsatım
Bir ülkenin dışarıya sattığı ürünleri, yani dışsatımı, görünen ve görünmeyen olarak ikiye ayrılabilir. Örneğin, İsviçre firmasına satılan bir ABD uçağı görünen dışsatımdır. Eğer İsviçre bu uçağı bir İngiliz firmasına sigorta ettirirse, burada sigorta görünmeyen dışsatım olacaktır. Sigorta örneğinde İsviçre' ye gönderilen tek şey sigortayı yapan firma­nın uçağı sigortaladığını belirten bir kâğıt parçasıdır. Ama tıpkı uçağın ABD'den satın alınmasında olduğu gibi, sigorta da İngiltere' den satın alındığı için, yapılan işlem İngiltere açısından dışsatım varsayılır.

Bir ülkenin dışalım mallan da görünen ve görünmeyen olarak ikiye ayrılabilir. Buna göre İsviçre açısından uçak görünen dışalım, sigorta ise görünmeyen dışalımdır.
Ödemeler ve Ticaret Dengeleri
Bir ülkenin dışarıya yapmış olduğu ve dışarı­dan kendisine yapılan ödemelerin tümü, öde­meler dengesini oluşturur. Ödemeler dengesi ülkenin alıp sattığı malların yanı sıra borçlan, yarımlan, işçi dövizlerini, turizm gelirlerini ve görünmeyen ticareti de kapsar. Bir ülkenin ticaret dengesi ise yalnızca alınan ve satılan malların değerlerini, yani dışalım giderlerini ve dışsatım gelirlerini içerir.
Uluslararası ticaret, ülke içinde yapılan ticaret kadar basit değildir ve ödeme yöntemi de genellikle farklıdır. Örneğin bir İngiliz dışalımcısı Almanya'dan makine satın aldığın­da ödemeyi bir kambiyo senedi ile yapabilir. Bu, çek kullanımına çok benzer bir yöntemdir. Alman dışsatımcısı kambiyo senedini alır ve çalıştığı ban­kaya verir. Alman bankası bu senedi Almanlar'm İngiltere'den satın aldıkları malların bedellerini ödemek için verdikleri başka kam­biyo senetleri ile değiştirir. Bu yöntem, ulus­lararası ticaret yapan Almanlar'a ve İngilizler'e kendi ulusal paralarıyla ödeme yapma ve ödeme kabul etme olanağı sağlar. Eğer iki ülke arasındaki ticaret dengedeyse, bu değişi­min sonunda kambiyo senetlerinin değeri birbirini götürür.
Bu yöntem kullanılmıyorsa, dışalım yapan kişi ya da firma satın almış olduğu malların bedelini başka bir ülkenin parasıyla, yani dövizle ödemek zorunda kalır. Örneğin Ja­ponya'dan mal satın alan bir Türk firması, ödemesi gereken bedel kadar Türk Lirası'nı döviz borsasında Japonya'nın para birimi olan yen ile değiştirir, yani kendi ülkesinin parasıy­la döviz satın alır ve ödemesini yen cinsinden yapar. Ama bu arada döviz kurundaki bir değişme, firmanın mallar için ödeyeceği fiyatı etkileyebilir.
Dünyada hemen tüm ülkeler arasında tica­ret yapılmaktadır. Dolayısıyla da, ülkeler arasında sürekli bir para ve mal değişimi olmaktadır. Bir ülke ticaret yaptığı her ülke ile ödemelerini ayrı ayrı dengeleyemez. Bu dengeyi dış ticaretinin toplamı açısından kur­maya çalışır. Yani dış ülkelere sattığı mallar ile onlardan satın aldığı malların toplam değerlerinin dengede olmasını ister. Bir ülkenin dış ticaretindeki "açık", dışarıdan satın aldığı malların, yani dışalımının, dışarıya sat­tığı mallardan, yani dışsatımından fazla olma­sı demektir. Dış ticaret "fazla"sı ise, dışsatı­mının dışalımından fazla olduğu anlamına gelir. İki ülke birbirleriyle yaptıkları ticarette "açık" ya da "fazla" verebilir. Eğer, örneğin A ülkesi B ülkesi ile olan ticaretinde açık veriyorsa, bu B ülkesinin A ülkesi ile yaptığı ticarette fazlası var demektir. Bir dönem sonunda, B ülkesinin A ülkesine sattığı malla­rın toplam değeri, A'nın B'ye sattığı malların toplam değerinden fazla olmuştur.
Ticaretin Gelişimi
Ticaretin ilk olarak yerleşik düzene geçme­miş, göçmen topluluklar arasında başladığı sanılmaktadır. Eski insanlar dostluk göster­mek, barış yapmak ya da dinsel şölenleri kutlamak amacıyla armağanlar değiş tokuş ettiler. Öte yandan, gereksinim duydukları ve kendilerinde bulunmayan yiyecek ya da ma­denler gibi bazı malları elde etmek, yani ekonomik bir fayda sağlamak için de takas ya da ticaret yaptılar.
Korsanların ve haydutların yarattıkları teh­likelere karşın, ticaret bilinmeyen denizleri ve karaları aşarak gelişti. Önceleri lüks malların ticareti yapılırdı. 4.000 yıl önce Mısır'ın dışa­rıdan aldığı mallar arasında Anadolu'dan gelen gümüş, Yunanistan'dan alman kılıç ağzı ve Suriye'den getirilen duvar halıları vardı.
Ticaret daha çok ırmak ya da denizyoluyla sürdürülürdü. Az sayıdaki karayolları da ge­nellikle bozuktu. Karadan getirilen mallar, arabalar ya da yük hayvanlarıyla taşınırdı. Bazı mallar ise kaybolma korkusuyla kıyıya yakın seyreden teknelerle ulaştırılırdı. Suyol­ları kullanılarak yapılan ticaret karadan yapı­lana göre daha ucuz, daha güvenlikli ve daha hızlıydı. Ama denizcilerin düzenli olarak açık denizlere çıkmaya cesaret etmeleri ancak yön saptamaya yarayan pusulanın geliştirilmesin­den sonra gerçekleşebildi. Böylece okyanus­lar ticareti sınırlayan engeller olmaktan çıka­rak, geniş ticaret yollarına dönüştü.
Ortaçağdan başlayarak, Avrupalılar doğu­da Asya'ya, batıda ise Amerika'ya uzanan yeni yollar buldular. Bir yandan dünyanın bilinmeyen bölgeleri keşfedilirken, öbür yan­dan da uluslararası ticaret sürekli olarak büyüdü. 15. yüzyılda uluslararası ticarette Portekiz ve İspanya dünyanın en güçlü ülkele­riydi. 17. yüzyılda Hollanda, 18. yüzyılda ise Sanayi Devrimi'ni ilk gerçekleştiren ülke olan İngiltere dünya ticaretinin önderi oldu.
  1. yüzyıl boyunca Fransa, Almanya ve ABD ticaret alanında İngiltere'nin rakipleri olarak ortaya çıktılar. 20. yüzyılda uluslarara­sı ticaret tarihte daha önce hiç görülmedik biçimde büyüdü. Bugün mallar kara, deniz ve havayoluyla taşınmakta ve her ülke az ya da çok dış ticaret yapmaktadır.
Serbest Ticaret ve Ticarette Sınırlamalar
Yeryüzünde ticaretin başladığı ilk dönemler­den bu yana bazı sınırlamalar da getirilmeye çalışılmıştır. Eski Yunan ve Roma'dan 19. yüzyıla kadar yönetimin giderlerini karşıla­mak amacıyla dış ticaretten sık sık vergi alındı.
Bununla birlikte, 19. yüzyılda serbest tica­retin olduğu, yani dış ticaretten vergi alınma­dığı ya da çok az alındığı dönemler de vardı. Ama, giderek dışalımın vergilendirilmesi ço­ğu ülkede olağan bir uygulama oldu. Ticareti yapılan malların değerleri üzerinden alınan vergilere gümrük vergileri denir (bak. ver­giler).
Birçok ülke, bazı malların dışalımına sınır koyar ve belirli bir miktarın üzerinde malın ülkeye girmesine izin vermez. Bu denetimler bazen, ülkede en çok gereksinim duyulan malların alınabilmesi için gereken parayı ayır­mak amacıyla yapılır. Hemen her ülkede satın alınmasına hiçbir koşulda izin verilmeyen bir mallar listesi vardır. Bu liste tehlikeli ya da insan sağlığına zararlı ürünleri kapsar.
  1. yüzyılda ticarete en büyük kısıtlamalar 1930'larda ve 1940'larda, Büyük Dünya Bu­nalımı süresince ve II. Dünya Savaşı'nın ardından getirildi. Sınırlamaların kapsamını daraltmak üzere 1947'de Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) adı verilen uluslararası bir örgüt oluşturuldu. GATT gümrük tarifelerinin indirilmesinde ve ticarete konan birçok engelin kaldırılmasında başarılı oldu. Bazı ülkeler kendi aralarında serbest ticaret bölgeleri oluşturdu. Bunun bir örneği de AET yani Avrupa Ekonomik Topluluğu'dur.
Yeni Ticaret Biçimleri
Günümüzde ülkelerin çoğu belirli alanlarda uzmanlaştığı için, dünya ticaretinin büyük bölümünü tamamlanmış ürünlerden çok, bu ürünlerin çeşitli parçaları oluşturmaktadır. Bir otomobilin motoru bir ülkede, gövdesi başka bir ülkede üretilebilir. Ayrıca, bir ülke, bir yandan motorlu taşıt üretirken, öbür yandan başka ülkelerden de taşıt satın alabil­mekte, ülkeler bir malın hem dışsatımcısı, hem de dışalımcısı olabilmektedir.
Uluslararası ticaretin bu yeni biçimi ulus­lararası ya da çokuluslu büyük şirketlerce desteklenmiştir. Dünyanın birçok yerinde fabrikaları bulunan bu şirketler bir ürünün çeşitli parçalarını değişik ülkelerde üretmek­tedir. ABD'deki Ford çokuluslu şirketlere bir örnektir.
Uluslararası ticaretin büyük bir bölümü, çoğu batı dünyasında yer alan zengin, sanayi­leşmiş ülkeler arasındadır. Sosyalist ülkeler­de ise dış ticaret devlet denetimindedir. Asya' da Singapur, Hong Kong, Tayvan ve Kore Cumhuriyeti gibi sanayinin belirli alanlarında uzmanlaşan bazı ülkeler de dünya ticaretinde önemli bir yer edinmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder