APOLLO UZAY ARACI
("Apollo 11", Ay'a insan indiren ilk uzay aracıydı. Apollo programındaki öbür araçlar gibi "Apoilo 11" de 111 metre yüksekliğindeki "Satürn 5" roketiyle (altta solda) fırlatıldı. Uçuş sırasında roketin üç kademesi birer birer ayrıldı. "Apollo" uzay aracının da (altta sağda) üç bölümü, yani üç modülü vardı. Ay modülünün iniş kademesi Ay'a inildikten sonra Ay modülü için bir kalkış platformu oluşturdu ve böylece Ay'da bırakıldı. Ay modülünün kalan bölümü de Ay'a inen astronotları yeniden komuta modülüne ulaştırdıktan sonra Apollo'dan ayrıldı. Hizmet modülü, astronotların bulunduğu komuta modülünün Dünya atmosferine girmesinden kısa bir süre önce araçtan ayrılıp atıldı.Roketin üçüncü kademesinden ayrıldıktan sonra, birbirine bağlı hizmet ve komuta modülleri görevi devralır. Komuta modülünün burnu Ay modülüne kenetlenir ve birbirine bağlı üç modül Ay'a doğru yol almayı sürdürür.)
Skylab ve ASTP
Apollo programının ardından ABD'de, yeniden kullanılabilir ilk uzay aracı olan uzay mekiği üzerinde çalışmalar başladı. Ama bu arada Apollo programından geriye epeyce donanım kalmıştı ve bunlardan yararlanarak iki projenin daha gerçekleştirilmesine karar verildi. Bunlar Skylab ve SSCB kozmonotlarıyla ortak uçuşu öngören ASTP projeleriydi.
Skylab, Dünya'nın çevresinde yörüngeye oturtulacak 90 ton ağırlığındaki bir laboratu- var, gözlemevi ve atölyeydi {skylab İngilizce' de "gök laboratuvarı" anlamı gelir). Önceleri pek çok sorun çıktı ve neredeyse projeden vazgeçme aşamasına gelindi, ama sonunda Mayıs 1973'te Skylab yörüngeye oturtuldu ve üç astronot ekibi sırayla araçta uzun dönemli çalışmalar yaptılar. İlk grup 28 gün, ikincisi 59 gün, üçüncüsü ise 84 gün süreyle Skylab'de kaldı. Bütün astronotlar bu uzun uzay uçuşlarından sağlıkları yerinde olarak geri döndü. Skylab astronotları böylece insanoğlunun ciddi bir zarar görmeden uzun süre uzayda yaşayabileceğini kanıtladılar.
Temmuz 1975'te Tom Stafford, Donald Slayton ve Vance Brand'ın bulunduğu bir Apollo uzay aracı, SSCB'nin "Soyuz 19" (soyuz Rusça'da "birlik" anlamına gelir) aracıyla uzayda buluştu ve kenetlendi. "Soyuz 19"daki kozmonotlar Aleksey Leonov ve Valeri Kubasov bu yörünge uçuşu sırasında ABD'li astronotlarla karşılıklı ziyaretlerde bulundular. SSCB ile ortaklaşa gerçekleştirilen ve kısaca ASTP ("Apollo-Soyuz Deneme Projesi" sözcüklerinin İngilizce karşılıklarının başharflerinden geliyor) olarak adlandırılan bu proje, 1981'de uzay mekiği ortaya çıkana kadar ABD'li astronotların gerçekleştirdiği son uzay uçuşu oldu.
Soyuz ve Salyut
SSCB, insansız uzay araştırma araçları ve Dünya yörüngesinde insanlı uçuşlar üzerinde çabalarını yoğunlaştırdı ve 1966'da "Luna 9" la ilk yumuşak Ay inişi yapıldıktan sonra Ay insansız uzay araçlarıyla araştırıldı. 1970'te "Luna 16," Bereket Denizi'nden aldığı toprak örneğini Dünya'ya getirdi; otomatik Ay aracı "Lunohod 1" Yağmur Denizi'nde araştırmalar yaptı. İkinci bir Ay aracı olan "Lunohod 2" de 1973'te Le Monnier kraterine indi.
Bunca başarıyla başlamış olan insanlı uzay programı, 1967'de kozmonot Vladimir Komarov'un yeni bir insanlı SSCB uzay aracı kuşağının ilki olan "Soyuz l"le Dünya atmosferine yeniden girişi sırasında yaşamını yitirmesi üzerine bir gerileme gösterdi. Soyuz uzay aracı ABD'nin Apollo'sundan daha küçük olmasına karşılık hep kullanımda kaldı. Soyuzların son türleri Soyuz TM olarak adlandırılmıştır. Soyuz, modüllerden oluşan bir uzay aracıdır; bir yörünge modülü, bir iniş modülü ve bir de aygıt modülü vardır. Kozmonot ekibi, uzayda yörünge modülünde çalışır ve iniş modülüyle Dünya'ya geri döner. Ekip, Dünya'ya ininceye kadar iniş modülünde kalır; modül, paraşütleri ve hız kesme roketleri sayesinde alçalmayı yavaşlatır ve yere yumuşak iniş yapar.
İlk kenetlenme ve kozmonot aktarımı 1969'da "Soyuz 4" ile "Soyuz 5" arasında gerçekleştirildi ve aynı yıl toplam yedi kozmonot taşıyan üç uzay aracı "Soyuz 6, 7 ve 8" aynı anda yörünge uçuşu yaptı.
NASA
Soyuzların bugünkü ana amacı yörüngede bulunan ve Salyut adıyla bilinen SSCB uzay istasyonlarına kozmonot götürüp getirmektir. İlk uzay istasyonu olan "Salyut 1" 1971'de fırlatıldı ve "Soyuz 11" mürettebatı (Georgi Dobrovolski, Vladislav Volkov ve Viktor Patsayev) bu istasyonda 23 gün kaldı. Ama ne yazık ki, bu üç kozmonot, Dünya'ya dönüş sırasında iniş modülündeki bir vananın kazayla açılması ve kabin basıncının düşmesi sonucunda yaşamlarını yitirdiler. Soyuz uçuşlarına başka ülkelerden de kozmonotlar katılmıştır.
1983'e gelindiğinde altı Salyut uzay aracı daha fırlatılmış bulunmaktaydı ve bunları ziyaret eden kozmonotların yörüngede kalma süreleri de giderek uzuyordu. 1984'te kozmonotlar Kizim, Solovyov ve Atkov yörüngedeki "Salyut 7" uzay istasyonunda 237 gün kalarak uzayda en uzun süre kalma rekorunu kırdılar. Bu süre içinde başka kozmonot gruplarınca ziyaret edildiler ve kendilerine insansız Progress uzay araçlarıyla taze yakıt, yiyecek ve donanım taşındı. 1983 ve 1985'te büyük Kozmos insansız uzay araçları otomatik olarak "Salyut 7"yle kenetlendi ve "Salyut 7" büyük bir uzay istasyonu haline geldi. Bu uzay istasyonundan ayrılabilen bir iniş modülü Dünya'ya malzeme ve donanım taşıyabilmektedir.
1986'da SSCB uzayda sürekli kalacak, insanlı uzay istasyonlarının merkez modülü olan "Mir"i fırlattı.
Uydular
Başlıca yapma uydular, radyo ve televizyon yayınları ve telefon bağlantısı için kullanılan haberleşme uyduları; hava tahminleri için kullanılan meteoroloji uyduları; mineral yataklarının, hastalıklı tarım alanlarının, çevreyi kirleten kaynakların yerlerini belirlemek ve harita yapmak için kullanılan yerölçümü uyduları; başlıca kullanım amacı düşman mevzileri üzerinde keşifte bulunmak ve bilgi toplamak olan askeri uydular; Dünya atmosferinin oluşturduğu örtü üzerindeki yörüngelerde dolanarak uzay gözlemevi işlevi gören astronomi uydularındır.
Yapma uydular UYDU maddesinde anlatılmıştır.
Uzay Sondaları
Dünya'ya yakın yörüngelere oturtarak yararlı bilgiler edinmenin ötesinde, Ay ve gezegenleri gözlemlemek için uzayın derinliklerine de uzay araçları gönderilmektedir. 1986'ya gelindiğinde, Uranüs'e kadar Güneş sistemindeki bütün gezegenler insansız uzay sondalatınca ziyaret edilmiş ve bu araçlar, gezegenlerin yakınından geçip giderken ya da bunlara iniş yaparken çektikleri fotoğrafları Dünya'ya göndermişlerdir.
Bu uzay araçlarındaki aygıtlar gezegenlerin sıcaklığını, magnetik alanını, ışınımını ve öbür özelliklerini ölçerek sonuçları radyoyla Dünya'ya gönderir. Mars, Venüs ve Merkür'e giden sondalarda elektrik enerjisi, kanada benzeyen paneller üzerine yerleştirilmiş güneş pillerinden sağlanır. Bu piller, küçük silisyum panellerinden yararlanarak Güneş ışığını elektriğe dönüştürür. Daha uzağa, Jüpiter'e ve ötesine giden uzay araçlarında ise enerji, uzayın derinliklerinde Güneş ışığı güneş pillerini çalıştıracak kadar güçlü olmadığı için nükleer bataryalarla sağlanır.
1965'te, ABD'nin "Mariner 4" (mariner "denizci" demektir) sondası, Mars'a 9.000 km yaklaştı ve buradan gezegenin yüzeyinin televizyon görüntülerini gönderdi. 1969'da "Mariner 6" ve "Mariner 7" Mars'ın yakınından geçti ve 1971'de "Mariner 9" gezegeninin çevresini dolanarak çok daha ayrıntılı yüzey fotoğrafları çekti. 1973'te fırlatılan "Mariner 10", 1974- 75'te üç kez Merkür gezegeninin çok yakınma kadar geldi ve bu gezegenin yüzeyinin ilk ayrıntılı fotoğraflarını Dünya'ya ulaştırdı. 1975- 76'da Mars'a iki "Viking" uzay aracı gönderildi. Bunların her ikisi de, yörüngede kalacak bir bölüm ile Mars'a inip ölçümler yapacak ve Mars toprağında yaşam belirtisi arayacak ikinci bir bölümden oluşuyordu. Ama bu araştırma sonucunda hiçbir yaşam belirtisi bulunamadı.
SSCB de Mars'a çeşitli sondalar gönderdi. Bunlardan "Mars 2 ve 3" 1971'de gezegenin yüzeyine ölçme aygıtları indirdi. SSCB'nin Venüs'e gönderdiği Venera uzay araçları gezegenin yoğun atmosferini geçip yüzeyine indi ve bunlardan bazıları Venüs yüzeyinden kısa bir süre sinyal göndermeyi başardı.
ABD, 1972'de Jüpiter'e kadar 1 milyar kilometrelik bir yol kat eden "Pioneer 10" sondasını fırlattı. Bu yolculuk neredeyse iki yıl sürdü. Dev gezegenle karşılaştıktan sonra "Pioneer" {pioneer "öncü" demektir) Güneş sisteminin dışına yöneldi. Haziran 1983'te de Güneş'ten yaklaşık 5 milyar km uzaktayken sistemi terk etti. "Pioneer 10" daha sonra da uzay ortamıyla ilgili bilgiler göndermeyi sürdürdü.
"Pioneer 10"dan bir yıl sonra, benzer bir sonda olan "Pioneer 11" Jüpiter'i ziyaret etti ve 1979'da Jüpiter'in kütle çekiminden yararlanarak yolunu değiştirip Satürn'e yöneldi.
Aynı yıl Jüpiter ve Satürn'ü peş peşe ziyaret etmek üzere iki ABD sondası daha fırlatıldı. Bunlar "Voyager 1" ve "Voyager 2" idi (voyager "gezgin" demektir). Daha öncekilere göre çok daha gelişkin aygıtlarla donatılmış olan "Voyager 1" Jüpiter ve Satürn ile bu gezegenlerin uydularına ilişkin son derece ilgi çekici fotoğraflar gönderdi. Pioneer gibi Voyager'larda da, başka dünyalarda bulunabilecek uygarlıklara yönelik bir mesaj yer almaktadır. Bu mesaj, bir uzunçalar plağa kaydedilmiş doğa ve insan sesleridir.
"Voyager 2" Satürn'le karşılaştıktan sonra Uranüs'e yöneldi ve 1986 başlarında bu gezegenin yakınından geçti. "Voyager 2"nin Uranüs'e ilişkin keşifleri arasında, bu gezegenin daha önce gözlenmemiş pek çok uydusu ve yeni bazı halkaları da yer almaktaydı. "Voyager 2," 1989'da Neptün'le karşılaşacak biçimde programlanmıştı. 1985'te, yörüngesinin Güneş sisteminin iç kesimlerinde kalan bölümünden geçmekte olan Halley kuyrukluyıldızını gözlemlemek için bir dizi uzay araştırma aracı gönderildi. Bunlar, SSCB'nin "Vega 1 ve Vega 2", Japonlar'ın "Sakigake" ve "Sui- sei" ile Avrupa Uzay Ajansı'mn "Giotto" uzay araçlarıydı. Bu uçuşlar bize kuyrukluyıldızlar konusunda pek çok şey öğretti.
Uzay Mekiği ve Uzay Laboratuvarı
12 Nisan 1981'de ABD'nin uzay mekiğini fırlatmasıyla uzay araştırmaları alanında yeni bir çığır açıldı. Mekik, yeniden kullanılabilir ilk uzay aracıydı. Uzay mekiği, uzaydan geri dönüşünde bir uçak gibi yere inebildiği ve bu nedenle defalarca kullanılabildiği için uzay uçuşlarının maliyeti önemli ölçüde azaldı. 1986'ya kadar ABD ve Avrupa uydularının pek çoğu mekikle fırlatıldı. Mekiğin başlıca rakibi Avrupa Uzay Ajansı'nın geliştirdiği "Ariane" roketiydi. Ariane, insansız uydu fırlatmak için kullanılan konvansiyonel bir rokettir.
Mekik sisteminin ana bölümünü, DC-9 gibi orta boy bir yolcu uçağıyla aşağı yukarı aynı büyüklükte olan, delta kanatlı bir yörünge aracı oluşturur. Uzunluğu yaklaşık 37 metre, kanat açıklığı ise 24 metre kadardır. Mekiğin kendisi, üç ana motoru için gerekli olan iticilerle (sıvı hidrojen ve sıvı oksijenle) dolu büyük bir dış yakıt tankının üzerine oturtulmuştur. Tankın yanlarına, katı yakıtlı iki itici roket bağlanmıştır. Bütün bunlar rampada dikili durumda, yani mekik kuyruğunun üzerine "oturmuş" durumda bulunur. Mekik en çok yedi astronot taşıyacak biçimde tasarımlanmıştır. Mekiğin yük güvertesi, yani yörüngeye yerleştirilecek uyduyu taşıyan depo bölümü 18 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğin- dedir.
Kalkışta katı yakıtlı itici roketler ile üç ana motor birlikte ateşlenir. Yaklaşık iki dakika sonra yakıtını tüketmiş olan katı yakıtlı itici roketler tanktan ayrılır ve paraşüt yardımıyla Dünya'ya iner; bu roketler bakımları yapıldıktan sonra yeniden kullanılabilir. Ana motorlarının yardımıyla mekik tırmanmasını sürdürür. İçindeki yakıt tükendiğinde büyük yakıt, tankı da sistemden ayrılır ve bu tank Dünya'ya geri düşerken atmosferin içinde yanıp yok olur. Daha sonra mekik genellikle yerden 300 km kadar yüksekteki bir yörüngeye oturtmak için motorlarını ateşleyerek gerekli itme kuvvetini sağlar.
Uçuş görevi bittikten sonra Dünya'ya geri dönebilmesi için, mekiğin iki küçük motoru yeniden ateşlenir; böylece hızının azalması ve yörüngeden ayrılarak alçalmaya başlaması sağlanır. Dünya atmosferine yeniden girişte havayla sürtünmenin yol açtığı ısınmaya karşı, aracın dış çeperi ısıyı yalıtan bir maddeyle, ana bölümü de seramik karolarla kaplanmıştır. Seramik karolar ısı kalkanı işlevi görür ve alttaki gövdeyi ısının vereceği zarara karşı korur. Hava, aracı daha da yavaşlatır ve mekik manevra yapmak için kanatlarını kullanmaya başlar. Böylece, uzay aracı bir planör biçimini alır ve bir planör gibi süzülerek normal bir pistin üzerine iner.
12 Nisan 1981'de fırlatılan ilk uzay mekiği "Columbia" idi. NASA sonradan üç mekik daha geliştirdi. İkinci mekik "Challenger" ilk uzay uçuşunu Nisan 1983'te yaptı. "Disco- very" 1984'te fırlatıldı; onu 1985'te "Atlantis" izledi. Bu mekikler adlarını, tarihteki ünlü keşif gemilerinden almıştır.
Mekikler temel olarak yörüngeye uydu yerleştirmek için geliştirilmişti, ama bir süre sonra bunlarla uzaya taşınabilecek bir dizi başka özel uzay aracı da tasarımlandı. Bunlardan biri, Avrupa Uzay Ajansı'nca yaptırılan, yeniden kullanılabilir uzay laboratuvarıydı. Uzay laboratuvarı sözcüklerinin İngilizce karşılığından kısaltılarak Spacelab adıyla da anılan bu laboratuvar, yörünge aracının yük bölümüne yerleştirilmektedir. Uzay laboratuvarı, içinde bilim adamları ile mühendislerin çalışabileceği basınçlı bir laboratuvar modülünden oluşur. Bazen bu modüle, doğrudan dış uzaya açık olması gereken aygıtların yerleştirileceği bir palet de eklenebilmektedir. İlk uzay laboratuvarı Ekim 1983'te uzaya fırlatıldı.
İlk mekik uçuşlarının başarısı, herkesin bunları sıradan bir araçmış gibi görmesine yol açtı. Uzayda çalışmanın artık kolay başarılabilir bir hale geldiği sanıldı. Ama, 28 Ocak 1986'da felaket geldi. "Challenger"ın mekiği, Florida'daki Cape Canaveral uzay üssünden fırlatıldıktan 73 saniye sonra patladı ve içindeki yedi astronot yaşamını yitirdi. Daha sonra yapılan incelemede, mekiğin itici roketlerinden birinin üzerindeki hatalı bir contanın parçalandığı ve sıçrayan bir kıvılcımın dış tankı tutuşturduğu anlaşıldı. Uzaya çıkan ilk sivil astronot olan bir kadın öğretmenin de aralarında bulunduğu yedi astronotun ölümüyle sonuçlanan bu trajedi, programın iki yıldan fazla kesintiye uğramasına neden oldu; bu süre içinde mekiğin tasarımı geliştirildi ve güvenlik standartları yeniden gözden geçirildi.
Uluslararası Uzay Etkinlikleri
Uzay araştırmaları konusunda uluslararası bilgi alışverişi, 1958'de kurulmuş olan Uluslararası Uzay Araştırmaları Komitesi (COSPAR) aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Avrupa ülkeleri de kendi aralarında Avrupa Uzay Ajansı çerçevesinde ortak çalışmalar yürütmektedir. ABD ve SSCB'den sonra uzaya uydu fırlatan ilk ülke 1965'te Fransa oldu. Fransa'yı Japonya (1970), Çin (1970), İngiltere (1971) ve Hindistan (1975) izledi. Hem ABD, hem de SSCB başka ülkelerin yararlanacağı uydular da fırlattılar; aynca SSCB, aralarında Çekoslovakya, Fransa ve Küba'nın da bulunduğu çeşitli ülkelerden gelen kozmonotları Soyuz uçuşlarına kattı.
Birleşmiş Milletler'ce 1966'da onaylanan dış uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması antlaşması, uzaydaki silah denemelerini, nükleer silahların Dünya çevresinde yörüngeye sokulmasını, Ay ya da gezegenler üzerinde askeri üsler kurulmasını yasaklamıştır. Bu nedenle ABD'nin uzay silahlarını uzayda yok etme hedefini güden ve kısaca "Yıldız Savaşları" olarak adlandırılan Stratejik Savunma İnisiyatifi (SDI) projesini ortaya koyma kararı son derece tartışmalıdır.
Geleceğin Uzay Uçuşları
Güvenli ve etkin bir mekik sistemi, Dünya çevresinde uzay istasyonları kurmayı kolaylaştıracak ve bu istasyonlar bilim adamı gruplarının nöbetleşe gidip çalışabileceği sabit araştırma merkezleri haline gelecektir. Büyük bir uzay istasyonunda çok sayıda araştırma yürütülebilir ve hatta bu tür bir istasyon güneş ışınlarından yararlanarak elektrik üreten bir "uzay enerji santralı" olarak kullanılabilir. Burada üretilen elektrik mikrodalgalara dönüştürülerek ışın demetleri halinde yeryüzündeki bir enerji santralına gönderilebilir ve mikro dalgalar bu santralda yeniden elektriğe dönüştürülerek ulusal dağıtım ağına beslenebilir.
İletişim, yayın, yerölçümü, hava tahmini ve seyir alanlarında kullanılan uyduların sayısı artacaktır. Gezegenlere yönelik insanlı uçuşların önünde çözülmesi gereken daha pek çok sorun vardır (örneğin Mars'a gidilecek olsa bu yolculuk iki yıl sürer). Ama insanlı Ay üssü 21. yüzyılın başında bir gerçek haline gelecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder