1 Şubat 2011 Salı

RÖNESANS,


RÖNESANS, "yeniden doğuş" (renaissance) anlamına gelen Fransızca bir sözcüktür. Av­rupa tarihinde 14. yüzyılın sonuyla 15. ve 16. yüzyılları kapsayan dönemi tanımlamakta kullanılır. Eski Yunan ve Roma kültürünün canlandığı, düşüncede, edebiyatta, resimde, heykelde, mimarlıkta büyük değişikliklerin
olduğu bu dönemde sanki her şey yeniden doğmuş gibiydi. İşte bu tarihsel değişim döne­mine Rönesans denmesi bu yüzdendir. Rö­nesans'la Eski Yunan ve Roma uygarlıkları arasında kalan dönem ise "ortaçağ" olarak adlandırılır. Rönesans döne­mindeki gelişmeler, insanın evreni, evren­deki konumunu algılayışını ve yaşama ba­kışını büyük ölçüde etkilemiş ve değiştir­miştir.
Rönesans düşüncesinin doğmasına katkıda bulunan en önemli olaylardan biri İtalyan şair ve düşünür Francesco Petrarca (1304-74) ön­cülüğünde gelişen Hümanizm Akımı'dır. 1453'te Os­manlıların Konstantinopolis'i (bugün İstan­bul) alması üzerine Avrupa'ya kaçan bilgin­ler, Eski Yunanca ve Latince önemli kitaplar­la elyazmalarını birlikte götürdüler. Bu kitap­larla elyazmaları, Eski Yunan ve Roma kültü­rüne duyulan ilginin canlanmasına; insanı temel alan, akıl yoluyla iyiye, güzele ve doğruya ulaşılabileceğini savunan hümanist (insancıl) dünya görüşünün doğmasına yol açtı. Petrarca klasik elyazmalarıyla ilgili araş­tırmalar yaptı. Eski Yunan ve Roma uygarlık­ları ile Hıristiyanlık arasında bir süreklilik olduğunu göstermeye çalıştı.
Ortaçağın sonlarına doğru Avrupa'nın siya­sal yapısında önemli değişiklikler olmaya başladı. Hıristiyan Avrupa'nın önderliğini ele geçirmek isteyen Kutsal Roma-Germen İm­paratorluğu, papalar ile 11. yüzyılın ortaların­dan 13. yüzyıla kadar süren uzun bir mücade­leye girişmişti. Gerek papalar ile imparator­lar, gerek papa olmaya aday din adamları arasındaki çıkar ve yetki çatışmaları, Avrupa' da dinsel birliğin simgesi olan papalık kuru­munu zayıflattı. Ortaçağ boyunca yaşamın her alanında söz sahibi olan kilisenin gücü giderek azaldı. 15. yüzyılın ortalarında en güçlü dönemini yaşayan Kutsal Roma- Germen İmparatorluğu, 16. yüzyılda dinsel uyuşmazlıklar yüzünden sarsıldı. Avrupa'da siyasal güç krallıkların eline geçti. Ulusal bilincin uyanmaya başladığı Fransa ve İngilte­re gibi ülkelerde halk giderek Hıristiyanlık' tan çok kendi ülkesine bağlılığı önemser oldu. Coğrafi keşifler ve ticaretin gelişmesi sayesinde zenginleşen tüccarlar, kiliseye karşı kralların yanında yer aldılar. Kilisenin katı öğretisinden bağımsız, özgür düşüncenin sa­vunulduğu Rönesans dönemi, 16. yüzyılda başlayan dinsel reform hareketinin gerçekleş­mesi için de gereken ön koşulları sağlamış oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder