Hem de Avrupa'da toprağı vardır. Üç yanı denizlerle çevrili olan Türkiye'nin genel görünümü kabaca bir dikdörtgeni andırır. Doğu-batı doğrultusunda Asya kıtasının batı kesiminden, Avrupa kıtasının güneydoğu kesimine doğru sokulan bu toprakların uzunluğu yaklaşık 1.600 km, genişliği ise 600 km kadardır. Adını, bu topraklara Asya'dan gelerek yerleşen Türkmenler ile öteki bazı halk topluluklarının daha sonraki kuşaklarını oluşturan Türkler'den alır.
Kuzeyde Karadeniz, doğuda SSCB ve İran, güneydoğuda Irak ve Suriye, güneyde Akdeniz, batıda Ege Denizi, kuzeybatıda da Yunanistan ve Bulgaristan'la çevrili olan Türkiye' nin deniz ve kara sınırları uzunluğunun toplamı 11.000 kilometreyi aşar. Ülke yüzölçümünün yaklaşık yüzde 97'si Asya kıtasında, yüzde 3 kadarı da Avrupa kıtasındadır. Türkiye'nin Asya kıtasındaki toprakları Anadolu (755.688 km2), Avrupa kıtasındaki toprakları ise Trakya (23.764 km2) olarak adlandırılır. Çanakkale ve İstanbul boğazlarıyla Marmara Denizi bu toprakları birbirinden ayırır.
Yaklaşık 8.333 km olan deniz sınırlarının yüzde 78'ini Anadolu kıyıları, yüzde 13'ünü adaların kıyıları, yüzde 9'unu da Trakya kıyıları oluşturur. Bu sınırların üçte biri Ege Denizi kıyısındadır. Kara sınırlarının uzunluğu ise yaklaşık 2.753 kilometredir. Kara sınırlarının en uzunu 877 kilometreyi bulan Suriye sınırıdır. Bunu 610 km uzunluğundaki SSCB, 454 km uzunluğundaki İran, 331 km uzunluğundaki Irak, 269 km boyunca uzanan Bulgaristan sınırı izler. Kara sınırlarının en kısa olan bölümü 212 km uzunluğundaki Yunanistan sınırıdır. Bu sınırlar içinde yer alan ülkenin en kuzey noktası Sinop ilindeki İnceburun, en doğu ucu Kars ilinin güneydoğusunda, Türkiye'nin hem SSCB'ye, hem de İran'a komşu olduğu nokta, en güney noktası Hatay ilinin Yayladağı ilçesine bağlı olan ve eskiden Beysun adıyla anılan Toprak tutan köyünün güneyi, en batı noktası da Gökçeada'nın batı ucunu oluşturan Avlaka Burnu' dur. Kara sınırlarının kıyıya ulaştığı noktalar Anadolu'da Artvin ilindeki Sarp köyü ile Hatay ilindeki Güvercin kaya, Trakya'da Kırklareli ilindeki Rezve Deresi ağzı ile Edirne ilindeki Enez'in batısında Meriç Irmağı ağzıdır.
DOĞAL YAPI: Ülkenin yarısından fazlası, yükseltisi 1.000 metreyi aşan, yüksek alanlardan oluşur. Yaklaşık üçte biri orta yükseklikteki ovalar, yaylalar ve dağlar, yüzde 10'u da alçak alanlarla kaplıdır. En yüksek ve dağlık alanlar doğu kesimde yer alır. Kuzey kesimi Kuzey Anadolu Dağları, güney, doğu ve güneydoğu kesimleri de Toroslar engebelidir. Ülkenin en yüksek noktası Ağrı Dağı'nın 5.137 metreye erişen doruğudur. Başlıca geniş düzlükler Çukurova ile Konya ve Harran ovalarıdır. Kaynaklandığı ve denize döküldüğü kesimler ülke sınırları içinde olan en uzun akarsu Kızılırmak'tır (1.353 km). En büyük doğal göl, 3.713 km2 alan kaplayan Van Gölü'dür. Atatürk baraj gölü (817 km2) ise ülkenin en büyük yapay gölüdür. Türkiye'nin en büyük adası olan Gökçeada' nın yüzölçümü 279 km2'dir.
BAŞLICA ÜRÜNLER: Buğday, arpa, şekerpancarı, ayçiçeği, pamuk, baklagiller, haşhaş, üzüm, incir, turunçgiller, şeftali, fındık, antepfıstığı, zeytin, çay, yumurta, deri, balık, krom, bor mineralleri, zımpara taşı, linyit.
SANAYİ: Dokuma, gıda, demir-çelik, dayanıklı tüketim malları, motorlu araçlar, çimento, şeker, kâğıt, plastik, kimyasal maddeler, orman ürünleri.
ÖNEMLİ KENTLER: İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Gaziantep, Konya, Mersin, Kayseri, Eskişehir, Antalya, Diyarbakır, Samsun, Şanlıurfa, Malatya, İzmit.
EĞİTİM: İlköğretim zorunlu ve devlet okullarında parasızdır.
Büyük bölümü Asya'da yer alan Türkiye, yüzölçümü açısından SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Suudi Arabistan, Endonezya, İran', Moğolistan ve Pakistan'dan sonra bu kıtanın dokuzuncu büyük ülkesidir. 1987'de Avrupa Topluluğu'na tam üyelik için başvuruda bulunan Türkiye, topraklarının büyük bölümü Asya'da olan SSCB sayılmazsa Avrupa'nın en büyük ülkesi olan Fransa'dan daha geniş bir alanı kaplar.
Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü oluşturan Türkiye toprakları tarih boyunca birçok uygarlığın beşiği olmasıyla tanınır. İklim ve doğal kaynaklar açısından yerleşmeye çok elverişli olan bu topraklarda yaşayan birçok halkın farklı dönemlerdeki kültürlerine ait çeşitli izlere ülkenin hemen her köşesinde sıkça rastlanır. Kıyılarındaki liman kentlerine ulaşan önemli kervan yollarının da etkisiyle oluşan zenginliği ele geçirmek isteyen birçok güçlü devletin saldırısıyla yıkıma uğrayan ülke, bu zenginliklerin çok çeşitli olmasının sağladığı üstünlük nedeniyle yaralarını kısa zamanda onararak yeni uygarlık değerleri yarattı. Dünyada gıda maddesi üretimi kendi gereksinmesini karşılayan ender ülkelerden biri olan Türkiye, coğrafi konum açısından önemini günümüzde de korumaktadır. Yaz mevsimi başlarında Akdeniz kıyısında denize girilirken Toroslar'ın yüksek yamaçlarında kayak yapılabilen ve doğu kesimi yer yer karla kaplı olan Türkiye, doğal güzellikleri ve tarihsel zenginlikleriyle büyük bir turizm potansiyeline sahiptir.
Doğal Yapı
Ortalama yükseltisi 1.131 metre olan Türkiye, yüksek bir ülkedir. Orta kesimi çukurluk olan ve kenarlara doğru gidildikçe yükselen ülkenin kıyılarında genellikle fazla genişlemeyen alçak düzlükler yer alır. Akarsu vadileriy- le derin biçimde parçalanmış orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerden oluşan yaylalara daha çok ülkenin orta kesiminde rastlanır. Karadeniz kıyısına paralel olarak uzanan Kuzey Anadolu Dağları ile Akdeniz kıyısına paralel olarak uzanan Toroslar, ülkenin kuzey ve güney kesimlerinde yay biçimli yüksek dağ dizilerinden oluşur. Bu dağ dizilerinin yükseltisi doğuya doğru gidildikçe artar. Doğu Anadolu Bölgesi'nde birbirine yaklaşan Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslar'a bağlı dağ sıraları düğümü andıran bir görünümün ortaya çıkmasına yol açar. Ülkenin en yüksek alanları bu bölgededir. Güneydoğu Toroslar yayının güneyinde yer alan Güneydoğu Anadolu Bölgesi, önemli bir yükseltiye rastlanmayan eşik alanlar ile yayla ve ovalardan oluşur. Ülkenin batı kesiminde ise dağlar denize dik olarak uzanır. Bir elin parmaklarını andıran bu dağlar çöküntü alanlarıyla birbirinden ayrılır. Bu kesimde genellikle doğu-batı doğrultusunda akan ırmakların taşıdığı alüvyonların birikmesiyle oluk biçimli çukur alanlarda oluşan ovalar ülkedeki en verimli tarım alanlarındandır. Türkiye'nin Trakya'daki toprakları fazla yüksek sayılmaz. Kuzey ve doğu kesimi Istranca (Yıldız) Dağları, güney ve güneybatı kesimi Işıklar (Ganos) ve Koru dağları tarafından engebelendirilen bu toprakların orta ve batı kesiminde alçak dalgalı düzlükler yer alır. Orta kesiminde Ergene Havzası bulunan Trakya, yüzey şekilleri açısından bir çanağı andırır.
İlk jeolojik zamanlarda oluşan kıvrımlan- malarla belirmeye başlayan ülke toprakları sonraki jeolojik dönemlerde aşınmış, göl ve denizlerle kaplanmış, kırıklar boyunca yer yer çökmüş ve yükselmiştir. Ağrı, Süphan, Nemrut, Erciyas ve Hasan dağları gibi sönmüş yanardağlar magmanın bu kırıklardan yeryüzüne çıkması sonucunda oluşmuştur.
Türkiye'de, son jeolojik dönemde geliştiği sanılan iki büyük kırık kuşağı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Anadolu'nun içlerinden Yunanistan'a kadar uzanan Kuzey Anadolu kırık kuşağı, ikincisi ise Karlıova'dan Akdeniz'e doğru uzanan Doğu Anadolu kırık kuşağıdır. Bu kırık kuşakları ile çevresi etkinliğini sürdürmekte olan önemli deprem bölgeleridir. Bu bölgeler içindeki Erzincan'da 1939' daki bir deprem 33 bine yakın insanın yaşamını yitirmesine yol açmıştı.
Kıyıların açığında irili ufaklı birçok ada vardır. Birkaç kayalık dışında Karadeniz adadan yoksundur. Akdeniz kıyıları açığında da önemli ve büyük bir adaya rastlanmaz. Türkiye'nin en büyük adaları Ege ve Marmara denizlerindedir. Bunlardan başlıcaları Gökçeada, Marmara Adası, Bozcaada, Uzunada ve Alibey (Cunda) Adası'dır.
Yüzey şekillerinin çeşitlilik göstermesi yaşam koşullarını önemli ölçüde belirler. Ülkenin kıyıdan uzak iç kesimi ile yüksek doğu kesimi denizlerin etkisine kapalıdır. Bu kesimlerde yağış az, doğal bitki örtüsü cılız, iklim serttir. Buna bağlı olarak kıyı kesimleri ile suyu bol ovalık kesimlerde sık olan yerleşim yerleri, yarı kurak ve yüksek kesimlerde oldukça seyrektir.
Akarsular ve Göller
Türkiye'den kaynaklanan akarsuların büyük bölümü denizlere ulaşır. Özellikle İç Anadolu Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin bazı kesimlerinden doğan akarsular ise denize kadar ulaşamaz ve kapalı havzalarda sona erer.
Akarsu kaynakları açısından zengin bir ülke olan Türkiye'nin önemli özelliklerinden biri de, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu havzalarını birbirinden ayıran su bölümü çizgisinin buradan geçmesidir. Türkiye'de akarsuyu olmayan coğrafi bölge yoktur. En çok su taşıyan akarsular Doğu Anadolu Bölgesi'nden kaynaklanır. En az akarsu kaynağı bulunan bölge ise Güneydoğu Anadolu'dur.
Ülke topraklarının yaklaşık yüzde 60'ından kaynaklanan sular Atlas Okyanusu havzasını oluşturan denizlere boşalır. Bu suları toplayan başlıca akarsulardan Çoruh Irmağı, Yeşil- ırmak, Kızılırmak ve Sakarya Irmağı Karadeniz'e; Susurluk, Gönen ve Kocabaş çayları Marmara Denizi'ne; Ergene ve Meriç ırmakları ile Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ırmakları Ege Denizi'ne; Dalaman, Eşen, Aksu ve Manavgat çayları ile Seyhan, Ceyhan ve Asi ırmakları Akdeniz'e dökülür. Bu toprakların yüzde 24'üne yakın bölümü nün suları Dicle ve Fırat ırmakları aracılığıyla Hint Okyanusu havzasının bir bölümünü oluşturan Basra Körfezi'ne ulaşır. Ülke sınırları dışında bir kapalı havza olan Hazar Denizi'ne ulaşan Kura ve Aras ırmaklarının su toplama alanı ise yüzde 3 kadardır. Ülkenin değişik bölgelerinde yer alan çeşitli kapalı havzalara su gönderen alanların toplamı ise yüzde 13 düzeyindedir. Suları denize ulaşmayan bu topraklardan çıkan akarsuların ulaştığı en önemli kapalı havzalar Tuz ve Van gölleri ile çukur kesimlerinde bazı bataklık ve su birikintilerine rastlanan Konya Ovası'dır.
Türkiye'den doğan akarsuların başlıca ortak özelliği, taşıdıkları su miktarının mevsimlere göre büyük değişiklik göstermesidir. Karların erimesine bağlı olarak akarsuların hemen tümü ilkbaharda kabarır ve yer yer taşkınlara yol açar. Akarsulardan büyük bölümünün suları yaz sonunda en alçak düzeye iner. Ama bazı bölgesel farklılıklara bağlı olarak akarsu rejimleri değişiklikler gösterir! Örneğin, daha çok l^ar sularıyla beslenen Doğu Anadolu Bölgesi ile her mevsim yağışlı olan Doğu Karadeniz bölümündeki akarsuların su düzeyi, yüksek kesimlerinde görülen uzun süreli donlar nedeniyle kışın azalır. Öte yandan ülkemizin büyük bölümündeki sular yazın kuraklık ve buharlaşmanın yoğunlaşması sonucunda kuruyacak kadar azalır ve yer yer de kururken, Akdeniz Bölgesi'nde karstik kaynaklardan beslenen bazı akarsuların su düzeyinde önemli bir azalma görülmez. Her mevsim bol yağış alan Karadeniz Bölgesinden doğup denize dökülen küçük akarsuların rejimleri ise öteki bölgelerde yer alan akarsulardan oldukça farklıdır. Dağlık olan bu bölgede eğim fazla olduğundan yağışlardan sonra sel biçiminde akarak çevresine zarar veren akarsular, yağışlar kesilince cılızlaşır.
Büyük bölümü derin ve yamaçları sarp olan vadilerde akan akarsular, öteki amaçların yanı sıra elektrik enerjisi elde etmek için barajlar kurulmasına çok elverişlidir. Bu akarsuların hemen tümü taşıdığı alüvyonları özellikle aşağı çığırına yığarak, tarım alanı olarak değerlendirilen kıyı ve delta ovaları oluşturmuştur. Bazı barajların kurulması ve yazın suların azalması nedeniyle akarsularımız suyolu ulaşımına olanak tanımaz. Oysa eskiden Fırat Irmağı ile Kızılırmak, Sakarya Irmağı, Meriç Irmağı ve Tarsus Çayı'nın ağız kesimlerinde ulaşım yapıldığı bilinmektedir. Günümüzde yalnızca Bartın Çayı gibi bazı küçük akarsuların ağız kesimi küçük teknelerle ulaşıma elverişli durumdadır.
Türkiye'de 200'den çok doğal göl vardır. Bu göllerden yaklaşık yarısının yüzölçümü 5 km2'den küçüktür. En büyük göller, başta Van Gölü olmak üzere Tuz, Beyşehir ve Eğridir (Eğirdir) gölleridir. En derinleri Van, Çıldır, Burdur ve Hazar gölleri, en sığları ise
Tuz, Akşehir, Ulubat (Apolyont) ve Manyas gölleridir. Türkiye'de haritalarda gösterilemeyecek kadar küçük göller de vardır. Bunların büyük bölümü buzul ve volkanik kökenli göller ile lagünlerdir.
Bazı bölgeler göl açısından oldukça zenginken, bazı bölgelerde hemen hiçbir göle rastlanmaz. En az göle rastlanan yöreler Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerindedir. Marmara Bölgesi'nin Trakya kesiminde de çok az göl vardır. Birçok çukur alana rastlanan İç Anadolu Bölgesi ile kıyılarında çok sayıda lagün (denizkulağı) bulunan Ege Bölgesi göl açısından yoksul sayılmaz. En çok göle rastlanan yöreler Doğu Anadolu, Akdeniz ve Marmara bölgelerindedir. Çok sayıda gölün yer alması nedeniyle Akdeniz Bölgendeki Antalya bölümünün kuzey kesimi Göller Yöresi adıyla anılır. Ülkede büyük bölümü kapalı havza oluşturan birçok bataklık ve su birikintisi ile mevsimlik olarak göl haline gelen çukur alanlar vardır. Özellikle göçmen kuşlar için önemli bir dinlenme ve beslenme alanı olduğunun bilinmesine karşın, bataklıkların bir bölümü tarım toprağı kazanmak amacıyla kurutulmaktadır.
Göllerden bir bölümünün suları tatlı, bir bölümünün suları ise az tuzlu, tuzlu ve acıdır. Fazla suları bir gideğenle denize, akarsuya ya da bir başka göle boşalan göllerin suları tatlıdır. Dışa akışı olmayan kapalı havza konumundaki göllerin suları ise arazinin yapısına bağlı olarak tuzlu ya da acıdır. Denizle su alışverişi içinde olduğundan birer kıyı gölü olan lagünlerin suları az tuzludur. Suları tatlı olan başlıca göller Beyşehir, Eğridir ve İznik gölleridir. Van Gölü'nün sularının acı olmasının nedeni, bileşiminde soda bulunmasıdır. Tuz ve Burdur gölleri ile Acı Göl'ün suları ise tuzludur.
Türkiye'de 100'den çok yapay göl vardır. Doğal göller 9.000 km2'ye yakın bir alan kaplarken, yapay göllerin toplam yüzölçümü yalnızca 3.000 km2 kadardır. Yapay göller, akarsular üzerinde çeşitli amaçlarla kurulan baraj ve setlerin ardında suların birikmesi sonucunda oluşmuş baraj golleriyle göletlerdir. En büyük yapay göller Atatürk, Keban ve Kara kaya baraj gölleridir. Atatürk baraj gölü ülkenin üçüncü büyük gölüdür.
Suları tatlı olan akarsular ile göllerin tümünde balık yaşar. Bu göllerden bazılarında kerevit de bulunmaktadır. Lagünler balık açısından oldukça zengindir. Suları tatlı olmayan bazı gölleri besleyen akarsuların ağız kesimlerinde de balığa rastlanır. Baraj göllerinde balık da yetiştirilmektedir.
İklim
Türkiye, üç farklı iklim tipinin etkisi altında kalır. Genel olarak orta iklim kuşağı içinde yer almakla birlikte bazı kesimlerinin denize uzak oluşu, yükseklik ve dağların kıyıya paralel olarak uzanışı gibi nedenler bu farklılığa yol açar. Akdeniz Bölgesi'nin tümüne yakını ile Ege Bölgesi'nin asıl Ege bölümü ve Marmara Bölgesi Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz ikliminin en genel özelliği yazların sıcak ve kurak, kışların da ılık ve yağışlı geçmesidir. Kar yağışının da görüldüğü Marmara Bölgesi'nde yazlar daha az kurak, kışlar ise serin geçer.
Karadeniz ve Marmara bölgelerinin Karadeniz'e komşu olan kıyı kesimi her mevsim yağışlı olan bir iklimin etkisi altında kalır. Yazın çok sıcak, kışın da çok soğuk olmayan ve değişime uğramış Akdeniz iklimi özellikleri gösterdiği kabul edilen bu nemli iklim tipi, Karadeniz iklimi ya da orta kuşak iklimi olarak adlandırılır. Özellikle doğu kesiminin çok yağış almasının başlıca nedeni, Karadeniz üstünden geçerken nemlenen hava kütlelerinin Doğu Karadeniz Sıradağlarının kıyıya bakan yamaçlarında yükselirken soğuyarak yoğunlaşmasıdır. Sibirya ve Rusya bozkırlarından gelen soğuk hava kütleleri Kafkaslar tarafından engellendiğinden Karadeniz'in doğu kıyılarında kışlar oldukça ılık geçer.
Denizden uzak iç kesimleri ise kara iklimi etkiler. Oldukça yüksek ve engebeli olan iç kesimleri etkileyen bu iklim tipi, bozkır (step) iklimi olarak da adlandırılır. Karadeniz Bölgesi'nin kıyıya uzak kesimleri, Ege Bölgesi' nin İç batı Anadolu bölümü, Akdeniz Bölgesi' nin Göller Yöresi ve kıyıya uzak öteki kesimleri ile İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin tümü bozkır ikliminin etkisi altındadır. Bu iklimin en belirgin özelliği fazla uzun sürmeyen yazların oldukça sıcak, kar yağışlı kışların da uzun ve sert geçmesidir.
Az yağış görülen bu iklim tipinde yıllık ve günlük sıcaklık farkları büyüktür. Bozkır ikliminin etkisi altında kalan bölgelerde sıcaklık ve yağış açısından bazı farklılıklar görülür. Kışları en soğuk ve en uzun, buna karşılık yazları en kısa olan bölge Doğu Anadolu'dur. Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzeydoğu kesimi ile Doğu Karadeniz bölümünün doğu ve güneydoğu kesimi en çok yazın yağış alır. Oysa Doğu Anadolu Bölgesi'nin büyük bölümüne en çok ilkbaharda ve kışın yağış düşer. İç batı Anadolu'nun bir bölümü, Göller Yöresi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en çok yağış aldığı mevsim kıştır. İç Anadolu Bölgesi ile komşu bölgelerin kıyıdan uzak kesimlerine yağışın en çok düştüğü mevsim ise ilkbahardır. Başta İç Anadolu olmak üzere yazlan çok sıcak geçen Güneydoğu Anadolu ülkenin en kurak bölgeleridir.
Bitki Örtüsü ve Hayvan Varlığı
Türkiye, yüzey şekilleri ve iklim koşullarına bağlı olarak doğal bitki örtüsü açısından komşularına göre zengin bir ülke sayılır. Toplam olarak 10 bin kadar bitki türü saptanan ülkede çok çeşitli bitki topluluklarına rastlanır. Türkiye'de doğal bitki örtüsü ülkeyi etkileyen iklim tipleriyle uyum içindedir.
Akdeniz ikliminin etkilediği bölgelerin tanıtıcı bitki örtüsü makidir. Makiler, Akdeniz ikliminin uzun yaz kuraklığına uymuş olan sürekli yeşil, genellikle sert ve geniş yapraklı çalı ya da bodur ağaçlardan oluşur. Ülkemizde "delice zeytin" adıyla da anılan yabani zeytinin yayılma alanlarının genel olarak Akdeniz ikliminden etkilenen bölgelerin sınırını belirlediği kabul edilir. Aşırı otlatma ve yangın gibi etkenlerle makinin ortadan kalkmasından sonra toprak açısından oldukça yoksullaşan alanlarda yetişen seyrek bitki örtüsüne garig adı verilir. Kuraklığa makiden daha dayanıklı olan kermes meşesi, ladin ve kekik birer garig türüdür. Akdeniz bitki toplulukları arasında ormanlar da geniş alanlar kaplar. Bazı kesimlerde kıyıdan başlayan ormanlara, yer yer 600-800 metreye kadar çıkan maki topluluklarından sonra rastlanır. Akdeniz ormanları daha çok kızıl çam, sedir ve kara çamlardan oluşur. Makiler bu ormanların yangınlarla ya da insan eliyle yok edilmesi sonucunda ortaya çıkmış olan bir bitki örtüşüdür. Ege Bölgesi'nin kuzeybatı kesiminde fıstık çamı topluluklarına, Muğla ili kıyılarında da yer yer orman oluşturan sığla (günlük) ağaçlarına rastlanır.
Ilıman ve nemli bir iklimin etkisi altında kalan Karadeniz Bölgesi'nin kıyı kesimi doğal bitki örtüsü açısından çok zengindir. Kıyının hemen ardında birdenbire yükselen dağların denize bakan yamaçları bol yağış aldığından gür ormanlarla kaplıdır. Karadeniz kıyısı boyunca alçaklarda daha çok meşe, gürgen, kestane ve kayınlardan oluşan ormanlara rastlanır. Batı Karadeniz bölümünün orta kesiminde kara çam toplulukları kıyıdan başlar. Kıyı kesiminde yalancı makilerle fındık ve çay bahçeleri de geniş alanlar kaplar. Denize bakan yamaçların orta yükselti kuşağında geniş yapraklı (meşe, kestane, kayın ve gürgen) ve iğneyapraklılardan (köknar ve ladin) oluşan karışık ormanlar yer alır. Yükseklerde ise saf ladin ormanlarına rastlanır. Karadeniz ormanları, orman altı bitki toplulukları açısından da oldukça zengindir. Başlıca orman altı bitkisi olan ormangülleri, Karadeniz ikliminin etkisi altında kalan tüm yörelerde görülür. Kuzey Anadolu Dağlan'nın iç kesime bakan yamaçları doğal bitki örtüsü açısından kıyı kesimine göre oldukça yoksuldur. Bu yamaçlarda soğuğa ve kuraklığa dayanıklı meşeler ile kara çam ve san çam toplulukları vardır.
Deniz etkisinden uzak iç ve yüksek kesimlerde rastlanan doğal bitki örtüsü bozkır görünümündedir. Çalılıklar ve otsu bitkilerden oluşan bu bitki topluluğu Türkiye'nin büyük bölümünü kaplar. Bu bitki örtüsü çölü andıran topraklar ile tuzlu topraklarda ve orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerde farklı görünümdedir. 1.200 metre yüksekliğe kadar rastlanan bozkırların büyük bölümünün ormanların yok edilmesi sonucunda oluştuğu sanılmaktadır. Bozkırlar su ve rüzgâr aşındırmasına açık olduğundan çölleşmeye en elverişli alanlardır. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri orman açısından oldukça yoksuldur. Bu bölgelerdeki dağlık alanlarda yer yer meşe topluluklarına, yüksek kesimlerde az da olsa kara çam ve sarı çam ormanlarına rastlanır.
Farklı bölgelerdeki dağların bazı kesimlerinde 1.800 metreden sonra, bazı kesimlerinde ise 2.800 metreden sonra ormana rastlanmaz. Orman üst sınırı denen bu yükseltiden sonra özellikle Karadeniz, Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerindeki dağlarda Alp tipi çayır alanları yer alır. Yayla olarak değerlendirilen bu yüksek çayırlar hayvancılık açısından büyük önem taşır. Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzeydoğu kesiminde yer alan yüksek yaylalardaki geniş çayırlar yaz sonuna kadar yeşilliğini korur.
Türkiye'de yaşadığı saptanan yabanıl memeli hayvan türünün sayısı 100'den fazladır. Bunlardan başlıcaları ayı, kurt, çakal, sansar, yabankedisi, yarasa, tavşan, fare, sincap, kirpi, köstebek, yaban domuzu, geyik, yunus ve Akdeniz fokudur. Türkiye'de 400'e yakın yerli ve göçmen kuşun görüldüğü bilinmektedir. Bunların başlıcaları karabatak, balıkçıl, leylek, flamingo, ördek, kaz, atmaca, şahin, akbaba, bıldırcın, keklik, sülün, turna, martı, güvercin, baykuş, ağaçkakan, kırlangıç, serçe, çalıkuşu, bülbül, karga ve saksağandır.
Ülkenin çevresindeki denizlerde hamsi, barbunya, istavrit, gümüş balığı, izmarit, lüfer, kalkan balığı, levrek, mercan, palamut, sardalye, tekir, orkinos, köpekbalığı, ahtapot, kalamar, ıstakoz, karides, midye ve istiridye yaşar. Akarsu ve göllerde rastlanan başlıca tatlı su canlıları alabalık, sazan, sudak, turnabalığı ve kerevittir. Ülkemizde kurbağa gibi amfibyumlar ile kaplumbağa, kertenkele ve yılan gibi sürüngenler de yaşar.
Bu topraklarda çok eskiden beri yaşadığı bilinen aslan ve kaplan gibi yabanıl hayvan türlerinin soyu aşırı avlanma nedeniyle tükenmiştir. Aynı tehlikeyle karşı karşıya olan yabanıl hayvan türlerinin korunması için bazı önlemler alınmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder