PLANÖR,
motorsuz, büyük kanatlı hafif bir hava taşıtıdır. Her uçak, kanatlarına yeterli
kaldırma kuvvetini sağlayacak bir hızı sürdürebildiği sürece, motorunu
durdurup planör gibi uçabilir. Bunun için pilot uçağın burnunu hafifçe aşağı
yöneltip uçağı yavaş yavaş alçalmaya bırakır. Uçakların çoğu bu durumda
oldukça dik bir açıyla alçalır ve bu nedenle motoru çalışmadan uzun süre
uçamaz. Ama planörler özel olarak motörsuz uçuş için tasarlanmıştır.
Planörlerin uzun kanatları düşük hızlarda bile büyük bir kaldırma kuvveti
sağlar; ince uzun aerodinamik biçimli gövdesi sürtünme kuvvetini en düşük
düzeye indirir. Planörün hızını koruyabilmesi için küçük bir açıyla alçalması
yeterlidir (yaklaşık 25 metrede 1 metre). Buna göre 1 km yükseklikteki bir
planör durgun bir havada 25 km uzaklıktaki bir noktaya ulaşabilir. Yarış
planörleri daha da uzağa gidebilir. 2.500 metre yükseklikteki böyle bir planör
hiçbir hava akımından yararlanmadan 100 km kadar uçabilir.
Planör
Türleri
Modern planörlerin çoğu,
monopları denen, tek kanatlı, bir ya da iki kişilik planörlerdir. Birçok planör
çeşidi vardır.
En basit
yapılı, en hafif ve ucuz olan planörler, açık bir iskelete bağlanmış düz bir
kanat ve bir kuyruktan oluşur. Üstü açık pilot koltuğu öndedir. Bu tür
planörler başlangıç eğitiminde ve kısa uçuşlarda kullanılır.
Uçağa
benzeyen, gövdesi kapalı planörlerde pilot kapalı bir pilot kabininde oturur.
Hafif ve sağlam bir yapısı olan bu planörler fazla hızlı değildir; kolay
manevra yapamazlar, ama süzülerek yükselebilirler. Bu tip planörler ileri
planörcülük eğitiminde kullanılır. Günümüzde kullanılan planörlerin çoğu bu
tiptir.
Yüksek
uçuş planörleri gerçek bir uçak gibidir; birçok uçuş aygıtıyla donatılmıştır.
Bu aygıtların en önemlisi, planörün yükseldiğini ya da alçaldığını gösteren
varyometredir. Kanatlardan dışarı doğru uzanan hava frenleri planörü
dikleştirerek, küçük alanlara inmeyi kolaylaştırır. Planörün çok hızlı
uçmasını engellemek ya da fırtına sırasında sıkça görülen burgaçlı hava
hareketleriyle planörün çok çabuk yükselmesini önlemek amacıyla da hava
frenleri kullanılır.
Planörün
Uçuşu
Planörün uçması için önce
havalanması gerekir. Bir planörü havalandırmak için kullanılan en eski yöntem,
sapana benzeyen uzun kauçuk bir kordonla planörü bir tepenin yamacından
fırlatmaktı. Çok kullanılan bir başka yöntem, motorla döndürülen bir çarka
hızla sarılan bir çekme teliyle planörü çekmektir. Bu sistemle, havalanmasına
yetecek bir hızla öne doğru çekilen planör yeterli yüksekliğe ulaşınca
(yaklaşık 300 metre) çekme telinden ayrılır. Yeterince düz bir alan varsa,
güçlü bir motorlu araca bağlanan 300 metrelik bir kabloyla çekilerek de planör
havalandırılabilir pilot havalanan planörün burnunu yukarı kaldırıp planörü bir
uçurtma gibi yükseltir ve araç çekmeyi bırakınca çekme kablosunu çözer.
Planör
bir uçakla çekilerek de havalandırılabilir. Uçağa uzun bir iple bağlanarak çekilen
planör istenilen yüksekliğe ulaşınca (yaklaşık 600 metre) ip çözülür ve planör
uçaktan ayrılarak uçuşunu sürdürür.
Motorlu
planörlerde, planörün süzülerek uçmasına yetecek kadar yükselmesini sağlayan
küçük bir motor vardır. Yeterince yükselince motor durdurulur.
Planör
havada süzülerek giderken kendisinin alçalış hızından daha büyük bir hızla
yükselen bir hava akımıyla karşılaştığı zaman süzülerek yükselir. Planör bu
hava akımının içinde kaldığı sürece, yükselen hava onu da yükseltir.
Planör
pilotlarının en çok yararlandığı yükselen hava hareketlerine termal adı verilir. Termal, güneşli sıcak günlerde
yerden yukarı doğru yavaşça yükselen yüzlerce metre genişliğinde sıcak hava
kütleleridir. Bir termalin içine giren planörcü, termalden çıkmamak için
daireler çizerek uçar ve saniyede 6 metre kadar bir hızla yükselebilir. Bazen
döne döne yükselen toz parçacıkları bir termalin oluştuğunu gösterir.
Yükseldikçe soğuyan termal birkaç bin metre yüksekliğe çıktığında içindeki su
buharı yoğunlaşarak milyonlarca su damlacığına dönüşür. Bu damlacıklar yerden
kümülüs bulutlar olarak görülür.
Termal
bulutun içine doğru yükselişini sürdürür. Eğer kör uçuş için gerekli gereçlerle
donatılmışsa, planör bulut içinde de yükselişini sürdürebilir. Planör birkaç
termalden yararlanarak hedefine doğru uçar. Planör pilotu bazen termaller
içinde yükselerek hedefinden uzakta bir noktaya gider ve yeterince
yükseldikten sonra termalden çıkıp süzülerek hedefine yönelir. Planörlerle
1.400 kilometreden fazla uzaklıklar aşılabilmiş, saatte 195 kilometreden fazla
hızlara ulaşılmış, 14.000 metrenin üzerinde yüksekliklere çıkılmıştır. Planör
termal bulamadığı zaman süzülerek alçalır ve yere inmek zorunda kalır.
Planörler
tepelerin üzerinde uçarak da yükselebilir. Yamaca doğru esen rüzgâr tepeyi
aşmak için yükselir. Yükselen bu havanın içinde ileri geri uçan bir planör de
havayla birlikte yükselir ve rüzgâr kesilene kadar uçuşunu sürdürür. Planörü
yükseltecek bir termal bulana kadar tepelerin rüzgâr alan yamaçlarında uçarak
planörün havada kalması sağlanır.
Dağlık
bölgelerde, yüksek tepelerin arasından geçen hava akımları içinde gözle görülmeyen
hava dalgalanmaları oluşur. Bir akarsuyun içindeki kayanın çevresinde oluşan
anaforları andıran bu dalgalar bazen çok yükseklere ulaşır. Planörler bu tür
hava dalgalarıyla California'daki Sierra Nevada'da 12.000 metreye, Yeni
Zelanda'daki Cook Dağı'nda 9.000 metreye kadar yükselebilir.
Planörlerin Tarihi
Havacılığın en büyük öncülerinden İngilizmucit Sir
George Cayley 1809'da pilotsuz uçan bir planör yaptı. Cayley 1853'te, 80
yaşındayken ilk insanlı planör uçuşunu gerçekleştirdi. Bu planörün denetim
sistemi olmadığı için "pilof'un uçuş bilgisine gereksinimi yoktu. Sir
George bu planörle önce bir erkek çocuğunu, sonra da korkudan ödü kopan
arabacısını uçurdu.
Sonraki
50 yıl içinde, İngiltere'de W. S. Henson ve John Stringfellow, Fransa'da Yüzbaşı
Jean Marie Le Bris planörle deneme uçuşları yaptılar. Le Bris albatrosları
örnek alarak planörler yaptı ve 1850'lerde bunlarla kısa uçuşlar gerçekleştirdi. Almanya'da Otto Lilienthal kuşları izleyerek uçma
sanatını öğrendi; 1891'den 1896'ya kadar yatay ve düşey kuyruk yüzeyleri olan,
kuş kanadı biçimli planörler yaptı. Planöre asılarak uçulan bu planörlerle bir
tepeden birçok kez uçan ve bir uçuşunda 275 metre kadar yükselen Lilienthal,
1896'daki bir uçuşunda yaralanarak öldü.
Orville
ve Wilbur Wright kardeşler de 1903'te ilk uçağı yapmadan önce planörlerle
denemeler yapmışlardı; ama planörcülük bir spor olarak I. Dünya Savaşı
sonrasına kadar gelişmedi. Savaştan sonra Almanya ve Avusturya'nın uçak yapması
ve hava kuvvetleri kurması yasaklandığı için bu ülkeler planörcülüğe yöneldi
ve süzülerek yükselebilen ilk planörü 1922'de gerçekleştirdiler. II. Dünya
Savaşı başladığında dünyanın dört bir yanında planör uçuşları yaygınlaşmıştı.
Bu savaş sırasında her iki taraf da askerlerini taşımak için, motorlu
uçaklarla çekilen büyük planörler kullandı. Alman askerleri 1940'ta Belçika,
Hollanda ve Girit'e planörlerle indiler. Müttefikler 1944'te Avrupa'yı istila
ederken planör de kullandılar.
Günümüzde
planörlerin birçok kullanım alanı vardır. Uçak pilotlarının eğitiminde,
havacılık ve uzay araştırmalarında, özellikle de uçak tasarımında planörlerden
yararlanılır. Fırtınaların içindeki uçuşlarda ve öbür meteoroloji
araştırmalarında da planörler kullanılmıştır. Planörcülük II. Dünya Savaşından
beri sevilen bir spor olmuş ve planörlerin çoğu bu amaçla yapılmıştır. Ulusal
yarışmaların yanı sıra iki yılda bir dünya şampiyonası düzenlenir. Birkaç gün
süren bu yarışmalarda pilotlara, genellikle kötü hava koşullarında uzun mesafe
uçuşları gerektiren görevler verilir. Bu yarışmalarda en uzağa giden ya da
belirli bir yere en kısa sürede ulaşan pilot yarışmayı kazanır.
Türkiye'de planörcülük eğitimi, Türk Hava
Kurumu'nun (THK) 1936'da Eskişehir'de kurduğu İnönü Planör Kampı ile
başlamıştır. Günümüzde THK'nın Eskişehir'deki eğitim merkezinde planör
pilotları yetiştirilir. Türk planörcüler uluslararası yarışmalara da katılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder