SAFRAN,
çok eskiçağlardan beri çiçek tepecikleri baharat ve gıda boyası olarak kullanılan
soğanlı bir bitkidir. Çiğdemle yakın akraba olan bu bitkinin (Crocus sativus) anayurdunun Akdeniz ve İran olduğu
sanılmaktadır. Ortalama 20-25 santimetreye kadar boylana- bilen safran bitkisi
sonbaharda huni biçimli mor çiçekler açar. Çiçeklerin tam ortasında üç parçalı,
kırmızımsı turuncu tepecikler (dişiorganın çiçektozu yakalayan bölümü) yer alır.
Kurutulup baharat olarak kullanılan bu organlar bileşimindeki koyu sarı renkli
bir boyarmaddeden ötürü içine katıldığı yiyeceği sarıya boyar.
Çiçekler açtıktan sonra tepecikler tek tek elle
toplanıp kömür ateşinin üzerinde kurutulur. Yaklaşık 10 gram safran elde etmek
için 1.430 tepecik gereklidir. Bu yüzden de pahalı ve değerli bir ürün olan
safranın yerini günümüzde başka gıda boyaları almıştır, ama hâlâ
Akdeniz ülkeleri ile İran
ve Keşmir'de yaygın olarak kullanılır. En çok balık ve pirinç yemeklerine, bazı
Avrupa ülkelerinde ise ekmek ve pastacılık ürünlerine katılır. Ülkemizde ise
safrandan "zerde" adı verilen pirinçli bir tatlı hazırlanır.
Çok
eskiçağlardan beri îran ve Keşmir'de tarımı yapılan safran yalnızca baharat
olarak değil, çeşitli dönemlerde hastalıkları iyileştirici ve koruyucu bir
madde olarak da değer görmüş, hatta renginden ötürü kutsal sayılmıştır.
Örneğin, Budacı rahipler giysilerini safranla sarıya boyarlardı. Eski Yunan ve
Roma'da ise tiyatro, saray ve hamamlara hoş koku vermek amacıyla yerlere safran
serpilirdi.
Günümüzde en çok safran üretilen yerlerin başında İspanya, Fransa,
Sicilya, İtalya, İran ve Keşmir gelir. İlk safran tarımının yapıldığı önemli
yerlerden biri olmasına karşılık, Anadolu 20. yüzyıl başlarında bu konumunu
yitirmiştir. Bugün neredeyse tümüyle ortadan kalkmış olan safran üretimi
yalnızca Safranbolu'nun birkaç köyünde çok sınırlı ölçüde olarak
sürdürülmektedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder