Ana Sayfa Bilgi Bankası

15 Ocak 2011 Cumartesi

VURMALI ÇALGILAR

VURMALI ÇALGILAR. Sesin vurma, salla­ma ya da sürtme ile elde edildiği müzik aletleri vurmalı çalgılar ailesindendir. Vurma­lı çalgılar iki gruba ayrılır: Çan, gong gibi kendi titreşimleriyle ses çıkaran çalgılar ve davul gibi gövdeye gerilmiş derinin tokmak ya da çubukla vurulduğunda titreşmesiyle ses elde edilen aletler. Vurmalı çalgı­ların dünyanın her yerinde çeşitli türleri vardır. En basit ve en çok kullanılanları zil, kaynana zırıltısı, kastanyet ve içi küçük çakıl taşıyla doldurulmuş su kabaktandır. Davul ise, dünyanın hemen hemen her yerinde bulunan en yaygın vurmalı çalgıdır.
Vurmalı çalgılar, üflemeli ve yaylı çalgılardan sonra orkestranın üçüncü bölümünü oluş­turur. Temel işlevi ritmi belirtmektir. Timbal, çan ve ksilofon kesin perdelere akort edilir ve notayla belirli bir melodiye göre çalınır. Üçgen, çıngırak, kirişli davul ve zilin perdesi yoktur, yalnızca ritim vermek için kullanılır. Perdesi belirli olan öteki vurmalı çalgılar klavye (tuşlar) aracılığıyla ya da tokmak ve çubukla çalınır. Piyano ve küçük bir piyanoya benzeyen çelesta akortlu ve klavyeli vurmalı çalgılardır. Çelestanın ses alanı dört oktavdır, tınısı çan sesini andırır. Tuşlara bağlı çekiçle­rin ince çelik levhalara vurmasıyla ses elde edilir.
Klavyeli olmayan vurmalı çalgılar ksilofon, glockenspiel, marimba ve vibrafondur. Glockenspiel farklı sesler çıkaran boru çanlardan oluşur. Tahta, ebonit ya da metal tokmaklarla çalınır. Ksilofon tahta bir çerçeve üzerine büyükten küçüğe doğru dizilmiş, yassı tahta çubuklardan oluşur. Çubukların her biri ayrı notalara ayarlıdır. Uçlan keçe ya da plastikle kaplı bir çift tokmakla vurularak çalınır. Meksika'da ve Güney Amerika'da yaygın olarak kullanılan marimba ve vibrafonksilo fona benzer. Vibrafon bir dizi çelik dilden oluşur. Elektrikle çalışan döner paletler ses yükseltici boruları açıp kapayarak, kesintisiz ve dalgalı bir ses oluşmasını sağlar. Vurmalı çalgıların orkestrada kul­lanılan en önemli üyesi timpani ya da timbal olarak bilinen akortlu davuldur.
Belirli bir notayla çalınmayan ve yalnızca ritmi vurgulamaya yarayan öteki vurmalı çal­gılar büyük (bas) davul ve kirişli davuldur. Bu çalgılar askeri bandolarda ve orkestralarda kullanılır. İkisi arasında orta büyüklükte bir davul olan küçük (tenor) davul daha çok askeri bandolarda kullanılır.
Tef, zil, kastanyet, üçgen, gong, tamtam, bongo okul orkestralarında yaygın olarak kullanılır. Richard Wagner'in Ren Altını ope­rasında kullandığı örs ve çıngırak da vurmalı çalgılar ailesindendir. Tefin kökeni çok eskiye dayanır. Kenarına küçük çanlar ya da ziller bağlanmış tahtadan bir kasnak ve kasnağa gerilmiş deriden oluşur. Gergin deriye par­mak uçlarıyla vurularak, ya da çalgı sallana­rak ritim tutulur. İspanyol halk müziğine özgü kastanyet, iç yüzeyi çukur iki küçük tahta parçasından oluşur. Başparmak ve ortaparmak arasında tutulup birbirine vurularak çalı­nır. Üçgen, açık bir eşkenar üçgen biçiminde kıvrılmış metal bir çalgıdır. Bir ucu titreşimin uzaması için açık bırakılmıştır. Çalgıcının tutmasına yarayan naylon ya da bağırsaktan bir ilmiğe asılır. Sesi tizdir. Metal bir çubukla vurularak çalınır.
Günümüzde birçok müzisyen değişik sesler elde etmek için, çubuk ya da tokmak yerine testere kullanmak gibi ilginç yollara başvur­maktadır.
Türk Müziğinde Vurmalı Çalgılar
Türk sanat müziğinde kullanılan başlıca vur­malı çalgılar kudüm, tef, bendir, halile, dar­buka ve santurdur.
Kudüm, yarım küre biçiminde, üzerine deri gerilmiş bir çift bakır kâseden oluşur. Kâsele­rin çapı yaklaşık olarak 30 santimetredir. Devrilmemesi için, içi pamuk dolu meşin simitlere oturtulan kudüm, "zahme" adı veri­len bir çift çubukla çalınır. Sesin daha az ve daha tok çıkması istendiğinde, zahmelerin ucuna keçe sarılır. Kudüm kâseleri arasında, ses açısından genellikle dörtlü aralık (la-re, sol-do, do-fa gibi) bulunmasına dikkat edilir. Bu hem derilerin gerginliğini, hem de kalınlı­ğını farklı tutmakla sağlanır. Pes ses veren kâse sağ tarafa (çalana göre), tiz ses vereni ise sola konur. Düm'ler sağdakine, te ke ve tefc'ler ise soldakine vurulur. Dindışı müzikte de önemli bir yeri olan kudüm, Mevlevi müziğinde neyden sonraki en önemli çalgıdır. Kudüm çalana "kudümzen" denir.
Kudümün biraz daha küçüğü nakkare adını taşır. Bu çalgıya halk arasında "çifte nağra" denir. Nakkare daha çok mehter müziğinde ve halk müziğinde belli yörelerde kullanılır.
Biçimsel olarak gene kudüme benzeyen, ama boyutları onunkilerden çok daha büyük olan kös de mehter müziğine özgüdür. Kösler sefer sırasında at ya da deve ile taşınırdı.
Daha önce tanımlanan tef ya da def Türk müziğinde eskiden beri kullanılan bir vurmalı çalgıdır. Bir ara kullanılmamış, ama sonra­dan, özellikle ince saz takımlarında kullanıl­maya başlanmıştır. Günümüzde de kullanıl­maktadır.
Bendir ya da daire, çapı 50 santimetreyi bulabilen büyükçe teftir. Genellikle zilsiz olan bendir, tekke müziğinde olduğu gibi, dindışı müzikte de kullanılmıştır.
Özellikle mehter müziğinde kullanılmış olan halile ya da zil, tekke müziğinde ve dindışı müzikte de belli işlevler üstlenmiştir.
Darbuka, pişmiş topraktan ya da metalden gövdesine deri gerilerek yapılan, büyük olası­lıkla çok eski bir Arap çalgısıdır. Türk sanat müziğinde eskiden de kullanılmakla birlikte, 20. yüzyılda önemi artmıştır. Toprak gövdeli darbukaya halk arasında "dümbelek" denir.
Santur, kanuna benzer telli bir çalgıdır. Tellerinin metal olması ve bunların mızrapla değil, küçük ahşap tokmaklarla titreştirilmesiyle kanundan ayrılır. Dize ya da özel sehpa­sına konarak çalman santur, özellikle 19. yüzyılda çok rağbet görmüş sonra gözden düşmüştür. Santur çalan sanatçıya "santuri" denir. Günümüzde, birkaç amatör dışında santur çalan kalmamıştır.
Davul Türk halk müziğinin en önemli vurmalı çalgılarındandır. Basık bir silindir görünümünde olan davulun kasnağı esnek ağaçlardan, bükülerek yapılır. Her iki yüzüne de deri gerili olan davul omuza asılarak çalınır. Sağ eldeki büyük tokmakla düra'ler, sol eldeki ince çubukla ise tek'ler vurulur. Bir açık hava çalgısı olan davul, zurnayla birlikte ayrılmaz bir ikili oluşturur.
Türk halk müziğinde davuldan başka, düm­belek ya da dümbek denen toprak darbuka, zilli maşa (tahta), kaşık, zil (parmaklarla çalınabilecek kadar küçük bir tür halile ya da metal kastanyet), çalpara (ya da şakşak) gibi vurmalı çalgılar da kullanılır. Bu son çalgı, çok sert ağaçlardan yapılan ve her zaman iki parçadan oluşan bir tür kastanyettir.
Zilli maşa, mangal maşasını andıran, metal­den, iki kollu bir çalgıdır. Her iki kolun ucuna da ince zincirlerle çıngıraklar bağlanmıştır. Zilli maşa başka bir metal çubukla vurularak çalınabileceği gibi, sallanarak da çalınabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder