NÂZIM
HİKMET (1902-1963). Türk şiirine yeni bir anlayış getiren Nâzım
Hikmet Ran, dedesi Nâzım Paşa'nın vali olarak görev yaptığı Selanik'te doğdu.
Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi), Nişantaşı Numune Mektebi'nde okudu.
Heybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi. 1920'de sağlık nedeniyle askerlik
mesleğinden ayrıldı, bu arada ilk şiirlerini yayımladı. 1921 başlarında
Kurtuluş Savaşı'na katılmak amacıyla, arkadaşı Vâlâ Nurettin'le birlikte
Anadolu'ya geçti; Bolu'da* öğretmen olarak görevlendirildi.
Bir süre sonra Rusya'da gerçekleşen 1917 Ekim
Devrimi'ne duyduğu ilgi dolayısıyla, gene Vâlâ Nurettin'le birlikte SSCB'ye
gitti, Moskova'da siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1925'te Marksist dünya
görüşünü benimsemiş olarak Türkiye'ye döndü. Yeni bir anlayışla yazdığı
şiirleriyle büyük ün kazandı. Şiirleri, yazıları ve siyasal görüşleri
dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı ve tutuklandı. Son olarak 1938'de
orduyu ve donanmayı isyana teşvik ettiği iddiasıyla 28 yıl hapis cezasına
çarptırıldı; Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1949'da suçsuzluğu konusunda
başlatılan kampanya Türkiye'de ve yurtdışında geniş yankılar uyandırdı.
1950'de çıkarılan genel af yasasıyla özgürlüğüne kavuştu. Hapisten çıktıktan
sonra karşı karşıya kaldığı yasadışı baskılar dolayısıyla, yaşamını tehlikede
görerek yurtdışına çıktı ve SSCB'ye gitti. 195rde
Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşlığından çıkarılan Nâzım Hikmet, Moskova'da öldü. Türkiye'de
uzun süre yasaklanan şiirleri 1965'ten sonra yeniden yayımlanmaya başladı.
Nâzım Hikmet, Kurtuluş Savaşı yıllarında hece ölçüsüyle
yazdığı ilk şiirlerinde ulusal duygulan dile getirdi. Moskova'dan döndükten
sonra devrimci şiirlerden esinlenen yepyeni bir şiir anlayışıyla,
"serbest nazım" denen akımın öncüsü olarak ortaya çıktı. Biçime
ilişkin bütün kuralları bir yana bırakarak dizeleri, söz gruplarını, sözcükleri
parçaladı. Şiirin alışılmış konularının dışına taşarak şiir dilini genişletti.
1929'da yayımladığı 835 Satır adlı kitabında
topladığı toplumsal içerikli şiirler büyük yankı uyandırdı. Getirdiği yenilik,
"Putları Yıkıyoruz" başlığı altında yayımladığı ve eski ünlü
şairleri hedefleyen kıyasıya eleştirileri geçmiş şiir geleneği ile bağlarını
tümüyle koparmak istediği izlenimini yaratıyordu. Ama Jakond ile Sİ-YA-U (1929), Varan 3
(1930), i+i- 1 (1930), Sesini Kaybeden Şehir (1931), Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1932), Gece Gelen Telgraf (1932), Taranta Babu'ya
Mektuplar (1935) adlı kitaplarında daha yumuşak bir söyleyişe
yöneldiği, bireysel duygulara daha çok yer verdiği görülür. Öte yandan anlatım
olanaklarını genişletmek amacıyla yer yer düzyazıdan, roman ve destan
türlerinden yararlanır. 1936'da yayımladığı Simavne Kadısı Oğlu
Şeyh Bedreddin Destanı, Divan ve halk edebiyatlarının yeni bir
biçim içinde değerlendirilmesinin başarılı bir örneğidir.
Cezaevinde geçirdiği 1938-50 arasında Nâzım Hikmet,
bir yandan şiirini geliştirirken, bir yandan da yeni denemelere yöneldi. Bu
dönemde yazdığı ve 1966-67'de yayımlanan Memleketimden İnsan
Manzaraları, Türkiye tarihinin II. Meşrutiyet'ten II. Dünya
Savaşı sonlarına kadar uzanan döneminin genel bir görünümü niteliğindedir.
Şiir, roman, tarih, öykü, oyun, senaryo türlerinin bir arada kullanılmasıyla oluşan
bu büyük yapıtta çeşitli kesimlerden insanlar başarıyla sergilenmiştir. Kurtuluş Savaşı Destanı (1965) adıyla da yayımlanan Kuvâyı Milliye (1968) bu anlayışla yazılmış bir
yapıttır.her şeyi konu edindiği görülür. Yurt özlemi, aşk, ölüm, barış bu dönemin
başlıca konularıdır. Bu dönemde de yeni arayışlara girmekten vazgeçmemiş;
röportaj tekniğinden, uzun mısralardan, zengin çağrışımlardan yararlanmıştır.
Türk şiir geleneğinin dışına düşmeden şiirini sürekli yenileyen Nâzım Hikmet'in
değişmeyen yanı gelecek güzel günlere olan inancı ve halkına olan bağlılığıydı.
Sanat yaşamının başlangıcından beri tiyatroya ilgi
duyan Nâzım Hikmet'in bu alandaki başlıca yapıtları arasında Bir Ölü Evi
(1932), Kafatası
(1932), Unutulan Adam
(1935), Fer- had ile
Şirin (1965) sayılabilir. Nâzım Hikmet sinema ile de ilgilendi;
senaryo yazarlığı, dublaj ve film yönetmenliği yaptı. Yaşamak Güzel Şey Be
Kardeşim (1967) adlı romanı yaşamöyküsünden izler taşır. Eşi
Piraye'ye, üvey oğlu Memet Fuat'a, basım dünyasında VâNu diye de bilinen
arkadaşı Vâlâ Nurettin ve eşine (VâNu'lara), yazar Kemal Tahir'e yazdığı
mektuplar kitaplaştırılmıştır. Nâzım Hikmet çocuklar için Sevdalı Bulut (1968), Yaşamaya Dair
(1976), Yel Üfürdü Su
Götürdü (1977) ve Güzel Günler Göreceğiz (1980) kitaplarını
yazmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder