Tarih boyunca ortaya çıkarılan pek çok sahtekârlığın ve dolandırıcılığın yanı sıra kuşkusuz bir o kadarı da hâlâ karanlıktadır.
Yakın zamanların en ilginç dolandırıcılık olaylarından biri ABD'li milyarder Howard Hughes'un adı çevresinde gerçekleşti. Pek ortalıkta görünmeyen, az konuşan, ayrıksı bir tip olan Howard Hughes, yıllarca tek başına yaşadıktan sonra 1976'da öldü. Ölümünden dört yıl önce Clifford Irving adında bir yazar Hughes'un özyaşamöyküsünü elde ettiğini açıkladı. Söylediğine göre, gizlice Hughes'la buluşan Irving ona yaşamının öyküsünü anlat- tırmayı başarmıştı. Hughes tarafından yazıldığını söylediği birtakım sahte mektupları ABD'nin önde gelen yayımcılarından birine gösteren Irving, milyarderle ilgili, basında yer almış bazı haberlerden ve düzmece ses bantlarından derleme bir kitabın telif hakkını almayı başardı. Buna karşılık yayınevi tarafından bir İsviçre bankasına Irving adına büyük bir miktar para yatırıldı. Ne var ki, bu dolandırıcılık girişimi cezaevinde son buldu ve ABD' nin ünlü Times dergisi Irving'i sayfalarında "yılın dolandırıcısı" olarak tanıttı. Hovvard Hughes öldükten sonra da mirasından pay almak için türlü entrikalar düzenlendi; düzinelerle sahte vasiyetname ortaya çıktı.
"Piltdovvn insanı" olayı da bir başka sahtekârlık örneğidir. Uzun yıllar, 1912'de İngiltere'de Sussex'te, Lewes yakınlarındaki Pilt- down Çayırı'nda bulunan çenekemiği ve kafatası parçalarının bir tarihöncesi insanına ait olduğu sanıldı. Kemiklerin yaşını belirleyen veni yöntemlerin geliştirilmesi sonucu 1954'te araştırmalar derinleştirildi ve "Piltdown insanından kaldığı sanılan kemiklerin gerçekte ustaca üzerinde oynanmış, günümüz insanına ait bir kafatası ile bir orangutan çenesi olduğu, dişlerinse yapay olarak aşındırıldığı anlaşıldı. Ama bu aldatmacayı kimin yaptığı öğrenilemedi.
Türkiye'de "hayali ihracat" olarak nitelenen büyük ölçekli sahtekârlık ve dolandırıcılıkların ilki 1970'lerin sonlarında ortaya çıktı. Bir işadamının dışarıya lüks mobilya yerine, sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan sunta sattığı müfettişlerce belirlenince hakkında dava açıldı. Bu türden olaylar 1980'lerin ortalarında büyük yaygınlık kazandı.
Burdur ilinin Hacılar köyünde 1957-60'ta bulunan Cilalı Taş ve Bakir çağlarına ait pişmiş toprak kapların ve heykelciklerin bundan bir süre sonra taklit edilerek bol miktarda üretilmesi ve yurtdışına satılması da sahte sanat yapıtı üretme ve eski eser kaçakçılığı konularında dünya çapında dikkati çeken bir olay oldu. Yörede yaşayanların bu eski buluntuların biçimlerine alışık olması, toprağın ve boyaların niteliğinin binlerce yıldan beri büyük bir değişime uğramayışı, benzerliğin kusursuz olmasında rol oynadı. Ama ısılışıldama (termolüminesans) yöntemiyle incelendikten sonra buluntuların sahte oldukları anlaşıldı.Kaynak: Temel Britannica Ansiklopedisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder