Telgraf modern telekomünikasyonun temelinde yatan en eski araçtır. Elektrikli telgrafa ilişkin ilk girişimleri İngiliz bilim adamı Sir Charles Wheatstone (1802-75) başlatmış olmakla birlikte, ilk gerçek ve başarılı elektrikli telgrafı 1830'da ABD'li mucit Samuel Morse geliştirdi. Elektrikli telgraf, elektrik ile magnetizmanın birlikte ilk uygulaması olarak kabul edilir. Telgrafta, bir elektrik kaynağından, örneğin bir pilden elde edilen elektrik akımı kesikli biçimde, yani "vuru"lar halinde bir kablo aracılığıyla uzağa iletilir. Vurular, göndericinin bir elektrik anahtarını açıp kapamasıyla sağlanır. Bu kesikli elektrik akımı, alıcı taraftaki elektromıknatısın bir kalemi çekip bırakmasına yol açar. Hareketli kalem de, döner bir kâğıt şeridin üzerinde kısa ve uzun çizgilerden oluşan izler bırakır. Bunlar, kodlanmış, yani her biri bir harfe karşılık gelen çizgi düzenleridir; bu amaçla kullanılan ilk kodlama sistemine mors alfabesi denir.
1900'lerin başında İtalyan mucit Guglielmo Marconi'nin radyoyu bulmasıyla, elektrikli telgrafta kullanılan elektromıknatıstı alıcı düzeneği kolayca telsiz telgrafa uygulandı. Telsiz telgrafta, artık alıcı ile verici arasında kablo hattının kurulmasına gerek kalmadı ve böylece kara ile açık denizdeki gemiler arasında haberleşme olanağı doğdu.
Uzun yıllar, belirli bir yönde bir defada ancak tek bir mesaj gönderilebilir ya da alınabilirdi. Aynı anda birden çok mesajın karşılıklı iletilmesini sağlayan çoklu elektrik devreleri (mültipleks sistem) 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktı. 1872'de Fransız mucit Jean-Maurice-Ğmile Baudot (1845- 1903) aynı hat üzerinden çok sayıda mesajın iletilmesini olanaklı kılan ve zaman bölüşümlü çoklu devre denen bir dağıtıcı sistem geliştirdi. Baudot'nun sisteminde, gönderici ve alıcı uçlara, yazı makinesine benzer birer yazıcı aygıt bağlanmıştı. Gönderici mesajını bu yazıcıyla yazıyor ve bunun sonucunda oluşan elektrik vurularının etkisiyle alıcı makinenin klavyesindeki tuşlar çalışmaya başlıyordu. Baudot'nun geliştirdiği makinenin haberleşme alanında yeni bir çığır açmasının nedeni, her mesajın karakterlerinin (harflerinin) tek tek ve belli bir sırayla gönderilebilmesini ve aynı anda alıcılara aktarılmasını sağlamasıydı. Bu makineyi kullananlar aynı hat üzerinden birbirlerine istedikleri mesajı iletmek olanağına kavuştular. Baudot'nun sisteminde her karakter, "akım var" ve "akım yok" biçimindeki eşit süreli elektrik vurularından oluşan beş birimli bir koda çevriliyordu. Klavyedeki tuşa basıldığında harekete geçen beşli kodlama çubuğu, basılan tuşa karşılık gelen kodu belirtiyor, bu kod alıcı makineye ulaşıyor ve buradaki klavyenin aynı tuşunu hareket ettiriyordu. Baudot kodu bugün de kullanılmakla birlikte yerini büyük ölçüde, Bilgi Alışverişi İçin Standart Amerikan Kodu denen ve İngilizce karşılığının baş harfleri uyarınca ASCII kısaltmasıyla gösterilen kod sistemine bırakmıştır.
Baudot'nun sistemi, telem ya da teletip yazı makinesi de denen teleprinterlerin ilk örneği olmuştur. İlk telgraf makinelerine klavye ve kâğıt bobinler takılarak, bu aygıtlardan borsa haberlerinin aktarılmasında yararlanılmıştır. 19. yüzyılın sonlan ile 20. yüzyılın başlarında teleprinterler İngiliz Donald Murray ve Frederick Creed ile ABD'li Charles Krumm'ın çalışmaları sonucunda büyük ölçüde geliştirildi. Teleprinterler günümüzde iş dünyasında önemli bir rol oynamaktadır. Pek çok uluslararası şirketin bürosunda gelişmiş ve hızlı teleprinterler vardır. Teleprinterlerden oluşan iletişim ağına teleks servisi denir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder