Suçlar, yasalar tarafından yasaklanan ve cezalandırılan, genellikle toplumun huzurunu bozan ya da toplumdaki bireylere zarar veren eylemlerdir. İstatistikler insanların daha çok 15-25 yaşlan arasında suç işlediğini göstermektedir.
Tüm toplumlarda suç sayılan bazı eylemler vardır. Kural olarak yasalar, insanların barış ve güvenlik içinde yaşamalarını sağlamak için konmuştur. Ama yasalarda hangi eylemin suç oluşturacağı konusu, içinde bulunulan tarih dilimine ve toplumun yapısına göre farklılıklar gösterir. Örneğin, günümüzde bazı Ortadoğu ülkelerinde birden çok kadınla evlenmek yasalken, batılı ülkelerde ve Türkiye'de suç sayılır.
Vatana ihanet, cinayet, saldın, hırsızlık, sahtekârlık gibi eylemler, hemen her dönemde toplumun egemen ahlak değerlerine aykırı düştüğü için cezalandırılmıştır. Bunlar geleneksel suçlar olarak adlandırılır. Bazı eylemler ise yasalarda suç olarak düzenlendiği için suç sayılır ve bunlar değişen toplumsal ve siyasal koşullara bağlı olarak zaman içinde suç olmaktan çıkabilir ya da içerikleri değişebilir. Düşünce suçlan ya da siyasal suçlar, bazı ekonomik suçlar, ruhsatsız silah bulundurmak gibi davranışlar bunlara örnektir.
Ayrıca, gerek geçmişte, gerek çağımızda, toplumun huzurunu korumak için çıkarıldığı ileri sürülen bazı yasalar, bireysel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırıcı nitelikte olabilmiştir.
Suçların Sınıflandırılması
En iyi bilinen sınıflandırmalardan birisi İngiliz örf ve âdet ya da görenek hukukundan gelir. Buna göre suçlar önemlerine göre sınıflandın- lır. Genellikle hapisle, bazen de ölüm cezası ile cezalandırılan vatana ihanet, cinayet, tecavüz ve hırsızlık ağır suçlar olarak nitelenir; bu suçlar cürüm (ağır suç) olarak adlandırılır. Trafik suçlan, sarhoşluk, genel ahlaka ay kın davranma gibi daha az önemli suçlar hafif suçlar olarak sınıflandırılır. Bunlar, para cezası ya da hafif hapis cezası ile cezalandırılabilir. Bu sınıflandırma İngiltere'de artık kullanılmamaktadır. Bugün suçlar önemlerine göre, tutuklama gerektiren ya da gerektirmeyen suçlar olarak sınıflandırılır.
ABD'de ise cürümler ve hafif suçlar ayrımı eyaletten eyalete farklılaşır. Bir eyalette cürüm sayılan bir suç, bir başkasında hafif suç ya da kabahat olarak değerlendirilebilir.
Türkiye'de suçlar ve cezalar, temel olarak, 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) belirtilmiştir. Ama bazı özel yasalarda (basın, sendikalar, grev ve lokavt ile derneklerle ilgili yasalar) da suç ve ceza öngörülür. TCK suçlan, cürüm ve kabahatler olmak üzere ikiye ayırır. Cürümler kabahatlerden daha ağır suçlardır. Yasada bunların cezalan idam, ağır hapis, ağır para cezası, kamu hizmetinden yasaklanma olarak düzenlenmiştir. Kabahatlerin cezalan ise hafif hapis, hafif para cezası, bir meslek ya da sanatı uygulama hakkının askıya alınmasıdır.
Suçlara İlişkin Bazı Tanımlamalar
CİNAYET CADAM ÖLDÜRME): Bir kişiyi kasten öldürmek. Bazı adam öldürme eylemlerinde kasıt ve tasarlama olmaz. Yasaya göre, bir kişiyi kaza eseri, kendini savunurken öldürmek ya da savaş sırasında bir düşmanı öldürmek cinayet sayılmaz.
ÇALINTI ARAÇLA GEZMEK: Sahibinin izni ve haberi olmadan bir motorlu aracı alarak kullanmak. Bu eylem, araç geri götürülse bile suçtur.
DOLANDIRICILIK: Bir kişiyi aldatarak kazanç sağlamak. GENEL ADABA AYKIRILIK: Bunlar, örneğin kumar, sarhoşluk, teşhircilik gibi genel ahlak kurallarına karşı işlenen suçlardır.
HIRSIZLIK: Bir kimsenin rızası olmadan ona ait olan şeyleri almak.
IRZA TECAVÜZ: Bir kimseyle rızası dışında ve zorla cinsel ilişkide bulunmak.
KUNDAKLAMA: Yapı, gemi, orman, harman yeri gibi yerleri bilerek ateşe vermek.
MÜESSİR FİİL: Bir kişiye bedensel zarar vermek.
RÜŞVET: Görevlinin bir işi yapma ya da yapmama karşılığında maddi yarar sağlaması. Bir polisin suç işleyen kişiden, bu suçu örtbas etmek için para alması rüşvete örnektir,
SAHTEKÂRLIK: Başkasının imzasını kullanmak ya da çek ve benzeri belgeler üzerinde değişiklik yaparak kendi hakkı olmayan şeyleri elde etmek ya da başka bazı yararlar sağlamak.
SOYGUN: Silahlı hırsızlıktır. Yol keserek adam soyma ya da banka basarak paralara el koyma eylemi soyguna örnektir.
YALAN YERE YEMİN: Genellikle mahkemelerde, doğru söyleyeceğine yemin ettikten sonra yalan açıklamalarda bulunmak.
Polisler, görevleri suçlan ortaya çıkarmak ve suç işlenmesini önlemek olan kamu görevlileridir. Eğer polis bir kişinin suç işlediğini gösteren yeterli kanıta sahipse, onu yakalayarak savcılığa teslim eder. Suçlanan kişinin, suçlu ya da masum olduğuna karar vermek için yargılanmak üzere mahkemeye çıkarılması gerekir. Bu kişi ancak, suçlandığı suçu işlediği kesin olarak kanıtlanırsa mahkûm edilebilir. Yargıç sanığın suçluluğu konusunda tam anlamıyla ikna edilmezse suçsuzluğuna karar vermek zorundadır. Bir başka deyişle, suçun işlenip işlenmediği konusunda bir kuşku varsa, bundan sanık yararlanır. Örneğin bir kişinin hırsızlıktan mahkûm olabilmesi için, bir başkasının malını o kişiyi söz konusu maldan yoksun bırakmak kastıyla almış olduğunun, kuşku bırakmayacak biçimde kanıtlanması gerekir. Eğer bir malı geri vermeyi tasarlayarak aldığı ortaya çıkarsa, sanık hırsızlıktan mahkûm edilemeyecektir.
Günümüzde Suçlar
18. ve 19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi'nin ardından iş dünyasının hızla gelişmesi, bazı eylemlerin yasalarda suç sayılmasına yol açtı. Bu büyük değişim dönemi birçok alanda insan ilişkilerinin yeniden düzenlenmesini gerekli kıldı. Sanayi, çalışma yaşamı, ticaret, iş, sağlık, sosyal yardım, vergi ve bankacılık gibi alanlarda yeni yasal düzenlemelere gidildi.
20. yüzyılda yeni bir suç biçimi oluştu. Daha önce birçok suçun "yeraltı dünyası" denen kesimden insanlarca (örgütlü suçlar) ya da yoksullar tarafından işlendiği düşünülürdü. Ev soyma, yankesicilik, hırsızlık gibi suçların, daha çok gereksinim içindeki kişiler tarafından işlendiği düşüncesinde doğruluk payı vardır. Ama iyi eğitim görmüş ve yüksek gelir grubundan kişilerin de daha çok para ve güç kazanmak hırsıyla suça yöneldikleri görülmektedir. Bunlar büyük kazançlar sağlamak için bilgi ve görgülerini yasadışı yollarda kullanabilirler. Örneğin, insanlara değersiz mallan ve tahvilleri büyük paralar karşılığında satabilirler. Bazıları da zararlı ilaçlan, sağlıksız yiyecekleri ya da sahte kozmetik ürünlerini aldatıcı reklamlarla halka pazarlayabilir.
Modern toplumlarda, yasaları çiğneyerek suç işleyen kişi mahkeme önüne çıkarılır ve suçluya belirli yaptırımlar uygulanır. Bu yaptırım sistemi özel hukuk ve ceza hukuku olarak ikiye ayrılır.
Özel hukuk, toplumda kişilerin başka kişiler karşısında uymakla yükümlü olduğu kuralları düzenler. Örneğin, herkes başkasına haksız bir zarar vermemekle yükümlüdür. Eğer bir araç sürücüsü dikkatsizliği nedeniyle bir başka araca çarparsa özel hukuk kurallarını çiğnemiş olur. Aracına çarpılan kişi yaralanmış, aracı da zarar görmüş olabilir. Bu durumda zarar gören kişi özel hukuka göre dava açabilir ve dikkatsiz sürücüyü mahkemeye verebilir. Mahkeme haksız tarafı, arabanın onarım giderlerini ve zarar gören kişinin çektiği acı ve zararların karşılığı olarak tazminat ödemeye mahkûm edecektir. Özel hukuk kuralları içinde mahkeme, zarar gören kişinin karşılaştığı haksız eylemden önceki durumuna kavuşmasını sağlayacaktır.Ceza hukuku, kişilerin başkalarına, topluma ya da devlete karşı işledikleri suçları cezalandırır. Yargıçlar suçluların cezalandırılması konusunda kamu adına karar vermekle görevli ve yetkilidirler.Suç olarak kabul edilen eylemler, toplumun sürekliliği için korunması gereken haklara saldın niteliği taşır. Batılı toplumlar, başkaları tarafından zarara uğratılmaksızın korkusuzca yaşama hakkı ile mülkiyet hakkı gibi iki hakkın üstünde temellenir. Sonuç olarak çoğu suçlar da iki grup içinde toplanabilir. Bunlar, müessir fiil, adam öldürme gibi kişilere karşı işlenen suçlar ile hırsızlık, kundakçılık gibi mülkiyete karşı işlenen suçlardır.Ayrıca, günümüzün sanayileşmiş toplumlarında, insanların gündelik yaşamlarını uyum içinde sürdürebilmeleri için ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Araçların park edilebileceği yerlerin belirlenmesi, bazı işlerde çalışabilmek için ruhsat alınması gibi düzenlemelere aykırı davranışlar da, daha önemsiz olmakla birlikte suçtur.
Suçların Ortaya Çıkarılması ve Cezalandırılması
Genelde suçlar maddi (fiziksel) ve manevi (zihinsel) olarak iki öğeden oluşur. Örneğin öldürme ya da çalma eylemi maddi öğe, öldürme kastı ya da maldan yoksun bırakma kastı ise manevi öğedir. Bu nedenle savcı yalnızca yasadışı maddi eylemin gerçekleşmiş olmasını değil, suçlanan kişinin suç işleme kastıyla davrandığını da kanıtlamalıdır.
Savunma
Hukukta geçerli birçok savunma biçimi vardır. Suçun baskı altında işlenmiş olması buna bir örnektir. Sözgelimi, bir kişinin başka birini kendisine ya da ailesine zarar vereceği tehdidiyle hırsızlık yapmaya zorlaması durumunda, suçlanan kişi gerçekten mal çalmış olsa bile aklanabilir. Bir başka örnek ise meşru müdafaa (savunma) durumudur. Bir kişiye maddi zarar vermek yasalara göre suçtur, ama suçlanan kişi kendini saldırıdan korumaya çalışırken saldırgana zarar vermişse hukuka ay kın davranmış sayılmaz.
Suçluluğu ortadan kaldıran bir başka durum da ruh hastalığıdır. Suç işleyen kişi, ruh hastası olduğu saptanırsa cezalandırılmaz ve tedavi görebileceği bir hastaneye gönderilir. Suç işleyen ruh hastalan mahkûm edilmezlerse de, cezaevi yerine bir hastaneye kapatılarak özgürlükleri sınırlandırılır.Suçlanan kişi masum bulunursa aklanır, tutuklu olarak yargılanmaktaysa salıverilir. Suçlu bulunursa, mahkûm edilerek cezalandırılacaktır. Kişinin çarptırılacağı ceza, suçun önemine, kişinin yaşma, suçu işlediği koşullara ve daha önce suç işleyip işlemediğine göre değişir. Ülkelerin çoğunda ölüm cezası kaldırılmış ya da yalnızca savaş hali için öngörülmüştür.
Suçlu Davranışları
Suçlu davranışlarını açıklamak üzere yapılan çalışmalar yalnızca bir tek etkenin ya da birkaç etkenin bir araya gelmesinin her zaman bir suça neden olmadığını göstermiştir. İncelenen her olayda farklı koşulların kişileri suç işlemeye yönelttiği görülmüştür. Ama belirli bazı koşullarda suça yönelik davranışların oranı yükselmektedir. Bu davranışlar da, tıpkı normal insan davranışlarında olduğu gibi içsel ya da dışsal birçok zorlamanın sonucudur.
Suça yönelik davranışların önemli bir bölümü yoksulluk, işsizlik ve eğitimsizlik gibi toplumsal nedenlerle bağlantılıdır. Refah düzeyi yüksek bölgelere oranla işsizliğin ve yoksulluğun yoğun olduğu bölgelerde hırsızlık, yankesicilik gibi suçların daha fazla işlendiği gözlenmektedir.
Ayrıca, kişinin zekâ düzeyi ya da ruhsal durumu da suça yönelik davranışların gelişmesi bakımından önemli bir öğedir. Zekâ geriliği olan bir kişi, doğru ve yanlışı ayırt etme yeteneğinden yoksun olduğu için kötü niyetli bir topluluğun içinde kolaylıkla suç işlemeye yönlendirilebilir. Bu, ne yaptığının ya da yaptığı
şeyin yanlış olduğunun ayırdığında olmayan ruh hastalarının durumuyla aynı değildir. Hukuken bir kişinin ne zaman aklı yerinde, ne zaman ruhsal bakımdan hasta sayılacağı sorusu henüz yeterince çözülmüş değildir. Avukatların ve psikiyatri uzmanlarının, bir kişinin hangi durumlarda eylemlerinden sorumlu tutulabileceği konusunda farklı görüşleri vardır. Kişilik bozukluğu olanlar genelde suça yatkın kişiler olarak kabul edilir. Bunlar zekâdan yoksun değildir ve bugünkü standartlara göre ruh hastası sayılmazlar. Ama toplumla uyumsuz olan ve başkalarının haklarını tanımayan bu kişiler işledikleri suçtan pişmanlık duymaz, genellikle cezalandırılmaktan korkmazlar.
Ev ve aile koşullan ile çevre deneyimlerinin de çocukların davranışları üzerinde büyük etkisi vardır. Aile yaşamının bozukluğu ve mutsuz deneyimler çocuklar arasında görülen suça yönelik davranışların en yaygın nedenleridir. Aile içinde ölüm, çocuğun terk edilmesi ya da şiddetli geçimsizlik ortamı çocuk ve gençlerin sorunlu olmasında önemli etkenlerdir.
Suç araştırmalarında birçok pratik zorlukla karşılaşılmaktadır. Birincisi, pek çok suç açığa çıkarılamamaktadır. Siyasal cinayetler bunlar arasında önemli yer tutar. îkinci bir güçlük, suçun işlendiği bazı kişilerce saptanmış olsa bile, durumun polise bildirilmemesidir. Bunun nedeni suçtan zarar görenin ya da suçlunun kimliğinin herkes tarafından bilinmesini önlemek olabilir. Bu duruma genellikle tecavüz, çocukların aile içinde yaptığı hırsızlık ve işyerinde dolandırıcılık olaylarında rastlanır.
Üçüncü bir zorluk da polisin kendisine bildirilen olaylardan ancak bir bölümünü soruşturmasıdır. Bunun nedeni delil yetersizliği olabileceği gibi, polisin belli bazı olaylarda suçlularla başka yollardan uğraşmayı seçmesi de olabilir.
Suç ve suçluluğu inceleyen bilim adamları, yani kriminologlar, çalışmalarında polis kayıtlarına geçmeyen gizli suçlan da dikkate alırlar. Suç işlediği bilinen, ama kovuşturmaya uğramamış ya da suçtan zarar görmesine karşın polise haber vermemiş kişilerle konuşarak onlara sorular sorabilirler. Bu tür araştırmalar toplumdaki gerçek suç oranlarını ve suça yönelik davranışların neden ve sonuçlarını ortaya koymak açısından çok yararlıdır.
Suçların azaltılmasının temel koşullarından biri insanların yaşam koşullarının düzeltilmesidir. Yoksulluk ve sefaletin önlenmesi toplumdaki suçluluk oranını düşürecektir. Sosyal yardım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, eğitim olanaklarının artırılarak okulların geliştirilmesi ve işsizliğin önlenmesi bu açıdan çok önemlidir.
Polis araştırmalarının kimya, balistik ve parmak izi laboratuvarları ile radyo, televizyon ve merkeze bağlı bilgisayar sistemleri gibi bilimsel tekniklerle desteklenmesi de suçluların kolayca ele geçirilmesine yardımcı olmaktadır. Bilgisayarlar suçlulara ilişkin bilgi edinilebilmesine büyük hız kazandırmıştır.
Şartlı salıverme, cezaevlerinde uygulanan deneme süreleri ve ıslah edici yöntemler de, suçlunun ileride yeniden suç işlemesi olasılığını azaltmak için başvurulan çarelerdendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder