25 Ocak 2011 Salı

ZIRH,Örme Zırhlar,Levha Zırhlar,Zırh Modellerinin Değişmesi,Zırhlı Gemiler ve Araçlar,


ZIRH, kişileri, motorlu araçları ya da gemileri korumak için kullanılan koruyucu giysi, levha ya da kaplamadır. Barut bulunmadan önce savaşların çoğunda askerler göğüs göğse çarpışırdı. Bu dönemde savaşçıyı düşmanının silahından korumak için zırh, miğfer, kalkan gibi çeşitli araçlardan yararlanılırdı.
İlk zırh, sert hayvan derisinden yapıldı. Daha sonra, araları kumaş ve deri ile destek¬lenen, kemik ya da metal gibi daha sert maddelerden yapılma halkalar ya da parçalar kullanılarak daha sağlam zırhlar üretildi. Tunç ve demirin bulunmasından sonra zırhlar daha da ayrıntılandı. İÖ yaklaşık 1200'deki Truva Savaşı'nda, Yunanlılar tunçtan miğfer, göğüs zırhı ve tozluk giyiyorlardı. Yaklaşık 1.000 yıl sonra Romalılar, daha sağlam olduğu için miğferlerini demirden yaptılar. Yunanlı¬lar ve Romalılar zırhlarının içinde kolaylıkla hareket edilebiliyorlardı. Zırhı oluşturan par¬çalar vücuda hareket olanağı sağlayacak bi¬çimde tasarlanmıştı. Eski zamanlarda savaşçı¬lar ek korunma için kalkan da taşırlardı. Yunanlılar'ın kalkanları yuvarlak, Romalılar'ınki ise uzun ve vücudun önüyle yan taraf¬larını koruyacak biçimde eğimliydi.
Deri zırhlar ile pamuk ya da bez parçalarıy¬la beslenmiş kumaş zırhlar oldukça dayanık¬lıydı, ama en sağlam zırh metal olanıydı. Hem sağlam, hem de savaşçının serbestçe hareket etmesine olanak veren hafif ve esnek zırh yapımı büyük bir beceri istiyordu.
Örme Zırhlar
Avrupa ve Asya'daki metal işçileri gittikçe daha ustalaştılar. 11. yüzyıla gelindiğinde demir tellerden örülmüş zırhlar giyilmeye başlandı. Bu zırh, üst üste getirilerek birbiri¬ne geçirilmiş ya da örülmüş küçük demir halkalardan oluşuyordu. Zırh yapımcıları hal¬kalar arasındaki boşlukları kaynak yaparak ya da perçinleyerek kapatırlardı. Savaşçıların bazıları uzun zırh giysiler, bazıları ise yalnızca zırh ceket giyerdi. Uzun zırhlar, savaşçının kollarını dirsek altına ya da bileklere kadar örten ve boynundan diz altına kadar ulaşan uzun bir gömleği andırırdı. Zırha bürünmüş savaşçı, ellerine de zincirden örme tek par¬maklı eldiven geçirir, başını ve boynunu korumak için de omuzlarına kadar sarkan bir başlık giyerdi. Bu tür bir zırh, bohça gibi sarılarak eyere bağlanabilirdi. Düşman yak¬laştığında, genellikle içi pamukla beslenmiş tunik ya da kollu bir giysi üzerine giyilebilirdi. Normanlar, Araplar ve Hintliler bu tür zırhla¬rı kullanırlardı.
Zırh ceketi bir kamanın ucunu saptırabilir, kılıç ya da kargı darbesini savuşturabilirdi; ama savaş baltasına karşı pek kullanışlı değil¬di. Ağır bir balta darbesi zırhı delip geçebili¬yordu.
Levha Zırhlar
Zırh yapımcıları silahlara karşı korunmayı sağlamak için çelik levhalar yapmaya başladı¬lar. Vücudun en duyarlı bölümleri bu levha¬larla, öteki bölümler ise örme zırhla örtüldü. 1400'e gelindiğinde atlı savaşçılar ya da şöval¬yeler, bütün vücutlarını örten, üst üste bindi¬rilmiş metal levhalardan oluşan zırhlar giyi¬yorlardı.
Başın ve yüzün korunmasına özel bir önem verilirdi. Bazen, istendiğinde kaldırılabilen siperli bir miğfer giyilirdi. Yüzü de örten tek parça miğfer giyenler ise su içmek ya da konuşmak istediklerinde miğferlerini tümüyle çıkarmak zorundaydı. Kapalı miğferlerde görmeyi ve soluk almayı sağlayan ince uzun delikler bulunurdu. Bu biçimde giyinen bir şövalye, bir arkadaşıyla mı yoksa düşmanıyla mı savaştığını anlayamazdı. Bu nedenle, başka şövalyelerin kendisini tanıması için miğferine bir amblem ya da işaret takardı. Bazen şövalyenin mızrağında bir sancak taşı¬dığı da olurdu. Armacılık işte böyle başladı.
Zırh yapımcıları, metal zırh yapacakları şövalyenin ölçüsünü büyük bir dikkatle almak zorundaydı. Zırhtan giysi ağırdı. Örme bir zırh yaklaşık 23 kilogramdı. Levha zırhın ağırlığı ise 27 kilograma ulaşabiliyordu. Şö¬valye olmak isteyenler, 14 yaşında iken bütün zırhını kuşanmış olarak bir atın üzerine sıçra¬mayı öğrenmek zorundaydı. Şövalyeler zırh¬larını kuşanmak için çoğunlukla yardıma ge¬reksinim duyarlardı.
Yalnız varlıklı savaşçılar bütünüyle metal levhalardan yapılma bir zırh giysi edinebilirdi. Yoksul savaşçılar ise pamukla beslenmiş bir giysi ve metal bir miğferle yetinmek zorun¬daydı. Savaşın kaderi çoğunlukla önderin tek bir çarpışmada düşman önderi yenip yeneme¬yeceğine bağlı olduğundan, önderlerin çok iyi korunması gerekliydi. Atlar da korunmak zorundaydı; ortaçağın sonlarında atlara da zırh giydirildi. At zırhları çoğunlukla, özel olarak biçimlendirilmiş metal parçalarıyla bir¬leştirilen kapitone kumaştan yapılırdı. Hin¬distan'da savaşta kullanılan fillere de zırh giydirilirdi.
Zırh Modellerinin Değişmesi
15. ve 16. yüzyıllarda yapımcılar, tıpkı bir terzinin elinden çıkmışçasına gösterişli zırhlar yapmaya başladılar. Yaptıkları zırhlardan ba¬zıları çok güzeldi. Ama modaya uyma çabala¬rıyla öylesine çok süslemeler eklediler ki, zırhlar savaşta işe yaramaz oldu.
Avrupa, Afrika, Arabistan, Hindistan, Çin ve Japonya'da değişik zırhlar giyilirdi. Bazı zırhlar deri üzerine tutturulan metal pullar ya da levhalardan oluşurdu. Bazıları metal lev¬halar birbirine eklenerek yapılır, büyük ve ağır levha zırhlar genellikle perçin çivileriyle tutturulurdu. Kuzey Amerika Yerlileri tahta zırhlar kuşanırdı. Pasifik Adaları'ndaki Polinezyahlar ise hasır, kemik ve hindistancevizi liflerinden yapılmış zırhlar giyerlerdi.
17. yüzyılda artık ateşli silahlar bulunmuştu ve hiçbir zırh silahtan çıkan bir kurşuna karşı koruma sağlayamıyordu. Bu nedenle, bütün vücudu örten zırh giysiler yalnızca turnuvalar¬da giyilir oldu. Şövalyelik çağı kapanmıştı. Artık düşmanları şövalyeye zırhını kuşanması ve atına binmesi için zaman tanımıyordu. Tersine, aniden arkadan saldırı¬ya uğrayabilirdi. Bundan böyle şövalye, zırhı¬nın korumasına güvenerek at sırtında savaşa gidemezdi. Böylece vücudu tümüyle örten zırhlar hızla bir kenara atıldı.
17. yüzyılda at sırtındaki bir asker de, kargılı yaya askerler gibi, miğfer, göğüs zırhı, sırt zırhı ve uyluklarını koruyucu bazı giysiler giyiyordu. Subayların zırhları da emirlerinde¬ki askerlerden çok az farklıydı. Zırhı tümüyle ilk terk edenler tüfek taşıyan askerler oldu; çünkü taşımaları gereken eşyalar yeterince ağırdı. Sonunda askerlerin hemen tümü tüfek kullanmaya başladı. 18. yüzyıla gelindiğinde artık çok az sayıda asker miğfer giyiyordu. Gene de, 18. ve 19. yüzyıllarda bazı ağır süvariler zırh giydiler.
Bugün zırhlar yalnızca törenlerde giyilir. 19. yüzyılda Almanya piyade miğferlerini yeniden kullanmaya başladı. I. Dünya Savaşı'nda öbür uluslar da onu izledi. Askerlerin başlarını korumak için metal miğferler gerek¬liydi ve I. Dünya Savaşı'ndan bu yana ordula¬rın çoğunda kullanıldı.
Modern savaş birliklerinde gerektiğinde koruyucu yelek ve ceketler giyilmektedir. Polisler ve yaşamları tehdit edilebilecek kişi¬ler de bazen kurşun geçirmez yelek kullanır¬lar. Son zamanlarda, giyilmesi daha kolay olan, çelik kadar dayanıklı camyünü ve sente¬tik malzemeler bulunmuştur.
Zırhlı Gemiler ve Araçlar
İnsanlar ancak 19. yüzyılın ortalarına gelindi¬ğinde gemileri zırhla korumanın gerekliliği üzerinde düşünmek zorunda kaldılar. Eski ahşap savaş gemilerinin top gülleleriyle batı¬rılması kolay olmuyordu. Ne var ki, bu tekneler patlayan mermilere karşı aynı biçim¬de dayanıklı değildi. Bu mermilere karşı korunmak için demir levhalar kullanılmaya başlandı. İlk buharlı ağır zırhlıların ortaya çıkması deniz savaşlarını da değiştirdi.
Zırhlı gemiler yapılınca, silah yapımcıları ile zırh üreticileri arasında üstünlük yarışı başladı. Bir ülke var olan silahlarla batırılamayan bir gemi yaptığında, başka bir ülke de yüzen herhangi bir gemiyi batırabilecek daha güçlü bir silah bulmaya çalıştı.
İlk etkin zırhlı levha dövme demirden yapıldı. Daha sonra onun arkasına bir çelik levha yerleştirildi. Zırhı delebilen mermilerin ve güdümlü füzelerin icadına kadar bunlar etkili oldu. 20. yüzyılda zırhlar, çelik ile başka metallerin karıştırılıp levha olarak haddelenmesiyle yapıldı. Her iki Dünya savaşında da savaş gemileri sertleştirilmiş çelikten yapılma kalın zırhlarla kaplandı. Modern gemilerde ise II. Dünya Savaşı'ndakilere göre daha ince zırhlar kullanılmaktadır. Karada da tanklar top ateşine ve füzelere karşı son derece gelişkin bir zırhla korunmaktadır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder