Zamanın
doğru olarak ölçülmesinden ilk yararlananlar, gemilerin seyir görevlileri
oldu. 1530'da Hollandalı bilgin Gemma Frisius, kalkış limanındaki zamana göre
doğru olarak ayarlanmış bir saatin gemide bulundurulması durumunda, seyir
görevlisinin Güneş tam öğlen konumundayken bu saatten zamanı okuyarak kaç
boylam derecesi yol alındığını bulabileceğini göstermişti. Ama bunun için çok
duyarlı saatlere gereksinim vardı; bu amaçla yarışmalar düzenlendi ve duyarlı
bir saat geliştireceklere büyük ödüller vaat edildi. Sonunda 1735'te
Yorkshire'lı saat yapımcısı John Harrison, 1 Numara adını verdiği zemberekli
kronometresini yaptı. Bunu, oğlu William'ın İngiltere ile Jamaika arasında yapılan
bir deniz yolculuğunda denediği ünlü 4 Numara kronometresi izledi. İstenen sonuca
ulaşılmıştı. Bugün ise konum belirlemek için işaret kulelerinden ya da yapma
uydulardan alman radyo sinyallerinden yararlanılmaktadır.
Uzay yolculuklarının başlamasıyla, zamanı son derece
duyarlı ve doğru olarak ölçen saatler yapılmaya başlanmıştır. Uzay araçları çok
hızlı yol aldığından ve çok uzaklara gidebildiğinden, uzay aracının öngörülen
uzay noktasına hiçbir sapma göstermeksizin ulaşabilmesi için bilgisayarların
uçuş rotalarını ve hızlarını sürekli olarak denetlemesi gerekir. Bu alanda
geliştirilen en duyarlı saatler sezyum demetli atom saatleridir; bu saatlerin
hata oranı 1 milyon yılda 1 saniyeden daha azdır. Öbür saatler de sezyumlu
saatlere göre ayarlanabilir. İlk sezyumlu saat
1955'te
İngiltere'deki Ulusal Fizik Laboratuvarında kullanıldı. Bugün bunlardan binlercesi
dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılmaktadır; bazıları uçaklara ve uydulara
yerleştirilmiştir.
Sezyumlu saatler uzun menzilli radyo sinyalleri
göndererek başka saatleri de denetleyebilir. Örneğin, İngiltere'de Ulusal
Fizik Laboratuvarı'ndaki sezyumlu saatin 1.000 km uzağa radyo sinyalleri
gönderen bir vericisi vardır; yani bu ülkedeki bütün saatler bu atom saatinin menzili
içindedir.
Çeşitli ülkelerde telefon şirketlerinin sunduğu saat
bildirme servisleri genellikle sezyumlu saatlere göre ayarlanır. Sözcükler bilgisayarın
belleğinde sayısal olarak depolanır ve zamana ilişkin duyurular spikerce
kaydedilen sözcüklerden elektronik olarak derlenir.
Zaman
Ölçümünün Tarihsel Gelişimi
Mekanik
saatlerin bulunmasından önce, manastırlarda ve kalelerde zamanı duyurmak için
çanlar kullanılırdı. Çanı çalacak görevli zamanı güneş saatinden, kum saatinden
ya da su saatinden belirlerdi. Ama bunlar pek fazla güvenilebilecek aygıtlar
değildi.
Avrupa'da ilk mekanik saatler 13. yüzyılda ortaya
çıktı; bunları yapanlar demirci ustalarıydı. Bu saatler ağırlıkla
çalıştıklarından ve ayrıca çok sık kurma gereğini ortadan kaldırmak için kilise
kulelerine ya da yüksek binaların çatılarına yerleştirilirdi. Önceleri
bunların kadranı ya da akrep ve yelkovan kolları yoktu; zamanı bir çanın
çalmasıyla duyururlardı. Dünyanın hâlâ işleyen en eski saati İngiltere' de
Salisbury Katedrali'ndedir. (Bu saat 1386 dolaylarında yapılmış ve 500 milyon
kezden daha çok "tiktak"ladıktan sonra 1956'da elden geçirilmiştir.)
İlk ev saatleri kule saatlerinin küçültülmüş türleriydi ve bunların da duvarda
yüksek bir yere yerleştirilmesi gerekirdi.
15. yüzyılın ortalarında zemberek sisteminin
bulunmasıyla daha küçük saatlerin yapılabilmesi olanaklı oldu. 1500
dolaylarında Peter Henlein adındaki bir Alman çilingir taşınabilir türden ilk
saati yaptı. Bu saatlerin kadranı üzerinde yalnızca saat kolu (akrep) vardı; dakika
kolu (yelkovan) ise ancak 1670'te ortaya çıktı. İlk taşınabilir saatler özel
keselerde taşınıyordu.
1582'de Galileo sarkacın zamanı sayabilme özelliğini
fark etti ve 1656'da Hollandalı astronom Christiaan Huygens bu ilkeyi saatlere
uyguladı. Bu buluş saat yapımcılığının hızla yaygınlaşmasına yol açtı. O
dönemde yapılan saatlerin sarkaçları kısaydı ve ağırlıkla çalışıyordu. Saatler
ahşap bir kutu içine yerleştiriliyor ve duvara asılıyordu. 167Û'te İngiliz
saat yapımcısı William Clement, salınımını bir saniyede tamamlayan (periyodu
bir saniye olan) uzun sarkacı geliştirdi. Daha sonra da uzun sarkaç ve
ağırlığın bir kutunun içine alınmasıyla, uzun kutulu saatler ortaya çıktı.
İngiliz saatleri 17. ve 18. yüzyılda Kuzey Amerika'da
kullanıldı, ama Bağımsızlık Savaşı'ndan (1775-83) sonra Amerikalı saat yapımcıları
kendilerine özgü saat türleri geliştirmeye giriştiler. 1802'de ünlü saat
ustası dört kardeşten biri olan Simon Willard (1753- 1848), banço (bir tür
çalgı) saatin patentini aldı. Bu, banço biçimindeki bir kutu içine yerleştirilmiş
uzun sarkaçlı bir duvar saatiydi. Banço saatler bir kez kurulduktan sonra sekiz
gün durmadan işliyor ve oldukça doğru çalışıyordu. İlk ucuz saatler 19.
yüzyılın başlarında ABD'de piyasaya sürüldü. Connecticut'lı Eli Terry
(1772-1852), bazı hareketli parçalan ahşaptan yapılmış çeşitli konsol ve masa
saatleri yaptı.
Huygens'in 1670'lerin ortalarında balans yayını
geliştirmesi, taşınabilir saatlerin gerçek bir cep saati haline getirilmesini
olanaklı kıldı. (İngiliz fizikçi Robert Hooke da 1650'lerin sonunda bu tür bir
saat yapmış olduğunu ileri sürmüştür.) Balans yayının bulunmasıyla, balans
çarkının doğruluk ve güvenilirlik oranı büyük ölçüde arttı. Bir başka büyük
gelişme de Thomas Mudge'ın 1765'te maşalı eşapmanı geliştirmesi oldu. Maşalı
eşapmanla balans çarkının serbestçe salınımda bulunması olanağı doğdu.
İlk ucuz cep saatleri de ABD'de üretildi. Özellikle,
Robert H. Ingersoll'un (1859-1928) ürettiği saatler İngiltere'de çok tutuldu.
Kol saatleri 1890 dolaylarında ortaya çıktı ve bu tür saatleri yıllarca yalnız
kadınlar taktı. Ama kol saatleri I. Dünya Savaşı (1914-18) sırasında erkekler
arasında da yaygınlaştı ve hızla cep saatlerinin yerini aldı.
Kanadalı W. A. Marrison'ın ABD'deki Bell
Laboratuvarlan'nda kuvars kristalli saati geliştirmesi zaman ölçümünde yeni bir
çığır başlattı. Bugün artık bu ilkeye göre işlemeyen pek az saat kalmıştır.
Enerjisini bir yıl ya da daha uzun ömürlü minik bir pilden sağlayan bu
saatlerin kurulmasına gerek yoktur. Zamanı son derece duyarlı biçimde ölçen
kuvars kristaller ve elektronik devreler o kadar küçük yapılabilmektedir ki,
geleneksel bir saatin hacmi kadarlık bir yere, başka pek çok işlevi de yerine
getirecek ek devreler yerleştirilebilmektedir. Kronometre, takvim ve alarm gibi
kolaylıkları bulunan saatlere artık herkeste rastlanmaktadır. Radyosu, hesap
makinesi, birleştirilmiş sayısal ve örneksel göstergesi olan, hatta ayın
evrelerini gösteren saatler de yaygınlaşmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder