24 Ocak 2011 Pazartesi

YERGİ


YERGİ. Zaman zaman insanlarda ya da top¬lumlarda bazı çarpık, gülünç durumlarla kar¬şılaşırız. İşte yazarların ve şairlerin bu durum¬ları alaycı bir dille anlatan, yeren yapıtlarına yergi ya da hiciv adı verilmektedir. Yergi amacıyla daha çok şiirden yararlanılmıştır. Bugünkü edebiyatımızda yergi adıyla anılan bu tür, halk şiirimizde taşlama, divan şiirimiz¬de ise hiciv, hicviye olarak adlandırılırdı.
Yergi bir tepkidir, ama oldukça inceltilmiş, sanatlı bir biçimde, sözle yapılan eleştiridir. Yergide zaman zaman inceliğin yerini sövgünün, kaba dil kullanımının aldığı da görülür. Ama bu tür yergiler, genellikle sanat amacıy¬la yazılan yergilerin dışında tutulmaktadır.
Yergiyi uzmanlar çeşitli açılardan sınıflan¬dırmış, yazı türlerine göre şiir türünde yergi, düzyazı türünde yergi, içeriğine göre ise kişisel yergi, ahlaksal yergi, siyasal yergi gibi türlere ayırmışlardır. Yerginin amacı, türü ne olursa olsun, içeriğiyle ilgili olarak toplumun dikkatini çekmek, bu konuda ortak bir tavır alınmasını sağlamak, sakıncalı olabilecek yönleri nükte ile hoşa gidecek duruma getire-rek belirli bir sanat yaratmaktır. Yergiler çoğunlukla gülmece dergilerinde yayımlan¬maktadır. Şiir türü yergilerin yanı sıra düzyazı türündeki yergiler de toplumun bireylerince yakından, ilgiyle izlenmektedir. Yerginin, özellikle siyasal yerginin yerilenlerce pek olumlu karşılandığı söylenemez. Siyasal lider¬ler eylemlerinin yergilere konu olmasına he¬men her zaman tepki göstermiş, bu tür yayınları engellemeye çalışmışlardır. O kadar ki, uyarılar sonucunda bazı yazarlar bir daha yergi yazmayacağına, söylemeyeceğine söz vermiştir.
Türk edebiyatında özellikle şiir biçimindeki yergiler yaygındır. Divan edebiyatı dönemin¬de yergi çoğunlukla bayağılaştırılmış biçimiy¬le karşımıza çıkar: Yerilen kişi için ağza alınmayacak ölçüde küfürler, açık saçık sözler kullanıldığı görülür. Bu durum da düşmanlık¬lara yol açıp sürgün ve ölümlerle sonuçlan¬mıştır. Sözgelimi,yergi türünün en önde gelen adlarından Nef'i, devrinin önde gelen kişileri¬ni en ağır biçimde eleştirmiş, yermiş; bir daha yergi yazmayacağına dair IV. Murad'a söz verdiği halde sözünde durmamış; Vezir Bay¬ram Paşa'yı yerdiği için, onun ısrarıyla öldü¬rülmüştür. Şeyhi'nin (Harname) ve Fuzuli'nin (Şikâyetname, düzyazı ) ince takılmalar ve alaylarla süslenmiş, sanatlı yergileri vardır.
Tanzimat'tan sonra çıkmaya başlayan der¬giler arasında gülmece dergilerine rastlanır. İlk gülmece dergisi Diyojen (1869) ile yeni bir yergi türü doğmuş, ama yönetim bu yerginin önüne geçebilmek için sansür adını verdiğimiz yasaklayıcı, engelleyici ve kısıtlayıcı kurumu sonuna kadar işletmiştir. Tanzimat dönemin¬de Ziya Paşa, özellikle Sadrazam Âli Paşa'yı yermek için yazdığı Zafername ile yeni yergi türünün ilk örneklerini verir. Hemen bütün şiirleri yergi türünde olan Eşref (1847-1912) ülke ve toplum çıkarlarına zarar veren hemen herkesi yermekten kaçınmamıştır. Onun yer¬gilerinde yer yer edepsiz sözlere, küfürlere de rastlanır. Bazı yergileri fıkra değeri kazanan Neyzen Tevfik (1879-1953) yergiyi aşırı bo¬yutlara götürenlerdendir. Cumhuriyet döne¬minde pek çok öykü, roman yazarı ile şair yergi türünde örnekler vermişlerdir: Nâzım Hikmet, Refik Halit Karay, Orhan Seyfi Orhon, Aziz Nesin, Ümit Yaşar Oğuzcan, Necati Cumalı, Salah Birsel'in bazı yazıları, kitapları bu türdedir.
Halk edebiyatında da taşlama adıyla zengin bir yergi dağarcığı oluşmuştur. Özellikle Alevi Bektaşi ozanların şathiyelerinde hocaların din anlayışları alaya alınır. Halk edebiyatında da Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Dertli, Seyrani, Ruhsati ve son dönemlerde Âşık Ali İzzet, Âşık İhsani taşlama türünün başarılı örneklerini vermişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder