25 Ocak 2011 Salı

ZİYA GÖKALP


ZİYA GÖKALP (1876-1924), Türkçülük dü¬şüncesini sistemli bir ideoloji haline getiren sosyolog ve düşünürdür.
Diyarbakır'da doğan Ziya Gökalp'in asıl adı Mehmed Ziya'dır. Daha küçük yaşlarda okumaya karşı büyük ilgi duyan Ziya Gökalp Diyarbakır Askeri Rüştiyesi'ni bitirdi. Daha sonra aynı kentteki mülkiye idadisinde (lise) öğrenimini sürdürdü. Felsefe ile sosyal bilim¬lere ilgisi lise sıralarında başlamıştı. Bu sırada bir kolera salgını nedeniyle Diyarbakır'a ge¬len İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucuların¬dan doktor Abdullah Cevdet'le tanışarak onun etkisinde kaldı. Lise eğitimini tamamla¬yan Ziya Gökalp, İstanbul'a gitme isteği ailesince geri çevrilince başına kurşun sıkarak intihar girişiminde bulundu. Sonunda İstan¬bul'a giderek Baytar Mektebi'nde yükseköğ¬renimine başladı. Öğrenciliği sırasında tanıştı¬ğı İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucularından İbrahim Temo kanalıyla bu örgüte katıldı.
Ziya Gökalp'in yükseköğrenimi siyasal ilgi¬leri nedeniyle birkaç kez durakladı. Abdülhamid yönetimine karşı gizli faaliyetlerinden ötürü 1899'da tutuklandı. 10 ay hapis yattık¬tan sonra Diyarbakır'a sürgün edildi. Diyar¬bakır'da küçük memurluklarda bulunan Ziya Gökalp zamanının çoğunu okumaya ayırarak kendini yetiştirmeye çalıştı. Ayrıca Diyarba¬kır gazetesinde yazıları ve şiirleri yayımlanı¬yordu. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanını izle¬yen günlerde İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Diyarbakır şubesini kurarak siyasal çalışmala¬ra başladı. Birkaç arkadaşıyla birlikte Peyman gazetesini çıkardı. 1909'da Selanik'te toplanan İttihat ve Terakki kongresine Diyar¬bakır delegesi olarak katıldı. Ertesi yıl bu örgütün genel merkez üyeliğine seçilince ye¬niden Selanik'e gitti. Bu arada Genç Kalemler dergisinde yazılar ve şiirler yayımlıyordu.
1912'de Ergani Madeni Sancağı'ndan Meclisi Mebusan'a seçilen Ziya Gökalp İstan¬bul'a yerleşti. Türk Ocağı'nın kurucuları ara¬sında yer aldı. Bu derneğin yayın organı olan Türk Yurdu başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, Yeni Mecmua, Milli Tetebbular Mecmuası, İçtimai¬yat Mecmuası gibi dergilerde yayımladığı ya¬zılarıyla görüşlerini hızla yaymaya başladı. Bir yandan da Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri veriyordu. Os¬manlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkınca savaş süresince yönetimde olan İttihat ve Terakki'nin de iktidarı son buldu. Bu partinin etkin kuramcılarından olan Ziya Gökalp 1919'da İngilizler tarafından Malta Adası'na sürüldü. İki yıl süren sürgün 1921'de son bulunca Diyarbakır'a giderek Küçük Mecmua'yı yayımlamaya başladı. 1923'te Ma¬arif Vekaleti Telif ve Tercüme Encümeni başkanlığına atanan Ziya Gökalp, Ankara'ya yerleşti. Aynı yıl Diyarbakır milletvekili ola¬rak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Kısa süren bir hastalığın sonunda İstanbul'da öldü.
Ziya Gökalp'in düşünceleri değişik dönem¬lerde farklı biçimler almıştır. 1908'e kadarki dönemde özgürlük ve değişimden yanadır. Jön Türkler'in Abdülhamid'e karşı yürüttük¬leri anayasacı mücadeleden etkilenmiştir. O da her Osmanlı aydını gibi devletin nasıl kur¬tulacağı üzerine düşünüyor, özellikle im¬paratorluğun içindeki milliyetlerin Osmanlı Devleti'nden kopma eğilimlerinin hız kazan-ması üzerine bu soruna yanıtlar arıyordu.
1909'da İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kongresi için Selanik'e giden Ziya Gökalp'in düşüncelerinde büyük değişiklikler oldu. Di¬yarbakır'da Tanzimat devrini yaşayan Os¬manlı milliyetçisi Ziya Gökalp'in yerini Türk¬çü Ziya Gökalp aldı. Bu değişme döneminin ürünü olan Türkleşmek, İslamlaşmak, Mua¬sırlaşmak (1918) adlı yapıtında Türk toplumu¬nun ülküleri nelerdi sorusuna İslamcı ve batıcı ideolojileri eleştirerek yanıt verir. Ona göre, İslamcılar'ın temsil ettiği ülküler Türk toplu-munun çağdaşlaşma özlemlerini engellemiş¬tir. Çünkü bu ülküleri yaşatan toplum bir ümmet toplumudur. Ama Türk toplumu artık ümmet türünden ulus türüne geçiş aşamasın¬dadır. Yalnız Türkler arasında değil, çağdaş dünyada da dinsel ülküler aşınmaktadır. Çağ¬daş toplumlar ümmet toplumları değil, ulus toplumlarıdır. En yüksek ülküleri ulusal ülkü¬lerdir. Ziya Gökalp'e göre çağdaş uygarlık bir uluslar uygarlığıydı. Bir uygarlık içindeki ulusların kendine özgü olan yanı hars, yani kültürdü.
Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları (1923) adlı yapıtında Türk ulusunu yükseltmek için tutulması gereken yolun ve uyulması gereken ilkelerin neler olduğunu ele aldı. İlk olarak "Millet ırk mıdır?" sorusuna hayır yanıtını verdi. Uluslarda köken aranmayacağını, in¬sanlarda ırkın toplumsal yapılara hiçbir etkisi olmadığını vurguladı. Ulusun kavim olup olmadığı sorusuna da olumsuz yanıt vererek ulusu aynı ülkede oturan halklar toplamından da ayırıyordu. Gökalp'e göre ulusu oluşturan şey terbiyede ve kültürde birliktelikti. Ulus, dil, din, ahlak ve estetik açılarından ortak olan bireylerden oluşan bir kitleydi. Kültür ve uygarlık üzerinde duran Ziya Gökalp kültü¬rün ulusal, uygarlığın uluslararası olduğunu belirtir. Kendi ulusal kültürümüzü koruyarak doğu uygarlığından çıkıp batı uygarlığına gir¬memiz gerektiğini vurgular.
Ziya Gökalp, Türkçülük görüşlerini sergi¬lemeye başladığı II. Meşrutiyet döneminde Osmanlıcılık ve İslamcılık görüşlerine karşı¬lık, değişik yerlerde oturan tüm Türk toplu¬luklarını tek bir yönetim altında toplamayı amaçlayan "Turan" ülküsünü ortaya attı. Ama cumhuriyetin kurulmasından sonra bu düşlerinden vazgeçti.
Ziya Gökalp cumhuriyet kurulmadan önce yazdığı makaleleriyle şiirlerinde halkçılık, devletçilik, laiklik, eğitimin birliği gibi ilkeleri savunmuştu. Gene bu dönemde kadınların özgürlüğü sorunu üzerinde durmuş, bu konu¬da yazdığı yazılarda, kadınların toplumsal ha¬yata, özellikle ekonomik hayata ve serbest mesleklere katılması, eğitim fırsatlarında, ev¬lenme, boşanma ve miras hukukunda ka¬dınlara eşitlik sağlanması konularını işle¬miştir.
Ziya Gökalp Türkiye'de sosyolojinin bir bilim dalı olarak yerleşmesinde son derece önemli bir rol oynamıştır. Bilimi somut top¬lumsal olayları çözecek bir anahtar olarak gören Ziya Gökalp tarih, folklor, ekonomi, din gibi çok çeşitli konulara ilgi duymuştur. Durkheim sosyolojisini ülke sorunlarına uy¬gulamaya çalışarak mesleki örgütleri temel alan ve toplumsal dayanışmayı savunan bir sistem geliştirmiştir. Bu konuda Türkçülüğün Esasları adlı yapıtında mesleki temsile daya¬nan bir yapının zorunluluğunu vurgular. Yö¬resel esnaf loncaları yerine merkezi milli loncalar önerir.
Ziya Gökalp'in öbür yapıtları arasında Türk Töresi (1923), Doğru Yol (1923), Türk Medeniyeti Tarihi (1926) gibi araştırma kitap¬larıyla Kızıl Elma (1914), Altın Işık (1923) adlı şiir kitapları sayılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder