PRENS
ADALARI, Marmara Denizi'nin kuzeydoğusunda, İstanbul kentinin
Anadolu yakası açığında yer alan ve dokuz adadan oluşan bir takımadadır.
Kentin Anadolu yakası kıyısına paralel olarak kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda
dizilen ve kısaca Adalar diye adlandırılan bu takımadalardan en büyüğü
Büyükada'dır. Öteki sekizi ise Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Kaşıkadası,
Tavşan adası, Sedef adası, Yassıada ve Hayırsızada olarak da bilinen
Sivriada'dır. Adalar, yönetsel açıdan İstanbul iline bağlı bir ilçedir. Adalar
ilçesinin merkezi Büyükada'dır. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi sınırları
içinde bulunan Adalar'ın yüzölçümü 11 km2'dir. Nüfusu ise 1985'te
14.785'ti.
Adalar
jeolojik yapı bakımından Kocaeli Yarımadası'nın bir parçasıdır. Yarımada üstünde
aşınmaya karşı dirençli bazı kayaçlardan oluşan tepelik alanların Marmara
Denizi' nin yükselmesinden sonra suyun üstünde kalan bölümleri takımadaları
oluşturmuştur. Topraklarının genellikle kızıl
renkli olması nedeniyle Türkler tarafından "Kızıl Adalar" olarak
adlandırılan bu takımadalar, uzun bir süre "Papaz Adaları" adıyla da
anılmıştır. Bunun nedeni, Ortodoks mezhebinde din adamı yetiştirmek amacıyla
Heybeliada Papaz Mektebi adıyla 1844'te öğretime açılan okuldur. Bu adaların
en büyükleri olan Büyükada eskiden Prinkipo ve Pityoussa, Heybeliada ise Halkis
ya da Halki ve Khalkitis adlarıyla anılırdı.
Yassı ada uzun bir süredir
askeri amaçla kullanılmaktadır. Sivriada ile Eşekadası olarak da bilinen
Tavşan adası ise yerleşim yerleri olmayan ıssız adalardır.
İlk kez
Roma döneminde yerleşikliği bilinen Adalar'da daha sonraki Bizans döneminde
birkaç balıkçı köyü vardı. Bizans döneminde prensler ile prenseslerin buraya
sürgün edilmesi nedeniyle "Prens Adaları" adıyla anıldı. Adalar, daha
çok batılılar tarafından Prens Adaları olarak adlandırılır. Bu takımadalar,
Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u alması sırasında Osmanlı topraklarına
katıldı. Adalar'daki yerleşim yerleri birer balıkçı köyü olma niteliğini 19.
yüzyıl ortalarında yitirmeye başladı. Bunun başlıca nedeni, 1846'dan sonra
düzenli vapur seferleriyle Adalar'ın İstanbul kentiyle bağlantısının
sağlanmasıydı. Bu yüzyıl sonlarında yavaş yavaş bir sayfiye yeri haline gelmeye
başlayan Adalar'a, İstanbul'da yaşayan azınlıklar ile Türkiye'de yaşayan ve
levanten denen batılılar tarafından bazı bahçeli, yazlık konutlar ve köşkler
yaptırıldı. Cumhuriyet döneminde varlıklı Türkler tarafından da sayfiye yeri
olarak kullanılmaya başlayan Adalar, eski yapıları ve eşsiz güzellikleriyle
İstanbul'un başlıca dinlenme ve gezi yerlerindendir.
Kızıl
çamlarla kaplı bu takımadaların en yüksek noktası olan ve Büyükada'da yer alan
202 metre yüksekliğindeki Yücetepe'de bir kır gazinosu vardır. Aya Yorgi Tepesi
olarak da adlandırılan bu yüksek noktaya açık bir havada çıkıldığında öteki
adalar, Marmara Denizi, istanbul ve hatta Yalova kıyıları rahatlıkla
izlenebilir. Son yıllarda deniz otobüsü seferleri de yapılan Adalar'ın nüfusu
yazlığa gelenler nedeniyle yazın birkaç kat artar. Adalar'daki başlıca gezi
alanları Büyükada'daki Dilburnu, Heybeliada'daki Değirmen burnu orman içi
dinlenme yerleri ile Burgazada'daki Kalpazankaya yöresidir. Yörük Ali ve Nizam
adıyla anılan plajları olan ve eskiden tertemiz koylarında denize girilen
Adalar kıyıları, son yıllarda Marmara Denizi'nde görülen kirlenmeden büyük
ölçüde etkilenmiştir. Belediye hizmetleriyle öteki resmi hizmetlerin
karşılanması amacıyla çalıştırılanların dışında motorlu araç çalıştırılmayan
Adalar'da ulaşım faytonlarla sağlanır. Gezi amacıyla Adalar'a gelenler fayton turları
ve çocuklar için büyük eğlence kaynağı olan eşek gezileri yaparlar.
Turizm
açısından büyük değer taşıyan Adalar'da bazı önemli kurumlar da vardır. Bunların
başlıcaları, ülkemizin ilk sanatoryumu olan ve 1924'te açılan Heybeliada
Sanatoryumu ile Deniz Kuvvetleri'ne bağlı Heybeliada Deniz Lisesi'dir. Ünlü
edebiyatçılarımızdan Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Heybeliada'daki, Sait Faik
Abasıyanık'ın Burgaz adadaki evleri müze haline getirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder